loading
close
SON DAKİKALAR

Bakana bakın hele beyaz eşya satışı ile ekonomiyi güzelmiş gibi göstermeye çalışıyor

Can Ataklı
Tarih: 14.09.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Sarayın tuhaf bakanlarından Mustafa Varank da halkı salak yerine koyarak ekonominin ne kadar iyi olduğunu beyaz eşya satışları ile anlatmaya kalkmış. Tepki gelince de “Niye bazıları rahatsız oldu?” diye de üste çıkmaya çalışmış.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Savaş mı çıkaracaklar yoksa demeç kahramanlığı mı yapıyorlar yine?

Son günlerde sokakta kime rastlasam ekonomiden önce “Abi Yunanistan’la savaş çıkar mı?” diye soruyor.

Bunun iki nedeni var gördüğüm kadarıyla.

BİRİNCİSİ: Yunanistan’a yönelik ağır sözler son günlerde çok yoğunlaştı. Toplum bu gerginliğin nereye gideceğini merak ediyor.

İKİNCİSİ: Bence bu çok daha önemli; çünkü vatandaşın önemli bölümü, “Gitmemek için bir savaş bahanesi yaratabilirler” kuşkusu içinde.

Kimse kendini kandırmasın, toplumda böyle bir algı çoktan oluştu.

Asıl soru şu: “Erdoğan kaybederse gider mi?”

İnanın sokaktaki adamın en büyük endişesi bu.

“Gitmemek için her yolu deneyeceklerdir” görüşü çok hakim.

Bu elbette iyi bir şey değil.

Eğer bir millet genel olarak böyle bir algıya sahip oluyorsa durup düşünmek gerek.

Halk artık AKP’nin demokratik biçimde davranmayacağını anlamış durumda.

Bu nedenle de Yunanistan’la gerginliği “Gitmemek için bir numara mı?” diye değerlendirenlerin çoğunlukta olduğu gözlüyorum.

Tabii sarayın bu konudaki amacının özellikle yoksul, eğitimsiz ve kültürsüz kitleleri etkilemek olduğu da görülüyor.

Şu an Yunanistan’a ağır sözler söylemenin ciddi bir faturası yok.

“Bir gece ansızın gelebiliriz” demek ille de Yunanistan’a girileceği anlamına gelmiyor.

Zaten Erdoğan da böyle bir şeyi yapamayacağını biliyor.

Bu nedenle üstü kapalı “Biz onların anladığı dilden konuşuyoruz” diyerek aklı başında olanlara “ne operasyonu” mesajı verirken diğer kesimleri ise hala diri tutmaya çalışıyor.

Sarayın talimatı ile Dışişleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanı da aynı üslupla Yunanistan’a saydırıyor.

Milli Savunma Bakanı, “Yüz yıl önceyi unutmayın” derken; Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Kaşınıyorlar, kaşırız” gibi kaba biçimde saydırıyor Yunanistan’a.

AKP Sözcüsü de boş durur mu? O da Yunanistan’a saydırma kervanına katılıyor, böylelikle kadro tamamlanıyor.

Ancak burada çok dikkat çekici bir nokta var.

Yazarken bile canımı sıkıyor ama yazmam gerektiğini de düşünüyorum.

Günlerdir Yunanistan’a “Şöyle yaparız, böyle yaparız” diye saydırıyorlar, ama bu arada Yunanistan bize ateş etti arkadaş.

Buna ne diyeceğiz?

Adamlar bizimkiler konuşurken bir Türk gemisinin önüne geçti, uyarı ateşi açtı, açılan ateş sonucu geminin kaptan köşkünün camları da isabet aldı.

Eeee sonra?

Sonrası yok.

Peki nerede kaldı o efelenmeler, “Ayağını denk al, kaşırız, bir gece geliriz” lafları.

Bizimkiler demeç kahramanlığı mı yapıyor acaba?

Yunanistan sembolik olarak da olsa ateş etti ve gitti.

Daha önce de S-300’leri jetlerimiz kilitlemişti.

Nedense buna karşı S-400’ü aktif hale getirmek akıllarına gelmedi.

Sadece laf söylediler.

Şimdi de laf söylüyorlar.

Millet “Gitmemek için çare arıyorlar, savaş durumu bile yaratabilirler” derken haksız değil galiba.

ŞAŞIRDIM

Sahi kimin kastedildiğini sandılar acaba?

Zafer Partisi Fatih ilçe Başkanlığı, parti binasına kocaman bir pankart asmış.

Üzerinde “Yerli ve milli Escobar” yazıyor.

Pankart asıldıktan bir süre sonra polis parti binasına gelmiş.

İlçe yöneticilerinden pankartı hemen indirmelerini istemişler.

Tabii zafer partili yöneticiler “Neden?” diye sormuşlar.

Poliste bunun cevabı yok tabii.

Pankartta suç unsuru bir şey yok.

Polis de “Suç var” demiyor, diyemiyor ama kıvranıyor, muhtemelen bir yerden “sert” bir emir gelmiş “Derhal indirtin o pankartı” diye.

Ne yapsın, sonunda iş zor kullanmaya varıyor ve polis binaya girerek pankartı indiriyor, İlçe Başkanı’nı da gözaltına alıyor.

Escobar, Kolombiya’daki ünlü kokain kartelinin başındaki isimdi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, konuyla ilgili şöyle bir tweet mesajı atmış olaydan sonra: “Zafer Partisi Fatih İlçe Başkanlığı tarafından asılan bu pankartı indirmek için bütün polis teşkilatı gece seferber oldu. İlçe Başkanımız gözaltına alındı. Kim üzerine alındı acaba?”

Sahi polis kimin kastedildiğini sandı acaba?

YENİ ÖĞRENDİM

Dış politikadaki başarıya bakın Suriye bile görüşmek için şart koşuyor

Hani hesapta dünya lideriyiz, süper güç olduk değil mi?

Tabii ki yok öyle bir şey.

İktidar yoksul ve cahil kitleleri etkilemek için sürekli bu algıyı güçlendirmeye çalışıyor.

Oysa durum tam tersi.

Suriye bile söz konusu Türkiye olunca kafasını kaldırıp dikleniyor.

Suriye Parlamentosu Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Butrus el-Marjan, Türkiye’yle yakınlaşma ihtimali olduğunu ve bunu istediklerini söyledikten sonra, “Ama iki şartın yerine getirilmesi gerek” demiş.

Rus İzvestiya gazetesine konuşan Suriyeli milletvekili, yakınlaşma şartını şöyle dile getirmiş;

Öncelikle Türkiye, başkasının toprağını işgal ettiğini, BM Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak görülen grupları barındırdığını kabul etmeli. Ayrıca Suriye topraklarından geri çekilmeli. Bunlardan sonra Suriye ilişkileri geliştirmeye hazır olacak.

Şam’a gidip Emevi Camisi’nde namaz kılacaklardı değil mi?

Ülkeyi getirdikleri hale bakar mısınız?

ÇOK GÜLDÜM

Valla bu Kız Kulesi işinde kesin bir dümen var

Yine yazıyorlar hiç bıkmıyorlar.

Hangi konu mu?

Kız Kulesi.

Yahu kimse “Neden restore ediliyor?” demedi.

Yine kimse “Restorasyon yanlış yapılıyor, kültürel ekip yetersiz” de demedi.

Sadece Kız Kulesi’ni aylardır saran perdenin içinde bir tuhaflık olduğu fark edilince ortaya bir şüphe çıktı.

“Kız Kulesine bir şey mi oldu?” sorusu soruldu.

Bir anda kıyamet koptu.

Sanki bir yerden emir verilmiş gibi saray medyası konuya balıklama atladı.

Günlerdir bir “Kız Kulesi restorasyonu güzellemesi” sürüyor.

Vallahi ben anlamıyorum, nedir bu Kız Kulesi derdi?

Burada asıl ne gizleniyor?

Daha önce de sormuştum ama yayınlar kesilmediğine göre yine dile getirmeliyim: “Belli ki hiç aklımızın almadığı bir avanta durumu var.”

Cümle saray yazarlarına görev verildi ki Kız Kulesi savunuyorlar.

Biri büyük götürüyor onu anladık da bu tayfanın kazancı ne oldu acaba?

Onlara ne düştü?

ÇOK GÜLDÜM

Bakana bakın hele beyaz eşya satışı ile ekonomiyi güzelmiş gibi göstermeye çalışıyor

İktidar mensupları nereye gitseler halkın şikayetiyle karşılaşıyor.

Verecek cevapları da yok, çaresiz kalıyorlar ya da artık halkın içinden bile geçmiyorlar.

Ama bir de “cesur!” isimler sarayda.

Gözlerini karartıp Türkiye’yi toz pembe gibi gösterebiliyorlar.

Kendi kitlelerinden nasıl olsa tepki gelmiyor muhalefetten gelene ise aldırmıyorlar.

Sarayın tuhaf bakanlarından Mustafa Varank da halkı salak yerine koyarak ekonominin ne kadar iyi olduğunu beyaz eşya satışları ile anlatmaya kalkmış.

Tepki gelince de “Niye bazıları rahatsız oldu?” diye de üste çıkmaya çalışmış.

Varank, ekonomiyi şöyle güzel gösterdiğini sanıyor;

Türkiye nüfusu;

2002: 65 milyon 2021: 84 milyon

Satılan Buzdolabı;

2002: 1.08 milyon 2021: 2.24 milyon

Çamaşır Makinesi;

2002: 823 Bin 2021: 2.14 milyon

Bulaşık Makinesi;

2002: 281 bin 2021: 1.64 milyon

Fırın;

2002: 339 bin 2021: 1.07 milyon

Kurutucu;

2002: 0 2021: 249 bin

İyi de hani Erdoğan’dan önce “fırın yoktu” diyordunuz, meğer varmış. Bakan, reisini mi yalanlamış oldu şimdi?

Bu arada 2002’de henüz piyasaya çıkmamış olan kurutma makinasını 0’dan alıp 249 bin çıkarmak da çok parlak zeka işi sanırım.

Vatandaşın biri de Twitter’dan bakana cevap yazmış;

2002 : İcra dosyası sayısı 8 milyon

2022: İcra dosyası sayısı 25 milyon

2002: Suriyeli sığınmacı 0 (sıfır)

2022: Suriyeli sığınmacı 10 milyon

2002: İşsizlik oranı %10

2022: İşsizlik oranı %20

2002 : Cezaevindeki tutuklu 59 bin

2022: Cezaevindeki tutuklu 314 bin

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları