loading
close
SON DAKİKALAR

Fuat Oktay: 'Enflasyonu tekrar tek hanelere indirmeye kararlıyız'

Fuat Oktay: 'Enflasyonu tekrar tek hanelere indirmeye kararlıyız'
Tarih: 20.10.2021 - 15:45
Kategori: Siyaset

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay "Para ve maliye politikalarımızı arz yönlü yapısal politikalarımızla, verimlilik artışıyla destekleyerek, enflasyonu tek haneye indirmeye kararlıyız" dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin sunumunu yaptı. Oktay "Enflasyonu belirleyen en önemli faktörlerden biri olan enerji girdilerinde ve emtia fiyatlarında yaşanan olağandışı gelişmelerin etkisiyle dünya genelinde beklentilerin üzerinde ve rekor seviyede bir fiyat artışı izlenmektedir. Söz konusu küresel eğilime rağmen, para ve maliye politikalarımızı arz yönlü yapısal politikalarımızla ve verimlilik artışı kanalıyla destekleyerek, enflasyonu tekrar tek hanelere indirmeye kararlıyız." dedi

2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 15 Ekim 2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulduğunu belirten Oktay, "Bugün ise Gazi Meclisimizde, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerine başlamış bulunuyoruz" dedi

İşte Fuat Oktay'ın sunumundan öne çıkan başlıklar şöyle:
"2022 yılı bütçemiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişimizin ardından hazırladığımız dördüncü bütçemizdir. Bütçe teklifimizin temel misyonu; 2053’e giden yolda tüm sektör ve alanları kapsayan, sağlam, sürdürülebilir ve şeffaf bir mali sıçrama zemini oluşturmaktır.

Amacı; küresel salgına da bağlı olarak dengelerin yeniden şekillendiği bir konjonktürde, Türkiye ekonomisinin güçlü bir biçimde yükselişini sürdürmesi ve halkımızın refahının artmasıdır. Çalışmamız; ülkemizin iç dinamiklerinin yanı sıra bölgesel ve küresel gelişmelerin ışığında; iklim değişikliği ve dijital dönüşümün etkileri de düşünülerek hazırlanmıştır. Bu anlamda yeşil kalkınma devrimi ve milli teknoloji hamlesini odağına alan bütçe çalışmamız, yenilikçi ve çevreci bir yapıdadır.
2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifimiz; Sanayi üretimi ve yükselen ihracatıyla atılım dönemine giren Türkiye ekonomisinin bütçesidir. Tam donanımlı hastanelerimizle ülkemizin her yerinde vatandaşımızın ayağına götürdüğümüz sağlık hizmetlerinin ve Kovid-19 gibi bir salgında dahi sendelemeyen kaliteli sağlık altyapımızın bütçesidir.

Okullaşma oranından sınıf mevcuduna, eğitim materyallerinin kalitesinden uzaktan eğitim altyapısına, sahip olduğu potansiyelle pek çok ülkeden üstün konumda olan ve donanımlı nesiller yetiştiren Türk maarif geleneğinin ve eğitim sistemimizin bütçesidir. i

Küresel salgının etkileri, gelişmiş ekonomiler dahil olmak üzere tüm dünyada ciddi kapanma ve kısıtlama önlemlerini beraberinde getirdi. Alınan tedbirler ve aşıların geliştirilmesi neticesinde vaka sayıları düşmüş ve kısıtlamaların kaldırılmasıyla dünya ekonomisi kısmi bir toparlanma sürecine girmiştir. Salgının başından itibaren gelişmiş ekonomilerin büyük çaplı genişletici para ve maliye politikalarını sürdürdükleri görülmüş, bu gelişmeler küresel ekonominin 2021 yılında göreli bir toparlanma eğilimine girmesinde belirleyici olmuştur. Ekonomik teşvik paketleri uygulamaya koyan ülkeler, ekonomilerini para veya maliye politikalarıyla desteklemeye çalışmışlardır. Ancak, salgın kaynaklı kapanma uygulamaları ve sosyal mesafe önlemleri ekonomileri olumsuz etkilemiştir. Bu anlamda salgından en çok etkilenen hizmetler sektörünün küresel düzeyde önemli bir istihdam kaynağı olması, işgücü piyasasındaki toparlanmanın üretimdeki toparlanma eğiliminin gerisinde kalmasına neden olmuştur.

Salgının etkisi ile küresel büyümeye ilişkin tahminler de aşağı yönlü güncellenmiştir. Uluslararası Para Fonunun 2021 Yılı Ekim Ayı Dünya Ekonomik Görünüm Raporuna göre, 2020 yılında görülen yüzde 3,1’lik daralmanın ardından, dünya ekonomisinin 2021 yılında yüzde 5,9; 2022 yılında ise yüzde 4,9 büyümesi öngörülmektedir.

Rapora göre 2020 yılında yüzde 4,5 daralan gelişmiş ülkelerin 2021 yılında yüzde 5,2; 2022 yılında ise yüzde 4,5 büyüyeceği tahmin edilmektedir. Küresel büyüme performansında ekonomiler arasında ayrışmanın devam etmesi beklenmektedir. Rapora göre, 2021 yılında, ABD’nin yüzde 6, Avro Bölgesi’nin ise yüzde 5 büyümesi beklenmektedir. 2022 yılında ise, bu bölgelerin sırasıyla yüzde 5,2 ve yüzde 4,3 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir.

2020 yılında yüzde 2,1 daralan gelişmekte olan ekonomilerinin, 2021 yılında yüzde 6,4; 2022 yılında ise yüzde 5,1 oranında büyümesi beklenmektedir.

2019 yılında yüzde 0,9 ile son yılların en düşük büyümesini kaydeden uluslararası ticaret, 2020 yılında yüzde 8,2 seviyesinde düşüş kaydetmiştir. 2021 yılında kapanma önlemlerinin hafifletilmesiyle, küresel aktivite ve ticarette ivmelenme görülmüş olup, uluslararası ticaretin yüzde 9,7 artış göstermesi beklenmektedir. Küresel ticaret hacminin 2022 yılında yüzde 6,7 artacağı tahmin edilmektedir

Salgın nedeniyle küresel tedarik zincirlerinin işleyişinde dünyanın ana tedarik merkezi olarak kabul edilen Doğu Asya ülkelerine olan bağımlılık sorgulanmaya başlanmıştır. Belirli bir merkez yerine, tedarik mesafelerini ve sürelerini kısaltacak yeni tedarik zinciri ağları ve alternatif üretim üsleri oluşturulması çalışmaları hızlanmıştır. Küresel ticarette toparlanma görülmekle birlikte, salgının küresel arz ve talep üzerindeki etkileri halen sürmektedir. Tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklar, ara malı temininde yaşanan sıkıntılar üretim faaliyetlerini olumsuz etkilemeyi sürdürmektedir. Arz ve talep arasındaki bu tür dengesizlikler fiyatlara olumsuz yansımaktadır

Nitekim, 2021 yılındaki hızlı talep artışı ile birlikte, küresel ölçekte emtia fiyatları ile uluslararası navlun bedelleri artış göstermiştir. 15 Ekim 2021 itibarıyla, navlun fiyatları değişim oranı yüzde 229,3’e; emtia fiyatları değişim oranı ise yüzde 46,2’ye yükselmiştir.

Küresel enflasyonun kalıcı olmasına bağlı olarak beklentilerin bozulmasının yanı sıra, gelişmiş ülke para politikalarının sıkılaşması durumunda küresel finansal koşullar çok daha kırılgan bir hale gelebilecektir.

Salgına bağlı olarak 2020 yılının ikinci çeyreğinde ekonomik büyüme kesintiye uğradı ancak alınan etkili önlemlerle yılın ikinci yarısından itibaren ekonomi toparlamaya başladı. Türkiye, salgına rağmen 2020 yılında yüzde 1,8 büyüme kaydederek G20 ülkeleri arasında Çin’den sonra en hızlı ve pozitif büyüyen ikinci ülke olmuştur. 2021 yılının ikinci çeyreğinde hız kazanan aşılamanın da etkisiyle ekonomimizdeki toparlanma süreci devam etmiştir. Yüzde 21,7 büyüme kaydettiğimiz 2021 yılının ikinci çeyereğinde G20 içerisinde en yüksek büyüme sıralamasında ikinci sırada yer aldık. Yılın ilk yarısında Türkiye ekonomisi yüzde 14,3 büyüme sağlamıştır. Bu dönemde özel tüketim yüzde 14,8 artarken, toplam sabit sermaye yatırımları yüzde 16,4 büyümüştür. Ayrıca, net mal ve hizmet ihracatının yılın ilk yarısında büyümeye katkısı 3,9 puan olmuştur. Yılın üçüncü çeyreği itibarıyla kısıtlayıcı önlemlerin kaldırılması normalleşme sürecine önemli katkı sağlamıştır. Son çeyrekte de ekonomide canlılığın devam ederek 2021 yılı genelinde ekonomimizin yüzde 9 büyümesi beklenmektedir. 2022 yılında ise ekonominin üretim ve talep yönüyle dengeli bir görünüm sergileyerek yüzde 5 büyümesi hedeflenmektedir.

Kovid-19 salgınının özellikle yılın ilk yarısındaki etkisiyle, 2020 yılı genelinde, önceki yıla göre istihdam 2,8 puan, işgücüne katılım oranı ise 3,6 puan gerilemiş; 2020 yılı işsizlik oranı ise yüzde 13,2 seviyesinde gerçekleşmiştir. Salgının işgücü piyasası üzerindeki etkilerinin azaltılması amacıyla kısa çalışma ödeneğinden fesih kısıtına pek çok tedbir uygulamaya konulmuştur.

Bu tedbirlerin ve toparlanma sürecinin etkisiyle, salgının başta hizmetler sektörü olmak üzere istihdam ve işgücüne katılımda meydana getirdiği kayıplar telafi edilmiştir. 2021 yılı Ağustos ayı itibarıyla sanayi, inşaat ve hizmetler sektörlerinin tümünde istihdam, salgın öncesindeki düzeyinin üzerindedir. Yılın kalan döneminde ekonomik faaliyette beklenen olumlu görünümün katkısıyla istihdamın ve işgücüne katılımın artması sonucunda, yıl sonunda işsizlik oranının yüzde 12,6 düzeyinde olacağı tahmin edilmektedir. Önümüzdeki dönemde normalleşmenin ekonomik aktivite üzerindeki olumlu etkisinin yanı sıra, işgücü piyasasına yönelik yapısal dönüşüm adımlarının da hayata geçirilmesi, istihdam ve işgücüne katılımda iyileşme sağlayacaktır. Program döneminde, istihdamın yıllık ortalama 1 milyon 170 bin kişi artması ve işgücüne katılım oranlarındaki artışa rağmen, işsizlik oranının kademeli olarak gerileyerek program dönemi sonunda yüzde 10,9 seviyesinde gerçekleşmesi öngörülmektedir.

Enflasyonu belirleyen en önemli faktörlerden biri olan enerji girdilerinde ve emtia fiyatlarında yaşanan olağandışı gelişmelerin etkisiyle dünya genelinde beklentilerin üzerinde ve rekor seviyede bir fiyat artışı izlendi. Söz konusu küresel eğilime rağmen, para ve maliye politikalarımızı arz yönlü yapısal politikalarımızla ve verimlilik artışı kanalıyla destekleyerek, enflasyonu tekrar tek hanelere indirmeye kararlıyız.

Bu kapsamda uygulamakta olduğumuz politikalarla enflasyonun belirleyicilerinden olan enerji fiyatlarının enflasyona en az etki etmesini sağlıyoruz. Örneğin EUROSTART verilerine göre Avrupa’daki doğalgaz fiyatlarında son bir yılda 5 kata varan ciddi bir yükseliş yaşanmıştır. Dünya genelinde ise doğalgaz fiyatları geçen yılın aynı dönemine göre dolar bazında yüzde 89 oranında artış göstermiştir. İthal kömürün tonu 2020 yılında 50 dolar iken 4 katın üzerinde bir artışla 2021 Ekim ayında 270 doları görmüştür. Ülkemizde ise yenilenebilir enerji başta olmak üzere enerji alanında yaptığımız yatırımlar ve doğalgazda uzun vadeli kontratlara sahip olmamız, arz güvenliği ve fiyat değişimlerinde önemli avantaj sağlamakta, doğalgaz fiyat artışlarının bir kısmı bütçeden karşılanarak tüketiciye son derece sınırlı bir artış miktarı yansıtılmaktadır

Örneğin fiyatlar reel olarak Bulgaristan’da yüzde 56,7, Yunanistan’da yüzde 54, Fransa’da yüzde 24,2, Avro Bölgesi’nde ise yüzde 11,7 yükseliş göstermiştir. Ülkemiz elektrik fiyatları Avrupa ülkelerinin elektrik fiyatlarının oldukça altında seyretmektedir. 2021 yılı ilk dokuz ay itibarıyla ülkemiz elektrik fiyat ortalaması megavat-saat başına 41 avro olup Almanya, Fransa ve İtalya’ya göre 30-40 avro daha düşük seviyededir. Küresel enerji piyasalarındaki anormal artışları göğüsleyerek vatandaşımıza yansıtmadık; bundan sonra da küresel eğilimlerin milletimize etkisini en asgari düzeyde tutmak için gayret göstermeye devam edeceğiz.

Dünyanın her köşesinde salgın kaynaklı engel ve riskler ne kadar zorluğa yol açsa da, 2020 yılında ihracat OVP hedeflerini aşarak 169,7 milyar dolarla kapatıldı. 2021 yılının ilk dokuz ayında cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat rakamlarına ulaştık. 2021 yılı Eylül ayı ihracatımız geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 30 oranında artışla 20,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Böylece, tarihimizde ilk kez aylık bazda 20 milyar dolar eşiğini aşmış bulunmaktayız. İhracattaki bu şahlanışımızla, ülkemizin dünya ihracatından aldığı pay, tarihimizde ilk kez yüzde 1‘in üzerine çıkmıştır. İhracatımızdaki bu başarının sırrı; ihracat desteklerimizin verimli kullanılması, sanayici ve ihracatçılarımızın yoğun talebe kapasite artırımlarıyla karşılık vermeleri, kaliteli mal sunmaları ve rekabetçi fiyatları ile coğrafya avantajını kullanmalarında yatmaktadır.

Bunu üreticimizle, sanayicimizle birliktelik içinde ortak çalışarak yaptık. OVP’de belirlediğimiz 2022 yılı için hedefimiz olan 230,9 milyar dolar ve 2023 yılı hedefimiz 242 milyar dolar ihracat için ve hatta bu hedefleri aşmak için planlı bir şekilde çalışıyor ve hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Bir taraftan uluslararası arenada ülkemizin menfaatlerini savunmak ve yeni pazarlara açılmak için diplomasi faaliyetleri yürütürken, diğer taraftan ihracatımızdaki artışın sürdürülebilirliğini de sağlıyoruz. Ana ihracat pazarlarımızdaki toparlanmanın yanı sıra, küresel tedarik zincirlerine hızlı bir şekilde eklemlenen rekabetçi sektörlerimiz ve destekleyici politikalarımızla ihracatımız yeni rekorlara imza atmaya devam edecektir. Son dönemde yeşil kalkınma devrimi adına attığımız adımlarla ekonomimizde önemli bir dönüşüm hamlesi başlatmış bulunuyoruz. Ekonominin pek çok alanını kesen yatay bir alan olan yeşil büyüme yaklaşımımızla hem iktisadi hem de çevresel kazanımları sürdürmeyi amaçlıyoruz. Yeşil Mutabakat Eylem Planımızla yeşil dönüşüm sürecini sistematik bir şekilde gerçekleştireceğiz. Ayrıca, Paris Anlaşması Meclisimizce onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımız iklim değişikliği ve göç konusunda hayata geçirmeyi kararlaştırdığımız yeni yapısal düzenlemelerin müjdesini ilan etmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız ismini, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirerek, bakanlık bünyesinde İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu oluşturuyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza bağlı olarak altında ilgili tüm birimlerin yer alacağı bir İklim Değişikliği Başkanlığı kuruyoruz. Bu adımlar, ekonomimizin çevreye duyarlılığının arttırılmasına ve tüm sektörlerimizle yeşil ekonomiye ilerlemeye yönelik çabalarımızın göstergesidir

Küresel konjonktür ve salgının getirdiği olumsuz koşullara rağmen, finansal piyasalarımız sağlıklı bir şekilde işlemektedir. Bankacılık sektörümüz güçlü duruşunu sürdürmektedir. Yüzde 17’nin üzerinde seyreden sermaye yeterlilik rasyosu, finansal sistemimizin sağlam duruşunun örneklerinden biridir. En az yüzde 20 oranında paylarını halka arz eden şirketlere, kurumlar vergisi oranının iki puan indirimli uygulanması hayata geçirilmiştir. Böylece şirketlerimizin finansman temininde sermaye piyasalarını daha çok tercih etmeleri teşvik edilmiştir. Bu düzenlemenin de etkisiyle, küresel risk iştahının dalgalı seyrettiği bu dönemde dahi şirketlerimizin özkaynaklarla finansmanı artarak sürmüştür. 2021’in ilk dokuz ayında 38 adet halka arz işlemi neticesinde 16,3 milyar TL’lik arza ulaşılmış olup, birincil halka arz sayısı tarihi yüksek seviyesine çıkmıştır.

Türkiye salgın döneminin getirdiği zorluklara rağmen finansal istikrar bakımından da güçlü duruşunu sürdürmektedir. Hanehalkı, reel sektör ve kamu borçluluğu bakımından Türkiye benzer ülke ortalamalarının altında düşük bir riskliliğe sahiptir. Uluslararası Ödemeler Bankası verilerine göre, 2021 yılı ilk çeyreği itibarıyla Türkiye’nin hanehalkı borcunun Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı yüzde 17 iken gelişmekte olan ülke ağırlıklı ortalaması yüzde 52,8’dir. Finansal kesim dışındaki firma borcunun milli gelire oranında da Türkiye 2021 yılı ilk çeyreği itibarıyla yüzde 72,3 ile düşük riskliliğe sahiptir. Aynı dönemde, gelişmekte olan ülke ağırlıklı ortalaması yüzde 117,3’tür

Attığımız adımlar, aldığımız tedbirler ve gerçekleştirdiğimiz reformlar kamu maliyesine olumlu katkılar sağlamıştır. 2002 yılında faiz harcamalarının bütçe giderleri içerisindeki payı yüzde 43,2 iken, 2022 yılı bütçesinde bu oranın yüzde 13,7 olması öngörülmektedir. Bütçede yüklü faiz ödemeleri yerine başka alanlara kaynak aktarımına imkân sağlayarak bunu tüm iktidarımız boyunca sürdürmeyi başardık.

Geride bıraktığımız 19 yılda taviz vermediğimiz bütçe disiplinimiz sayesinde bir taraftan kamu borç stokumuzu milli gelire oranla düşürürken diğer taraftan büyük altyapı yatırımlarını başarıyla gerçekleştirdik.

Görüyorsunuz ki; mali başarımız kâğıt üzerinde kalmamış, hayata yansımış, halkımıza hizmet olarak geri dönmüştür. Salgın döneminde de, başta sağlık ve eğitim olmak üzere, kamu hizmetlerine verdiğimiz önem ve bütçeden ayırdığımız kaynak halkımıza verdiğimiz değerin göstergelerinden biridir. 2002 yılında toplanan her 100 liralık verginin 85,7 lirası faiz harcamaları için ödenmekteydi. 2022 yılı bütçesinde ise her 100 liralık verginin sadece 19,1 lirasının faiz harcamalarına ayrılacağı öngörülmektedir. 2021 yılı Ocak-Eylül döneminde vergi gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 39,7 oranında artmıştır. Vergi gelirlerinin yılsonu itibarıyla yıllık yüzde 27 oranında artarak 1 trilyon 58 milyar lira olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir. Program döneminde de mali disipline bağlı kalarak, kalıcı gelir kaynakları ile kamu gelirlerinin kalitesini ve vergi tahsilatında etkinliği arttıracağız. Vergi tahsilinde ilkeli duruşumuzu koruyarak, vergi yükünün dengeli dağılımı, vergi mevzuatının sadeleştirilmesi ile muafiyet, indirim ve istisnalara ilişkin güncelleme çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Kayıt dışılıkla mücadelemize aynı kararlılıkla devam edeceğiz.

Stratejik ölçütlere göre belirlenen borçlanma politikalarımız meyvelerini borç stokumuzun kompozisyonunda ve vade yapısında, salgına rağmen olumlu gelişmelerle vermektedir.

2002 yılında 9,4 ay olan iç borçlanmanın ortalama vadesi 2021 yılı ilk dokuz ayında 54 aya yükselmiştir. Devlet içi borçlanma senedi faizi 2002 yılında yüzde 62,7 seviyesindeyken, 2021 yılı ilk dokuz ayında yüzde 14,2 seviyesine gerilemiştir. 2001 yılında yüzde 75,5 olan AB tanımlı borç stokunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranı 2021 yılı ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 38,4 seviyesine gerilemiştir. Kamu borcunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranı da 2021 yılı ilk çeyreğinde Türkiye için yüzde 40,3 iken, gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 65,2 düzeyindedir. Önümüzdeki dönemde Merkezi Yönetim borcu içinde TL dışı borcun payını azaltarak kamu borcunda kur riskini asgari düzeyde tutmaya devam edeceğiz."

Kaynak : Habertürk

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları