loading
close
SON DAKİKALAR

Pes yani, Egemen Bağış büyükelçi oldu resmen

Can Ataklı
Tarih: 21.09.2019
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı-Korkusuz

Can Ataklı: Egemen Bağış’ın büyükelçi yapılması gerçekten şaka gibi.

YENİ ÖĞRENDİM

O kadın yazar, belediyede çalışmaya devam ediyor

Perşembe günü, “O kadın yazar belediyeden istifa etti mi ya da işten çıkarıldı mı?” başlıklı bir yazı yazmıştım hatırlarsanız.

Özeti şuydu; Yeni Şafak yazarı Özlem Albayrak, sosyal medya hesabından istifa ettiğini duyurmuştu. Albayrak yazdığı yazının köşesine konmadığını belirterek yazısını da paylaşmıştı.

Yazının konusu CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezanın çokluğuna yönelik eleştiriydi.

Bu gerekçe ile istifa etmesinden sonra yandaş yazarlardan Ersoy Dede, “Özlem Albayrak’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalıştığını, işten atılacağı için endişe ettiğini ama bunun gerçekleşmediğini” belirttikten sonra “Kendisi istifa etmezse hakkında dedikodu çıkabileceğini” söylemişti.

‘Pelikancılar’ın şefi olarak da bilinen Hilal Kaplan ise attığı bir tweetle Özlem Albayrak’ın BİMTAŞ’ta çalıştığını, belediye parasıyla Amerika’da dil eğitimine bile gittiğini ileri sürmüştü.

Özlem Albayrak bu iddiayı yalanlamış ve “Belgelemeyen şerefsizdir” demişti.

Ben de yazımda basit bir soru sormuştum.

Şuydu; Yandaşlar kapışmasa bir kadın yazarın belediyede çalıştığını asla öğrenemeyecektik.

Peki bu yazar, hakkında böyle ağır ithamlar yapılmasından sonra belediyeden istifa etti mi?

Eğer etmediyse yandaş medya tarafından “cadı avı yapmakla” suçlanan İmamoğlu, bu kadın yazarı işten çıkardı mı?

Bu soruya cevabı dün aldım.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Kurumsal İletişim Danışmanı Murat Ongun bir mesaj atmış.

Ongun, “Özlem Albayrak konusunda bazı bilgiler vermek istiyorum” dedikten sonra bu yazarın BİMTAŞ’ta değil, İSPER’de çalıştığını belirtmiş.

Özlem Albayrak, Tuzla İdris Güllüce Kütüphanesi’nde görevliymiş.

Murat Ongun mesajında Özlem Albayrak’la görüştüğünü ve bu konuda Başkan İmamoğlu’nu da bilgilendirdiğini söyleyerek, “Özlem Hanım işine gelen birisi. Bankamatik memuru değil. O yüzden ne istifa etti, ne de işten çıkışı verildi” diyor.

“Ayrıca biz, zor gününde insanlara bir tane de biz vuralım demeyiz” diyen Murat Ongun mesajında, “Hele bunu yalan yazmayı meslek haline getirmişlerin gammazlaması ile asla yapmayız” ifadesini kullanmış.

İmamoğlu’nun Kurumsal İletişim Danışmanı Murat Ongun, mesajının sonunda “Elbette” diyor ve ekliyor; “İşini doğru yapmazsa, disiplinli davranmazsa yollarımız ayrılır. Amerika bursu konusunda da yalan yazıyorlar. Amerika’ya gitmiş ama parasını kendi ödemiş.”

İşte böyle.

Oysa; “Bize ihanet ettin” öfkesi ile düne kadar can ciğer oldukları arkadaşlarına hakaretler yağdırmasalar, bu bilgilere kendileri de ulaşabilirdi.

ŞAKA GİBİ

Pes yani, Egemen Bağış büyükelçi oldu resmen

Tabii ki ne zamandır biliyoruz hatta üzerine yazı bile yazdım.

Egemen Bağış Çek Cumhuriyeti’ne büyükelçi olarak atandı.

İşte bu karar önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da imzalanmış ve resmen yürürlüğe girmiş.

İnanın “Pes” demekten başka bir kelime bulamıyorum.

Egemen Bağış’ın büyükelçi yapılması gerçekten şaka gibi.

Gerçi, “Avrupa Birliği Bakanlığı yapmış birinin büyükelçi olmasının neresi garip?” diye sorulabilir.

O açıdan bakınca elbette hiçbir sakınca yok. Hatta Çekya için itibarlı bir atama biledir bu.

Ancak bu kişinin o bakanlıktan nasıl düştüğünü hatırlamak gerekmiyor mu?

17-25 Aralık operasyonundan sonra görevden alınmadı mı bu kişi?

Her ne kadar Meclis’te “kaldır parmak, indir parmak” yöntemiyle usulen aklandıysa da Erdoğan bu kişiyi bir daha bırakın bakan yapmayı, milletvekili olarak bile atamadı.

Böyle bir kişinin büyükelçi yapılmasına “Pes” denmez de ne denir?

Ayrıca ya Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Egemen Bağış’ın itimat mektubunu, “Bizim ülkemize adı yolsuzlukla anılan birinin büyükelçi olarak gönderilmesi hakarettir” diyerek geri çevirirse ne olacak?

BUNU YAZMAK GEREK

Savaş havası oluşturarak algı yaratmaya çalışıyorlar

Aslında habere iki açıdan bakabiliriz.

Sağlık Bakanlığı, birçok ilden çok sayıda doktoru 20 Eylül-20 Ekim tarihleri arasında Şanlıurfa’da görevlendirmiş.

Gerekçe ise Türkiye’nin Suriye’ye olası bir askeri harekat yapacak olması.

Şimdi birinci açıdan bakalım;

15 Temmuz bahanesiyle askeri okullarla birlikte tüm askeri hastaneler de kapatıldı.

Şimdi olası bir savaş durumu var ve askeri hastane olmadığı için normal doktorlar savaş bölgesinde görevlendiriliyor.

İkinci açı ise şu; Erdoğan’ın Amerika’ya iki hafta süre verdiği açıklandı biliyorsunuz. Eğer Amerika isteklerimizi yerine getirmezse ulusal güvenliğimizi tek başımıza üstleneceğiz ve Suriye’ye girerek terör örgütü PYD’yi temizleyeceğiz.

İşte kamuoyu buna alıştırılmak isteniyor.

“Erdoğan çok ciddi, eğer Trump sözünü dinlemezse ağır darbe vuracak” algısı beyinlere kazınmak isteniyor.

Oysa bana göre, Suriye’ye, Amerika izni olmadan, girmemiz söz konusu bile değil.

Nitekim göreceksiniz, Erdoğan’ın Amerika gezisinde gerçekleşmesi beklenen Trump görüşmesinden sonra aklımıza gelen veya gelmeyen bir formül bulunduğu açıklanacak ve Suriye operasyonu olmayacak.

Amaç o güne kadar toplumu diri tutmak. Her an gireceğimiz hissi yaratmak ve Amerika’ya diz çöktürdüğümüz için bundan vazgeçtiğimize herkesi inandırmak.

Bekleyin, görün.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Hızlı tren yolunda “aşırı hızlı” giden tren devrilmiş

Medyanın dünkü yayınlarında çok tuhaf bir haber vardı.

Eskişehir-İstanbul arasındaki hızlı tren hattında “yol kontrolü yapan” bir lokomotif raydan çıkmıştı.

Kazada ne yazık ki iki makinist can vermişti.

Kaza ile ilgili açıklamalarda yol kontrolü yapan trenin “aşırı hızlı olduğu için raydan çıktığı” belirtiliyordu.

Ancak haberin detayını okuduğunuzda çok şaşırıyordunuz çünkü “aşırı hız” dedikleri aslında 30 kilometreyi aşan bir hızmış.

Meğer hızlı tren hattını kontrol eden bu lokomotifin en fazla 30 kilometre hızla gitmesi gereken yerde bu limiti aştığı anlaşılmış.

İyi de bu hat zaten hızlı tren hattı değil mi?

Hızlı tren ile 250 kilometre hız yapılmıyor mu?

Aslında yapılmıyor.

Ben de kullandığımda dikkatimi çekmişti.

Hızlı tren birçok yerde aslında hızlı gitmiyor hatta bazı yerlerde çok yavaş bile gidiyor.

Ulaşım sektöründeki işçi sendikalarının yetkilileri, hızlı tren hattının acele ile açıldığı için bazı bölgelerde eski rayların bulunduğunu söylüyorlar.

Halkın canı ne kadar ucuz değil mi?

ÇOK GÜLDÜM

Arılar bile isyan etti ya, biz hâlâ uyuyalım

Son zamanların en komik ve “ibret verici” haberi Van’dan geldi.

Konumuz şu; Van Arıcılar Birliği Başkanı Halil Tandoğan, iklim koşullarının iyi olması ve iyi bir bal sezonu için haziran ayı başında bölgeye gelen arıcılarla birlikte “bal duasına” çıkmış.

Şansa bakın ki, Van’daki arıcılar iyi bir sezon geçirmişler ve ciddi bir bal üretimi yapmışlar.

Halil Tandoğan bunun üzerine “bal duası yaptık, işe yaradı. O halde şimdi de şükür duası yapmalıyız” diye düşünmüş.

Şükür duasına, arıcıların kovanlarını koyduğu Bahçesaray İlçesi’nin Kaymakamı Muhammet Öztabak, İlçe Müftüsü Mustafa Kaya, İlçe Emniyet Müdürü Ahmet Hakan Yıldız, İlçe Jandarma Komutan Vekili Başçavuş Abdullah Başer, Van Tarım Müdürü İbrahim Görentaş, Arıcılar Derneği Başkanı Halil Tandoğan ve bazı arıcılar katılmış.

Müftü, güzel güzel dua ederken bir anda arılar kalabalığa saldırmaz mı?

Birkaç kişi “Ne olur ne olmaz” diyerek başlarına koruyucu geçirmişler ama başta müftü, kaymakam, emniyet müdürü ve jandarma komutanı hazırlıksız yakalanmış.

Dua falan bir kenara bırakılmış, herkes arıların iğnesinden kurtulmak için sağa sola saçılmış.

Haberi kahkahalarla okuyup görüntüleri seyrettikten sonra aklıma şu geldi;

Evet, yağmur duası, bereket duası geçmişten günümüze gelen ritüeller içindedir.

Ancak bunun günümüzdeki anlamsızlığı da ortada.

İşini, bilime uygun yaptığında duaya gerek kalmadığını bilmeyen yok.

Ama buna rağmen kaymakamından jandarma komutanına, herkesi sıraya dizip dinin istismar edilmesine belli ki arılar bile tahammül edememiş.

Boşuna arıların çok akıllı olduğunu söylemiyor bilim dünyası.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları