loading
close
SON DAKİKALAR

Önce 'Patronlar, kazançlarını neden dövize çeviriyor?' sorusunun cevabını bulun gerisi kolay

Can Ataklı
Tarih: 25.01.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; İş insanları toplam 10 milyar dolar bozdurur mu bilemem ama hükümetin asıl yapması gereken “patronların neden kazançlarını TL’de değil de dövizde tuttuğunu” araştırmaktır.

Bİ SORALIM BAKALIM

Erdoğan, sansüre uğradığını ve faizin düşmediğini biliyor mu?

Çok garip günler yaşıyoruz.

AKP genel başkanı Erdoğan, yeni yapılan camilerin en büyüğü olan Çamlıca Camisi’nde eline mikrofon alıp bir konuşma yapıyor.

Sanatçı Sezen Aksu’yu işaret ederek, “Hakaretlerin biri bin para. Bütün bunların karşısında dimdik ayakta duracak olan sizlersiniz. Hazreti Adem Efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir. Havva Validemize kimsenin dili uzanamaz. Onlara had bildirmek görevimizdir” dedi.

Bugüne kadar duyulmamış sertlikte bir konuşmaydı bu.

Ülkeyi yöneten birinin ne kadar rahatsızlık duyarsa duysun söylenilen bir söz üzerine bir sanatçıyı böyle hedef yapması elbette yakışık almaz.

Erdoğan’ın bu kadar sert sözler söylemek yerine Sezen Aksu’yu uyarması ve “özür dileyin” demesi toplumsal barış için de çok yararlı olacaktı.

Ancak bu cami konuşmasını yandaş medyayı izleyenler hiç öğrenmedi ve öğrenmeyecek de.

Çünkü Erdoğan bu konuşmayı yapar yapmaz sarayın danışmanı Fahrettin Altun medyayı arayarak, “Bu konuşma yayınlanmayacak” talimatı verdi.

Nitekim bu talimata neredeyse bütün medya uydu.

Peki ne oldu da böyle bir yasak geldi?

Erdoğan o konuşmadan pişmanlık mı duydu?

Söylediklerinin yanlış olduğunu mu düşündü.

Yoksa Erdoğan’ın uğradığı sansürden haberi bile yok mu?

Saraydakiler “Amanın, bu kadar da olmaz. En iyisi bunu hiçbir yerde yayınlatmamak gerek” diye mi düşündü?

Biraz geçmişe baktığımızda Erdoğan’ın birkaç kere “kandırıldım” demesi dışında söylediği sözlerden pişmanlık duyduğunu belirten tek olayı bile yok.

Sezen Aksu konusuna özellikle dini açıdan yaklaştığı için bundan da bir pişmanlık duyması bana pek mümkün gelmiyor.

Tabii bir de faizin düşürülmemiş olması konusu aklıma geliyor.

Erdoğan uzun zamandır ekonomist olduğunu, hatta bunu kitabını yazdığını belirterek, “Faiz neden, enflasyon sonuçtur” diyor ve ısrarla ekliyor: “Bu can bu bedende oldukça; faizler artmayacak, düşecek.”

Geçen hafta Merkez Bankası toplantısı vardı ve sonuçta faizin sabit kalmasına karar verildi.

Yani Erdoğan’ın en hassas olduğu konuda bir karar almadı tam tersine Erdoğan’ı öfkelendirecek bir tutum takındı.

Ancak o günden bu yana Erdoğan’dan tek kelime bile duymadık bu konuda.

Cami sansürü olayından sonra kendi kendime “Acaba” diyorum “Erdoğan bu son gelişmeleri hiç bilmiyor mu, cami konuşmasının yayınlanmasının yasaklandığından haberi yok mu, faizlerin sabit tutulduğu kendisine söylenmedi mi?”

Burası “yeni” Türkiye.

Olmaz mı?

Olur olur bal gibi olur.

ÖNERİ

Önce “Patronlar, kazançlarını neden dövize çeviriyor?” sorusunun cevabını bulun gerisi kolay

Maliye Bakanı Nureddin Nebati bir ara kaybolmuştu ortalıktan.

Hatta kimileri, “Erdoğan çok kızmış” falan bile dediler.

Oysa yoktu öyle bir şey.

Nebati ve çevresi her şeyin güllük gülistanlık olduğunu Erdoğan’a çok güzel anlatıyorlar.

“Efendim” diyorlar “Çok kısa bir süre sonra hem fiyatlar inecek, hem dolarda ciddi azalma olacak hem de faizler tek haneli rakamları görecek.”

Erdoğan inanıyor bunlara besbelli.

Hele şimdi bir de “Sermaye çevrelerinin 10 milyar dolar bozdurmalarını bekliyoruz” sözleri yayıldı ortalığa.

Bakan Nebati ekonomide çok güçlü adımlar attıklarını bu nedenle mevduatlarını dövizde tutan iş dünyasının bu hesapları TL’ye çevireceklerine inandığını söylemiş.

Tabii gayrı resmi olarak patronlara “Bir hafta içinde en az 100’er milyon dolar bozdurun, yoksa…” diye başlayan telefonlar edildiği de söyleniyor, umarım bunlar dedikodudur.

İş insanları toplam 10 milyar dolar bozdurur mu bilemem ama hükümetin asıl yapması gereken “patronların neden kazançlarını TL’de değil de dövizde tuttuğunu” araştırmaktır.

Herhalde toplam mevduatın üçte ikisinin dövizde tutulması kişilerin keyfinden olmuyor.

Demek ki başta patronlar olmak üzere parası olanların büyük çoğunluğunun bu ülkeye ve yönetimine güvenleri kalmamış.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Bakın “bizden” olanlar neler söyleyebiliyor

Bugüne kadar belki bizde de tüm dünyada da binlerce kez yapılan “Adem-Havva” göndermesine nedense bu kez iktidar kanadı pek bozuldu.

Sanatçı Sezen Aksu müthiş bir linçe uğruyor şu sıralar.

Erdoğan, camide tam da minberde eline mikrofonu alıp “Dillerini koparırız” dedi.

Tabii en büyük isim böyle konuşunca taraftarlarının “şiddet yanlısı” olanlarına da gün doğmuş oldu.

İşte bunlardan biri, Sezen Aksu için suç duyurusunda bulunmuş.

Bulunurlar tabii de ifadeler çok korkunç.

Bakın bunların suç duyurusundan sonra kullandığı cümlelerden bazıları şöyle:

“Köksüz, adına minik serçe dediğimiz, aslında Adem aleyhisselamı yoldan çıkaran şeytanın yolundan giden biridir Sezen Aksu.”

Şehitlerimize asla laf söyletmeyiz. Bundan sonra söyletmeyeceğiz. Onlara laf söyleyenlerin dillerini keseceğimizi buradan ilan ediyoruz”

“İçişleri Bakanımızın da dediği gibi, ‘Beyinlerine sıkacağız, kafalarına. İnlerinde hepsini ezeceğiz. Dağda, PKK’yı Kandil’de nasıl eziyorsak, onları savunanlara da bunu bir defa daha söylüyoruz”

100 yıldır sindirdiğiniz bu millet artık ayağa kalkmıştır.  Bugünden sonra dinimize, imanımıza, mukaddesatımıza dil uzatanlar bilsinler ki artık eski Türkiye yok. Allah ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Bu din Alllah’ındır. Küfür ve iman kıyamete kadar savaşacaktır.” Biz de iman tarafındayız. Bu imanın serhadlarıyız, neferleriyiz. Bizim neslimizin sonu gelmeden bu din çökmeyecektir.”

Bu ifadelerle ilgili şu ana kadar kimse harekete geçmedi.

Öyle ya söylenen ne olursa olsun sonuçta “Bunlar bizden ama” mantığı ağır basıyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Türkovac konusunda bu nasıl bir sorumsuzluktur böyle

Önce Çin malı Sinovac’ları dayadılar bu millete.

Hatta öyle ki 65 yaş üstündekilere bu aşıyı neredeyse zorunlu tuttular.

12 milyon kişi bu aşıdan oldu.

Sonra dediler ki “Bu Çin aşısı pek etkili değilmiş meğerse, bu nedenle siz iki doz da BioNTech aşısı olun.”

Türkiye’nin milyonları Sinovac’ta eritildikten sonra bu kez BioNTech’lere milyonlarca dolar akıtılırdı.

Üstüne birer de hatırlatma dozu yapılıyor biliyorsunuz.

Sonra “yerli ve milli” tantanası yapılarak Turkovac adı verilen aşı çıkarıldı ortaya.

Gerçi şu ana kadar Devlet Bahçeli dışında kimsenin bu aşıyı yaptırdığına tanık olmadık.

Tıp uzmanları bu yerli ve milli denilen aşının henüz yeterli testlerden geçmediğini söylediler.

Saray medya hemen linç kampanyasına başladı öte yandan da bu aşının tüm dünyadaki en iyi aşılardan biri olacağı propagandasına baladı.

Ancak şimdi ne görelim?

Avrupa İlaç Ajansı’ndan (EMA) yapılan resmi açıklamada “Turkovac adlı aşının Covid-19’a karşı kullanım amacıyla, Avrupa Birliği’nde kullanım onayı alabilmesi için bize bir başvuru gelmesi gerekiyor. Oysa böyle bir başvuru yok” denildi.

Meğer bu “yerli ve milli” aşı ile ilgili bugüne kadar hiçbir bulgu EMA’ya bildirilmemiş.

Bildirme zorunluluğu yok elbette ama işte bu yapılmayınca “yerli ve milli aşımız”, dünyanın hiçbir ülkesinde kullanılamıyor, bu aşıyı olanlar başta Avrupa ülkeleri olmak üzere hiçbir ülkeye giremiyor.

Kısacası burada da güç şımarıklığının sonucu çuvallamış oldular.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

BTP’den ezber bozan erken seçim açıklaması

Büyük Türkiye Partisi çok farklı bir siyaset izliyor.

Haydar Baş döneminde çok ciddi ekonomik çıkışlar yapmıştı parti.

Ayrıca Haydar Baş’ın mütedeyyin yapısına rağmen Atatürk’e sahip çıkmanın ve anlamanın her vatandaşın görevi olduğunu söylemesi ve çok ses getiren bir Atatürk kitabı yazması da hafızalarda.

Buna bir de Baş’a sağlığında çok yakın olan isimlerden İsmail Özkan’ın şiirlerden oluşan “Yaşayan Atatürk” kitabı eklendi

BTP’nin başında şu anda Haydar Baş’ın oğlu Hüseyin Baş var.

Çok genç yaşına rağmen siyasette belli bir mantık çerçevesinde kendi kitlesini her gün büyüterek yola devam ediyor.

Genç Hüseyin Baş kısa bir süre önce erken seçim konusunda “ezber bozan” bir çıkış yaptı.

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, “Tarihe not düşsün: Erken seçim istemiyorum” dedi.

Muhalefet neredeyse her gün erken seçim çağrısı yaparken, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş sosyal medya hesabında şunu yazdı;  “Eğer hükümet seçim isterse hazırız ama istiyorlarsa getirsinler sandığı. Aksi halde milletin tercihi gereği, verilen süreyi hükümetin kullanmasından yanayım. Söylediğimin ne kadar anlamlı olduğunu, zamanla anlayacak herkes.”

KOMİK

İşte yandaş medyanın zam haberi budur

Ne yapsınlar yıllardır herkesin bildiği rüşveti, yolsuzlukları, döviz fiyatlarındaki yükselişi, enflasyonun gerçek boyutunu, zamları yazamayınca çaresizlik içinde bu tür komiklikler yapıyorlar. Bu zamanda yandaş medya olmak da zor be kardeşim. Her gün saçmalayacaksın, her gün gülünç olacaksın, ama hiçbir şey yokmuş gibi davranacaksın.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları