loading
close
SON DAKİKALAR

Paşa neden ille de mahkemede konuşur?

Can Ataklı
Tarih: 13.03.2013
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı, İkna etmek istemekle suçlandığı komutan ortada. O hâlde hemen sorulması gerekmiyor mu?

Pazar günü Vatan’ın manşetinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’le ilgili çok çarpıcı bir haber vardı. Balyoz davasından ağır hapis cezası alan Korgeneral Doğan Temel mahkeme kararında hakkında geçen “Sanık Doğan Temel’in suç tarihinde Harp Akademileri Komutan Yardımcısı olup, darbe harekâtına destek vermediği anlaşılan Necdet Özel’i ikna ile görevlendirilmiştir” cümlesi üzerine Orgeneral Necdet Özel’in tanık olarak dinlenmesini talep etmiş.

Çok doğal değil mi?

Sanık ortada.

İkna etmek istemekle suçlandığı komutan ortada. O hâlde hemen sorulması gerekmiyor mu?

Hayır mahkeme böyle bir talebi kabul etmemiş. Gerek görmemiş. İşin garibi, gerek görmediğini gerekçeli kararında da yazmış.

Ancak daha da ilginç bir durum var: Temel Doğan’ın avukatı bu talebini hâlen davanın temyizinin görüşüldüğü Yargıtay’da ele alınmasını sağlamak amacıyla Bilgi Edinme Yasası’ndan yararlanarak Genelkurmay’a da iletmiş.

Genelkurmay’dan buna cevap gelmiş; “Adli makamlar tarafından tanık sıfatıyla çağrılması durumunda beyanda bulunmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir.”

Genelkurmay Başkanı’nın hukuka olan saygısına şapka çıkarmak gerek.

Bir dava görülüyor; bir silah arkadaşı kendi adı zikredilerek ağır hapis cezasına çarptırılıyor, ama Genelkurmay Başkanı “yargıyı etkilememek için” olumlu olumsuz bir şey söylemiyor.

Arkadaşı hapiste.

Hayatı mahvolmuş.

Söyleyeceği bir cümle belki de davanın akışını değiştirecek.

Ama o susuyor.

O da soğan doğramamaktan yana demek ki.

Bülent Bey anlamış meğerse

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Almanya’da bir panelde konuşurken bazı Türkler kendisini protesto etmişlerdi. Ancak bizde olanın tam aksine Alman polisi göstericileri kıyasıya dövüp gözaltına almamıştı.

Bu olay üzerine cumartesi günü yazdığım yazıda “Arınç bütün olayı izledi. Bilemem artık demokrasinin böyle bir şey olduğunu anladı mı? Anladığını sanmıyorum, çünkü demokrasinin böyle bir şey olduğunu bildikleri için uyguladıkları baskı ve korku rejimini halka ileri demokrasi diye sunmaya çalışıyorlar” diye yazmıştım.

Yazının yayınlandığı günü bir başka TV’de aynı haberi tekrar izledim. İlkindede kesilmiş bir bölüm vardı. Arınç çok öfkeli gözlerle göstericilerin salondan sessizce çıkışlarını izlerken koruma polislerine “Alman makamlarından bu kişilerin isimlerini istiyorum” diyordu.

O isimleri ne yapacak Bülent Bey?

Herhâlde elçiliğe verecektir, “bunlara göz açtırmayın” diyecektir, ayrıca bu isimlerden biri Türkiye’ye giriş yapmaya kalkarsa belli ki başına çok büyük işler açılacaktır.

Kimlikleri almış görünüyor. Çünkü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra açıklama yaparken Almanya’daki protestocuların “üç beş TGB’li” olduğunu söyledi. “Üç beş” derken küçümsüyor tabii ki.

İyi de neden her seferinde dövdürüyorsunuz o üç beş kişiyi, nedir bu korku?

Seviyorum ben bu ileri demokrasiyi.


Kavşağı kapatmak iyi de

İstanbullular biliyor. Zincirlikuyu’dan köprü yoluna giren kavşak kapatıldı. Kapatılacağı önceden duyurulmadığı için İstanbullular birkaç gün çile çekti.

Eğer oraya başka bir şey yapılmayacaksa kapatma kararı doğrudur. 500 metre içinde en yoğun trafiğe üç kavşaktan birden giriş vermek yanlıştı. Ancak kavşak kapatmakla iş bitmiyor ki. O kavşağın yola karışması için açılan ek şerit aynen duruyor.

Böylelikle Zincirlikuyu’ya Levent’ten gelen girişten sonra üç şeride düşüp normal akışına kavuşan yol, ikinci kavşaktaki 4. şerit yüzünden yine keşmekeş hâline geliyor.

Kavşaktan sonra o ek şerit de kapatılmadığı sürece trafiğe bir yararı olmayacaktır ki zaten olmuyor da.

Bilgisayar zorunlu ders olmalı

“Sayın Ataklı. Ben Serdar Demirkalp, bilişim teknolojileri öğretmeniyim. Atanamadığım için özel bir dershanede matematik öğretmenliği yapıyorum. Bilişim dersleri seçmeli oldu ve okulların yüzde 84’ünde bilgisayar öğretmeni olmadığı için çocuklar istese bile bu dersi seçemiyor. Sayın Bakan çocuklar bilgisayarı kendileri öğrendiği için bu dersi gereksiz buluyor.

AB ülkelerinin hepsinde bu ders 2’inci sınıftan itibaren zorunlu iken biz çok bildiğimiz için(!) bu dersi önemsemiyoruz. Biz bu dersin öneminin farkında olan öğretmenler olarak bir mücadele başlattık. Diyoruz ki ‘Bilgisayar- bilişim okullarda zorunlu ders olsun.’

Zamanında çok yüksek puanlarla girdiğimiz bölümün bu hâle gelmesine izin veremeyiz. Lütfen bize destek olun.”

Can Ataklı - Vatan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları