loading
close
SON DAKİKALAR

Esad'a 'elini çabuk tut' dedim

Esad'a 'elini çabuk tut' dedim
Tarih: 11.02.2012 - 19:43
Kategori: Siyaset

İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in davetiyle Londra'ya gelen Cumhurbaşkanı Gül uçakta sorularımızı cevapladı

Gül, Türkiye ile İngiltere arasında stratejik düzeyde ilişkiler bulunduğunu, Avrupa’da birçok açıdan Türkiye’ye en yakın ülkenin İngiltere olduğunu söyledi. Libya ve Suriye’den Dersim tartışmalarına kadar ilginç açıklamalar yapan Gül’ün cevapları şöyle: 

İngiltere ziyaretinizin önemi nedir?

İlk gezi İngiltere ile çok eski. İlk defa İngiliz büyükelçisi Babıali’ye o zaman 1500 küsür de gelmiş. 1563 herhalde.. Biz de ilk daimi büyükelçiyi 1700’lerde yollamışız. İngiltere’yi ziyaret eden ikinci cumhurbaşkanıyım. Ondan önce de padişahımız var, 144 yıl önce. Kenan Evren 1988’de gelmiş. Bu tam anlamıyla bir devlet ziyareti oluyor. 

İlk kez sivil bir cumhurbaşkanı gidiyor İngiltere’ye...

Artık onu siz söyler yazarsınız. İngiliz Kraliçesi yılda iki kez yurt dışına gidiyor bir de iki devlet başkanı davet ediyorlar. Biri Obama bir diğeri biz. Gelecek yıl, 60. yılı olacak tahta geçişinin. Her bakımdan önemli bir ziyaret. İkili ilişkilerimize baktığımızda inişli çıkışlı dönemler olmuş. Yeni döneme baktığımızda en iyi dönemimizi yaşıyoruz. Siyasi, askeri ve ekonomik. Stratejik konularda bize en kuvvetli desteği İngilizler veriyor. Türk-İngiliz ilişkileri altın çağını yaşıyor. 

İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, 37 yıl aradan sonra 13-16 Mayıs 2008 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etmişti. Gül’ün Londra ziyareti, 3 yıl önceki ziyaretin iadesi niteliği taşıyor.

İngiltere dahil Avrupa ülkeleri Libya’ya gösterdiği duyarlılığı Suriye’ye göstermiyor. ABD Dışişleri Bakanı ve Arap Birliği ‘Türkiye’nin Suriye’ye etkisi fazla olur’ diyor. Suriye’de ki gelişmelere Batı’nın ilgisiz kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Biz doğrusu başkalarının teşvikiyle hareket eden ülke değiliz. Ama bu aralar bize çok kredi veriyorlar, bundan da memnun oluyoruz. Kredi vermekte biraz kıskançtırlar biliyorsunuz. Biz Suriye’nin transformasyonunu (dönüşüm) adım adım gerçekleştirebilir miyiz diye baktık. Suriye yönetimiyle konuşuyorduk. ‘Arap Baharı’ çıkmadan biz bu mevzuları konuştuk baş başa. Böyle gitmez. (Beşar Esad’ı kastederek) İngiltere’de okumuşsun büyümüşsün, özgürlüğü bilen birisin, bunu kendi halkına göstermek istemez misin? Akdeniz’in kıyısında teknolojinin, haberleşmenin bu kadar ulaştığı bir noktada ya sen yapacaksın ya da zorla yaptıracaklar yarın sana. O zaman belki başarılı olamadık ama Suriye halkı nefes aldı. Şimdi de olup bitenlere karşı sesimizi yükseltiyorsak tamamen kendi tercih ve kararımızdır. 

İngiliz gazetesi Sunday Times’daki yazınız önemliydi. Esad da oradan size cevap verdi. Sonuna kadar direneceğim diyor?

Bunlar hissiyatla söylenen şeyler oluyor tabii. Beşar Esad gibi ailecek tanıştığımız bir insanın hiçbir zaman kötülüğünü istemeyiz. Ben biliyorsunuz, kendisine çok açık bir mektup da gönderdim. Ben kaleme aldım. Çok açık bir şekilde yarın nerelere gelineceğini anlattım. 

Açıkça çekilmesini istedik mi?

Biz o zaman şunu söyledik; Hiçbir kompleks içine girmeden açıkça serbest seçimleri yap, siyasi mahkumları bırak, çok partili sisteme geç... O zamanlar yapsaydı, seçimlerde kendisi aday bile olsa seçilebilirdi. Bunu da söyledik. 

Ne zaman söylediniz?

İlk kez Tunus’ta olaylar başladığında Esad’ı aradım. Kendisine not ettirdim. ‘Tunus’ta olup bitenler sakın ha seni durdurmasın, sana ‘Korktu da yaptı’ diyecekler, bu tuzak. Bu tuzağa düşme elini daha çabuk tut. Komplekse girme. Süratli bir şekilde Suriye’de reformların önünü açan, ülkesini serbestleştiren lider ol.” Açıkça söyledim. ‘Bunu yapıyoruz’ filan dediler. Sonra Mısır’a geçti olaylar. Tekrar, Başbakan gitti. Konuştular uzun uzun. Dışişleri Bakanımız gitti, MİT Müsteşarı’nı birkaç kez gönderdik. O kadar çok gidiş gelişler oldu ki. En son Dışişleri Bakanımız mesajımızı götürdü. O günden bu güne geldiğimizde işlerin ‘Böyle olur’ dediğimiz istikamette gittiğini görüyoruz. 

Askeri seçenek ne kadar yakın?

Bu işler Suriye’nin kendi içinden olacak işlerdir. Biz doğrusu şu anda dışarıdan herhangi bir yabancı askeri müdahaleyi doğru görmüyoruz. Ama muhalefet eğer bütün Suriye halkına şu mesajı verirse; ‘Biz değişiklikten sonra herhangi bir rövanş almayacağız, biz herhangi bir kaosa fırsat vermeyeceğiz, biz herkesi temsil edeceğiz.’ Suriye de farklı mezhepler var biliyorsunuz. Hepsi de bu ülkenin en tabii unsurlarıdır. Hatta gayrimüslim nüfus vardır onlarda. Tüm bunlar dahil olmak üzere bu güveni verdikleri anda bu iş biter.

Esad’ın hala kredisi var mı Ankara’nın nezdinde?

Bizim bu yönetime hiçbir güvenimiz kalmadı.

Türkiye bu mesajları verirken kendi içinde tartışmalı tutuklamalar, operasyonlar yapıyor. Bu bir çelişki değil mi?

Yok... Ben Esad’a, ilişkilerimiz bozulmadığı sürede, bana isimler veriyorlardı, ‘Şu isimler 8 senedir hapiste bu sürede savcıya hakime çıkmamış.’ Ben bu isimleri veriyordum adama. Kaç tane isim verdim. Bunları çıkarttırdı. Türkiye böyle değil. Bu şekilde mukayese doğru olmaz. Adalet Bakanlığı’nın daha çok öncelik vererek bu davaları süratle bitirmesi lazım. 

Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın KCK’dan gözaltına alınması, tutuklanması. Bu aydınların, demokratik açılım meselesinde ‘Güzel şeyler olacak’ dediği bir ortamda, MİT dahil devlet masaya oturmuşken yaşanması... Ama şimdi olay hiçbir ayrım yapmaksızın Kürt meselesinde taraf olan aydınların da tutuklanmasına geldi. Bir bakan, ‘O kadın akademisyen geçmişte komünistti’ diyor! Ne oluyor 90’lara geri mi dönüyoruz?

Şimdi, bunların birçoğu iç siyasetin parçaları haline geliyor. O bakımdan nihayetinde herkes şikayetçi, polemiğe girmek istemem. Ama şu bir gerçek; Türkiye’de çok daha iyi şeyler olurdu da, o irade hepimizde vardı, belki de hiçbir dönemde olmadığı kadar devletin tüm kuruluşlarında. Ama bunları adeta sabote etme hareketi ile karşı karşıya kalındı. Bir taraftan dağda, bir taraftan şehir merkezinde saldırılar. 

Kürt meselesinde fırsat kaçtı mı?

Bu tuzağa da özellikle siyasi parti ve siyaset içinde olanlar biraz düşmeseler çok daha iyi bir gidişat olabilirdi. Özellikle Kürt meselesiyle ilgili siyaset içinde olanlar daha farklı hareket edebilselerdi belki daha iyi bir şeyler olabilirdi. 

Farklı hareketten neyi kastediyorsunuz ?

Teröre çok daha aleni mesafe koyabilselerdi. 

Ateşkes iddiaları var bugünlerde?

Kuzey Irak’taki Barzani ve diğerleri, aslında onlar da görüyorlar. Bu terör örgütü şu anda Türkiye ile mücadele ediyor ama, bu tip örgütler önce palazlanıp da kendilerini güçlü hale gelince düşmanları aslında Kuzey Irak’taki o otoriteler olacak. Bu devrim değil ama devrimler önce kendi ekibini yer. Barzani’ye falan çok daha açıkça gösterdik. Küçük yoğunluklu savaş böyle devam ederse orada ‘Siz de rahat edemezsiniz’ dedik. 

Terörle mücadelede dış yardım konusunda gerekli desteği görüyor muyuz? 

Mesela İngiltere’de PKK’nın ciddi finans kaynakları var. Avrupa ha keza. İran hava sahasını kapattığını söyledi. Destek var mı? Avrupa’nın demokratik hukuk özgürlük standartları her zaman istismar edilmeye müsaittir. Bunlar farklı dernekler, farklı isimler altında hareket ediyorlar. Son dönemlerde özellikle İngilizler, Fransızlar daha ciddi. Almanya maalesef arzu ettiğimiz durumda değil. 

Dersim Olayları tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz ?

Bunlar tartışılıyor. Önemli olan saptırmamak, ölçüleri kaydırmamak.. Bunların üzerinden başka mesajlara gitmemek. Bunlar nihayetinde tarihimizin gerçekleri. Bu tip şeylere bilim adamları, siyasetçiler soğukkanlılıkla, olgunlukla bakabilmeliyiz. 

İngiltere’nin Başkenti Londra’da Kraliçe’nin ikametgahı olan Buckingham Sarayı’nın önündeki Mall Caddesi, Türk ve İngiliz bayraklarıyla donatıldı.

Kaddafi ile görüşüyordunuz. Son halini görünce ne hissettiniz ?

Açıkçası Kaddafi ile Refahyol bakanlığı döneminde seyahatte görüştük. Ondan sonra bir araya gelmedik. Arap Birliği’ne geldi ama herkes etrafındaydı. Oralarda doğrusu hiç görüşmedik. O gün de konuşuyordum. Normal bir adam değildi. Size bir şey söyleyeyim. 1.5 sene önce, daha Arap Baharı yokken, dün (önceki gün) yakalanan Kaddafi’nin oğlu İstanbul’da bana geldi. Seyfülislam. O zaman ona dedim ki, baktım havalarda filan, ‘Bu şekilde gitmez Libya’ dedim. ‘Libya’da değişiklik yanlısı, babasına telkin eder’ filan dediler. Ben o zaman ona 1 saat anlattım; ‘Libya’ya bak elini soksan benzin çıkıyor. Küçük nüfus. Avrupa’ya en yakın, Akdeniz’e 2 bin kilometre sahili olan ülke. Siz doğru bir yönetim tarzıyla dünyanın en müreffeh ülkesi olurdunuz. Şimdi herkes babana alkış tutar ama sonra herkes arkasından nefret eder’ dedim. Kaddafi Türkiye’ye gelmeyi arzu etti ama davet etmedim. 

Linç fotoğrafı size ne düşündürdü? 

Tabii ki çok kötü bir şeydi. Alırsın yargılarsın. Bu ayrı bir uygulama. Ne olursan ol herkesin adaletle yargılanması gerekir.

Toplumda yeni anayasa beklentisi çok güçlü. Meclis çok gergin. Yeni anayasa yapılabilecek mi?

Çok büyük bir beklenti var. Herkes bu işe kendini şartlandırdı... Yapılmazsa büyük bir hayal kırıklığı olur. Yapılabilir aslında, ben o kanaatteyim. 

Time dergisinin Erdoğan kapağı için ne diyorsunuz?

Başbakan Erdoğan fotoğraf ile ilgili ‘Bu fotoğrafı bulmak için herhalde çok eziyet çektiler’ yorumunda haklı. Bilmeyenler kendi özel poz verdi zannederdi.. Dünyanın en büyük, en çok satan, en çok takip edilen bir dergisinde Türk siyasetçinin kapak olması Türkiye’nin profilini yükseltir. Türkiye açısından tabii ki herkesin memnun olması gereken bir durumdur.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları