loading
close
SON DAKİKALAR

Cumhuriyetten ve devrimlerinden korkunun temelinde ne var

Can Ataklı
Tarih: 29.10.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı yazdı, ''İki zihniyet birleşti, el birliği ile 'başka bir Türkiye' yaratmaya çalışıyor...''

Sevgili okurlar; bugün 29 Ekim. Cumhuriyetimizin ilanının 89’uncu yıldönümü. Henüz çok genç sayılacak devletimizin en mutlu, en gurur verici günü. Aydınlanma döneminin başladığı, demokrasi ve hukuk devletine atılan dev adımın ilk günü. Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu olsun.

Ne yazık ki bu büyük gün, cumhuriyetine, Atatürk ilke devrimlerine sahip çıkan halktan korkan bir zihniyet tarafından engellenmeye çalışılıyor. Ama halkın gücü bu engel ve yasakları aşacaktır.

Cumhuriyete saldırı

Türkiye son yıllarda Cumhuriyet ve devrimlerine yönelik, kasıtlı, sistemli ve asla doğruların söylenmediği bir saldırı ile karşı karşıya.

İlk günden beri

Aslına bakarsanız Cumhuriyet’in ilanından bu yana, devrimlere karşı çıkan, her fırsatta bunları yıkmaya kalkan çağ dışı gerici bir zihniyet vardı. Ancak sağlam temellere oturan Cumhuriyet bununla baş etmeyi bugüne dek başardı.

Çıkarlar zedelendi

Cumhuriyet ve devrimlerine ilk günden beri karşı çıkanlar bunu elbette çıkarları zedelendiği için yaptılar. Osmanlı burjuvasını yaratmamış ama imtiyazlı bir kesimin doğmasına da engel çıkarmamıştı. Bu imtiyazlı kesim dini temel alıyordu.

Ekonomi yabancılarda

Halk küçük sanatlarla geçimini sağlarken, büyük ticaret işleri ve ekonomi tamamen yabancıların eline bırakılmıştı. Halkın yüzde 95’inin okuma yazması yoktu. Halka sadece dini eğitim uygun görülmüştü.

Öne çıkanlar

Böyle olunca askerliği, devlet memurluğunu, öğretmenliği ve doktorluğu seçenler, (onlar da büyük kentlerde yaşayanlardı) daha iyi eğitim alma şansına sahipti. Halkın çoğunluğu ise mahalle mekteplerine ve Kuran kurslarına gidebiliyordu.

Eğitim sistemi dolayısıyla imtiyazlı bir din kesimi oluşmuştu. Devleti padişah yönetiyordu ama sosyal alan bu imtiyazlı sınıf tarafından yönlendirilebiliyordu. Dini alet ederek yönetmek çok kolaydı çünkü.

Tevhid-i tedrisat..

Cumhuriyetin ilk devrimi eğitimde oldu. Atatürk “Tevhid-i tedrisat” kanunu yani eğitimde birlik kanununu çıkararak halkın sadece dini eğitim değil, zorunlu olarak pozitif ilimleri, üstelik ülkenin her yerinde aynı müfredatla almasını sağladı.

Kıyamet koptu

Din imtiyazlı sınıf için bu büyük bir şoktu. Eğitimin din dışına çıkarılması, bu kesimin bütün çıkarına çomak sokmaktı. 7 yaşındaki kız ve erkek her çocuğun ilkokula gitmesinin zorunlu olması din imtiyazlıları çileden çıkarmaya yetiyordu.

Büyük seferberlik

Tevhid-i Tedrisat ile ülkenin her yanındaki çocuklar okula başladı. Artık okuma yazma bilen, pozitif bilimlerin ışığında yetişen nesiller yetişecekti. Medrese, tekke ve zaviyelerin kapatılması ise din imtiyazının sonu anlamına geliyordu.

Harf devrimi

Cumhuriyetin diğer çok büyük atılımı ise harf devrimidir. Çok daha kolay öğrenilen Latin harfleri ile milyonlarca çocuk kısa sürede okuma yazmayı öğrendi. Ayrıca büyükler için de kurslar açıldı.

Cumhuriyetin 10’uncu yılında, büyük seferberlik sonunda daha önce yüzde 5 olan okuma yazma oranı yüzde 50’yi bulmuştu bile. Ama yeni harflerle birlikte din imtiyazlı kesimin öfkesini çeken bir başka gerçek ortaya çıkmıştı.

Din elden gidecek

Kimsenin okuma yazma bilmediği dönemde Kuran’ı Kerim’i okumayı ve tefsir etmeyi tekellerinde tutan din imtiyazlı kesim, Kuran’ın Latin harflerle yayınlanmasına şiddetle karşı çıktı. Çünkü Arapça olsa da Kuran’ı artık herkes okuyabiliyordu.

Atatürk, çağının en büyük dehasıydı. İnanmış bir Müslümandı. Dinin herkes tarafından bilinmesini, çok iyi anlaşılmasını istiyordu. Bu nedenle Kuran’ın Türkçe mealinin hazırlanmasını ve dağıtılmasını sağladı.

Din elden gidiyor

Kuran’ı Kerim’in Latin harflerle üstelik Türkçe basılması bu din imtiyazlılarını çıldırttı. “Atadan kalma” slogan “din elden gidiyor” bir daha raftan indi. İlk yılların karışıklıklarının, çıkarılan isyanların temelinde hep bu olgu yatmaktadır.

Halk çok sevdi

Bugün, özellikle gençlere saçma sapan bir “resmi tarih” anlatmaya çalışanlar işte bu gerçeği hiç konuşmazlar. Halkın ezildiğini söylerler. Oysa durum tam tersiydi. Halk Cumhuriyet’i ve devrimlerini sevmişti, onlarla barışık yaşıyordu.

Aydınlanma dönemi

Cumhuriyet’in bu ilk yılları Türkiye’nin de “aydınlanma” dönemidir. Ancak ne yazık ki Atatürk’ün sağlık durumunun bozulması, ölümünden hemen sonra çıkan 2. Dünya Savaşı bu hamleleri sekteye uğrattı. Ardından çok partili dönem geldi.

Sivil siyaset

Atatürk Cumhuriyet’i kurarken demokratik bir hukuk devletini amaçlıyordu. Öyle olmasa Cumhuriyet’i ilan edince üniformasını çıkarıp “siyaset sivillerin işidir” demezdi. 10 yıl daha yaşasa Türkiye çok farklı olacaktı.

Din siyaseti

II. Dünya Savaşı’ın ardından çok partili döneme geçtik. CHP içinden ayrılanlar yeni partiler kurdu. Ancak “tek partili” dönemden sonra bir parti halktan “ne söyleyerek” oy isteyecekti? Din istismarcısı eski imtiyazlılar için gün doğmuştu.

Türk halkının ezici bir çoğunluğu dinine çok bağlı ama Atatürk ilke ve devrimleriyle barışık, laikliği benimsemiş bir yaşam biçimi sürüyordu. Ancak özellikle yoksul ve az eğitimli kesimlerin “din istismarına” da çok açık olduğu bir gerçekti.

Yönetmek kolay

Demokrat Parti, başta Bayar olmak üzere içindeki tüm cumhuriyetçi unsurlara rağmen, daha çok oy için halkın bu saf duygularını sömürmekten kaçınmadı. Dini kullanarak ülke yönetmek hem daha kolaydı hem de çok sorunsuzdu.

Böylelikle Atatürk’le birlikte aydınlanma dönemine giren Türk halkı yeniden muhafazakâr bir çizgiye çekildi. Biat kültürü hortlatıldı. Sağ ve dinci politikalar egemen hâle getirildi. O günden bu yana Türkiye’yi onlar yönetiyor.

Günümüz safsataları

Siz bakmayın “geçmişte, ezilmiş, horlanmış, inanmış kitleler” safsatalarına. Ülke hep bu tanımlamalarla nitelenen kesimlerin oyunu alanlar tarafından yönetildi. Atatürk ve laiklik hep lafta kaldı. Asla gerçek anlamda uygulanmadı.

Değişen dünya

Bugün dünya artık çok farklı. Çift kutuplu, ideolojik kavgaların yaşandığı dünya geride kaldı, şimdi güçler “globalleşme” adı altında devletsiz, milletsiz dev uluslararası şirketlerin elinde. Artık dünya onların çıkarlarına ve isteklerine göre yönetiliyor.

Yeni Türkiye

İşte “Yeni Türkiye” safsatası, çıkarları gereği her türlü ülke yararını kendi amaçlarına alet etmeye çabalayanların, 60 yıllık sağ iktidarlara şimdi dışarıdan sağladıkları desteğin sloganıdır. İki zihniyet birleşti, el birliği ile “başka bir Türkiye” yaratmaya çalışıyor. Cumhuriyet’ten korku bu yüzden.

Hepinizin Cumhuriyet Bayramı’nı tekrar kutlar iyi haftalar dilerim.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları