loading
close
SON DAKİKALAR

DİSK yeni yasa tasarısını protesto etti

DİSK yeni yasa tasarısını protesto etti
Tarih: 15.10.2012 - 17:09
Kategori: Sendika

TBMM Gündemindeki Toplu İş ilişkileri Yasa Tasarısı DİSK tarafından protesto edildi...

DİSK Nakliyat-İş üyesi Topkapı Ambarlarında çalışan 1000 işçi Toplu İş İlişkileri Yasasını protesto etmek için bugün saat 10.30’da işbaşı yapmayarak Topkapı Nakliyeciler Sitesinde eylem yaptı.

Topkapı Nakliyeciler Sitesi girişinde toplanan Ambar İşçileri saat 10.30’da sendikanın İstanbul Şubesinin bulunduğu 4. Blok’a kadar sloganlarla yürüdü.

Kitlesel ve coşkulu bir biçimde gerçekleşen eylemde, “DİSK”, “Sendikal Barajlar Kaldırılsın Sözleşme Hakkımız Engellenemez”, “Kahrolsun Sarı Sendikacılık”, Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” pankartları ve “TÜRK-İŞ + HAK-İŞ Yönetimi İhanetinin Bedelini İşçi Sınıfımıza Verecektir”, “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız”, “İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek”, “AKP’nin Kölelik Yasalarına Boyun Eğmeyeceğiz”, “Kölelik Yasalarına Hayır” dövizleri açıldı. 



Protesto eyleminde DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Nakliyat-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu bir açıklama yaptı. Eyleme, DİSK Eski Genel Başkanı CHP Milletvekili Süleyman Çelebi, Devrimci Yapı İş Sendikası Genel Başkanı Dursun Açıkbaş ve Genel İş Sendikası Şube Başkan ve yöneticileri destek verdi.

Protesto eyleminde Süleyman Çelebi bir konuşma yaptı. Çelebi Konuşmasında Toplu İş ilişkiler yasasında büyük oyunlar olduğunu söyleyerek; barajın % 10’dan % 1’e indirildiğinin de bir oyun olduğunun altını çizdi. Bu büyük oyuna karşı Nakliyat İş Sendikasının bugüne kadar kararlı bir şekilde mücadele ettiğini ifade etti. Tüm sendikaların kitlesini alanlara indirmesi gerektiğini vurgulayarak, "Dışarıda gücünüz neyse parlamentoda da onu görürsünüz. Mücadelenizi ne kadar birleştirirseniz, parlamentoda da o kadar destek alırsınız, dedi.



TBMM Gündemindeki Toplu İş ilişkileri Yasa Tasarısına ilişkin DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Nakliyat-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’nun yaptığı açıklama:

"Yerli-yabancı parababaları kârâ doymuyor.

Ülkemizi kendileri için “dikensiz gül bahçesine, ucuz işgücü cennetine” çevirmek istiyor. 

Başta TOBB olmak üzere TİSK gibi işveren örgütleri ve onların siyasi iktidarı olan AKP, toplu iş ilişkileri yasa tasarısıyla sözde işçi örgütleri olan sarı konfederasyonlarla elele vererek bu sürece ortak olmaktadır.

1980 yılında 12 Eylül Faşizmi, bir ABD Emperyalizminin projesi olarak hayata geçmiştir. CİA tarafından koşulları hazırlanmış ve finans-kapitalistlerin en gerici-açık diktatörlüğü olan faşist cunta işbaşına gelmiştir. 1961 Anayasasının tüm demokratik düzenlemeleri ile beraber, sendikalar ve toplu iş sözleşmesi yasaları bizzat TİSK (Türkiye İşverenler Sendikaları Konfederasyonu) temsilcileri tarafından İtalyan Faşist Mussolini’nin yasalarından esinlenerek değiştirilmiştir. 274 Sayılı Sendikalar Yasasının yerine 2821 Sayılı Yasa, 275 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Yasasının yerine de 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev-Lokavt Yasası çıkartılmıştır.

Değerli Basın Emekçileri;

1980 öncesi Türkiye nüfusu 45 milyon, sendikalı- toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanan işçi sayısı farklı rakamlar olmakla birlikte 1,2-1,5 milyon arasındadır. Bu da toplam işçi sayısının % 25- % 30’u dur. İşçilerin- emekçilerin ulusal gelirden aldıkları payı ise % 33’lerdedir.

2012 yılında ise Türkiye nüfusu 75 milyon, sendikalı- toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanan işçi sayısı 500-600 bindir. TİS kapsamında ki sendikalı işçilerin SGK’na kayıtlı işçi oranı % 5-6’dır TÜİK’e göre kayıt dışı çalışan oran ise % 48 civarındadır. TİS kapsamındaki sendikalı işçilerin SGK’na kayıtlı işçilerle, SGK’na kayıtlı olmayan toplam işçiye oranı ise % 3’lere düşmektedir. İşçi ve emekçilerin ulusal gelirden aldıkları pay ise % 10’lara düşmüştür.

Forbes Ekonomi Dergisine göre Türkiye’de 2011 verilerine göre Dolar milyarderlerinin sayısı 39’a zenginlikleri ise 87 milyar Dolardan 104 milyar Dolara çıkmıştır.

Türkiye, ulusal gelirin paylaşımında dünyanın en adaletsiz ülkelerinin başında gelmektedir. En zengin % 20’lik kesim milli gelirin % 50’ye yakınını almaktadır. En yoksul % 20’lik kesim ile en zengin % 20 arasında 11 kat fark 
bulunmaktadır.

Ülkemizde yine İş Yasasına göre haftalık çalışma süresi 45 saat olmasına karşın AB İstatistik Kurumu Eurostat’a göre bu 52.1’ saate çıkmaktadır. Türkiye’de işçiler, Avrupa ülkeleri ortalamasına göre haftada 12 saat fazla çalışmaktadırlar.
Her gün iş cinayetleri sonucu işçi ölümleri giderek artmaktadır. 2012 yılında SGK verilerine göre ilk 6 ay içinde iş cinayetleri sonucu yaşamını yitiren işçi kardeşlerimizin sayısı 363’tür. Bu sayıya kayıt dışı sigortasız çalışan işçi ölümleri dahil değildir. Bunun sayısı bilinmemektedir. Yalnız Eylül ayı içerisinde iş cinayetlerinden ölen işçi sayısı 83’tür.

Ayrıca, güvencesiz, kuralsız, esnek çalışma bir kural haline gelmiştir. Ülkemizde Ulusal İstihdam Stratejisi Programının (Yeni Ucuz İşgücü Stratejisinin) hayata geçmesi ile bu çalışma biçimi daha etkin ve yasal duruma gelecektir.

Değerli Basın Emekçileri;

İşçi Sınıfımız giderek daha ağır koşullarda, güvencesiz, örgütsüz, uzun çalışma saatleri, iş cinayetleri ile karşı karşıya kalarak düşük ücretle kölelik koşullarında çalışmaya mahkûm edilmektedir. İşçi sınıfımız yoksullaşırken, sermaye sınıfı daha da zenginleşmektedir. Sermeye sınıfı yerli-yabancı parababaları kârâ doymamakta, sömürüsünü giderek artırmaktadır.

Böylesi bir tabloda hangi adaletten, sosyal devletten, hukuk devletinden söz edilebilir?

TBMM gündeminde ki “Toplu İş İlişkiler Yasa Tasarısı” ile ekonomik-demokratik haklarına sahip çıkmaya çalışan örgütlerin, sendikal mücadeleci işçi kitlesinin de tasfiye edilmesi amaçlanmaktadır. İşçi Sınıfı Sendikalarının, sermaye düzeninin örgütleri durumuna dönüştürmenin hesabı yapılmaktadır. Sendikaları sermaye düzenine karşı bir mücadele örgütleri değil işçilerin yardımlaşma derneği, vakfı v.b. duruma getirildiği bir düzen yaratılmak istenmektedir.

Bir kez daha söylüyoruz;

DİSK Araştırma Enstitüsünün (DİSK-AR’ın) raporuna göre,

- Bu yasa Tasarısının yasallaşması durumunda kayıtlı işçilerin % 58’inin (6.5 milyonun) bulunduğu 8 iş kolunda işçiler sözleşme yapabilecek sendika bulamayacaktır.

- Kayıtlı işçilerin % 28.5’i tek sendikaya üye olmak zorunda kalacak yani sendika seçme özgürlüğü geçmişte kalan bir özgürlük olarak kalacaktır.

- Şu an % 10 olan süre içerisinde % 3 olacak olan iş-kolu barajı bazı iş kollarında % 24’e yükselecektir. Yasanın çıkması ile ilk olarak 30 bin, sonraki dönemlerde ise 276 bin işçi sözleşme hakkını kaybedecek.

- TÜRK-İŞ’e bağlı 17, HAK-İŞ’e bağlı 5, DİSK’e Bağlı 6, Bağımsız 1 sendika yetkisiz kalacaktır.

- 51 yetkili sendikadan 29’unun yetkisi düşecektir.

- Üyelikten getirilen e devlet yöntemi ile işçi ile sendikası arasına baştan devlet- işveren girmektedir.

- Grev yasakları genişleyerek devam etmektedir.

- Sendikaların işleyişine, örgütlenme, toplu iş sözleşmesi, grev hakkına devletin müdahalesi her aşamada getirilen düzenlemelerle daha da artmaktadır.

Sendika üyesi olanların iş güvencesi ortadan kaldırılmaktadır.

Değerli Basın Emekçileri;

Kara taşımacılığı iş-kolunda 2009 Çalışma Bakanlığı verilerine göre çalışan işçi sayısı 140.000, % 10 iş-kolu barajı ise 14.000’dir. Yasa ile Kara, Hava, Demiryolu taşımacılığı, taşımacılık iş-kolu adında birleştirilmektedir. İşçi sayısı 700.000’e % 3 barajı 21.000’e çıkmaktadır. Ve % 3 iş-kolu barajı ile TİS yapacak sendika kalmamaktadır. % 10 olan baraj sözde % 3’e düşmekte ama aslında bu iş-kolunda % 15’ çıkmaktadır. Hem yasa ile hem de iş-kolu birleşmesi ile işçiler ve sendikalar iki kez cezalandırılmaktadır. Tümden örgütsüz bırakılmaktadır.

Çalışma Bakanlığında ki işyerlerinin hangi iş koluna girdiğine ilişkin tespitleri ile buralarda çalışanlarla ilgili verilen veriler hiçbir gerçekliği yansıtmamaktadır. Bu durum Çalışma Bakanlığı bürokratları tarafından da kabul edilmektedir. İşyerinin hangi işkoluna girdiğini, ilgili tescili tamamen işverenlerin beyanları üzerine yapılmaktadır. Sağlıksız bir veri tabanı üzerinden sendikaların barajı aşıp aşmadığına karar verilmektedir.

Kendisine İşçi Konfederasyonu diyen ancak yaptıkları protokol ve sendikacılıkla sermeye düzeninin bir parçası durumuna düşen TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ yönetimleri bu sürece ortaktır. TOBB, TİSK, Çalışma Bakanı ile imzalanan protokol bir ihanet belgesidir. Bunun hesabı işçi sınıfına verilmelidir. Bunlar için İşçi Sınıfı çıkarları yerine aslolan sermaye düzeninin çıkarlarına sahip çıkmaktır.

Değerli Basın Emekçileri;

İşçi Sınıf Mücadelesi evrenseldir. Sendikaların örgütlenmesinde, sözleşme ve grev haklarına ilişkin uluslararası kriterler, sözleşmeler İLO normları esas alınmalıdır. Demokrasiden, işçi, sendika, insan haklarından söz ediyorsak yapılması gereken budur.

Ülkenin, ekonomik, toplumsal gelişmesi, ekonomik eşitliğin ve adaletin sağlanması ancak İşçi Sınıfının ekonomik, demokratik mücadelesinin gelişmesi ile mümkündür. Dünyadaki ülkelerin toplumsal ve ekonomik gelişmeleri de böyle olmuştur. İşçi Sınıfının mücadelesi toplumsaldır. Sermaye Sınıfı ancak kendi dar sınıfsal çıkarlarını düşünür, daha fazla sömürü ve kârı amaçlar.

DİSK olarak her türlü baskıya, polis barikatlarına, gaz bombalarına biber gazına, ihanete karşın, İşçi Sınıfımızın tarihsel haklılığıyla, deneyimlerimizle, geleneklerimizle, mücadelemize devam edeceğiz. DİSK kurulurken kimseden icazet almadı. DİSK’i İşçi Sınıfımızın mücadelesi yaratmıştır. 15-16 Haziran Şanlı direnişlerimiz, DGM Direnişleri, Faşizme karşı ihtar eylemleri, gerici MC iktidarlarına karşı grevlerimizle direnişlerimizle dopdolu bir mücadele tarihidir DİSK’in tarihi.

İşçi Sınıfımızın, DİSK’in Mücadeleci sendikacılığının cendereye alınmasına, tasfiye edilmesine karşı kararlılıkla mücadelemiz devam edecektir.

İşçiyiz, Haklıyız, Kazanacağız!
Yaşasın DİSK!"

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları