loading
close
SON DAKİKALAR

Madem öyle iş dünyasına düşük kredi faizini açıklayın ve hemen vermeye başlayın

Can Ataklı
Tarih: 27.09.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Bir inat uğruna bir yıl içinde ekonomi mahvoldu, hayat pahalılığı iki katından fazla arttı, döviz fiyatları ise anormal hale geldi biliyorsunuz.

ŞAŞIRDIM

Cenk Çelik’i vuran yakalanmış ama şimdi durum daha şüpheli

Halen Dubai’de olduğu bilinen Sedat Peker hakkında küfürlü videolar çeken Cenk Çelik Ümraniye’de yolda yürürken silahlı saldırıya uğramıştı.

Cenk Çelik’in de Ümraniye ve çevresinde iş tutan bir mafya örgütünün lideri olduğu ileri sürülmüştü.

22 Eylül günü bu köşede Cenk Çelik’i vuran yakalandı mı? başlıklı bir yazı yazmıştım.

Beni şaşırtan sokak ortasında üstelik güpegündüz öldürülen bir kişinin katilinin aradan birkaç gün geçmesine rağmen yakalanmamış olmasıydı.

Öyle ya bırakın caddeleri ara sokaklarda bile sayısız kamera var, cinayetin işlendiği anda ortada gezen pek çok tanık var, buna rağmen bir cinayet zanlısının yakalanmaması olacak iş değildi.

Bir hafta sonra da olsa Cenk Çelik’i vuran kişi yakalanmış.

İstanbul’da değil, Edirne’de ele geçirilmiş.

Ancak yine de olayda tuhaflıklar var.

Örneğin bu kişi henüz 19 yaşında, adı Özgür B. olarak kayda geçmiş.

Adana’da bir süre önce işlenen bir cinayet nedeniyle aranıyormuş.

Aranan kişi Adana’dan İstanbul’a kadar sorunsuz gelmiş.

Polisin verdiği bilgiye göre bu genç saldırıdan sonra ara bir sokağa kaçmış, burada üstündeki giysileri değiştirmiş, pantolonunu orada ilk gördüğü çöp bidonuna atmış.

Polis bu pantolonu bulmuş, cebinden bir otel kartı çıkmış.

İşe bakın soğukkanlılıkla silahlı saldırı gerçekleştiren, sonra aynı soğukkanlılıkla ara bir sokakta üstünü değiştiren kişi nedense otel kartını cebinde bırakmış.

Polis bu kartın kullanıldığı oteli bulmuş, otelden bu kart sahibinin kaldığı oda saptanmış tabii odada kalan kişinin kimliği de belirlenmiş böylelikle.

Sonra da bu kimlik üzerinden arama başlatılmış.

Edirne polisi de bu kişiyi “yurtdışına kaçma hazırlığı yaparken” bulmuş ve gözaltına almış.

Bunların hepsi gerçek olabilir tabii.

Ama insanın içinde ister istemez bir şüphe uyanıyor.

19 yaşında bir genç o yaşında çifte cinayet işleyebiliyor.

Sanki uzun yıllar profesyonel tetikçilik yapmış kadar soğukkanlı davranabiliyor.

Herhangi bir işi olmamasına rağmen Adana’dan kalkıp İstanbul’a gelebiliyor, bir otele yerleşiyor.

Saldırıdan sonra da yurtdışına kaçmaya hazırlanıyor.

Acaba parayı nereden buluyor?

Haydi İstanbul’a kadar gelmeyi anlarım da yurtdışına gitmek orada barınmak o kadar kolay mı?

Kısacası bu olay ve faili hakkında kuşku bulutları giderek ağırlaşıyor sanki.

19 yaşında bir gencin tek başına bütün bunları yapabilme kabiliyeti pek yoktur herhalde.

O halde arkasında kim veya kimler var, ne amaçlanıyordu, yoksa yine hazırlanan bir tezgâh mı bozuldu da alel acele bir fail bulundu?

Bu gibi deli sorular aklımızı kurcalamasın mı?

Şu ana kadar bize bile gelen bilgilere göre bu gencin Sedat Peker’le bir bağlantısı yok.

O bile kuşku yaratıyor zihinlerde, çünkü ilk başta sanki saldırıyı Peker organize etmiş gibi sunulmak istenmişti.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Aç ve açıkta kimse olmaması ekonominin iyi olduğunu göstermez

Sarayın önemi artık giderek azalan yazarlarından Yavuz Donat; Siirt’e gitmiş, sonra da izlenimlerini yazmış.

Diyor ki: “Siirt’in, 1 numaralı sorunu işsizlik… Aç ve açıkta kimse yok, devletin sosyal yardımları, aile içi dayanışma herkes geçinip gidiyor.” 

Sonra işsizlik konusuna daha da vurgu şapmış Yavuz Donat şöyle yazmış: “Siirt’in, 1 numaralı sorunu işsizlik.2 numaralı sorun… İşsizlik. 3 numara yine aynı… İşsizlik. Ama… Allah devlete, millete zeval vermesin… Aç ve açıkta kimse yok. Devletin sosyal yardımları… Aile içi dayanışma… Herkes geçinip gidiyor. Bu arada, 2 lokomotifin desteğini de unutmamak lazım.”

Yavuz Donat Erdoğan’ın pek sevgili vatandaşlarına da vurgu yapmadan etmemiş, bir de şunu belirtmiş; “Lokomotifler; Nihat Özdemir… Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı. Güven Kuzu… Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı. Siirt’te yatırımları var… İstihdam sağlıyorlar. Burs… Gıda kolisi… Giyim kuşam… İhtiyaç sahiplerine “babalık” ediyorlar… Sessiz… Gösterişsiz.”

Demek ki işsiz olsan da, para kazanamazsan da, karnın oyuyorsa, devletten günü kurtaran yardımlar alıyorsan mesele yok.

Bu kadar basitmiş yani.

Yavuz Donat sosyal devlet nedir bilmez mi, vatandaşların anayasal haklarını bilmez mi, ekonominin bu şekilde düzelmeyeceğini bilmez mi?

Bilir tabii, haninin gazetecisi o, bilir de….

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Madem öyle iş dünyasına düşük kredi faizini açıklayın ve hemen vermeye başlayın

Bir inat uğruna bir yıl içinde ekonomi mahvoldu, hayat pahalılığı iki katından fazla arttı, döviz fiyatları ise anormal hale geldi biliyorsunuz.

Ancak AKP Genel Başkanı bu inadını hala sürdürüyor, bunu yaptığı gibi ne kadar haklı olduğunu da anlatmaya çalışıyor.

Erdoğan iş dünyasına mesaj vermek için konuştu önceki gün.

Yine “bir ekonomist olduğunu” söyledi ve faiz indirmesinin ne kadar doğru olduğunu savundu.

Örnek olarak da Putin’i gösterdi.

“Büyük liderler bile faizi yükseltmenin değil düşürmenin doğru olduğunu anladı” dedikten sonra ekledi; “Sayın Putin yüksek faizi savunurken şimdi düşürmeye başladı. Hiçbir devlet eski modelle ekonomisini durgunluğa düşürmeyi göze almıyor.”

Türkiye’de hiç kimse “Faizler yükselsin” demiyor, demedi, demeyecek.

Söylenen şu: “Ekonomi zorda iken zorlama bir faiz indirimi ters teper, faiz indirimi le enflasyon üşürülmez, böyle durumlarda tam tersine hem enflasyon artar, hem fiyatları ve dövizi tutamazsınız.”

Bunun doğruluğu da yaşadıklarımızla zaten ortada.

Ama Erdoğan’ı tutana aşk olsun.

İş insanlarına seslenerek “Gelin biz başta kamu bankaları olmak üzere düşük faizle sizleri yatırıma davet ediyorum” diyor.

Çok güzel.

Halep oradaysa arşın burada.

Bunu sadece söylemek yetmez.

Ben de iş insanlarına bir çağrı yapıyorum; “Bugünden tezi yok, bir kamu bankasına gidin, ne kadar krediyi hangi faizle ve hangi şartlarda verecekler. Bunu görün ve sonra da korkaklık yapmayın bunu açıklayın.”

YENİ ÖĞRENDİM

Yasak olmasının nedeni

Bir aile yakınımızın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne tatil amaçlı gezisi sırasında başına geleni anlatmıştım iki kez.

Bu aile yakınımız kendisine can yoldaşlığı yapan Türkmenistan vatandaşı bir kadınla birlikte gitmişti Lefkoşe’ye.

Ancak pasaport polisi, “Bu ülkeye Türkmenistan vatandaşlarının girmesi yasak” diyerek kadını bir gece çok kötü koşullarda tuttuktan sonra sabah Türkiye’ye geri göndermişti.

Aldığım ilk bilgiye göre bu yasak Türkiye tarafından istenmişti ve KKTC yetkilileri de bir kanun çıkararak durumu yasal hale getirmişti.

İşin aslı şuymuş. Talep bizzat Türkmenistan yönetiminden gelmiş.

Ülkesini tek başına yöneten Türkmenbaşı kadınların yabancılarla evlenmesini yasaklamış.

Bu nedenle yurtdışına çıkışlar da sınırlı tutuluyormuş.

Sadece Türkiye’ye, o da 30 günlük vize ile gidilmesine izin varmış.

Kendi ülkelerinde kötü koşullarda yaşadığına inanan bazı Türkmen kadınlar Türkiye üzerinden turist gibi Kuzey Kıbrıs’a gidiyor sonra buradan Rum kesimine geçerek iltica talebinde bulunuyormuş.

Sonra bir Avrupa ülkesine gidiyor orada bir hayat kurmaya çalışıyormuş.

İşte Türkmenbaşı da bunu önlemek için kendi vatandaşlarının KKTC’ye sokulmamasını istemiş ve bunun için Erdoğan’a ricada bulunmuş.

Erdoğan’ın bu talebi iletmesi KKTC yönetimi tarafından emir kabul edilmiş ve Türkmenlere KKTC yasaklanmış.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

İlla her şey tezgah her şey tuzak olacak değil mi?

Haberi okuduğumda aklıma ilk gelen cümle “Yetti artık bu ahlak bekçiliği” oldu.

Haber şu:

Antalya’nın Demre ilçesinde bir “Drift Festivali” düzenlenmiş.

Drift “virajı alırken arabanın arka kısmını kontrollü biçimde kaydırarak dönüş alma” tekniğidir.

Genellikle çok dar ve virajlı yollarda aracın hızını hiç azaltmadan kullanma tekniğidir.

Ancak kent içinde veya karayollarında bu hareketin yapılması çok tehlikelidir ve yasaktır.

Ancak bu teknikten zevk alanlar trafiğe tamamen kapalı alanlarda bunu bir tür spor olarak yapıyorlar.

İşte Demre’de böyle bir festival düzenlenmiş.

Araba sporu olduğunda start verenler genellikle hayli seksi kıyafetli kadınlar olur.

Demre’deki festivalde de bu tür giysili kadınlar görev almış, üstüne biri de seksi danslar yapmışlar.

Ancak bazı “Ahlak bekçisi” vatandaşlar (artık onların kim olduğunu herkes biliyor) bu durumdan rahatsız olmuşlar, kıyafetleri çok açık ve ahlaka aykırı bulmuşlar ve şikayet etmişler.

Demre Belediye Başkanı Okan Kocakaya da bu tepkiler altında ezilmiş ve “Bugün düzenlemiş olduğumuz drift festivalinde, nereden ve kimler tarafından getirildiğini bilmediğimiz bir kadına hoş olmayan görüntüler verdirtilip hızlıca servis edilmiştir. Bu organizasyon dahilinde belediyemizin hiçbir hostes, manken vs kişiler ile anlaşması yoktur. Bu tezgahı kuran, Demre Belediyesi ile ilişkilendirmeye çalışan ve bilerek yayan kişiler hakkında yasal yollara başvuracağız. Ant olsun ki bu memleketi ahlaksızlara bırakmayacağım” diye açıklama yapmış.

Başkan güvenlik kameralarını izleyip suç duyurusunda bulunacaklarını söylemiş.

Artık gerçekten çok sıkıldık bu ahlakı kendilerine mahsus biçimde yorumlayıp, kendilerinden olmayan herkesi suçlayanlardan.

Belediye Başkanı da “Bu iş başımıza kalacak” korkusuyla paniğe kapılıyor.

Bir kere de dik durup “Kardeşim size ne?” diyemiyor ve ahlakçı koroya katılıyor.

NOT: Demre belediye başkanlığını yüzde 54.4 ile İYİ Parti kazanmıştı. CHP bu seçimde aday göstermedi ve İYİ Parti adayını destekledi.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları