loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan: Cumhuriyetimize en büyük katkıyı başında bulunduğum hükümetler yapmıştır

Erdoğan: Cumhuriyetimize en büyük katkıyı başında bulunduğum hükümetler yapmıştır
Tarih: 10.11.2019 - 11:35
Kategori: Siyaset

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Kasım dolayısıyla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından Beştepe'de düzenlenen törende konuştu.

Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

"Bugün Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı cumhuriyetimizin kurucusu ilk cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81. yıldönümü. Bu vesileyle gazi Mustafa Kemal’i ve onunla birlikte ahirete irtihal etmiş tüm kahramanlarımızı bir kez daha hayırla yad ediyorum.

Türk tarihini binlerce yıllık devamlılığı ile kavramak yerine hala bir asra sıkıştırmaya çalışan ideolojik bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Üstelik bunların arasında siyasetçilerin de bulunuyor olması üzüntü vericidir.

Cumhuriyeti yüceltmek adına tüm geçmişimizi yok saymaya çalışanlar bize göre kendi geçmişlerinden utananlardır. 2200 yılı aşkın devlet tarihimiz en büyük gurur ve güven kaynağımızdır. Atatürk bu milletin en önemli değerlerindendir. Ne Atatürk'ü ne de Cumhuriyet'i bu istismarcı zihniyetin insafına terk etmedik etmeyeceğiz.

Gazi Mustafa Kemal’in hizmetlerini anlatmak için ondan önceki tarihimize kin kusanlar da aynı şekilde Atatürk maskesi takarak bu millete olan husumetlerini gizlemeye çalışıyorlar. 1 asır önce istiklal harbini başlatarak milletimizin önünde yeni bir ufuk açan Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bu milletin en önemli değerlerinden biridir. Her fani gibi Atatürk’ün yaptığı hizmetlerin de eksiği fazlası olabilir. Bunlar işin ehli kişiler tarafından konuşulabilir tartışılabilir. Ama bu durum tarihi bir şahsiyet olarak kendisinin milletimizin gönlündeki yerine asla halel getirmez. Halen bu konuları konuşmamız üzüntü vericidir.

Atatürk’e ve cumhuriyete yapılacak en büyük katkı ülkemizin içinden geçtiği şu kritik dönemde birliğimize kardeşliğimize 2023 hedeflerimize sıkı sıkıya sahip çıkmaktır. Sürekli Atatürk denilerek onun mirasına sahip çıkılamaz. Cumhuriyete en büyük katkıyı şahsımın başında bulunduğu hükümetler yapmıştır.

Ülkemizde yıllardır en büyük ticaret Atatürk ve cumhuriyet ticaretidir. Bu kavramlar perde gibi kullanılarak arkada ülkemizin nasıl sömürüldüğünü en iyi milletimiz biliyor. Bize olan düşmanlığın en büyük sebeplerinden biri bu kirli ticareti ifşa etmiş ve önüne geçmiş olmamızdır. Buna rağmen halen aynı kafayla kendi tarihine kültürüne küfretmeyi maharet sayanların ortada dolaşıyor olması henüz işimizin bitmediğini gösteriyor.

Tıpkı son teröristi imha etmeden terörle mücadelemizi sona ermeyeceği gibi, tarihimize kültürümüze husumet eden son müstevli kafayı da aydınlatmadan bu mücadelemiz bitmeyecektir. Türkiye’nin geçtiği tarihi süreçte iktidarıyla muhalefetiyle her kesimden insanımızla ne yapmamız gerektiğini Gazi Mustafa Kemal’in şu sözü gayet iyi açıklıyor; Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bugün ülkemizdeki hiçbir bireyin kendi çıkarını düşünme lüksü yoktur.

Türkiye’nin asıl gücü ne topu ne tüfeğidir. Türkiye’nin asıl gücü insanımızın birliği beraberliği kardeşliğidir ve bundan kaynaklanan cesaretidir.

Cumhuriyetin inşası da Osmanlı’dan devralınan mevcut idari sistem üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu hakikatler ortadayken, sürekli olarak Osmanlı’ya hakareti ve aşağılamayı bir siyaset tarzı haline getirmek ya cehalettir, ya gaflettir, ya da art niyettir. Tarihimiz bizim yörüngemizdir. Yörüngeden çıkan bir gök cismi, nasıl sonsuz karanlık içinde kaybolmaya, muhtemelen yok olmaya mahkumsa toplumlar da öyledir. Türk milletini kendi tarih yörüngesinden çıkarmak için geçmişiyle bağını koparmaya çalışanların amacı da budur. Milletler ve devletler mezarlığı olan tarih, bunun sayısız örnekleriyle doludur. Allah’a şükür, bugüne kadar milletimizi kadim tarih yörüngesinden çıkarmaya kimse muvaffak olamadı. Kimi dönemlerde kısmen de olsa zayıflıklar ortaya çıktı; ama milletimiz güçlü irfanıyla, ilmiyle her seferinde işi düzeltmeyi başardı."

Son günlerde birileri Osmanlı’da okuma-yazma oranının çok düşük olduğunu, Osmanlı’nın kendi silah sanayii olmadığını ve Osmanlı’nın kendi yönetimi altındaki halklara zulmettiğini ağzına sakız ediyor. Hepsi de yalandır, iftiradır. Her ülke ve toplum gibi Osmanlı'nın da eksikleri vardır. Bunların tespitini yapmak ve yerli yerine koymak tarihçilerin ve uzmanların işidir. Bize düzen görev, ecdadımızın güçlü yönlerini, kendi geleceğimizi aydınlatan bir ışık haline getirmektir. Bugün Afrika’nın derinliklerinden, Balkanlar’ın uçlarına kadar Osmanlı coğrafyasının neresine giderseniz gidin, derin bir muhabbetle karşılanıyorsanız, ortada sıkı sıkıya sahiplenilecek bir miras var demektir. Osmanlı toplumundaki okuma yazma bilme oranı nüfusun yarısının üzerindedir. Rusya, İspanya, İtalya başta olmak üzere pek çok ülkeyle karşılaştırıldığında yüksek bir rakamı ifade eder. Osmanlı’daki okur-yazar nüfusun büyük bir kısmı Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşları ve Kurtuluş Savaşı ile hayatını kaybetti. Toplam nüfusumuzun bir kısmı da sınırlarımız dışında kaldı. Bir de buna cumhuriyetle birlikte gerçekleştirilen harf devrimiyle adeta her şeyin sıfırlandığını eklediğimizde, elbette ülkemiz okuma yazma oranının düştüğü bir dönemi yaşadı. Ama bunun suçunu Osmanlı’ya yüklemek tam anlamıyla bir bühtandır.

Coğrafyamızdaki 600 yıllık hükümranlığı döneminde savaşsız tek bir haftası olmayan Osmanlı’nın silah sanayii olmadığını iddia, etmek kadar saçma bir iddia olamaz. Burada asırlar boyunca dünyaya top, tüfek, gemi başta olmak üzere silah sanayii ihracatı yapan bir ülkeden söz ediyorum. Osmanlı’nın İstanbul’un fethi başta olmak üzere tüm önemli savaşlarını silah sanayiindeki yenilikçilerine, üstünlüğüne bağlı olduğunu anlamak için ilköğretim düzeyinde tarih bilgisi yeterdir. Sorun Osmanlı’nın 18’inci yüzyıldan sonra bu alandaki üstünlüğünü korumayı başaramamış olmasıdır. Dikkat edin hiç olmamasından değil, üstünlüğün kaybedilmesinden söz ediyorum. Bu durum ister istemez daha iyi silahların dışarıdan alınmasını gerektirmiştir. Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen, Osmanlı son döneminde bu konuda çok önemli hamleler yapmıştır. İkinci Abdulhamit Han’ın İstanbul’da kurduğu barut, fişek, top fabrikaları cumhuriyete miras olarak kalmıştır. Cumhuriyet döneminde Kırıkkale başta olmak üzere Anadolu içlerine yayılan silah sanayiinin gerisinde böyle bir birikim vardır. Tek parti yönetimi şayet Nuri Demirağ’ın Kayseri’de kurduğu uçak fabrikası, Nuri Killigil’in İstanbul’da kurduğu silah fabrikası gibi girişimlerine sahip çıksaydı, bugün Türkiye savunma sanayiinde bambaşka yerde olurdu.

Nuri Demirağ’ın ve Nuri Killigil'in uçak ve silah fabrikaları soba ve gaz ocağı fabrikalarına dönüştürüldü. Bunlar bu şekilde ihanet ettiler. Biz ise 17 yılda ülkemiz savunma sanayiinin dışa bağımlılığını neredeyse tersine çeviriyoruz. Göreve geldiğimizde bizim tamamıyla savunma sanayiinde yerli 20 milyar dolarlık yapımız vardı. Yüzde 20'si yerliydi. Şimdi ise yüzde 70'i yerli hale geldi. Hedef yüzde yüz. 'Hisar füze' sistemiyle bu alanda kritik eşiği geçtik ve 'Siper' adını verdiğimiz uzun menzilli hava savunma sistemini geliştirmek için hazır hale geldik. Kendi üretimimiz olan dördüncü korvetimizi hizmete aldık, 5'incisinin inşasına başladık. İnşası süren Anadolu çıkarma gemimiz kendi alanında dünyada sayılı eserlerden biridir. 2023 yılında kendi milli savaş uçağımızı göklerde görerek bu alandaki kritik eşiği de geride bırakmış olacağız. 'Atak'tan sonra çok maksatlı kullanımlar için 'Gökbey'i üretiyoruz. Ayrıca ağır sınıf taarruz helikopteri için de çalışmalara başladık. İnsansız hava araçlarındaki kabiliyetimizi ve gücümüzü herkese kabul ettirdik. 'Bayraktar' ve 'Anka'dan sonra 'Akıncı' ile bu alandaki üstünlüğümüzü daha da pekiştiriyoruz. Savunma sanayii projelerinde en çok zorluğu motorda yaşamıştık. Yerli uçağımız dahil her alanda ihtiyacımız olacak motoru üretecek projemiz de hızla ilerliyor.

(Tank palet fabrikasının satışı) Bırakınız diğer meseleleri, daha bu konunun dahi ne anlama geldiğinden habersiz ve sürekli olarak ortalığı karıştırmaya gayret ediyorlar. Bu işin gece gündüz istismarını yapanlar, bunlara sorun, 'Satış nedir? İşletme devri nedir? Daha önce bu fabrika nasıl çalışıyordu? Şimdi ne yapacak?' gibi soruların hiçbiri ile ilgilenmiyorlar. Bunlar Kocaeli'ndeki SEKA kağıt fabrikası sürekli zararda. Doğru dürüst üretim yapamıyor ve biz dedik ki, 'böyle olmaz'. SEKA Kağıt Fabrikası'nı kapatma karar aldık. Oradaki işçileri Kocaeli Belediyesi’ne devrettik. O makineler tamamen tarih, dedik ki 'burayı müze haline getirelim' ve bütün o bölgeyi Kocaeli Belediyesi’nin eliyle de milli park haline dönüştürdük. Orası böyle bir hizmeti veriyor ve kağıt noktasındaki üretimi çok daha farklı bir şekilde yapar hale geldi. Tıpkı Atatürk, cumhuriyet istismarı gibi bu konuda da kendilerine bir istismar yolu bulmuşlar, gözleri kapalı bir şekilde oradan devam ediyorlar. Sakarya’daki bu tank palet fabrikasının satımı diye bir şey söz konusu değil. Tamamıyla BMC fabrikasının yüzde 50’si Katar ortaklığında, yüzde 50’si Türk ortaklar olmak üzere kurulan bu şirketle şu anda Karasu’da kendi fabrikalarını yapıyorlar, ayrıca yapılacak ve burada da o fabrikanın yapımıyla birlikte buranın işletmesi alınmak suretiyle bu süreç devam ediyor. Dürüst olun, samimi olun milleti aldatma yoluna gitmeyin.

Türkiye’deki ana muhalefet Suriye’de ne işiniz var diyor. Suriye’de benim işim yok da Suriye’nin benim topraklarımda ne işi var? Benim topraklarıma taciz ateşleri yapmıyorlar mı? Benim vatandaşım askerim şehit olmuyor mu? Biz de hoş geldin mi diyeceğiz gereğini yapacağız. Yaptığımız bu. Milletimizi kendi içinde çatıştırmak için her yolu denediler hamdolsun başaramadılar.

Terör örgütlerini kullanarak ülkemizi kana boğmak istediler. Bundan da başarılı olamadılar. Kur enflasyonla ve faizle bizi eski günlere döndürmek istediler. Kısa sürede bu oyunu bozduk ve ekonomiye yeniden rayına oturttuk. Devletimize darbe yapma girişimini 16 saate yok ettik. Kimsenin beklemediği harekatlar gerçekleştirdik ve başarıya ulaştırdık. Suriye’de 8100 kilometre kare alanı güvenli hale getirdik.

Ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönüşünü sağlayacak zemini oluşturduk. 365 bin Suriyeli kendi topraklarına döndü. Biz bunu yeterli bulmuyoruz. Ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönmesi için planlarımızı yaptık."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları