loading
close
SON DAKİKALAR

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç; Bu kirli düzende en fazla sancı çeken, en ağır mağduriyeti yaşayan Fenerbahçe'dir

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç; Bu kirli düzende en fazla sancı çeken, en ağır mağduriyeti yaşayan Fenerbahçe'dir
Tarih: 12.03.2022 - 18:36
Kategori: Spor

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Y. Koç, gündeme dair geniş kapsamlı bir basın toplantısı düzenledi. Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi 1907 Tribünü’nde gerçekleştirilen toplantıda Yönetim Kurulu Üyeleri de hazır bulundu.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Y. Koç, gündeme dair geniş kapsamlı bir basın toplantısı düzenledi. Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi 1907 Tribünü’nde gerçekleştirilen toplantıda Yönetim Kurulu Üyeleri de hazır bulundu.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç, gündeme dair açıklamalarında; Bu kirli düzende en fazla sancı çeken, en ağır mağduriyeti yaşayan Fenerbahçe'dir, bununla en çok mücadele eden de Fenerbahçe'dir

Başkan Ali Koç'un açıklamaları şöyle:

"Televizyonları başında bu kış gününde bizleri izleyen değerli taraftarlarımıza, zahmet edip gelebildiğiniz için bu şartlarda sevgili basın mensuplarını, hepinizi sevgi ve saygıyla şahsım ve yönetim kurulum adına selamlarım, hoş geldiniz derim. Bu toplantı iptal edilir diye düşünüyorduk, ümit etmiyorduk ama edilseydi de televizyondan yapacaktık ama bugün yoğun bir katılım var. Zahmet edip geldiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.


TFF’NİN ALDIĞI KARAR, BENCE TÜM ÜLKE FUTBOLUNU KARMAN ÇORMAN HALE GETİRMİŞTİR

Bugün yapacağımız toplantıyı hatırlarsanız Fenerbahçe-Trabzonspor maçı öncesinde yaşanan bir gariplik -atamalarla yaşanan bir gariplik- bu atamaya duyduğumuz endişeleri açıklayan açıklamamızdan bir gün sonra maç sonunda niye endişe duyduğumuzu, niye cumartesi günkü yapma açıklamayı yapma ihtiyacı duyduğumuzu önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağımızı söylemiştik. ‘Endişeliyiz’ demiştik. Aslında endişelerimizde haklı olduğumuz ortaya çıktı. Ama bu süre zarfında başka gelişmeler de oldu. Herhalde hepimizin son 48 saattir, hatta 36 saattir, 8 Mart Salı günü yapılan, bizlerle paylaşılan TFF’nin aldığı karar, bence tüm ülke futbolunu karman çorman hale getirmiştir, getiren bir adımdır. Ve aslında bizler, ne kadar endişeli olduğumuzu paylaşmakta ve üzülerek de haklı çıktığımızı görüyoruz. Dolayısıyla bugün ben şahsım hazırlanırken zorluk çektim, çünkü o kadar çok malzeme var ki, o kadar çok belki günlük hayatımızda takip etmediğimiz ama her biri bir diğerinden akıl tutulması olan, Türk futbolunda yaşanan garipliklerle ilgili o kadar çok malzeme var ki bugün sizlerle hangi birini paylaşacağımı halen de karar verebilmiş değilim.

NE YAZIK Kİ BUGÜN FUTBOLUMUZ, SPORUN TEMEL RUHU OLAN BİRLEŞTİRİCİLİKTEN ÇOK UZAK; TOPLUMU ADETA AYRIŞTIRMAYA HİZMET EDEN BİR DURUMDADIR!

Türkiye’deki genel bir tabloya bakalım. Ondan sonra da hem Fenerbahçe özelinde hem de Türk futbolu genelinde hakem müessesesi ve atamaları vs. vs. ile ilgili görüşlerimi paylaşacağım. Bakın, bu malzeme (Başkanımızın elinde tuttuğu belge) 1 saat evvel çıktı. Ama o kadar önemli ki bunu da ekleme durumu doğdu. Dolayısıyla ana konumuza girmeden önce futbol, hepinizin de bildiği gibi milyonlarca taraftarı, onları temsil eden kulüpleri, bu işe çok çok önemli bedeller ödeyen sponsorları, yatırım yapan yayıncı kuruluşu ve medyanın genelini kapsayan, toplumsal gündeme yön veren, yön verebilen hem maddi hem de manevi çerçeveyi içerisine alan en büyük endüstrilerden biridir, belki de en büyüğü! Kısaca sektör olarak ülkemizdeki her haneye, herhalde Türkiye’de hiçbir marka yoktur ki her haneye girebilsin ama futbol Türkiye’deki her haneyi ilgilendiren ve de etkileyen bir konumda olduğu herkesin bildiği bir gerçektir. Fakat bugün nasıl bir ortam var? Türk futbolunda nasıl bir dünya var? Ona bakalım: Kargaşa var mı? var, kaos var, kayırma var, adaletsizlik var, belirsizlik var, güvensizlik var, yoğun dedikodu ve yoğun lobilerle bağdaşmış bir durumda, kazanmak için her yolun mubah sayılabileceği, futbol kalitesi, marka değeri ve barındırdığı insan sermayesinin her geçen gün erozyona uğradığı, zamanı yakalayamayan, finansal anlamda çökmüş, yeni nesle hitap etmekte sıkıntı ve zorluk çeken, her geçen gün kan kaybeden ve vasatlığın norm haline dönüştüğü bir konuma ne yazık ki hepimiz el birliğiyle getirdik. Özetle her sene daha da kötü, daha da olumsuz olmak adına üzerine üzerine koyarak giden, bir adım düzelmeyi, toparlamayı bir kenara bırakın istikrarlı bir şekilde hep geriye saran bir sistem içindeyiz. Ki bu sistem biraz olsun, bir nebze olsun güven çerçevesinde, biraz olsun liyakatle, biraz olsun adamcılıktan uzak, lobilerden temizlenmiş ve adil rekabetin norm haline geldiği bir şekilde yönetildiği takdirde sözlerimin başında da dile getirdiğim gibi topluma zararı değil, faydası olan silkelenip ayağa kalkma potansiyeli çok yüksek olan bir değerdir. Ne yazık ki bugün futbolumuz, sporun temel ruhu olan birleştiricilikten çok uzak; toplumu adeta ayrıştırmaya hizmet eden bir durumdadır!

BU KÜLTÜR, BU SİSTEM, FUTBOLU YÖNETENLERİN KALİTESİ, KISACASI STATÜKO DEVAM ETTİĞİ MÜDDETÇE BAŞ AŞAĞI GİTMEKTEN BAŞKA HİÇBİR ALTERNATİFİ YOKTUR!

Fenerbahçe Spor Kulübü, yıllardır bu sistemin en büyük mağdurlarından biridir ve Fenerbahçe Spor Kulübü, yıllardır istikrarlı bir şekilde bu yaşanan sorunları da dile getirmektedir. Bu bağlamda duruşumuzda, söylemlerimizde ve bu doğrultudaki mücadelemizde bir gram şaşma olmamıştır. Belki bizim yöntemlerimiz, sizlere, bazılarınıza naif, bu sektörde meyve vermeyecek hatta romantik gelse de göreceksiniz er ya da geç bizim gibi düşünenlerin, düşünceleri galip gelecektir. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle Türk futbolu paydaşlarının çoğunun artık bizimle aynı noktaya gelmesi, artık sistemi ve aktörlerini sorguluyor konumda olması bir nebze de olsa gelecek için umut vericidir. Ancak üstüne basarak söylemek istiyorum ki; bu kültür, bu sistem, futbolu yönetenlerin kalitesi, kısacası statüko devam ettiği müddetçe baş aşağı gitmekten başka hiçbir alternatifi yoktur! Belki bu gerçekler size çok karamsar bir tablo çizmektedir ama sizler de bizler de bu sektörün paydaşları olarak bu sistemin içindeyiz. İçinde bulunduğumuz durumun vahametini, nasıl bu noktaya geldiğiyle yüzleşmezsek, kabullenmezsek bu sorunların içinden de hiçbir zaman çıkamayız.

KULÜBÜMÜZ PEK ÇOK KEZ ŞAMPİYONLUK YARIŞINDA; BAZEN SON MAÇTA BAZEN SEZON İÇİNDE EN KRİTİK DÖNEMEÇLERDE DARBE ALDI, ALMAYA DA DEVAM EDİYOR

Gelelim Fenerbahçe Spor Kulübü'nün yaşadıklarına; Kulübümüz istisnasız,  istikrarlı ve sistematik bir şekilde bu yozlaşmış sistemin hedefi olarak yıllardır sadece bizim dönemimizde değil yıllardır, pek çok kez şampiyonluk yarışında bazen son maçta bazen sezon içinde en kritik dönemeçlerde darbe aldı, almaya da devam ediyor! En yakın örneği geçen sezon! Bildiğiniz gibi geçen sezon yaşadığımız hakem hataları bile demekte imtina ediyorum, çünkü hafif kalır; hakem faciaları nedeniyle,  taraflı tarafsız herkesin kabul ettiği gibi,  12 ila 15 puan arasında puanımız alenen gasp edildi! Ve ligin ne kadar birinciyle ikincinin arası, averaj farkı, birinciyle üçüncü arasında 2 puan olduğu bir ligden bahsediyoruz. Yalnız bu bize göre değil, benim bahsettiğim puan kayıpları, gri pozisyonlardan da değil. Açık, net, sarih pozisyonlarda kaybettiğimiz pozisyonlardan bahsediyorum.  Gri pozisyonlara girersek bu rakam daha da yükseliyor.

BIRAKIN FENERBAHÇE’Yİ, TÜRK HAKEMLERİNİN BİLE İTİBARINI, VİCDANINI KORUMADILAR, ADETA ÜÇ MAYMUNU OYNADILAR

O dönemde hatırlarsınız, ulusal bir kanalda program yapan iyi tanınmış bir hakem televizyonlarda, yüksek reytingli bir spor programında defalarca şunu söyledi: ‘Fenerbahçe’ye karşı bir tutum var, hakem camiasından birileri Fenerbahçe’yi ne olursa olsun şampiyon yapmayacaklar. Bunu yemin ederek söylüyorum.’  dedi. Bu tamamen kendi kafasında ürettiği bir hayal de olabilir, aynı zamanda spektrumun öbür tarafında da gerçek bilgilere, tanıklarıyla yapılan konuşmalara istinaden de olabilir. Her halükarda nasıl olursa olsun Türkiye Futbol Federasyonu’ndan, MHK’den bu konuya bu iddialara dair, sorumlu oldukları Fenerbahçe’ye dair hiçbir şekilde konuyu soruşturmaya yönelik bir aksiyon, basit bir açıklama dahi gelmedi. Hiçbir aksiyon, açıklama, bir hamle, bir refleks gelmedi. Ta ki bu konuda biz başvuru yapana kadar. Ondan sonra da dostları alışverişte görürsünüz misali basit bir açıklama yapıldı ve devamı da gelmedi. Oysa sorumlu, adil, her kulübe eşit mesafede olması gereken bir futbol federasyonu yönetimi böyle bir iddiayı son derece hızlı bir refleksle ilgili kurumlarını harekete geçirerek gereken adımları atması gerekirdi. Bu sadece Fenerbahçe Spor Kulübü için değil, bu aslında zan altında bırakılan Türk hakemlerinin itibarı ve kamuoyu vicdanı için de yapması gerekirdi.  Neden bunları sizinle paylaşıyorum? Bugünün konusuyla alakalı değil. Ama Türkiye Futbol Federasyonu’nun Fenerbahçe Spor Kulübü’ne bakışını, zihniyetini, yaklaşımını bir nebze de niyetini daha iyi ifade edebilmek için bazı örnekleri paylaşmak istiyorum. Bırakın Fenerbahçe’yi, Türk hakemlerinin bile itibarını, vicdanını korumadılar, adeta üç maymunu oynadılar.

YÜREĞİNİZ VARSA SAVCILIĞA BAŞVURUN VE HAKKIMIZDA SORUŞTURMA AÇTIRMAYA ÇALIŞIN. NEYE İSTİNADEN SAVCILARI GÖREVE ÇAĞIRIYORSUNUZ?

Fenerbahçe nefreti TFF’nin damarlarına öyle bir sirayet etmiş ki, Fenerbahçe herhangi bir konuda açıklama yaptığında aynen geçen hafta olduğu gibi, daha açıklamanın mürekkebi kurumadan apar topar cevap verip tehdit etme cüretini gösterdiler. Başka kulüplerin çok çok daha ağır açıklamalarını hatta şöyle ifade edeyim, ‘federasyonun içinden geçen’ açıklamalarını görmezden gelmekte ya da 2-3 gün sonra dostu alışverişte görürsün misali yanıt vermektedirler. Bu sefer bizi ülkemizin savcılarına şikayet etmişler. Daha doğrusu savcıları göreve çağırmışlar. Bir adım daha öteye gidin, yüreğiniz varsa bizi Türkiye Futbol Federasyonu savcılığa başvurun ve hakkımızda soruşturma açtırmaya çalışın. Neye istinaden savcıları göreve çağırıyorsunuz? Bu kadar ciddiyetten uzaksınız. Zaten geçmişte de bazı konularda savcılığa ilettik dediler önemli konularda. Bir konuyu savcılığa iletmeden önce Türkiye Futbol Federasyonu kendi içinde barındırdığı kurumlarıyla bir araştırır, soruşturur, dibine inmeye çalışır, konuya bir hakim olur, ondan sonra yargıya taşır. Yayıncı kuruluş 4 senedir mütemadiyen gelirlerimizi indiriyor, bunun önüne geçmektense, bizim menfaatlerimizi korumaktansa ‘kulüpler de böyle istedi’ deyip suça ortak olup işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. Aynen burada, savcılık konusundaki yaklaşımları gibi. Mesela bu husumeti başka bir örnekle göstereyim. Göreve geldiğimizden bu yana tam 10 açıklamamıza saatler içinde yanıt verdiler. Herhalde böyle bir istatistiğe sahip olan başka hiçbir kulüp yoktur. TFF yeri gelir bize karşı bariz hata yapan hakemlerini ödüllendirerek savunur. Yeri gelir açıklamalarımıza ışık hızında verdiği reaksiyonlarla, yeri gelir harcama limitlerini kullanmak adına kulübümüzü tecrit altına almaya çalışır, yeri gelir Türkiye Futbol Federasyonu Başkanının kulübümüzün duruş ve açıklamalarını kişiselleştirerek demeçler verir. Açık ve net bir şekilde bize karşı olan husumetini, tutumunu aslında TFF ortaya koymaktadır. Hal böyleyken biz ne yapacağız? Hal böyleyken tek yol bu köhnemiş yapıyla mücadele etmek ve Türk futbolunu bu zihniyetten kurtarmak için var gücümüzle mücadele etmektir.

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ’NÜN HAKEM ATAMALARIYLA İLGİLİ BİR MÜDAHALEDE, İLİŞKİDE OLDUĞUNU KİMSE SÖYLEYEMEZ. GÖRECEKSİNİZ, ER YA DA GEÇ İYİ OLANLAR KAZANACAK

Gelelim esas ana konumuza. Fenerbahçe Trabzonspor maçının hakemi, Zorbay Küçük. Bundan sonra söyleyeceklerimi dikkatle dinlemenizi istiyorum. Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birinin başkanı olarak bu sözleri ifade edecek kişinin bugüne kadar bir kez dahi bir hakem ataması ‘bunu atayın, bunu atamayın’ veya ‘neden bunu atadınız’ tarzında hiçbir şekilde ne federasyonla ne de ilgili kurullarıyla iletişime, münasebete, pazarlığa girmemiş, bu konuda sonuna kadar alnı açık bir insanın söylemleri olarak dikkatle dinlemenizi istiyorum. Kaç başkan var Süper Lig’de böyle bilmiyorum ama kimseyi de zan altında bırakmak istemiyorum. Ama bir kul çıkıp Fenerbahçe Spor Kulübü hakem atamalarıyla ilgili bir müdahalede, ilişkide olduğunu kimse söyleyemez. Belki bazı taraftarlarımız diyor ki, ‘böyle olduğunuz için böyle hatalar yaşıyoruz.’ Böyle de düşünebilirsiniz ters mantıkta bakarsanız. Ama bu sistem değişse de değişmese de biz bu tutumumuzu değiştirmeyeceğiz. Ama göreceksiniz, er ya da geç iyi olanlar kazanacak. Bunu daha evvel de söylemiştim.

ZORBAY KÜÇÜK’ÜN GECE YARISI APAR TOPAR FENERBAHÇE-TRABZONSPOR MAÇINA ATANMASININ MANTIĞININ ALTINDA NELER YATMAKTADIR? PERDE ARKASINDA MÜDAHALELER VAR MIDIR?

Biliyorsunuz, hakem ataması hafta içi yapıldı. 6 maç bir saatte, diğer 4 maç gece yarısına yakın açıklandı. Hepimiz biliyoruz, 4 büyükler arasındaki mücadeleler puan tablosu nasıl olursa olsun son derece kritik, son derece gergin ve yüksek zorluk derecesinde olan maçlardır.   16 Şubat 2022’de Trabzonspor ile oynayacağımız maçın tarihi 6 Mart olarak açıklandı. Fenerbahçe-Trabzonspor maçının tarihi dediğim gibi 16 Şubat’ta açıklandı, 3 Mart Perşembe akşamı 23.55’te Zorbay Küçük bu maçın hakemi olarak açıklandı. Maçın yardımcıları da Bahattin Duran ve Deniz Caner Özer olarak tespit edildi. Aynı gece yine hepinizin bildiği gibi Zorbay Küçük, Alanya’da; Alanyaspor-Gaziantepspor kupa maçını yönetti. Bu maç uzatmalara gitti. 23.00 sularında maç sonuçlandı ve saat 23:22’de TFF maç tebligatını Zorbay Küçük’e yaptı.  Rahatsızlığımızın nereden kaynaklandığını net bir şekilde belirtmek istiyorum.  Rahatsızlığımız şuradan kaynaklandı: İşini doğru ve becerikli yapan, geleneklerine ve tahammüllerine sadık kalan bir anlayışla bu atama yapılsaydı, konuların böyle gerçekleşmesi söz konusu bile değildi. O yüzdendir ki biz bir müdahale olduğunu düşünüyoruz. İnşallah müdahale olmuştur da bu yapılmıştır.  Aksi takdir de son derece beceriksiz, son derece kifayetsiz, son derece amatörce yaklaşım olduğunun da altını çizerek söylemek istiyorum. Bu iş teamüllere ve kalıplara o kadar aykırı bir durumdur ki biz Fenerbahçe olarak açıklama yapmak zorunda kaldık. Dolayısıyla şunu sormak mecburiyetinde hissediyoruz: Zorbay Küçük’ün gece yarısı apar topar bu maça atanmasının mantığının altında neler yatmaktadır? Perde arkasında müdahaleler var mıdır? Bir de şunu söylemek istiyorum. Belki sosyal medyaya, basına taşınmadı ama bazı başkanlar arasında şöyle bir konuşma yapılmış. Zorbay Küçük konusunda federasyon biri benimle temasa geçmiş. Bu hakemi uygun bulup, bulmadığımızı sormuş.  Ben de ‘adil yönetsin’ demişim. Böyle bir şey sizin kulağınıza geldiyse yakından uzaktan söz konusu değildir. Federasyonda hiçbir kul, benimle böyle bir konuşmaya, muhabbete girmeye yüreği yetmez. Çünkü bizim duruşumuzu gayet iyi bilirler. Dolayısıyla böyle bir görüşme yapılmamıştır. Bu garip ve alışılagelmişin çok dışında olan bu atama bize göre son dakika yapılan bir değişiklik sebebiyle gerçekleşmesidir.  Büyük bir ihtimalle bu maçın ilk düşünülen hakemi Zorbay Küçük değil bambaşka bir isimdi. Ancak son dakika müdahalesi ile hakem değiştirildi.  Niye böyle düşünüyoruz. Tek tek maddeleri ile sıralayım…Normal şartlarda tahammüller, kalıplar diyorum. Böyle bir maça atanacak hakem bir evvelki hafta maç almaz. Yahutta zorluk derecesi son derece düşük bir maç alır. Ve bu maçı da bir sonraki hafta yöneteceği maçın hakem üçlüsüyle beraber alır. Maç verilecekse…Çoğu zaman maç DA verilmez.  Buradaki amaç zorluk derecesi son derece yüksek bir maça atanacak hakemin hem fiziken hem de mental olarak maça gerekli hazırlıkları yapabilmesini sağlamaktır.  Söz konusu hakem Zorbay Küçük’e ise bu teamülün uygulanması daha da önemlidir. Bu hakem için bu teamüllerin en yüksek hassasiyet uygulanması daha da önemlidir. Zira, bu hakemimizin gerek fiziken gerekse öfke kontrolü konusunda ciddi zaafları olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Tüm camianın bildiği gibi Zorbay Küçük hakemler arasında belki de en çok sakatlananlardan biridir. Kendisi bir kez 1 yıl, bir kez de 6 ay olmak üzere sakatlıklarından dolayı uzun süre sahalardan uzak kalmıştır.  Bununla beraber, özellikle alt liglerde yönettiği pek çok maç sonrası kulüpler MHK’ya üslup ve davranışları konusunda şikayetlerde bulunmuşlardır.  Sizin de hatırlayacağınız bir iki Süper Lig maçında futbolcularla polemiğe girmiştir.  Dolayısıyla, önemli bir maç öncesi gerekli dinlenme süresine en çok ihtiyaç duyan hakemlerden biridir! Perşembe günü Alanya’da gece yarısı maç bitiyor. Bizim araştırmalarımıza göre ki doğru olduğunu düşünüyoruz. O gece Alanya’da kalıyor, sabah İstanbul’dan aktarmalı öğlen Adana’ya geçiyor.  Bir gün orada kalıp ertesi gün ise maç için tekrar İstanbul’a geliyor. Dinlemesi için 72 saatten az bir süre var. Bir de kendinizi hakemin yerine koyun.  23:22’de maçı yöneteceğinizi öğreniyorsunuz. Şu duyguya ve düşünceye kapılmanız da son derece normal. ‘Herhalde bu maçın hakemi ben değildim’ Tercih ben değildim, sonradan maç bana verildi, bu atama yapıldı gibi düşünce içinde olması da gayet normaldir. Ki bu sağlıklı bir düşünce yapısı değildir, böyle bir maç öncesi. Bütün bu fiziken ve mental hazırlıkların yanı sıra özelikle yine Zorbay Küçük önemlidir. Çünkü ilk defa hayatında 4 büyükler arasında bir maçı yönetecektir.  Bir de bunun üzerine yine teamüllerin aksine bu maçı yönetecek hakem 3’lüsü ilk defa beraber maç yönetmiştir! İlk defa.  Bildiğiniz gibi bu büyük maçlara genelde birbirine aşina olan hakem 3’lüsü atanır. Buradan da geçmiş teamül ve atama algoritmasına göre orijinal planlamada bu maç için kendisinin düşünülmediğini söyleyebiliriz. Orijinal planlama böyle ise de ne kadar acemice dediğim bu. Amatörce, acemice, özensiz yapıldı. Öyleyse daha da kötü. Keşke o maçın gözlemcisi hakem raporu yazmasaydı.  Çünkü maç bittikten sonra başka bir maça 20 dakika içinde atama yapılıyorsa, demek ki o maçın gözlemci raporunun hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

TÜRK HAKEMLİK MÜESSESİ SON 4 AYDA YAŞADIĞI BU KARA TABLOYU TÜRK FUTBOL TARİHİNDE BELKİ DE HİÇBİR ZAMAN YAŞAMAMIŞTIR

Burada aslında sizle paylaşmak istediğim konu, Türk futbolunun en önemli müessesi olan MHK’nın dolayısıyla tüm hakemlik müessesinin ne kadar sıkıntılı, ne kadar tecrübesizce, ne kadar amatörce, kör göze parmak usulü hatalarla yönetildiğini anlatmak ve şu soruyu aklınızda bırakmak. Bu gerçekten liyakatsizlikten olan bir şey mi, yoksa güç zehirlenmesinin verdiği özgüvenin eseri midir? Çünkü Türk hakemlik müessesi son 4 ayda yaşadığı bu kara tabloyu Türk futbol tarihinde belki de hiçbir zaman yaşamamıştır. Bugün hakemlerin içinde bulunduğu ki hakemlerden en rahatsız olan, en muzdarip olan biz kulüp olarak, hakemlere yeri geldiği zaman sahip çıkmayı da biliriz. Ama bugün hakemlerin içinde bulunduğu psikoloji bu ligin sağlıklı tamamlanması için de büyük risk oluşturmaktadır.

BU DURUM TÜRK FUTBOLUNDA FENERBAHÇE’NİN BAZI RAKİPLERİNE KARŞI NASIL ADALETSİZ BİR YARIŞIN İÇERİSİNDE OLDUĞUNUN ÖRNEKLERİNDEN BİR TANESİDİR

Hepimiz maçın nasıl cereyan ettiğini biliyoruz. Aslında bir nebze ilk maçın da özetiydi. İlk maçta, maçın hakimiydik. 1-0 ödeydik. Son derece garip bir kırmızı kartla maçtan koptuk. Bu kez yine benzer bir senaryoya maruz bırakılıp maç berabere iken bana göre biz maçın açık ara hakimi iken 18. dakikada bir kırmızı kartla, uzatmalarla beraber 82 dakikayı 10 kişi oynadık. Çocuklara helal olsun. Fenerbahçe tribünlerinin görmek istediği seviyede mücadele verdiler. Onlara da ayrıca teşekkür ediyorum. Burada insan ister istemez da bu zamana kadar neredeydiniz diye sorma ihtiyacı duyuyor. Bu maçta VAR hakemi Mete Kalkavan. Bu pozisyonda hakemi VAR’a çağırıyor. VAR’a giderken hakemin vücut dilini hatırlayın, ancak aynı Mete Kalkavan Kasımpaşa karşısında benzer pozisyona kart vermedi. Ligin 19.haftasında da Konya-Beşiktaş maçında Konyasporlu oyuncuyu sarı kart ile cezalandırdı. Kısacası biz 180 dakikayı, uzatma dakikalarını da eklerseniz, 10-15 dakika daha. 195 dakika içinde sadece 41’inde 11 kişi mücadele edebildik. Bu durum Türk futbolunda Fenerbahçe’nin bazı rakiplerine karşı nasıl adaletsiz bir yarışın içerisinde olduğunun örneklerinden bir tanesidir. Kısacası en üzüldüğüm şey korktuğumuz başımıza gelmiştir!

MAÇIN GÖZLEMCİSİ LİSTE DIŞI KALDI

Bu maça dair bir diğer gariplik ise gözlemci.  Bu maçın gözlemcisi,  Denizli Gençlik ve Spor İl Müdürü de olan Sayın Ahmet İbanoğlu. Sonrasında kendisi 8 Mart’ta gerçekleşen hakem ve gözlemci operasyonunda liste dışı kalan isimlerden biridir.  MHK başkanı verdiği röportaja göre bu operasyon aylardır yürütülen bir çalışmanın sonucu. Durum böyle ise bu kadar önemli bir maça iki gün sonra kariyerine son vereceğiniz birini nasıl atarsınız? Niye atadınız? Biz bunun cevabını merak ediyoruz. Hayır, maçtan önce bilmiyorduysanız liste dışı kalacağını, bu iki gün içinde ne oldu da hakem camiası tarafından güvenilirliğiyle bilinen bu kişi sizin liste dışınızda kaldı? Bu iki soruyu da cevaplamanızı  rica ediyoruz. İşin en kara mizah tarafı ise gözlemci tarafından zayıf not alan Zorbay Küçük’e Başakşehir-Antalyaspor maçında görev verildi.  Zorbay Küçük’e zayıf notu veren gözlemci ise liste dışı kaldı.

BİLİYORSUNUZ, KIRMIZI KART’IN CEZASI MİNİMUM İKİ MAÇ. ANCAK PFDK İRFAN CAN’A BİR MAÇ CEZA VEREREK, ZATEN HAKEM KARARININ NE KADAR YANLIŞ OLDUĞUNU GÖSTERDİ. BUNA RAĞMEN ZORBAY KÜÇÜK, BU HAFTA MAÇ ALIYOR

İrfan Can’a kırmızı kart verildi. Malum bir kişi dışında bütün hakem otoriteleri bunun yanlış kart olduğunu söyledi. Biliyorsunuz, kırmızı kart minimum iki maç. Ancak PFDK bir maç vererek, zaten hakem kararının ne kadar yanlış olduğunu kendileri de gösterdi. Buna rağmen Zorbay Küçük, bu hafta maç alıyor. Tekrar söylüyorum bunlar bütün hakem camiasının geleneklerine, tahammüllerine, kalıplarına aykırı durumlardır. Bunlar tek, tük istisna değil artık norm haline gelmiş gelişmelerdir. Dolayısıyla sadece bir atama üzerinden size görüşlerimizi, endişemizi, niye açıklama yapma gerektiğimizi açıkladık.

BU KİRLİ DÜZENDE EN FAZLA SANCI ÇEKEN, EN AĞIR MAĞDURİYETİ YAŞAYAN FENERBAHÇE’DİR, BUNUNLA EN ÇOK MÜCADELE EDEN DE FENERBAHÇE’DİR

Biraz daha genele gelelim. Kaosun, güvensizliğin zirve yaptığı, futbola dair en ufak inancın ve güvenin kalmadığı, sezonun bence ne düşenlerinin ne de şampiyonunun hiçbir öneminin olmadığı bir lig haline hep beraber, el birliği ile getirdik. Haline geldi diyorum, çünkü TFF’nin basiretsiz yönetimi sebebiyle, bu kurgu sistem bu kadar ayyuka çıkmışken, oynanacak maçların, sonuçlanacak ligin kıymeti de bence kalmadı demeyeyim de yerlerde diyelim.  Sezon başından beri birkaç başkan ve TFF yetkilisinin elinde oyuncak olan Türk futbolunun en önemli yapısı MHK ve hakemler, sonuçları tayin edilen ya da edilmeye çalışılan maçlar, kargaşaya, kaosa sevk edilen toplum gündemi ile her rezilliğin artık ortaya döküldüğü bir sezon yaşıyoruz.-Sezon son çeyreğinde hakemlerin görevden el çektirilmesiyle garip ilişkiler ağı artık saklanamaz oldu! Bu ilişkiler odağında yönetilmeye çalışılan Türk futbolu toplumsal bir problem olma yolunda hızla ilerliyor! Liyakatın yerine biatın talep edildiği, hakemlerin performanslarının yerine kullanışlılık oranına göre değerlendirildiği, biat etmeyenlerin ister hakem olsun ister kulüp olsun büyük sorunlar yaşadığı, yaşayacağı, vasatlığın meşrulaştırıldığı, kanıksandığı, ülkenin bir şehrinin, tüm ülkeden büyük sayıldığı, pek çok odağın bu çerçevede belirlendiği bir düzen içerisindeyiz arkadaşlar. ‘Kaos deşifre edilmeyi bekleyen kirli bir düzendir’ sözünden hareketle bu kirli düzen dün MHK başkanının yayıncı kuruluştaki açıklamalarıyla tamamen deşifre olmuştur. Gariplikler tavan yapmış, gün yüzüne çıkmıştır. Bu kirli düzende en fazla sancı çeken, en ağır mağduriyeti yaşayan Fenerbahçe’dir, bununla en çok mücadele eden de Fenerbahçe’dir. Bu oyunun bu kadar kirli olmasının sorumluları elbette vardır. Zaman içinde ya bizim gibi düşünenler ya da bunlar yok olup gideceklerdir. Bakalım zaman bizlere neyi gösterecek.

AÇIKLAMAYA TEPKİ VERMEMİZİN ANA SEBEBİ İSİMLERDEN ZİYADE BU İŞİN YÜRÜTÜLÜŞ ŞEKLİ, İLETİŞİMİ VE ZAMANLAMASIYLA ALAKALIYDI. HER ŞEYİN YAPILMA ŞEKLİ VE ZAMANI VARDIR. ŞEKLEN DE YANIŞTIR, ZAMANI DA YANLIŞTIR

Gelelim 8 Mart açıklamasına. Hepimizin bildiği gibi 3 gün önce, sezonun bitmesine 10 hafta kala tarihte ilk defa yapılan bir uygulamayla sanki vicdanlarda rahatsızlık yaratan işlere karışmışlar gibi ayıklanan hakemler ve gözlemcilere dair bir açıklama yapıldı. TFF ise MHK’nin tamamen kendisinin belirlediği ve kendilerine sundukları hakem ve gözlemci listelerini onaylayarak kamuoyuna açıkladı. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak bu açıklamaya derhal tepki verdik. Bu açıklamaya tepki vermemizin ana sebebi isimlerden ziyade bu işin yürütülüş şekli, iletişimi ve zamanlamasıyla alakalıydı. Şimdi Süper Lig’de bir tane kulüp yoktur ki hakemlerden şikayet etmesin. Hemfikir olduğumuz konulardan biri budur. Diğer bir konu, bu sorunun, bu kangrenin ivedilikle çözümü konusunda da hemfikiriz ancak yöntemlerde hemfikir olduğumuzu söyleyemeyiz. Tabii ki isimler değişecek, taze kan gelecek, şeffaflaşacak, yapısal değişiklikler olacak, her şey olacak. Biz buna karşı değiliz. Bizim şu andaki en büyük endişemiz, şu an yapılan hakem mühendisliğinin ileride çok daha kabul edemeyeceğimiz sebep ve saiklerle yapıldığının endişesi içinde olmamızdır. Her şeyin yapılma şekli ve zamanı vardır. Şeklen de yanıştır, zamanı da yanlıştır. Dolayısıyla sizlerle görüşlerimi paylaşırken ‘Fenerbahçe hakemlere sahip çıkıyor, demek ki hakemlerden rahatsız değil’ basit sonucuna lütfen ulaşmayın. Herkesten çok biz bu işin şeffaflığını, adil yönetilmesini, liyakat olmasını, performans bazlı olmasını, hesap verilebilir, denetlenen bir mekanizma olmasını, içinde cezanın ve ödülün olmasını vs vs. biz istiyoruz. Bizim istediklerimizden her geçen gün daha uzağa gidiyor sistem. Dolayısıyla bu hamle aylar süren çalışma da olsa niyetini sorgulamadan geçemiyoruz. Niye niyetini sorguluyoruz? Çünkü bu reformu yapan kişilerden emin olmadığımız için. Niyetleriyle, tecrübeleriyle ilgili kafamızda soru işaretleri olduğu için. Dolayısıyla Fenerbahçe Spor Kulübü olarak belirtmek isterim ki, kangren haline gelen hakem sorunlarını yeniden yapılandırarak kalıcı bir çözüm salama hedefi ve refleksinden uzak, yeterli liyakate ve profile sahip olmayan kişiler tarafından işine geldiği zaman kulüpleri içine sokmak, işine geldiği zaman sürecin dışında bırakarak yapılmasıyla istediğimiz hedefe ulaşamayacağımızı düşünüyoruz. Kısaca, bu değişimi yapacak kişilerin niyet ve kapasitelerinin olduğuna inanmıyoruz.

MHK BAŞKANI TARAFINDAN İFADE EDİLDİĞİ GİBİ AYLARCA SÜREN BİR ÇALIŞMANIN SONUCU OLDUĞUNU KESİNLİKLE DÜŞÜNMÜYORUZ

Öte yandan MHK başkanı tarafından ifade edildiği gibi aylarca süren bir çalışmanın sonucu olduğunu da kesinlikle ve kesinlikle düşünmüyoruz. Sayın başkan diyor ki ‘bunu ben yaptım, ben sorumluyum.’ Ben de farklı düşündüğümü ifade ediyorum. Niye? Pek çok sebebi var. Yakın zamanda yaşanmış bir olayla düşüncelerimi destekleyeyim. Hakemlerle bir online toplantı yapılıyor, yanılmıyorsam 27 hakem var. Seminer diyelim. MHK başkanı orada Fırat Aydınus’u görüyor, ekranda. ‘Sakal bırakmışsın, hayrola’ diyor. O da şu mealde cevap veriyor. ‘Yüzümü ve vücudumu dinlendiriyorum’ diyor. Bunları siz araştırıp teyit edebilirsiniz. Maç almadığı için dinlendiriliyor. Trabzonspor-Malatyaspor maçını yönetmiş, ocak ayının başı, sezonun ikinci yarısının ilk maçı. 5 hafta dinlendiriliyor. ‘Aa, neden dinlendiriliyorsun’ diyor MHK başkanı. ‘Ben de bunun sebebini size soracaktım’ diyor. MHK başkanı da sebebinin kendi olmadığı şeklinde bir görüş belirtiyor. ‘O zaman sebebi kimse beraber gidelim, ona soralım’ diyor. Bu şakayla karışık da denmiş olabilir. Bu ciddi müessese, MHK başkanlığı ciddi bir kurum, konum. Dolayısıyla 27 hakemin önünde bu şekilde bir konuşmanın da gizli kalmayacağı bilinmeli fakat Fırat Aydınus’un gerçekten ceza almasının MHK başkanı nedeni değilse, bütün bu değişimin neden olamaz diye düşünüyorum. Sadece bir örnek.

Son dakika. Bilmiyorum doğru mu? UEFA Cüneyt Çakır’a çarşamba günü verdiği maçı geri çekmiş, başka ülke hakemine vermiş.

ARTIK GÖZLEMCİLER BOŞUNA VAKİT SARF EDİP GÖZLEMCİ RAPORU HAZIRLAMASINLAR. ZİRA O KADAR SINIRLI SAYIDA HAKEM KALDI Kİ, GÖZLEMCİ RAPORU ZAYIF DA OLSA HAKEMLERE MAÇ VERMEK ZORUNDALAR

Biraz gündem dışına çıkalım. Yeni bir gelişme. Son iki hakem olayı. Halil Umut Meler ve Arda Kardeşler. Görüyor musunuz belki değişimi yapmakta haklılar ama yapış şekilleri o kadar kötü ki… Haklı oldukları yerde haksız duruma düşüyorlar, bırakın haksız duruma düşmeyi, kaos yaratıyorlar, bırakın kaos yaratmayı yurt dışına ülkemizi müşkül mevkide bırakıyorlar. Halil Umut Meler ve Arda Kardeşler. Hafta sonu atandıkları maçları kabul etmemeleriyle ilgili birkaç görüş söyleyeyim. Hakemlerin cep telefonlarında bir sistem var. Galiba FYS deniyor bu sisteme. Maça atandığı zaman bir hakem, oraya bir link geliyor. O linke tıklayıp onaylıyorsunuz. Ama tıklamadan önce oraya gelen bilgide söz konusu maçı yönetecek hakem yardımcılarının isimleri var, onlarla konuşuyorsunuz, onların da onayını alıp linke girip tayininizi siz de onaylıyorsunuz ve ondan sonra resmi bir şekilde atamanız açıklanıyor. Dün önümüzdeki  10 maçı yönetmesi gereken hakemlere saat 14.00’da tebligat yapıldı. Bu 10 maçın hakemlerinin 8’i onayladı, 2 hakem onaylamadı. O iki hakem onaylamadığı için diğer yardımcılarına da tebligat ulaşmadı. Bu kişiler Manchester City-Sporting Lizbon maçından geri dönüş yolundaydılar. Bir şekilde yoldayken temasa geçildi, ikna edilmeye çalışıldılar, ikna olamadılar. Dolayısıyla bizim maçımıza galiba Arda Kardeşler atanacaktı. 17.40’ta ikna edemeyince iki yeni hakem bu maçlara atandı. Galiba Volkan Bayarslan Fenerbahçe’ye, Başakşehir’e de Zorbay Küçük. Geçen haftanın Zorbay Küçük’ü atandı. Bence bu da sıkıntılı bir durum, Zorbay Küçük’ün bu hafta maç alması ama ona değinmiştik zaten. Sonra bu hakemler Türkiye’ye varıyorlar, varır varmaz Riva’ya çağırıyorlar. MHK başkanı ikna etmeye çalışıyor. Biz beraberiz, bizimle olun… Korkuyorlar ki onlar da artık maç kabul etmeme konumuna gelirlerse hakem kalmadı. Salı günü de Tahkime gitme süresi doluyor liste dışı bırakılanlar için. Tabii onların da Tahkime gitmemesi için oyalama, ikna çalışmaları devam ediyor. Hakemler bu yarattığınız ortamda neye konsantre olsunlar. Tahkime kim gider, kim gitmez bilmiyorum. Bu arkadaşlar sadece bu haftalık mı maç kabul etmediler yoksa sezon sonuna kadar mı onu da bilmiyorum. Artık gözlemciler boşuna vakit sarf edip gözlemci raporu hazırlamasınlar. Zira o kadar sınırlı sayıda hakem kaldı ki gözlemci raporu zayıf da olsa hakemlere maç vermek zorundalar. Dolayısıyla bu yeni ortamda gözlemci raporlarının pek bir önemi kalmayacak gibi gözüküyor.

Bu kişilerin bu reformları, bu dönüşümü yapabilecek kapasitede insanlar olmadığını söyledim ya. Alın işte tek tek örnekleri geliyor. Demin Cüneyt Çakır’ı okuduk, bunu okuduk, biraz sonra başka şeyleri de anlatacağım.

KANGREN HALİNE GELMİŞ, HEPİMİZİN KANIKSADIĞI HAKEM SORUNLARININ ÇÖZÜLMESİ İÇİN FEDERASYON VE KULÜPLER BİRLİĞİ VAKFI OLARAK BİR KOMİSYON KURULDU, ÇALIŞMALARA BAŞLANDI

Şimdi aylardır yaptığımız bir çalışma diyor. Biz de buna inanmıyoruz, katılmıyoruz, ‘ikna olmadık’ diyoruz. Niye olmadık? Onlardan biri de kangren haline gelmiş, hepimizin kanıksadığı hakem sorunlarının çözülmesi için Federasyon ve Kulüpler Birliği Vakfı olarak bir komisyon kuruldu, çalışmalara başlandı. Bizi temsilen Sayın Süleyman Hurma burada. Biri hariç bütün eski MHK başkanlarıyla konuşuldu, sorular soruldu, bilgiler alındı. Çok enteresan onların yakındıkları, şikayet ettiği konular da neredeyse bizlerin seviyesindeki şikayetler ki bunlar MHK başkanları. Bunların üzerine öncelik listesi yapıldı. Sonra bu komisyon dünya çapında bir ismi, marka haline gelmiş IFAB Direktörü olan Sayın David Elleray’i danışman olarak tuttu. Kendisi bütün paydaşlarla mülakatlar yaptı, grup halinde ve bire bir. Mart sonunda çalışmalarının sonucunu açıklayacak. David Elleray Belçika Federasyonu’yla da böyle bir çalışma yaptı, 63 öneri sundu. 63’ü de federasyon tarafından kabul edilerek uygulandı, Belçika futbolunda. Bize de yapacak. Acaba biz onu ikinci fazda tutacak mıyız? Biz ‘tutmanız gerekir’ diye yazı yazdık federasyona. Uygulama aşaması için de. Yalnız bu çalışma bitmeden bu çalışmanın sonunda ciddi değişikliklere gidileceği zaten hepimiz tarafından bilinen, beklenen bir gerçek. Sadece sonuçlarını bekliyoruz, ondan sonra önceliklendirip belli bir takvim içinde değişimi başlatmayı hedeflerken böyle radikal bir hamlenin nasıl yapıldığı hususunda hayretler içindeyiz. Tamam yapıldı. Olabilir. Bazı arkadaşlar şöyle savunuyor; David Elleray bize sistem yapacak. Hakem isimleriyle alakası yok. Doğru.

MHK BAŞKANIMIZ FERHAT BEY, TECRÜBESİ SORGULANMASI GEREKECEK, AKILLARDA SORU İŞARETİ BIRAKACAK SÖYLEMLER İÇİNDE BULUNDU

Ama siz hakemlik müessesesinin %50’sinden fazlasını bir günde ki bundan bazıları FIFA kokartlı, bazılarının tecrübesi dünya çapında olan insanı bir gecede silip atıyorsunuz. Herhalde David Elleray hayretler içerisindedir. Ama şunu söyleyemeye çalışıyorum; niye bu çalışmadan önce bu yapıldı? O kadar acil miydi? İkincisi, bizi temsil eden başkanlarımızla siz aylardır çalışıyorsunuz, hiç mi aklınızdan geçmedi, ‘Ya Süleyman başkan, böyle böyle bir şey düşünüyoruz, kulüplerle bir görüş, istişare et.’ Bize bilgi verilmedi. Biz, hakemlik camiasını yeniden yapılandırmak, radikal, devrimsel adımlar atmak için çalışmalar yürütürken böyle bir adımdan hiçbirimizin haberi yoktu. Dolayısıyla aylardır, böyle bir çalışmanın sürdürüldüğüne inanmakta zorlanıyoruz.
 
DEMEK Kİ BİZ YILLARDIR RAHAT VE HÜR OLMAYAN HAKEMLER TARAFINDAN YANİ DEMEK Kİ MAÇLAR YILLARDIR ETKİ ALTINDA TUTULAN HAKEMLER TARAFINDAN YÖNETİLİYORMUŞ

Tecrübesizlik, özensizlik, amatörlük, acemilik… ne derseniz deyin, açıklanan listeye bakın! Mesela bu sezon başındaki listeye bakın. Süper Lig hakemleri plaka sırasına göre yapılır. Yani Adana’dan başlar veya alfabetik deyin, plaka deyin. Sistemde plaka sıralaması deniyor. Veyahut kıdeme göre, bazıları da kıdem ve/veya plaka! Ne demek? FIFA kokartları koyuyorsun, ondan sonra kokartlı olmayanları da plaka sırasına göre sıralıyorsun. Listede kalanlarla gidenlerin bir sıralamasına bakın, altında mantık yok! Acaba bu hakem müessesesi tarafından mı yapıldı, yoksa başkası tarafından yapılıp hakemlerin eline mi tutuşturuldu? İnsan ister istemez düşünüyor. Tamamen başkanın dediği gibi MHK tarafından, MHK Başkanı tarafından yapılıyorsa da başkan, ya yeni teamüller oluşturuyor veya haberdar değil, bu listelerin nasıl yapıldığından! Tekrar söylüyorum, en azından acemiliği gösteren bir unsura küçük bir örnek… İki gün sonra MHK Başkanımız Ferhat Bey, yayıncı kuruluşa röportaj vermeye karar vermiş, iyi ki de yapmış. Çünkü biz sebepleri ne diye soruyorduk, kendine göre sebepler vermiş. İyi ki de yapmış, keşke de yapmasaymış. Çünkü yaptığı için soru işaretleri daha da tavan yaptı, spekülasyonlar daha da arttı ve hakikaten tecrübesi sorgulanması gerekecek, akıllarda soru işareti bırakacak söylemler içinde bulundu. Yani bu kaos yeni bir boyuta taşındı. Kendisi çok şey söyledi, o kadar çok paragraf var ki alıp burada saatlerce konuşabileceğimiz ama ben süre sebebiyle kısıtlı tutacağım, burası çok önemli: ‘Düşüncesinde ve davranışında hür olmayan hiçbir insan rahat karar veremez! Hakemlerden beklenen şey rahat ve hür karar vermeleridir.’ Altına imza atarım ben böyle söylemin. Bunu yapamayanların kurumu yıprattığına karar verdik! 10 hafta bekleyecek zamanımız olmadığını düşündük! Verdiğimiz kararın 1 gün bile beklemeye tahammülü yoktu’ dedi! Vay vay vay, demek ki biz yıllardır rahat ve hür olmayan hakemler tarafından yani demek ki maçlar yıllardır etki altında tutulan hakemler tarafından yönetiliyormuş. Böyle bir söylem, söylenebilir mi? Gerçek olsa söylememen lazım! Aslında bu cümle her şeyin ne olduğunu çok çok iyi gösteriyor. ‘Rahat ve hür karar alamayan hakemleri eledik’. Ben de listeye bakıyorum ve hakemlik camiasını çok az tanıyan bir başkan olarak ama ev ödevimi de yaptım, listenin dışında kalanlar sanki çok daha dik, hür, bağımsız karar verecek; listenin diğer tarafından kalan hakemlerin ise çok daha fazla kullanılmaya müsait, beklentileri karşılayacak tarzda hakemler olduğunu yaptığımız çalışmalar çerçevesinde gördük. Kimseyi de zan altında bırakmak istemiyorum ama bunu da paylaşmak zorundayım. Yalnız bu açıklama Türkiye futbolunun Merkez Hakem Kurulu Başkanının tecrübesini ve zekasını sorgulatacak seviyede, tarzda bir açıklamadır. Bu açıklamayı yapmak olacak iş değil!

YANİ BU KARARDAN ÖNCEKİ 10 MAÇIN 4’Ü LİSTE DIŞI KALAN HAKEMLER TARAFINDAN YÖNETİLDİ

Bu sezon, düşen takımlardan biri gidip Tahkim’e başvursa ve “bu sezon şaibelidir, sebebi de 150 maçın üzerinde görev yapan hakemlerin el çektirilmesi ve MHK başkanının açıklamalarıdır” dese ne olacak? Haksız mı olacak? Çünkü kendi kendinize diyorsunuz ki, ‘Benim buraya atadığım, şu kadar bu kadar maç yöneten hakemler hür, vicdanlarıyla maçlara karar vermiyorlar! Bizim de yaptığımız açıklamada da sorduğumuz gibi: sezon boyunca Hakem ve VAR olarak yönettikleri bu maçlarda, bu maçların akıbeti ne olacak? Saymayacak mıyız? Tekrar incelemeye mi alacağız, ne yapacağız? Sadece son hafta, yani bu karardan önceki 10 maçın 4’ü liste dışı kalan hakemler tarafından yönetildi. Bu soruları sadece Fenerbahçe Spor Kulübü sormamalı, arkadaşlar! Futbolun tüm paydaşları; medyasından yorumcusuna, yöneticisinden taraftarına, sponsorlarından aklıselim herkes sormalıdır, sorgulaması gerekir. Mesela Zorbay Küçük’te verdiğim örnekte dün de Kulüpler Birliği’nde ifade ettim, biz bunu sorguluyoruz, rakibimiz de bunu sorgulamalı. Bu nasıl bir iştir kardeşim? Bu kadar önemli bir maça çıkıyoruz, böyle bir atama tekniği seçiyorsunuz. Sayın Başkan, ayrıca şöyle vahim bir şey de söyledi ve kendisine ‘4 takım yarışıyor olsaydı bu kararı alabilir miydiniz?’ diye soruldu. O da akıllara durgunluk veren bir şekilde; ‘Puan farkı buna doğrudan etken değil ama etki eden şeylerden biri de bu oldu’ dedi! Bu ne demek biliyor musunuz? Bu insanlar futbolun doğasından o kadar uzak ki ligin sadece zirvesine odaklanmışlar ve düşme hattındaki kulüplerin kıyasıya bir yarış içinde olduğunu, Avrupa’ya gitmek isteyen kulüplerin kıyasıya bir mücadele içinde olduğunun farkında bile değiller! İnsan ister istemez kendi kendine tüm bu yaşananlar için bu nasıl bir acemilik, tecrübesizlik diye sormak zorunda kalıyor.

BİZ AMERİKA’YI YENİDEN KEŞFETMİYORUZ. 3,5 YILDIR DA ‘BU SİSTEM ÇARPIKTIR’ DİYE HER FIRSATTA SÖYLÜYORUZ, İFADE EDİYORUZ

MHK yapılanmasını ve bazı üyelerini incelediğinizde bu sorunun cevabının çok da zor olmadığını görebiliyoruz! Sadece Fenerbahçe’nin maçlarının özelinde değil, TFF’nin yaptığı birçok uygulama, görev tayin etme ve atamalardaki gariplikler özellikle son aylarda her geçen gün artarak devam etmektedir. Tamamen kendi içerisinde gruplaşmış hakemler ve federasyon yöneticileri, hakem atamalarına, TFF’ye ve kurullarına telkinde bulunan kulüp başkanları… Aslında bizim bugün kamuoyuna yansıttıklarımız, konuştuklarımız, hakem camiasında, futbol kulislerinde herkesin kendi arasında konuştuğu ama kimsenin de çıkıp açık açık dile getirmeyi tercih etmediği gerçeklerdir! Aslında biz Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz. 3,5 yıldır da ‘bu sistem çarpıktır’ diye her fırsatta söylüyoruz, ifade ediyoruz. Ancak sistemin çarpıklığını gözler önüne seren gerçeklerle kamuoyu bir bir karşılaşmaya başladı. Aynı ‘Yeniden yapılandırma’ gibi hatırlayın, diğer kulüpler imzaladılar, bir kulüp başkanı bize ithamda bulundu ‘devlete mi karşı geliyorsunuz?’ diye ama biz dedik ki ‘sistem çalışmaz, bir senede çökecek’ ve bir sene sonra herkes aynı noktaya geldi. Bunun da söylediklerimizden hiçbir farkı yok.

Şimdi birazcık üç tane üyeyi tanıyalım. Tanırken de kimseye hakarette, saygısızlıkta bulunmak istemiyorum ama mütemadiyen söylediğim tecrübesizlik, acemilik, liyakatsizlik… konusunun çarpıcı örneklerle gözleriniz önüne koymak istiyorum, çünkü bu sistem değişmeli! Bugün değişir, yarın değişir, insanlar değişir, hepsi değişmeli!

BÜTÜN HAKEMLERİN BAŞINA GEÇECEK KİŞİNİN GÖZLEMCİLİĞİ SÜPER LİG’DE BİLE DEĞİLDİ, BİR ALT LİGDEYDİ!

Şimdi Sayın Başkanımız Ferhat Gündoğdu kimdir? Birazcık bu kişileri tanırsak belki oraya niye atandıkların ve benim niye ‘tecrübesiz, acemi’ dediğimi belki sizler de aynı noktaya gelirsiniz.  Biliyorsunuz 27 Ekim 2021 tarihinde MHK başkanlığına Ferhat Gündoğdu’nun getirildiği hepimizle paylaşıldı. Asıl mesleği doktorluk olan ve 10 yıl boyunca TSK’da subay olarak görev yapmış olan Başkanımız, 12 Temmuz 2021’de yayımlanan ‘2021-2022 Sezonu Hakem ve Gözlemci Kadroları’ listesinde Süper Lig gözlemci listesinin bir altı olan ‘A klasman gözlemci’ listesinde yer alıyordu. Niye bu önemli? Yani birkaç ay sonra bütün hakemlerin başına geçecek kişinin gözlemciliği Süper Lig’de bile değildi, bir alt ligdeydi! Serdar Tatlı‘nın MHK Başkanlığı döneminde birinci sıra yedek üye olan Sayın Gündoğdu, Metin Tokat’ın istifa etmesiyle yönetim kuruluna çağrıldı ancak ertesi gün Tatlı’nın istifa etmesiyle toplantıya katılmadan bir günlük üye olarak anılmış oldu. Buradaki önemli nokta nedir? Bugüne kadar - bir önceki MHK’nin yedek üyesi olan bir kişinin bir sonraki MHK’nin başkanı yapıldığı bugüne kadar görülmemiş bir uygulamadır. Sayın Başkanın, hakemlik tecrübesi de çok sınırlı. 8-10 diyen var, biraz daha altında, biraz daha üstünde diyen var, biz 10 maç tespit edebildik ama 5-10-15-25 pek fark etmez. Ama bu konuda da çok sınırlı bir tecrübesi var. 2002 yılında yaşanan etik dışı bir olay, iddia sebebiyle hakemlik kariyeri erken sona ermiştir. Ve bu olaydan tam 20 sene sonra Türk hakemliğinin başına getirilmiştir. Bu konuları sizinle paylaşmamın sebebi MHK’nin başkanı olan kişilerin tecrübeli, çok kuvvetli, dirayetli, her türlü şaibeden uzak ve de en önemlisi biat etmeyen bir profil olması gerekliliğidir. Öte yandan hakemlik kariyerinin son derece kısıtlı ve dolayısıyla tecrübesiz diyebileceğimiz bir seviyede olması sebebiyle tecrübeli hakemlerin başkanlığı yapmasında da zorlanacağı aşikardır.  Ben buradan şu örneği vermek istiyorum, pilotlar, belli bir süre uçuş saati alırlar, uçuş eğitimi alırlar ve ondan sonra da pilot olurlar. Hava yollarında çalışan pilotlar, daha kısa mesafeli destinasyonlarda daha küçük uçaklarla uçarlar, binlerce saat 5 bin, 7 bin, 8 bin saat uçuş olduğu zaman da büyük boeing, transatlantik uçuşlar yaparlar ve daha da önemlisi devletimizin uçakları var, devlet büyüklerimizi taşıyor. Burada uçan pilotlar 500-600 saat eğitim alan pilotlar değil, 7-8 bin saat uçuş tecrübesi olan pilotlar! Burada da hiçbir farkı yok; yani hakemlik tecrübesi, hakemlik müessesesinde aldığı görevler, sorumluluklar, yönettiği maç, dördüncü hakem, yardımcı hakem, orta hakem bunlar çok çok önemli kriterlerdir. Ama burada görüyoruz ki bu kriterler pek de gözetilmemiş.

SON DERECE SINIRLI HAKEMLİK KARİYERİ OLAN VE TFF BAŞKANI İLE DİREKT TİCARİ İLİŞKİSİ OLAN BİRİNİN, BAĞIMSIZ OLMASI GEREKEN BU GÖREVDE BULUNMASI BİZE GÖRE SON DERECE GARİP VE SAKINCALIDIR

Başkan Vekilimiz Sayın Ahmet Şahin kimdir? Hakemlik geçmişi nasıldır? Şaşırmadan bunu söylüyorum;  Ahmet Şahin Beyin neredeyse hiçbir hakemlik kariyeri yok denecek kadar azdır. Araştırmalarımıza göre alt liglerde gözlemci, yine alt liglerde 4-5 maç yönetmişliği söz konusudur. Yani biz doğruyu söylüyorsak ki yanlış söylüyorsak da affınıza sığınırım ama tabii çok kolay bunu araştırabilirsiniz. Yani Süper Lig tecrübesi olmayan biri MHK Başkan Yardımcısıdır! Sayın Zekeriya Alp döneminde büyük büyük baskılar sonucu -bu baskıları kimin yaptığını henüz bilmiyorum ama onu da öğreniriz yakında- buna rağmen MHK üyesi olmuştur. Buna rağmen dönemin MHK başkanı kendisine pasif görevler vermiştir. Kendisi, AS Teknolojik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adındaki bir şirketin sahibidir, bunu hepiniz biliyorsunuz. Şahin'in şirketi ile Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Sayın Nihat Özdemir’in şirketi olan LİMAK’ın da ayrıca taşerondur. Başka ilişkileri de, başka üyelerle olduğu söyleniyor. Bunları sizinle paylaşacak derecede henüz araştıramadık, araştırmaları biz o noktaya getirmedik ama ondan da eminim ki buluruz yakında. Çünkü böyle olmuş (yaka silkme hareketi) çok insan var, bu sistemde. Artık insanlar da konuşmaya başladı. Diğer bir konu ise bu araştırmalarda net çıkıyor. Bu şahsın hakem eskisi bir spor yorumcusuyla yakınlığı da hakem camiası tarafından çok iyi bilinen ve çok konuşulan bir gerçek olmakla beraber bu şahsa yani bu yorumcuya içeriden bilgileri de paylaşan kişi olduğu bu camia tarafında ifade edilmektedir. Bir diğer iddia ise mevcut MHK Başkanı’nın vitrindeki yüz olduğu, aslında işleri geri planda kendisinin yönettiği sıklıkla ifade edilmektedir. Bunları bir kenara koyalım. Son derece sınırlı hakemlik kariyeri olan ve TFF Başkanı ile direkt ticari ilişkisi olan birinin, bağımsız olması gereken bu görevde bulunması bize göre son derece garip ve sakıncalıdır.

TECRÜBESİZLİK Mİ, GÜÇ ZEHİRLENMESİ Mİ?

Başka türlü söyleyeyim size; bir nebze şekil ve etik kaygısı olan, hassasiyeti olan böyle bir menfaat çakışmasına diyelim, biraz ya şu kadar bir kaygın olsa böyle bir görevi teklif etmezsiniz. Ben bir yerde başkan olacağım, ticari ilişkilerim olan birini MHK’nin ikinci adamı yapacağım, yapmam! ‘İnsanlar ne düşünür’ diye merak ederim, yapmam! Bu kurumun bağımsızlığı sorgulanır, yanlış anlaşılır, dünyanın en dürüst, en iyi, en tecrübeli hakemi olsa da yapmam! Yapmam ki benim gibi bir insan daha çıkıp konuşmasın burada. Diğer taraftan görev alan kişi olsam şu kadar hassasiyetim olsa kabul etmem. ‘Sayın Başkan, böyle bir görevi bana veriyorsunuz ama yanlış anlaşılır, başka yerlere çekilir, sizi sıkıntıya sokar’. Dolayısıyla tecrübesizlik mi, güç zehirlenmesi mi? O mu, bu mu, gidip geliyorum!

KVKK MAZERET GÖSTERİLEREK HAKEMLERİN NE ZAMAN, HANGİ MAÇI YÖNETTİĞİ BİLGİLER BU SEZON BAŞINDAN BERİ ULAŞILAMIYOR

Bir üyeden daha bahsedeceğim ama ondan bahsetmeden önce şeffaflıktan bahsediyoruz. Gözlemci raporları açıklansın, mümkün olduğu kadar şeffaf olsun. Ya bırakın o noktaya gitmeyi, biz buradan geriliyoruz. Nasıl geriliyoruz? Türkiye Futbol Federasyonu’nun sitesinde bir yer var, o yerde hakemlerin isimleri var. Eskiden o isme tıkladığın zaman bu kişilerin adı, soyadı, fotoğrafı, mesleği, bölgesi ve aldığı maçlar yer alırdı. KVKK mazeret gösterilerek hakemlerin ne zaman, hangi maçı yönettiği bilgiler bu sezon başından beri ulaşılamıyor. Mevcut MHK değil bir evvelki MHK’den beri ulaşılamıyor. Buna da mazeret olarak bu kanunu(KVKK) veriyorlar ve sitede ne yazıyorlar biliyor musunuz? Yani sitenin ‘bilgi bankasının hakemler’ sekmesinde ‘6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında gerekli düzenlemeler yapılmak üzere sayfa yenilenme aşamasındadır.’ yazıyor. Yani 8-9 aydır yenilenme çalışması devam ediyor. KVKK’ya da sakıncalı olan bilgiler: Fotoğraf, adı-soyadı, mesleği, bölgesi ve aldığı maçlar. Bizim hukukçulara sordurduk, ‘pek sıkıntı olmaması gerekir’ dediler ama acaba hakemlerin aldığı maçları mı saklamak istiyorlar? Diyeceksiniz ki ‘maçları başka yerlerden de bulursunuz, Transfermarkt vs.’ Tam bulamıyorsunuz,  Transfermarkt’ta hakeme tıkladığınızda aldığı maçlar yazıyor; yardımcılarını yazmıyor, dördüncü hakemi, VAR hakemini yazmıyor. Peki, haklıysanız 8-9 ayda bu siteyi hazırlayamıyor musunuz? Kanuna uyumlu hale getiremiyor musunuz? Yoksa bir şeyler mi saklamaya çalışıyorsunuz? Diğer konuları yaşayamazsak belki bunu hiç sormayacağız. Bizde bir site var, her hakemin aldığı maç, tarih, maç skoru, yardımcı hakemler, VAR hakemi yazıyor. Takımlar bazında da aynı liste var; her takım, hangi hakemler, hangi yardımcı hakemler, hangi VAR görevlileri yollanmış hepsi var. Bunu bulmak şu an ne kadar zor,  siz biliyor musunuz? Siz, bir gazeteci olarak bunu araştırsanız, bu bilgilere ulaşmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edemezsiniz. Biz, bu konuların üstüne çalışmasak, kafa yormasak bizde de olmayacak. Çok arzu ederseniz Fener Ol sonrası sizinle de paylaşabiliriz listeyi (gülerek).

Hakikaten şaka bir yana kötü bir niyet olmayabilir arkasında ama sorgulanması gereken bir unsurdur.

BİZİM İNCELEMELERİMİZE GÖRE SİPARİŞ ATAMALAR BUNLAR, ÇOĞUNLUKLA SAYIN AHMET ŞAHİN’İN TERCİH ETTİĞİ ATAMALAR

Metnimize dönecek olursak bir diğer nokta dikkatinizi çekmek istediğim bir başka MHK üyesi olan Sayın Sebahattin Şahin! Sebahattin Bey, EPAK üyesi, komisyon üyesidir. EPAK nedir? Eğitim Planlama Araştırma Komisyonu’nda üye olarak görev almaktadır. Bu komisyonlarda ne kadar aktifler onu da bilmiyoruz. Çünkü biliyorsunuz süreçler eskisi gibi çalışmıyor. Şimdi 3 tane hakem atandı devre arasında Süper Lig’e. Bu 3 hakem zaten Nihat Bey göreve geldiğinden beri kural sınavı ve yabancı dil sınavı yapılmıyor. Bir de üstüne üstük bu ocak ayında atletik performans testleri de kaldırıldı. Erol Bey (Bilecik) halen hakem olmak için şansınız var(Gülerek). Tamam, kaldırılır ama başka bir şey yerine koyulur. Başka bir şey de yerine konmadı ve 3 tane hakem atandı. Bizim incelemelerimize göre sipariş atamalar bunlar, çoğunlukla Sayın Ahmet Şahin’in tercih ettiği atamalar. Aynı zamanda bu atamalar hakem camiasında da hoş karşılanmadı ama şunu sormak istiyorum; niye kaldırdınız? Web sitesine giremiyoruz, KVKK’dan ama atletik teste niye gerek yok? Atadığınız FIFA kokartlı hakemler İngilizce konuşabiliyor mu? Yoksa İngilizce konuşamadığı için Avrupa’da maç gelince hasta bahanesiyle maça gitmediği oluyor mu? Dolayısıyla EPAK’tan buraya girmiştik, Eğitim Planlama Araştırma Komisyonu’nda üye olarak görev almaktadır. Acaba bu komisyon bir şey yapıyor mu, bilmiyorum. Ama inşallah yapmıyordur ve en azında bu tecrübeli hakemlere eğitim vermiyordur. Niye? Kendisinin hakemlik kariyeri ne yazık ki bir kural hatası sebebiyle sona eriyor. 1994-1995 sezonunda oynanan Gaziantep – Denizlispor maçında Gaziantepspor’un ofsayt nedeniyle kazandığı endirekt serbest vuruşu rakip sahadan kullanması ve Sebahattin Şahin’in buna dikkat etmeyerek oyunu devam ettirmesi sonucu yapılan kural hatası başvurusuyla sebebiyle maç iptal edildi ve yeniden oynandı. O zamandan bugüne kendini çok da geliştirmiş olabilir, bilmiyorum. Ama bugün hakem camiasına verdiğiniz mesaj; hakemlik kariyeri kural hatasından dolayı devam etmeyen belki de devam etti, bilmiyorum, 1994-95 diyor ne kadar maç aldı onu da bilmiyorum, yani kariyerinde bu temel hatayı yapıyor. Bu kişiler, Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus gibi kişilere eğitim verecek, verebilecek, veriyor mu, verse karşı taraf kabul ediyor mu, onu da bilmiyorum. Sadece üç üyeye dikkatinizi çekmek istedim. Buradaki esas şey, özen! Özen gösteriliyor mu, gösterilmiyor mu?

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ OLARAK, HAKEM ATAMALARININ SADECE HAKEMLİK MÜESSESESİ TARAFINDAN DEĞİL, DIŞARIDAN DA BAZI MÜDAHALELER VE TELKİNLERLE YAPILDIĞI İNANCI BİZDE TAVAN YAPMIŞTIR

Şimdi en önemli konu: Hakem atamaları! Hatırlıyor musunuz, bir sezon ilk 5 maçımızda fırtınalar gibi gidiyorduk. Sonra beş maç, maç kazanıyoruz hakem atanmıyor, maçı kazanıyoruz hakem atanmıyoruz, maçı kazanıyoruz hakem atanmıyor ve hiçbir sıkıntı yok maçlarda. Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil, beş! Sonra bu işin içine girince aslında hakem atamaları, tayinler, atamamalar yani cezalar ile hakemleri çok çok iyi yönlendirebildiği, çok iyi mesajlar verebildiğini öğrendik. Hakemler de sağ olsunlar mesajları okumayı çok iyi bilirler, hatta mesajın anasını değil sadece satır arasını da gayet iyi okurlar. Hakem atamalarında yaşanan tuhaf görevlendirmeler ve hiçbir standardı olmayan atamalara dair birazcık sizlerle görüşlerimizi paylaşmak istiyorum. En son söyleyeceğimi de ilk başta söyleyerek söze başlamak istiyorum; geldiğimiz nokta itibarıyla özellikle ikinci sezon olmak üzere hakem atamalarında kıstas, hakemin maçta yaptıkları hataların değerlendirilmesi değil, hakemlerin hangi takımların aleyhine ve kimlerin lehine yaptıkları hata ve aldıkları kararların değerlendirilmesidir gibi gözüküyor, biraz sonra paylaşacağım örneklerde de görebileceğiniz gibi. Bunun son örneği de Fenerbahçe-Trabzonspor maçı. Zorbay Küçük’ün bu hafta maç almaması gerekir, net. Örnekler de çok fazla, fazla da detaya girmek istemiyorum. Ben kısaca şunu söylemek istiyorum: Fenerbahçe Spor Kulübü olarak, hakem atamalarının sadece hakemlik müessesesi tarafından değil, dışarıdan da bazı müdahaleler ve telkinlerle yapıldığı inancı bizde tavan yapmıştır. Keşke yanılıyor olsak ama zaten biraz sonra paylaşacağım örneklerde görüldüğü gibi böyle düşünmeyen insanı da böyle düşünmeye sevk edecek konularla karşı karşıyayız.

BİR TAKIMIN MAÇINDA HATA YAPAN BİR HAKEMİ TAHAMMÜLLERİN ÖTESİNDE UZUN CEZALANDIRIYORSANIZ, BUNDA MESAJI ALMAK GAYET KOLAYDIR

Bir takımın maçında hata yapan bir hakemi tahammüllerin ötesinde uzun cezalandırıyorsanız, bunu birden çok yapıyorsanız veya tersten bakalım, başka bir takımın maçında ciddi hata yapmış, benzer hatalar yapmış veya ceza alması gerektiren hatalar yapmış hakemi,  bir sonraki hafta maça veriyorsanız bunda mesajı almak gayet kolaydır. Tabii bu son gelişmeden sonra inanın bize bilgi akıyor. Niye bize akıyor? Herhalde bizim de bu bilgileri ciddiye alacağımızı, değerlendireceğimizi, irdeleyeceğimizi ve gerekirse de açıklayacağımızı bildikleri, düşündükleri içindir.

Mesela Ali Palabıyık’ın 3 Ekim 2021’de yönettiği, aslında 3 Ekim, o hafta sonu galiba sekizinci haftaya denk geliyor, bizim Trabzon’la maçımız vardı, Rize’nin Galatasaray’la maçı vardı. Aslında o sekizinci haftadan sonra lig farklı bir yöne gitmeye başladı. Ali Palabıyık, o maçtan sonra maç almadı. Ne kadar maç almadı? Çok uzun süre maç almadı. 3 Ekim 2021’de maç, ondan sonra VAR görevlisi olarak 20 Ocak 2022’de Alanyaspor-Hatayspor maçına atandı. Bu maçın VAR hakemi olan Abdulkadir Bitigen de 23.haftaya kadar orta hakem olarak görev alamadı. Abdülkadir Bitigen, 6 Şubat Beşiktaş-Antalya maçı. 1-0 Antalya kazanmış. Gözlemci notu, bu sene gözlemcinin verdiği en yüksek not! Uilenberg tarafından tebrik edilmiş.

Hatta seminerlerde pozisyon ve hakem kararı örnek olarak gösterilmiş olmasına rağmen bir daha maç alamadı ve kariyeri bitti. 6 Şubat’tan sonra maç alamadı ve 8 Mart’ta kariyeri sonuçlandırıldı. Bu hakem algoritmalarına aykırı bir durum. İçeride bilmediğimiz bir durum varsa ona da bir şey demiyorum ama bizim gördüğümüz kadarıyla bu kendi içinde pek çok mesaj içeren bir durum. 4 hafta maç alamıyor. Ondan sonra da liste dışı kalıyor. Burada ben neyi söylemek istiyorum. MHK bunu seminerlerde örnek karar olarak gösteriyor. Gözlemci bu sezonun en yüksek notunu veriyor. Herkesin el üstünde tuttuğu Sayın Uilenberg de tebrik ediyor. Hal böyle iken bu cezalandırılıyorsa buradan hakemlerin nasıl mesaj alacağını artık siz düşünün. Bir de bu arada Ali Palabıyık o Rize maçından sonra, Avrupa’da maçları var. 3 Ekim de bu olay oluyor. Burada UEFA maçları geliyor. Ancak TFF formsuz olduğu için maça verilmemesi gerektiğini söyleyip, geri çeviriyor.

Biliyorsunuz Fırat Aydınus, açıklamaya bakarsanız geçen sezon yüksek performansı nedeniyle rica minnet süresi bir yıl uzatılan hakem. Yaştan dolayı bir sene, biz de destekledik, doğru karar. Belki aynaya bakıp pişman oluyordur, ‘Keşke bir sene uzatmasaydım’ diye. Trabzon-Malatya maçında galiba 5 hafta dinlendi. Ondan sonra ligin 25.haftasında Altay – Çaykur Rizespor maçına çıkıyor ve genellikle sezon başından beri iyi performans sergileyen bir hakemimiz. Rizespor’a penaltı için VAR’a çağırılıyor. Bu siyah beyaz pozisyonlardan değil, gri bir pozisyon. VAR’da izliyor, kararını değiştirmiyor. Ve bu maç kariyerinin son maçı oluyor. Belki onun için MHK Başkanı benden kaynaklanan durum değil diyor, cezalandırıldığı zaman.

Ali Şansalan, ben ona ‘Maçalan’ demiştim. İyi ki demişim, çünkü bu sezon çok maç almış. Baya maç vermişler bu sezon. O biliyorsunuz Beşiktaş – Adana Demirspor maçının hakemiydi. Adana Demirspor’un son dakikada attığı golü ofsayt gerekçesiyle VAR hakemi Volkan Bayarslan’ın da uyarısıyla iptal etti. Pozisyonun yanlış karar olduğuna dair çokça yorum yapılmasına rağmen sadece iki hafta sonra önemli maç olan Konyaspor – Galatasaray maçının hakemi olarak atandı. Bir hafta sonra maç oldu, hatırlıyor musunuz? Yaşar Kemal Uğurlu. Rize-Giresunspor. Son dakikalarda penaltı verdi. Uzun düşündü. Çat diye çalar biliyorsunuz, bir gitti-geldi. Sonra VAR’a çağrıldı. Benim bu sezon gördüğüm en çabuk VAR incelemesiydi. Çat-çat. Gitti, geldi. O kadar barizdi ki, yanlış düdük çaldığı. O kadar barizdi ki, çat kapı geri geldi. Ne not aldı? 7.9 almış. Bilmeyenler için söylüyorum. Ben hep bu notları hep 10 üzerinde, 8.2 çok iyi. 7.9 alınca felaket. Meğerse kimse 8-9’dan fazla almazmış. 8.8’den. 7.9 düşük. Gözlemci eski FIFA kokartlı bir hakem İbrahim Aksoy. 7 nokta demek siyahla beyaz hata demek. 8.2, 8.3 başarılı. 8.5, 8.6 mükemmel. Bu puanlama sisteminde çok başarılıymış. 7.9 alıyor. Dolayısıyla bir sonraki hafta maç almaması lazım. Ama iki gün sonra VAR görevlisi olarak Kayseri-Alanya maçına atanıyor. Galiba bu sezon en çok maç alan hakem. 28 hafta oynadık, 29 kere maç almış. Orta hakem ve VAR görevlisi olarak. Bu önemli değil, alabilir; iyi de hakem olabilir. Ancak zayıf notu veren gözlemci İbrahim Aksoy şu an gözlemci listesinin dışında. Bu tesadüf mü, değil mi? Onu da bilmiyorum. 

Ahmet İbanoğlu’nu da söylemiştim. Bizim Fenerbahçe-Trabzonspor maçının gözlemcisi. Zayıf not veriyor. Zorbay Küçük maç almaması gerekirken, maç alıyor. Kendisi liste dışı. Ama bu da bir tesadüf eseri olabilir.

Bir tane hakem vardı. Salı günü maç alacak hakem listesinde yok çünkü bir evvelki performansından düşük not alıyor. Ama birileri devreye giriyor, hafta sonu maç alıyor.

Halil Umut Meler, Ali Şansalan’ı demin söyledim. Hata yapsa da yapmasa da maç alıyor. Rizespor 1-1 Adana Demirspor. Gözlemci düşük not veriyor. MHK tarafından haftalık değerlendirmede hatalı bulunuyor. MHK’nın haftalık maç alacak hakemler listesine konmuyor. Yani cezalı demek. Ancak birileri devreye giriyor ve bir sonraki hafta maçları yönetecek hakemler perşembe günü açıklandığında, Antalyaspor-Karagümrük maçına atanıyor. 6 Şubat’ta yönetiyor. 13 Şubat’ta maç. Kötü not alıyor. Birileri devreye girerek yapılsa bile demeniz lazım ki, ‘Kardeşim ben listeyi açıkladım. Ben bunu yapamam.’ Belki onun için güç zehirlenmesi. ‘Yap kardeşim.’ ‘Peki yapayım.’ Listeyi açıkladım falan yok. Bir hafta dinlensin o da yok. Listede olmayan adam iki gün sonra maça atanıyor. Bunun gibi onlarca örnek var. Bunlar sadece bir kaçı. Ama şu da kesin. Federasyonun sevdiği sevmediği kulüpler gibi, sevdiği sevmediği hakemler olduğunu da atamalardan görüyoruz.

Bu tablodan çıkan sonuç, bazı hakemler ne hata yaparsa yapsınlar maç alıyorlar. Bazıları hiç hata yapmasa da haftalarca maç alamıyor. Ödül ceza sisteminin tersten uygulandığı bir süreç yaşanıyor. Bizi de en çok rahatsız eden konu bu. Bunu da sadece hakemlerin tecrübesizliği, hataları ile yorumlamamak lazım ama bunu dibine kadar incelemek lazım.

Şimdi bahsedeceğim bir diğer isim ise Abdurrahman Arıcı’ydı. Bunu bir sonraki buluşmamıza bırakıyorum. Çünkü görüyorum ki önümüzdeki günlerde daha sık buluşmak durumunda kalacağız. Kendisiyle ilgili sizlerle paylaşmak mecburiyetinde hissettiğim önemli konular var. Ama şunu da bilmenizi istiyorum ki bir tane dernek var. Faal Hakemler ve Gözlemcileri Derneği Başkanı. Yakında seçim yaptılar. Sayın Arıcı kazandı. Onun listesinde yönetimde olan hakemlerin hiçbiri liste dışı değil. Herhalde bu da tesadüf. Bu derneğin seçimlerinin bile hakem camiasında ciddi yansımaları oluyor. Onu da irdelemenizi rica ederim.

Evet, kaotik bir, geldiğimiz nokta adaletsizliğin en uç noktası. Veya yozlaşmanın en uç noktası. Şu lafı çok seviyorum:  Adaletsizliğin en uç noktası, adaletsizliğin adil sayılmasıdır.

‘Hakemler ve kurulları bağımsız olsun’ diyoruz. Sayın Yıldırım Demirören’in zamanında Beylerbeyi’nde mükemmel bir tesis inşa edildi. Bu tesisi açmak Sayın Hüsnü Güreli’ye nasip oldu.  Ve oraya taşındı. Bu sezonun başında hakemler Riva’ya taşındılar. Ne alaka. Sebep ne? Şahsen ben bunu gündem yaptım. Birkaç kez de sordum. Hatta şöyle bir şey dedim: ‘Buradan şöyle bir sonuç çıkıyor. Zaten hakemlerin maaşını veriyorsunuz. Arabalarını veriyorsunuz. Bağımsız olmalarının yegane unsurlarından biri fiziken başka bölgede olmaları. Herhalde dedim, böyle bir karar alıyorsanız, hakemlerle telefon trafiğini ve fiziki temas trafiğini minimuma indirmek için.’ Başka bir sebebi olamaz bu kararı almanın. Niye? Çok da güzel bir bina. Modern tesis. Tahkim’e hesap vermeye gittiğimiz zaman oraya gidiyoruz. Ben şaşırdım. 11 Şubat’ta hakemlerin yollayacağı posta adresi tekrar Beylerbeyi’ne döndü. Bir sezon bitmeden git-gel yaptılar. Aslında bu bile süreçlerin sistemlerin nasıl çalıştığı açısından bizlere çok şey söylüyor.

Mutlu Çelik vardı bilir misiniz? Eski Mutlu Çelik. O da tekrar dünyaya gelmiş. Alt liglerde maçlarda koridorlarda görünüyor. Bazı MHK üyeleri ile görüşmeleri tespitli. Diyeceksiniz ki, ne var bunda? Ben de bilmezdim bu işleri. Ama bu kişinin geçmişini, hakemlik kariyerini ve kendisini biliyorsanız hakemlikten uzak durması gereken biri olduğunu bilirsiniz. Temsilciler tarafından sokuluyor statlara, öyle deniyor. Bunu da inceliyoruz.

Ali Şansalan’ı da demiştim. Büyük olayları olduğu Adana Demirspor-Beşiktaş maçından sonra ağır ceza alması gerekiyordu. 13 gün ceza almış. Mesela size 3 tane hakem demiştim. Yeni sınavlara girmeden onlardan biri Kürşat Filiz’di. İlk maçına bakın Alanyaspor-Medipol Başakşehir maçı. Orada da büyük skandallar yaşanmıştı.

SERVET YARDIMCI- HAKEM KONULARI

Şimdi Servet Bey’e bir şey sormak istiyorum. Bizim Servet Bey’le Fenerbahçe Spor Kulübü olarak derdimiz var. Söylediklerimde bir hata ya da bir saygısızlık varsa hatayı da düzeltmeye, saygısızlığı da gidermeye her zaman hazırım.  2019-20 sezonunda, bu sefer takım ismi vermeyeceğim. Çok fazla aynı isimler dönüyor. Bir hakemi arayıp, galiz küfürler ettiniz mi? Bu hakemi tehdit ettiniz mi? Bunun cevabını sizden istiyorum. Cevabı ben de var. Geçen haftaki açıklamamızdan sonra gördüğünüz herkese ağır yeminler ederek; bu işle hiçbir alakanız olmadığını, atamalar, hakemler vs. vs., ifade ediyorsunuz. Ben de olduğunu ifade ediyorum. Ben değil; biz, hepimiz. Başkasına yaptığım bir çağrıyı size de yapayım. İsterseniz televizyona çıkalım, konuşalım. Var mı, yok mu? Bu işlerin ne kadar ince ayarla yapıldığını siz bizlerden çok daha iyi bilirsiniz. Sizi insan olarak severim ama iş artık nezaketi, sevgiyi, saygıyı, özel ilişkileri geçmiştir. Siz bu sektöre zarar veriyorsunuz. Hakem işlerine girmeyin. Yönlendirme yapmayın. Bırakın onu, yolda hakem görseniz kafanızı çevirin, kaldırım değiştirin.  Fenerbahçe Spor Kulübü olarak şu cümlelerimizi kafanıza kazıyın: Bu saatten sonra, bu dakikadan sonra bulunduğunuz görevde yapacağınız her şeyi, atacağınız her adımı, her dakikasını her saniyesini; gözümüz kulağımız açık bir şekilde, dikkatler sizin üzerinizde. Sadece siz değilsiniz. Ama bunu sizden daha iyi yapanlar karda yürüyüp iz bırakmayan şekilde yapıyorlar. Siz hep açıkta kalıyorsunuz. Olağan şüpheli durumuna düşüyorsunuz. Bence bir müddette Fenerbahçe Spor Kulübü’nün maçlarına en azından bizim stadımıza gelmeyin. Gelmemenizi bir dostunuz olarak sizden rica ediyorum, tavsiye ediyorum. Artık bu işlerle uğraşmayın. Hem federasyonu, hem hakemleri hem de devlet büyüklerimizi zor durumda bırakıyorsunuz. Bu size son ikazımız. Sizinle ilgili bazı kongre üyelerinden disiplin soruşturması açılması ile ilgili başvurular başladı. Öyle bir şey yapmayacağız. Fenerbahçe kongre üyeliğinden ayrılma sebebi olamaz, bu şekilde tutumlar. Çünkü iki ayrı sapla samanı karıştırmayalım ama yanlış yoldasınız. Orada yanlış yolda olan biri daha var. Sizin göreviniz adil rekabeti sağlamak. Birkaç kişiye yakın olmak değil, herkese eşit mesafede olmak. Hepinizin sadece sizin değil ama şu an konumuz sizsiniz. Bence tez zamanda bu işi de bırakın. Hatta hepiniz bırakın. MHK’si de, TFF’si de ve müsaade edin ve bu sektörün yolunu açın. Sizden rica ediyorum. Bir kardeşiniz olarak, bu sektörün en önemli paydaşlarından biri olarak; artık geldiğimiz yol gidilecek bir yol değil. her şey tıkandı, kaos içinde, görüyorsunuz birkaç tane örnek saydım. Sabaha kadar da verebileceğim örnekler var. Fenerbahçe Spor Kulübü’yle uğraşmayı bırakın! Sayın Başkanımıza da size de hararetle tavsiye ediyorum; bizimle uğraşmayı bırakın! Kendi işinize bakın. Varsa beraber yapabileceğimiz çalışma; marka değerini artırmak, gelirleri artırmak, sorunları çözmek… Ne varsa her zaman katılımcı, yapıcı olduğumu da biliyorsunuz. Ama artık bizimle uğramayın! Ve bizi de sizlerle uğraşmak durumunda bırakmayın. Saygıyla sizden bunu rica ediyoruz; şahsım, yönetim kurulum ve camiam adına…

Evet, şu an sizinle paylaşacaklarım bu kadar. Bugünkü buluşmamız tamamen ve tamamen maçta yaşananlar, salı günü yapılan açıklamalar ve geldiğimiz nokta itibarıylaydı. Tabii hep şikayet edip öneri sunmamak da doğru bir yöntem değil ama tekerleği yeniden icat etmeye gerek olmadan bu sorunları çok iyi bir şekilde çözebileceğimizi, kalıcı çözümler üretebileceğimizi, yıpranan bu müessesede güveni tekrar tesis edebileceğimizi, ciddi bir insan kaynağı, eğitimi, değişimi, taze kanların sisteme sokulması, üniversite boyutunda hakemliğin tekrar ele alınması, eğitimlerin verilmesi... Biz ‘daha fazla eğitim verin’ diyoruz; siz daha kısa, daha az testler yapıyorsunuz ya da testleri kaldırıyorsunuz. Bu son 3 hakemin ataması nasıl oldu biliyor musunuz? Unuttum tarihini ama ocak ayında bir toplantı vardı, 8.30’da veya 9.30’da buluştular, 13.00’te yemek yiyip ayrıldılar. O süre içinde bütün testler yapıldı, yapılmayan ve uygulanmayan testler... Ve 3 hakem Süper Lig hakemi olarak atandı. Yani siz bırakın bu işi daha zorlaştırıp, daha eğitimli, daha kalifiyeli, daha liyakatli adamları sisteme sokmak için, giriş bariyerlerini yükseltmektense siz aşağıya indiriyorsunuz. Niye? Kime, niye yapılır bu? Çünkü istediğimiz isimleri atayalım diye! Öyle düşünüyorum.

Ben, defalarca söyledim; yabancı hakemlere, yabancı MHK üyelerine karşıyım, bir Türk olarak onurumu dokunuyor ama bir yabancı sistemine dönmenin getireceği zarar en azından duygusal olanları, şu an verdiğiniz zarardan çok daha küçük olduğu için belki de bir müddet MHK ve hakemlik müessesesine yabancı insan sermayesi sokmanın zamanı geldi de geçti!

TORPİLİN İŞLEMEDİĞİ, LİYAKATİN İŞLEDİĞİ VE DÜNYA ÇAPINDA HAKEMLER YETİŞTİREN BİR TÜRKİYE OLABİLİRİZ

Evet, hakemleri de ciddi sorgulamamız lazım. Hakemler içinde de gruplaşma var. Evet, bir sürü başkanın dediği gibi yıllardır MHK başkanları değişiyor, federasyon başkanları değişiyor, antrenörler değişiyor, kulüp başkanları değişiyor ama hakemler değişmiyor. Bunların da temizlenmesi gibi bir serzeniş var, bu da doğrudur ama her şeyi yapmanın bir yolu, yöntemi, zamanı ve şekli şemali vardır. Siz, iyi bir şey yapacağım derken bu kadar kaotik bir ortama sevk etme lüksünüz yoktur. Ve tekrar ediyorum, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak bu yaklaşımın, niyetin, bu mühendisliğin varmak istediği hedefinin konularında ciddi şüphelerimiz, ciddi endişelerimiz var. O yüzden bunları sizlerle paylaşma ihtiyacı duyuyorum. Ama algoritmaları değiştirebiliriz, insan kaynağını, insan havuzunu genişletip çok daha küçük yaşlardan, torpilin işlemediği, liyakatin işlediği ve dünya çapında hakemler yetiştiren bir Türkiye olabiliriz. Bunun için az önce de ifade ettiğim gibi Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, yolları ve yöntemleri belli,  yeter ki irade olsun. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak biz sonuna kadar bu köprüleri yakmak ve yıkmak demekse köprüleri yakıp yıkana kadar da biz mücadelemizi en azından ben burada var olduğum müddetçe arkadaşlarımla beraber vereceğim. Hepimize teşekkür ediyorum.”

SORU-CEVAP

Yapılan hakem açıklamasıyla ilgili başka kulüplerin isimlerinin geçtiğinin hatırlatılması ve MHK’nin verdiği bu kararın ligi şaibeli hale getirip getirmediği yönündeki soruyu Başkanımız Ali Koç, “ (Şaibeli hale) Getirmiştir. Neden getirmiştir biraz evvel izah ettim. Belki MHK başkanı daha makul bir konuşma yapıp daha açıklayıcı, daha mantıklı ve herkesin kabul edebileceği sebepler verseydi belki bu kadar değil ama dün vicdanı hür olmayan hakemler açıklaması başlı başına sorgulaması gerektiren unsurlardan biridir. Hangi kulüpler? Hangi kulüpler olduğunu şu an net bir şekilde açıklamak istemiyorum. Kimin kiminle ilişkisi var emin değilim. Emin olduğum tek bir şey var, bizim hiçbir ilişkimiz yok. Hiçbir şekilde de bu süreçlerin dâhilinde değiliz. Mesela bir futbolcu şike imasında bulunup, teşvik şikesi imasında bulunup sevk edilmeden ifadesi alınıp ceza vermeye gerek görülmüyor ise ki tarihte ilktir, sevk edilmeden futbolcuya ‘sen ne demek istedin’. Araştırırsanız anlarsınız. Veya bir futbolcunun cezası o veya bu sebeple erteleniyorsa, muadilleri olmayan bir şekilde veya bir hakem 2-3 hafta ceza alması gerekirken 10-15 hafta alıyorsa… Bunun kodlarını çözmek çok zor değil. Ben kimseyi itham etmek istemiyorum. Ben bu gidişatın gidişat olmadığını ve bunun er ya da geç adreslenmesi gerektiğini, bizim de bunun için mücadele vereceğimizi –muvaffak oluruz, olmayız- ya bizim gibi düşünenler sistemde kalacak ya da öteki… İki düşünceli sistemde beraber yaşaması mümkün değil. Zaten bizi yaşatmamak için de her şeyi yapıyorlar. İşte burada yaşananları görüyorsunuz.” diye yanıtladı.

Küme düşme potasındaki takımlar, ‘Bu sene küme düşme kaldırılabilir mi?’ teklifiyle gelse tepkiniz ne olur? şeklindeki soruya Başkanımız Ali Koç, “ Dediğin o gerçekleşirse kaos daha da büyür, içinden çıkılmaz hale gelir. Şu kadar kalan (Başkanımız eliyle miktar nicelik belirtir) itibarımız da herhalde Avrupa’da yok olup gider. Öyle ya da böyle bu ligi bitirmek zorundayız. Yaşadığımız garipliklere ve skandallara bir yenisini eklemenin bize faydası olmaz.” cevabını verdi.

Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu’nun ‘Anadolu futbolu çökerse Türk futbolu çöker’ şeklindeki açıklamalarıyla ilgili soruya Başkanımız, “Ben okudum, dinlemedim. Bu konu dikkatime getirildi. Başkanın bunu iyi niyetle söylediğini düşünüyorum. Türk futbolu dediğiniz zaman Anadolu, İstanbul, 4 büyük, 3 büyük ayrımı yapmamak lazım. Böyle yaparsanız ki ben iyi niyetle söylediğini düşünüyorum. Sonra size dönüp derler ki, ‘Türkiye de Trabzon’dan büyük’. Ama başkan onu iyi niyetli bir şekilde yayıncıdan dolayı Anadolu kulüplerinin çok daha fazla etkileneceğini, zarar göreceğini ifade etmektedir ki çok haklıdır. 4 büyük derken kendisini de katıyor diye varsayıyorum. Orada kötü bir niyet aramıyorum. Ancak şunu da söyleyeyim, İstanbul’un 3 büyük kulübü olmasa, Anadolu kulüplerinin hiçbir şekilde ayakta durabilecek bütçesi de olmaz, çünkü decoderin %80-90’ını 3 İstanbul kulübü sattırıyor. Ve biliyorsunuz ki bu havuzda Anadolu kulüpleri paylaşılıyor. Hangi açıdan baktığınıza bağlı. Ama başkanın söylemleri iyi niyetli ve Anadolu kulüplerine sahip çıkma amaçlı söylenmiş bir şeydir. Zaten toplantılarda da hep böyle konuşuyoruz.” şeklinde yanıtladı.

Kulüpler Birliği Başkanı olmak isteyip istemediği konusundaki soruya Başkanımız, “Birincisi, Fenerbahçe başka türlü şampiyon olamıyorsa hiç olmasın. İkincisi de, Kulüpler Birliği Başkanının şampiyonluğun başkanlara rastlamasına tamamen tesadüftür diyelim. Ben bu görüşe de katılmıyorum.  Öyle ya da böyle Fenerbahçe şampiyon olur. Kimsenin desteğine de ihtiyaç yoktur. Destekle olacaksak hiç olmayalım daha iyi. Kulüpler Birliği Başkanı olma konusuna zamanı gelince bakarız. Bugüne kadar hiç düşünmüyordum. Ama şu dönem Türk futbolunda sadece hakemlik açısından değil, pek çok reformların yapılması gereken bir dönem. Yoksa çok daha büyük sıkıntıya gireceğiz. Görev düşerse değerlendiririm. Benim istememle olacak bir şey değil.” cevabını verdi.

Hakem hatalarından dolayı kaybedilen puanların şampiyonluğa etkisi, ligin tescil edilip edilmeme konusu ve MHK başkanının açıklamalarıyla ilgili sorulara Başkanımız, “Geçmiş 3 sezona istinaden bu sezon daha az hakem hataları yaşıyoruz, onu söyleyebilirim. Ama zaten hakem hatalarına da gerek yok, bizim şansımız o kadar kötü gidiyor ki… Şansımız olsa daha yukarılarda olurduk. Sana birkaç tane örnek vereyim: Mesela Konya’da 3 temel oyuncumuz biri 102 gün, biri 37 gün, diğeri 27 gün bir maçta sakatlandılar, bel kemiği oyuncularımız. Gustavo, Valencia, Altay. Tesadüftür ki o maçta bu olaylarla ilgili hiç sarı kart yok. Ama hiçbir takımın bir sezonda 4 tane omuz ameliyatı geçirmez. Amerikan futbolu, Rugby oynamıyoruz. Kayseri’yle 4 topumuz direkten dönüyor, 1 penaltı kaçırıyoruz, zar zor 2-2 bitiriyoruz. Bence bardağı taşıran son damla yine Kayserispor’la burada oynadığımız kupa maçımız. Olacak iş değil o maçın o şekilde bitmesi. Yüzde yüzlük golleri kaçıran oyuncumuzun bacağına çarpıp ters köşe, bizden giden futbolunun attığı frikiğin gol olması... Bizim talihsizlik konusunda hatalarımızın, yaptığımız yanlışların dışında böyle de bir sıkıntımız var. Bu sene özelinde hakem hataları bizi kritik maçlarda yakaladı. İki Trabzonspor maçı çok kritikti, kırılma anlarıydı. İlkinden sonra özellikle biz o süreci iyi yönetemedik, bir türbülansa girdik. Tescil etme konusunda bizim öyle bir girişimimiz olmaz. Şunu da net bir şekilde söyleyelim; Trabzonspor açık ara en iyi futbolu oynuyor. Kimsenin burada çıkıp ‘hakemler sayesinde puanlar alıyorlar’ demesini kabul etmem. Daha şanslılar bize göre hakem konusunda. Çok da iyi bir kadro kurdular, çok da iyi futbol oynuyorlar. Bu puan farkı da tesadüf değildir. Tescil edip etmeme konusunda da bence bu saatten bunu konuşmak sürece daha çok zarar verir. Liderlik vasıfları çok önemli. Ben şimdi ‘kendi başıma’ sorusunu duyunca koskoca Türk futbolunun bu kadar radikal kararını 84 milyon içinde 1 kişi mi veriyor? Öyle olsa bile övünmem ki kesinlikle öyle olduğunu düşünmüyorum. ‘Kendi başıma aldım’ demesini de hiç gerçekçi bulmuyorum. Söylediği, şu anki olağan akışa aykırı. Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus gibi bir sürü diğer büyük isimler ve ben hiçbirini tanımam. Hayatımda 2 hakemle görüşmem oldu. Birini sonra açıklayacağım. Biri de bizim maçımızda bir oyuncumuza maç oynanırken bir hakem ‘sen niye bu kaosa döndün’ gibi bir laf ediyor. Akıl tutulması. Öyle 2 dakika konuşmam oldu. Onun haricinde hakemleri tanımam, bilmem. Ama bu süreçte çok fazla sistemin nasıl çalıştığını tanıma imkanımız oldu. Fırat Aydınus’a gidiyorsun, ‘dinlendirmemin sebebi ben değilim’ diyorsun, sonra ‘bu kadar büyük değişimi ben yaptım’ tek başıma diyorsun.’ Bir yerde tutarsız.” yanıtını verdi.

Yayın ihalesi ve federasyon ve MHK’daki revizyon önerileriyle ilgili değerlendirmesi istenen Başkanımız Ali Koç, “Hepimiz reforma ihtiyaç olduğunu söylüyoruz. Bazı ülkelerde biliyorsunuz kendi bütçesini yapan, tamamen kendi başına özerk olan, federasyondan ve kulüplerden belli pay alan bir sistem üzerine oluyor. Bu sistem sürdürülebilir değil. Sistem öyle bir sistem olmalı ki art niyeti de engelleyecek veya minimize edebilecek bir sistem olmalı. Biz, bağımsızlık diyoruz; onlar adamları fiziken Riva’ya geri getiriyorlar sonra geri gönderdiler. Dolayısıyla dirayet varsa, irade varsa bunu yapmak çok kolay. Ama şu anki sistemde olmaz. Dolayısıyla yapısal revizyon açısından yepyeni bir sisteme gitmemiz gerekiyor. İşte David Elleray, vereceği raporda bunu yapacaktı. Uygulama aşaması içinde tutulması gerektiğini kulüpler ısrar etti, inşallah uygulama aşamasında yer alır. Bu kişiye bizle çalışırken iki ayrı federasyonda da teklif vardı. Bizimle olup olmayacağını zaman gösterecek. Yayın ihalesinde gelinen nokta üzücü. Ama 4 senedir geldiğimiz nokta üzücü. 4 senede 400 milyon Euro’ya yakın indirim yapıldı. beIN diyor ya, ‘TFF’nin en büyük sorumluluğu kulüplerin menfaatlerini korumak’. 4 senede bu indirimleri yaparken ‘federasyon sorumlu, bizim menfaatlerimiz bu değildi’,  o zaman hiç bunu sorgulamadılar, şimdi mi sorguluyorlar?! Bizim yayıncı kuruluşla ciddi sıkıntılarımız var. Zaten yayıncı kuruluş ihale şartnamesindeki hiçbir şarta uymayan teklifler verdi; teminatından kırılımlara kadar  olan süreçte.. Dolar vermesi gereken yerde TL…  Hayretler içindeyiz. Şimdilik geldiğimiz noktada TFF doğru yolu seçti. Biz bunun altından kalkarız. Her gün ölmektense bir kere ölürüz, bir şekilde sahada kalanlarla bu işi bir noktaya getiririz. 2-3 sene sonra çok daha iyi bir konuma gelir hem ülke ekonomisi hem ülke futbolu, buna da ciddi anlamda inanıyorum. Fenerbahçe Spor Kulübü 4 sene önce 41 milyon dolar alırken yayından, bu miktar 14’e indi. Bütün kulüplerde aşağı yukarı 3’te 1’i oranında indi. İki sebep var; Türk Liramızın değer kaybetmesi ve mütemadiyen yayıncı kuruluşa verilen indirimler. TL bizim kontrolümüzde olan konu değil ama indirimler bizim kontrolümüzde olan konu. 41 milyon dolar nerede, 14 milyon dolar nerede… Sayın Ağaoğlu da bu konuya değiniyordu. Anadolu kulüplerinin yaşadığı sıkıntılara dikkat çekmek için ki çok haklıydı orada. İnşallah el birliğiyle çözeriz, ama biz, bir orta yolunu buluruz.” dedi.

Yabancı hakem konusuyla ilgili ise Başkanımız, “Lehte oy veririz, şahsen prensip olarak, ilke olarak karşı gelmeme rağmen bu gelinen nokta gidilecek, içinde olunabilecek bir nokta değil. Şu an olduğumuz nokta.” diye konuştu.

Çözüm önerileriyle ilgili değerlendirmeler yapan Başkanımız, “Yayın ihalesiyle ilgili kulüp olarak zaten komisyondayız. Orada katkı vermeye çalışıyoruz. Hakemler, hakem müessesesi, danışman tutulması, yeniden yapılandırma konularında çok aktifiz. Şöyle bir durum var; federasyonun kulüplere olan yaklaşımı bir enteresan. Bazen ‘Tamam, böyle federasyona ihtiyacımız var, tam bir stratejik ortak, aynı şarkıyı söylüyoruz, aynı hedefe odaklandık.’ Sonra bir bakıyorsunuz, benzer çok önemli konularda yok hükmündeymişsiniz gibi. David Elleray ile bir proje yapıyoruz, öbür tarafta bu kadar radikal bir şey, bizim haberimiz yok. Şunu da söyleyeceğim size, ‘kulüpler istedi, kulüpler liste verdi…’ Bu böyle değil. Bunu bekliyorum, nereye çıkaracaklarını. Ona da vereceğim cevaplar var. O yüzden birkaç gün içinde yine görüşeceğiz dedim. O algıyı da yaratmaya çalışmasınlar lütfen!  Zamanında ortaya isimler atıldı, Serdar Tatlı döneminde daha sezon başında. Sonra o noktada hiçbir yere gidilmedi, bir daha da konuşulmadı. Arka planda bazı kulüpler gidip listeler hazırlayıp federasyona bir şeyler yapıyorsa ben bilemem. Ama biz o değiliz. Başka kulüplerin de yaptığını sanmıyorum, sanmak da istemiyorum. Bununla ilgili de bir sürü bilgiler geliyor. Ben bunu kabullenemiyorum, kabullenmek istemiyorum. Geçen hafta Avrupa Kulüpler Birliği toplantısındaydık, 30 yaş üstü oyunculara en çok süre veren ülke Türkiye, sürenin %36’sı. 21 yaş altına en az süre veren ülke Türkiye, %4. O rapor gelecek, onu da paylaşacağım hepinizle. İnceleyin, geleceğin inşa edilmesine siz de katkı verin. Biz, samimi gördüğümüz, niyetini iyi bulduğumuz, gerçekten çözüm arayan her türlü çalışmanın içine gireriz. Yayıncı kuruluşun içinde olmamızın bize maliyeti çok büyük ama havuz olmalı ki tüm sistem ilerlesin. Fenerbahçe çok rahatlıkla 30-35 milyon Euro’ya veya dolara kendi maçlarını satabilir. Şu an 14 alıyoruz, zamanında 41 alıyorduk. Felsefe olarak buna karşıyız, kanun ne derse desin. Topyekûn gelişmemiz lazım. Anadolu kulüpleri de o noktaya geliyorlar. Çetin rekabet içinde olmalıyız ki sistemin bütünü gelişsin, daha kaliteli olsun.  Ama her şeyimiz yerlerde;  finansımız, kalitemiz, Avrupa performansımız yerlerde, milli takım bir nebze daha az, inşallah onlar kalırlar. En yaşlı ligiz, en az genç oynatanız… Bunları giderecek yollar belli. Bunlardan bir tanesi de altyapıya, özüne yatırım yapmak. İnşallah şu onay süreçleri biterse birkaç haftaya veya 1 ay içinde de sizlerle Fenerbahçe’nin geleceğinin teminatı olan projeyi paylaşacağız. Göreceksiniz bu projede aynı bu stadın olduğu gibi zamanında Fenerbahçelinin emeği ve teriyle yapılan, ekonominin de pek iyi olmadığı zamanlarda örnek olan bu stadın – şimdi her yer stat- bu stat nasıl emsal olduysa geleceğimize yapacağımız bu yatırım da göreceksiniz büyük bir dönüşüme emsal olacaktır.” şeklinde konuştu.

TFF’ye açtığımız davanın iptal olan duruşmasıyla ilgili soruyu Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin yanıtladı. Pekin, “Bizi haksız yere men ettikleri karardan ötürü uğradığımız zararlara istinaden TFF’ye açtığımız tazminat davasının duruşması dündü. Bu sene başında, 3 Ocak’ta mahkeme tensip zaptını bizlere tebliğ etmişti. Tensip zaptındaki küçük bir maddi hatadan dolayı TFF dünden önceki akşam, bir gece önce reddi hâkim talebinde bulundu. Bu hukukla, usulle açıklanabilecek bir davranış değil. Bunun arkasında neler olduğunu tahmin edebiliyorum ama hiçbir şahsı, hiçbir kurumu töhmet altında da bırakmak istemiyorum. Yalnız şunu ifade etmek istiyorum; bu tip hukuki gerekçesi olmayan, usulün arkasına sığınarak süreci uzatmaya yönelik davranışların adaleti yaralayacağına inanıyorum. Biz nasıl ki Sözde Şike Davası’nda olduğu gibi, Kumpas Davası’nda olduğu gibi bu davada da adaletin peşinden koşturacağız, sonuna kadar takipçisi olacağız. Adalet topal da olsa er ya da geç gideceği yere varacaktır.” dedi.

MHK başkanının açıklamalarıyla ilgili soruya Başkanımız Ali Koç, “Aslında çözüm radikal hamlelerle olur. Bir taraftan özerk bağımsız olması lazım diyoruz ama olmuyor. Ülkemizin başında aslında futbolculuk kariyerinden gelen bir lider var, spora çok önem veren bir siyaset, devlet anlayışı var. Çok yatırım yapılıyor ve ileride bunlar da meyvesini verecek diye düşünüyorum. Ama utanarak söylüyorum, sonuç verip vermeyeceğini bilmiyorum ama hiç olmazsa kanamayı durduracağına inanıyorum. Birilerinin tepeden gelip sistemi silkeleyip o veya bu şekilde artık bu işin böyle gidemeyeceğini, topluma, ülkeye zarar verdiğini hatırlatıp baştan aşağı yeni insanlarla tekrar geleceğimizi dizayn etmek durumunda olduğumuzu düşünüyorum. Yeter ki irade olsun, istek olsun ve samimi olsun. Her şey çok kısa zamanda gerçekleştirilir. Biz emin değiliz. Kalan hakemlerle de giden hakemlerle de sorunu olan takımlardan biriyiz. Bu yeniden yapılanmada hakemlik müessesinde radikal bir şeyler zaten olacaktı. Ama bir gecede değil, adım adım, takvimde belirlenmiş, ne yapılacağı önceliklendirilmiş bir proje kapsamında olacaktı. O kadar rahatsızlık veren bir şekilde oldu ki… Belki haklılar, haklılıklarını anlatabilseler ki bana göre değiller ama yapmak istedikleri öyle bir tahribat yaptı ki, 3 Temmuz Türk futbolunda nasıl tahribat yaptıysa, yaşananlar bence benzer seviyede olmasa da çok ciddi tahribat yapmaktadır. İşin umut verici tarafı, aslında bu sistemi düzeltmek için 300-500 kişiden bahsediyoruz, bu yapılabilir. Belçika’nın nasıl düzeldiği David Elleray gelip anlattı. Belçika’da 2010 yılına kadar inanılmaz kötü bir hakem sorunu olduğunu ben bilmiyordum. Belçika’yı nasıl biliyoruz; küçücük bir ülke, dünya devi, müthiş futbolcular çıkıyor, futbol işliyor, ekonomisi iyi vs. vs. Ama 10 sene evveline kadar hakemlik sistemi çok kötüymüş. Şimdi bu değişimde samimi olup olunmayacağını David Elleray’nin önerileri geldiği zaman göreceğiz. Bakalım ne kadarını uygulamak isteyecekler. Aslında bizim arzu ettiğimiz sistemi uygulayabilseler onların da başları rahat edecek. Neyle başladık? Tecrübesizlik mi, acemilik mi, liyakatsizlik mi, yoksa güç zehirlenmesi mi? Kör göze parmak… Hepinizin rahatsız olduğu o kadar çok şey var, kendiniz hepiniz ifade ediyorsunuz, olacak iş değil diyorsunuz. Siz bu işin içinde yıllarca yer aldın, farklı gözle bakan arkadaşlarımızdan birisin. Herhalde sen de bunları daha evvel görmedin? Gördünüz mü bilmiyorum, 90’ların başında da biraz manipülasyon vardı ama bu seviyede değildi. Hakemler şu an hafta sonu yöneteceği maçı düşünmüyor, başka şey düşünüyorlar. Bir adım daha öteye gideyim. Mete Kalkavan gibi 5 kişi daha gitti, ne yapacağız? 6 bin küsur hakemimiz varmış, alttan geliyorlar, gelsinler. Yeni gelenlerin de önünü açmamız lazım. ‘Hakemler kendilerini müessesenin üstünde görüyorlar’ ne demek? Ne zamandır görüyorlar? Müessesenin üstünde görmek maç sonuçlarını etkiliyor mu? Bir maç sonucunu etkilese lig sonucunu etkiliyor durumundasın. İki türlü maç etkilenir; bir bahis için bir de başarı veya kümede kalmak için. Dolayısıyla bu arkadaşların da vicdanlarının rahatlamaları… Ben tatmin olmadım, daha da büyük kuşkuya kapıldım. İlk 15 dakika sıkıştırıldı, sonra biraz frene bastılar. Biz bugün yayıncıyla sıkıntı yaşıyoruz, MHK başkanı yayıncının kanalında çıkıyor.” cevabını verdi.

MHK’ya karşı Fenerbahçe ve Kulüpler Birliği olarak bir tavır alma noktasında nasıl bir yol izleneceği şeklindeki soruyu Başkanımız, “Sistem bu şekilde giderse... Mesela kulüpleri nasıl ayrıştırabilirsin. Doğu kulüpleri, batı kulüpleri, şampiyon olan kulüpler, olmayan kulüpler. Öyle bir noktaya gidiyoruz ki, federasyona yakın olan, yakın olmayan kulüpler diye de bir ayrım yapabilme noktasına geldik. Ben daha ne diyeyim ki? Ben Fenerbahçe Spor Kulübü’nü temsil ediyorum, kulüpleri veya federasyonu temsil etmiyorum. Türk futbolunun da patronu değilim.” şeklinde yanıtladı.

(MHK başkanı atandığı zaman kulüplerin itirazı oldu mu?) Bu isim nereden çıktı dendi. Olabilecek, soru işareti yaratacak konular gündeme getirildi. Federasyon işine geldiği zaman kulüplere demeden yürüyor, işine geldiği zaman da ‘biz buna kulüplerle karar verdik’ diyor. Ben şahsen bu ismin nereden tespit edildiğini, kimin öne sürdüğünü… Mesela Nihat Bey adaylık sürecine kadar ‘Tanımıyorum ben’ demiştim. Ferhat Bey’e de haksızlık yapmayalım. Sonuçta tecrübesi ortadaydı. Pozisyona getirenlere sormak lazım; hangi niyetle, hangi amaçla...

Trabzonspor ile ilgili söylediği sözler üzerine Başkanımız, “Ben hak etti demiyorum. Trabzonspor bu sene özelinde diğer takımlardan daha iyi top oynuyor diyorum. Nesi çelişkili. Ahmet sosyal medyaya göre hayatımızı yönlendiremeyiz. Yönlendirseydik, şimdi çok farklı yerde olurduk. Doğruya doğru, iyiye iyi, kötüye kötü diyebilmen lazım. Bu noktaya kadar gelenleri de sonra konuşuruz. Eminim bir gün o günler de gelecek." ifadelerini kullandı.

Teknik Direktör konusuyla ilgili zamanı gelince bilgi verileceğini belirten Başkanımız Ali Koç, EuroLeague’in Rus takımlarıyla ilgili aldığı kararla ilgili soruya, “Az önce şanstan bahsettik. UEFA, FFP 2020 ve 2021 yılları Covid-19 vesilesiyle çok kötü geçtiği için genelde 3 yıl geri gidip hesaplar, o iki yılı bir yıl yapıyor. Dolayısıyla 2017/18 sezonunu da dâhil ediyor. Yani 4 sene geriye gidiyor. O biz de 4. sene -57 milyon Euro mu ne… Hâlbuki 3 sene çok daha iyi. Bizim 3 senemize baksa ki öyle telkinde bulunuyoruz, çok rahatlayacağız. Kulüplerle yapılmış bir uygulama burada aleyhimize işledi. EuroLeague’de de şanssızız. O ya da bu nedenle savaş çıktı. Allah oradaki herkese güç, kuvvet versin ve bu işi bir an evvel bitirsin. Bir karar alınıyor. Biz 3 maçımızı kazanmışız Ruslara karşı ve bu kararda yine biz olumsuz etkileniyoruz. Bir alternatif vardı, ikinci alternatifi biz sunduk. Birinci alternatif ‘Ruslarla yapılan bütün maçlar sayılmasın.’ Bu kadar emek var, masraf var, çaba var. Biz de NBA modelinde ikinci alternatif yapalım. İkinci alternatifte NBA’deki gibi kazanma yüzdesi. Maçlar sayılsın, yüzdeler hesaplansın, ona göre sıralama yapılsın. Oylamaya tabi tutuldu. EuroLeague’in hissedarı 13 kulüp var ve bunların ikisi Türk ve 7-6 bitti. Anadolu Efes’ten rica etmemize rağmen ki onlar için pek bir şey değişmiyordu. Efes beni hayretlere düşürüyor. Tuncay Bey’e mektup yazacağım ve o mektubu da kamuoyuyla paylaşacağım. Hayretlere düşüren ilk değil, üçüncü hadise. Bunları paylaşınca siz de hayrete düşeceksiniz. Ben iyi tanıdığımı zannederdim, demek ki tanımıyormuşum. Çok ayıp ettiler. Bu kadar Fenerbahçe kompleksi, nefreti olduklarını bilmiyordum. Kendisinden ricada da bulunmuştum. Yazacağım mektubu paylaşınca daha iyi anlarsınız. Burada tercih edilen yöntem 7’ye 6 maçların hiç sayılmaması. O da bize çok zarar verdi ama mücadeleye devam.” cevabını verdi.

Başkanımız Ali Koç sözlerini şu şekilde tamamladı: “Bir şekilde Erkek Basketbol Takımına o kaynağı bulmak zorundayız. EuroLeague lisansımız var, 15 bin kişilik salonumuz var ve Avrupa’nın marka takımlarından biriyiz. Bizim 3-4 milyonluk bütçelere gitme lüksümüz yok, 35-40’a da çıkmak yok artık. 20-22 bantlarında tutup bu işi götürmek zorundayız. Divan kurulunda da söylediğim gibi Fenerbahçe öyle veya böyle kaynak buluyor. Hiçbir takımımız şampiyonluk hedefinden sapmadan mücadelelerini götürüyor. Vizyon küçültmedik ama her geçen gün zorlaşıyor. Burada da tek bir çözüm var, legal bahis 100 milyar liralara geldi, her geçen gün büyüyor. Devletimiz doğru adımları attı. 2 sene evvel, 12’ydi bu rakam. İllegalde 60 küsur falandı. Geldiğimiz noktada biz diyoruz ki eskiden pasta küçükken %4,5 alan kulüpler pasta büyüyünce bugün binde 4.5 alıyorlar. Bu hem yeniden yapılandırma için ihtiyaç duyulan nakit ihtiyacını karşılayabilir hem de kulüplerin sağlıklı şekilde rekabet etmelerini sağlayacak yegane çözüm olarak görüyorum. İnşallah gerçekleşir."

Kaynak : wwww.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları