loading
close
SON DAKİKALAR

Cehenneme en çok inanan ülkeyiz

Can Ataklı
Tarih: 22.01.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Sıra vakit namazlarının da resmi programa girmesinde.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Sıra vakit namazlarının da resmi programa girmesinde

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, yurt gezilerine başladı.

İlk durak cuma günü Kastamonu’ydu.

İmamoğlu’nun kente gelişini duyurmak için çeşitli afişler pankartlar hazırlandı.

Bu arada medyayı bilgilendirmek için görsel niteliği hayli cafcaflı sosyal medya tanıtımları da yapıldı.

Buna göre İmamoğlu saat 12.30’da Kastamonu şehir merkezine giriyor.

Saat 13.00’de cuma namazına gidiyor.

Sonra esnaf buluşması var.

Ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin inşaatına katkıda bulunduğu pazar yeri açılışı töreni yapılıyor.

Dikkat ettiyseniz aslında programda cuma namazından başka dikkat çekici bir şey yok.

Esnafla buluşma ve pazar yeri açılışı zaten İmamoğlu’nun her günkü programları gibi.

Peki cuma namazını resmi programa almak neyin nesidir acaba?

İmamoğlu “laik demokratik sosyal bir hukuk devletinde” yaşadığımızı bilmiyor olabilir mi?

Böyle bir ülkede kişilerin inançları ne olursa olsun bunu kamu görevi ile asla birbirine karıştırmaması gerektiğinden haberi olmayabilir mi?

Bu mümkün değil.

O halde bunun tek amacı vardır.

Din istismarı.

“Bakın ben de Müslümanım, ben de cuma namazına gidiyorum” demek için yapılıyor bu.

Bu istismarın sonu “Vakit namazlarını da resmi programa katmaya” gidebilir. Bunu da hatırdan çıkarmamak gerek.

Sahi, insan ister istemez sormak istiyor. Özellikle “Biz de dindarız, biz de Müslümanız, biz de inançlıyız” diye AKP ile yarışmaya kalkan ve milleti kandırmaya çalışan siyasetçilerimiz acaba vakit namazı kılıyorlar mı?

Yoksa cumaya gitme bahanesi ile sadece dindar olduklarını mı göstermeye çalışıyorlar?

Türkiye ne çektiyse “din ticaretinden” çekti.

Ve ne yazık ki zamanında bu din ticaretini, din istismarını kıyasıya eleştiren nice aydınlar da “halk böyle, buna uymak gerek” mantığı ile farkında olarak/olmayarak aynı din istismarına kendilerini kaptırdılar.

Aydın olanın şunu iyi bilmesi gerek, ki zaten aydın olmanın temel kuralıdır bu: Halkın peşinden gidilmez, halkın sıradan taleplerini yerine getirmek için yarış yapılmaz, “halk böyle ama” sözü yol gösterici olmaz.

Aydın olan halka rağmen halk için çalışmak, anlatmak, üretmek ve uygulamak zorundadır.

Bunu başaracak olan da bir avuç aydındır.

Hiç bıkmadan usanmadan doğruyu ve gerçeği anlatmak zorundadır aydın olanlar.

Aydın akan suyun girdabına kendini kaptırdığı an o ülkenin gelişmesi, ilerlemesi, medeniyete varması mümkün değildir.

YENİ ÖĞRENDİM

Cehenneme en çok inanan ülkeyiz

İnsanımız dindardır.

Ama Cumhuriyet devrimleri sayesinde medeniyete açılan kapıları da zorlayan kuvvetli bir damara da sahibiz.

Bu ülkede insanlar ibadetlerini olabildiğince yerine getirir.

Din istismarcılarının etkisinde kalmayan geniş bir kesim hem yapabildiği kadar ibadetini yapar, ama sosyal hayattan ve gelişen dünyanın nimetlerinden de uzak kalmaz.

Körü körüne dindarlık değildir bizim mayamızda olan buna karşı derinlerde müthiş bir inanç vardır.

Wold Values Survey isimli bir kuruluş Avrupa ülkelerinde “cehenneme olan inancın” derecelerini ölçmek için araştırma yapmış.

Tabii cehenneme inanan cennete de inanıyordur, bu nedenle araştırmayı çift taraflı okumak gerek.

Araştırmaya göre “cehenneme olan inancın en yüksek olduğu ülke” Türkiye çıkmış.

Demek ki halkımız nasıl yaşarsa yaşasın “en önemli dini inanışa” tam bağlı.

Ama bir korkum var.

Aynı ülkelerde “ahlaki değerler” üzerine bir araştırma yapılsa “cehennemden en çok korkan ülke” Türkiye’de bu oran ne çıkar?

Tabii tersine bakalım bir de “cehennemden pek korkmayan” bazı ülkelerdeki ahlaki seviye nedir?

OKURDAN MESAJ

Yine taksici, yine unutulan telefon

Birkaç yıl önce başımdan geçen olayı belki hatırlarsınız, ayrıntıları ile yazmıştım.

Bindiğim bir takside telefonumu unutmuştum.

Sonra aradım, taksici “hemen getireyim” demişti.

Ama o sırada taksicinin bulunduğu yerden hayli uzaktaydım ve bir gezi için helikoptere binmek üzereydim.

Taksiciye “Beni aldığın yerdeki Beylerbeyi Semt Kahvesi’ne bırakırsan gece dönerken alırım” demiştim.

Ama taksici telefonu bırakmamıştı.

Sonra durağına gidip bulmuştum adamı.

Bana “Arabama binen biri çalmış” demez mi?

Taksi durağındaki diğer şoförler de çok bozulmuştu, sonunda iş karakola intikal etti, adam birkaç gün sonra “Telefonu çalan aradı, para istiyor” dedi.

Artık çare yok, “Tamam” demiştim.

Ama telefon yine gelmedi.

İki yıl sonra öğrendim ki benim şikayetim üzerine kamu davası açılmış; meğer adam telefonu kendinde tutmuş, bir hayli de kullanmış, ama IMEI numarasından bulunmuş.

Galiba iki yıla mahkum olmuştu.

İzmir’den yazan bir okurum “Tam sizin yaşadığınız gibi bir olaya tanık oldum” demiş.

Sonra da şunu anlatmış;

Sizin de başınıza gelmişti takside kalan telefonunuza ulaşamamıştınız.

Şimdi bu olayın aynısı 2 Rus turist kızın başına gelmiş.

2 Rus turist kız, Veronika Makhno ve arkadaşı Sabine Megamedova İstanbul Havalimanı’ndan taksiye binmişler Galata taraflarındaki otellerine gelmişler.

Tam resepsiyondan otele girerken kızlardan biri telefonunu takside unuttuğunu hatırlamış.

Telefonun fiyatı yaklaşık 10 bin TL civarındaymış.

Kızlar oteldeki görevli Erman Elmaslar’dan yardım istemişler.

Erman Bey de İstanbul Taksiciler Esnafı Odası yardımıyla taksicinin telefonuna ulaşmış.

Aranan taksiciye olay anlatılmış, taksici gelemeyeceğini akşam Edirne’ye bir yolcu götüreceğini belirtmiş.

Erman Bey’de “Tamam benim Edirne’de arkadaşım var oraya gidince telefonu ona ver” demiş.

Taksici bu seferde kıvırıp “Edirne olayı kesin değil” demiş. (Büyük ihtimal yalan)

Taksici o sırada Beylikdüzü’nde olduğunu belirtmiş.

Turist kız, taksiciye başka bir telefondan mesaj yazıp telefonunu otele getirmesini istemiş.

Taksici, otele gelirse geri boş döneceğini belirterek 100 dolar para istemiş.

Turist kız 1900 lira ödemeyi kabul etmiş. Ama taksici ile bir daha da irtibat kurulamamış.

Can Bey galiba bu taksici sizin telefonu da çalan taksici. İşi benzer yöntemlerle yokuşa sürüyor çok yalan söylüyor.

ÇOK GÜLDÜM

Bu pazar için 4 fıkramız var

Yazdan kalma günler yaşıyoruz.

Sanki hayra alamet değil bunlar ama ne yapalım artık.

Eğer kendinizi sokaklara atmadıysanız gelin Yıldırım Tuna’dan gelen fıkraları okuyalım;

Narnia…

Turist uçaktan inip şehir merkezine gitmek için taksiye binmiş, yolda da sohbet etmek için şoföre “Ülkenize gelmeden hayli araştırdım” demiş, “Ekonominizi, demografinizi, tarihinizi tek tek inceledim… Senin yaşamın nasıl?… Bari geçinebiliyor musun?”

“Vallahi her şey mükemmel” demiş taksi şoförü, “Dünyanın en düşük enflasyonu, en ucuz akaryakıtı, elektriği, doğal gazı, eti, sebzesi, meyvesi burada. İş bol, bütün dünyadan on milyonlarca insan burada çalışmak ve yaşamak için akın ediyor. Suriye’den, Afganistan’a, İran’dan Ukrayna’ya, Irak’tan Rusya’ya kadar milyonlarca insan uçaklarda yer bulamayınca yürüyerek ya da TIR’lara binip bize geliyorlar.” demiş adam, sonra da sormuş, “Peki, sizin memleket neresi?” diye.

“Narnia… Narnialıyım ben.”

“Saçmalamayın. Orası filmlerde adı geçen hayali bir ülke. Öyle bir yer yok ki.”

“Tamam ama önce sen başlattın!”

Sakın vermeyin

Adam eve köpek almak için belediyenin barınağına gitmiş, beğendiği iri kafalı ve iri gövdeli, sert bakışlı köpeği işaret ederek, “Çocuklardan hoşlanır mı bu?” diye sormuş, “Ohoo, bayılır!” diye cevap vermiş görevli veteriner, “Ama yine de siz köpek mamasından başka bir şey vermemeye çalışın…!”

Sen dedin işte

Delikanlı eve asık suratla gelmiş, “Bugün DNA testi yaptırdım, ben bu aileden değilmişim!” demiş ağlamaklı bir ses tonuyla; “Aa? Saçmalama!” diye atılmış annesi, “Deli misin oğlum? Neye gerek duyup da yaptırdın böyle bir şeyi? Kocacığım sen de bir şey söylesene.”

“Bilmiyormuş gibi konuşma hanım” diye cevap vermiş adam gazetesini okumaya devam ederek, “Doğumevinden çıkarken sen tam arabaya bindiğimizde, ‘Hayatım bu altını kirletmiş, hadi içeri gidip şunu bi değiştiriver’ dememiş miydin?”

Bir de çalıştırsak

Küçük bir köye 5G vericisi inşa edilmiş, bir süre sonra köylüler isyan edip elde pankartlar, montajı yapan şirketin genel merkezini basmışlar, sekreter durum hakkında bilgi vermek için proje yöneticisini aramış, “Vericimizin yerleştirilmesini protesto ediyorlar” demiş, “Ailelerin cinsel yaşamları bitmiş, karı kocalar birbirlerini görmek dahi istemiyorlarmış, üstelik inekleri hastalanmış, tavukları bile yumurtlamıyormuş.”
“Mmm”
 demiş proje yöneticisi, “Bir de sisteme elektrik verip devreye aldığımızda neler olacağını hayal edin…!”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları