loading
close
SON DAKİKALAR

Sabah’tan bir başlık: 'Kılıçdaroğlu LGBT’yi savundu', yani?

Can Ataklı
Tarih: 12.04.2021
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; İktidar medyasının en keskin organı Sabah’ın dünkü manşetlerinden biri beni çok güldürdü. Diyordu ki, “Kılıçdaroğlu LGBT’yi savundu” Yani, ne olmuş?

BUNU YAZMAK GEREK

128 milyar dolar kaç Türk Lirası ediyor biliyor musunuz?

Son günlerin en ilgi çeken konularından biri Merkez Bankası’nın eritilen 128 milyar doları.

Merkez Bankası döviz rezervleri yok oldu.

Şu anda hesap bakiyesi eksi 60 milyar dolar olarak gözüküyor.

CHP ısrarla bu paranın “nerede olduğunu” sorarken, iktidar kesimi ise yapılanların normal işlemler olduğunu, endişe edilecek bir durum olmadığını söylüyor.

Söylüyor söylemesine de Erdoğan’ın sözleri her zaman olduğu gibi yine kafa karıştırıyor.

Önce buharlaşma olmadığını söyledi.

Sonra “Salgın bahanesiyle yeni bir finansal dalgalanma oluşturmak isteyenlere, elimizdeki tüm araçları kullanarak fırsat vermedik. Kılıçdaroğlu’nun sürekli sorduğu dövizlerin önemli bir bölümü işte bu mücadelede kullanılmıştır. Bu sayede, kuru ve faizi çok yükseklere taşıyarak toplumsal kargaşa peşinde olanların oyunlarını da bozduk” dedi.

Ardından tamamen inkâr etti ve muhalefeti bu konuda yalan söylemekle suçladı.

Merkez Bankası ve para piyasaları uzmanları ise 2019’dan bu yana faizleri düşük tutmak için döviz satışı yapıldığını itiraf ediyorlar zaten.

Sırf Erdoğan’ın “Yüksek faiz istemiyorum” demesi yüzünden, döviz fiyatlarını stabil tutmak amacıyla rezervler sürekli bozduruldu.

Elbette sonuçta bu paralar buhar olup uçmadı.

Ama kime satıldı ve karşılığında alınan Türk Lirası nereye harcandı?

Bence önemli olan soru bu.

Devlet çeşitli dönemlerde elindeki dövizi satabilir.

Ama döviz satmak demek karşılığında Türk Lirası almak anlamına geliyor.

İşte bu para ne oldu, merak konusu olan bu?

Tahminim şu ki, bu para ile devletin cari borçları ödendi ve zaten bu nedenle piyasada para var ve bu kadar kötü giden ekonomiye rağmen gürültü çok büyük çıkmıyor.

Sonuçta iç borçlar Türk Lirası cinsinden ödeniyor ve hayli yükselmiş olan dolar fiyatı nedeniyle 128 milyar dolar TL olarak çok yüksek meblağ tutuyor.

Birçok okurum, “Neden hep dolar olarak konuşuluyor Merkez Bankası’nın harcanan bu parası, Türk Lirası olarak söylenmesi çok daha etkili olacaktır” görüşünde. Bana bunu yazıyorlar.

128 milyar doların TL karşılığı tam 1 trilyon 24 milyar ediyor.

Rakamsal olarak yazarsak şöyle;

1.024.000.000.000

Hani Erdoğan yatırımları ya da halka ödediği paraları söylerken hâlâ 6 sıfırı atılmamış paradan söz ediyor ya; İşte o şekilde söylersek telaffuzu bile çok zor.

Çünkü eski para ile yazacak olursak rakam şöyle oluyor;

1.024.000.000.000.000.000

Bunu yazarsak katrilyon mu oluyor yoksa başka bir şey mi o kadarına aklım ermiyor.

Sonuç olarak Merkez Bankası’nın sırf doları düşük tutmak ve böylelikle faizleri yükseltmemek için bu kadar büyük miktarda parası harcandı gitti.

Ortada somut bir şey var mı?

Yok görünüyor.

Peki bu para yerine konabildi mi?

Konamıyor çünkü doların fiyatı aşağı inmediği için Merkez Bankası piyasada belirleyici olup dolar toplayamıyor.

Her tarafından kötü bir durum yani…

Bİ SORALIM BAKALIM

128 milyar dolar nerede diye sormak neden cumhurbaşkanına hakaret olsun?

CHP bir süredir Merkez Bankası’nın eriyen döviz rezervini soruyor.

Bu soru sorma kervanına bazı CHP’li belediyeler de katıldı.

Örneğin Bursa Mudanya Belediyesi, kendine ait billboardlara, “128 milyar dolar nerede?” sloganını taşıyan afişler yapıştırdı.

Ancak valilik hemen harekete geçerek bu afişleri yerinden indirdi.

İndirmekle de kalmadı, savcılık bununla ilgili soruşturma açtı.

Soruşturmanın gerekçesi hayli komik…

Çünkü savcılığa göre bu afiş cumhurbaşkanına hakaret içeriyor.

Afişlerde cumhurbaşkanından söz edilmiyor.

Merkez Bankası adı yok.

Sadece “128 milyar dolar nerede?” diye soruluyor altında da CHP imzası var.

Anlaşılan savcılar, “Biz sizin bunu neden sorduğunuzu anlarız, sizin amacınız sayın cumhurbaşkanımızı zora sokmak ona hakaret etmek” diye düşünüyorlar.

Gülelim mi ağlayalım mı?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Peki ilk dört gün ne yapıldı?

Montrö Anlaşması’nın önemine dikkat çeken amirallerden 10’u gözaltında biliyorsunuz.

Üzerinden tam bir hafta geçti bu gözaltıların.

Polis sorgusu için normal süre 4 gündür.

Ama bazı özel durumlarda bu süre 4 gün daha uzatılabiliyor,

Nitekim polis de sorguyu 4 günde tamamlayamadığını belirterek 4 günlük ek süre istemişti.

Ancak bu konularda hayli deneyimli bir gazeteci olan Müyesser Yıldız’ın dünkü yazısını hayretler içinde okudum.

Yıldız, gözaltındaki amirallerin sorgusuna önceki gün saat 18.00’de başlandığını yazdı.

Dün itibarıyla 7 kişinin ifadesi alınmış.

Tüm ifadelerin de bugün sona ermesi bekleniyormuş.

1 günde 7 amiralin ifadesi alınabiliyorsa kalan 8 gün bu kişiler neden poliste tutulmuş oluyor?

Dünkü yazımda, “8 gündür soruyorlar da soruyorlar, bir türlü neyi öğrenemiyorlar acaba?” demiştim.

Meğer zaten sormuyorlarmış ki.

Anlaşılan sırf burun sürtmek için polis odalarında tutmuşlar en genci 60 yaşında olan amiralleri.

FIKRA GİBİ

Sabah’tan bir başlık: “Kılıçdaroğlu LGBT’yi savundu”, yani?

İktidar medyasının en keskin organı Sabah’ın dünkü manşetlerinden biri beni çok güldürdü.

Diyordu ki, “Kılıçdaroğlu LGBT’yi savundu”

Yani, ne olmuş?

Kılıçdaroğlu, LBGT’nin var olmasının toplumda farklı cinsel eğilimlere sapılmasında bir örnek olamayacağını söylemiş aslında.

Ama hesapta son derece özgürlükçü olanlar, “empati” lafını ağzından düşürmeyenler, LBGT’nin en düşük halk seviyesindeki algısını kullanarak CHP Genel Başkanı’nı batırmaya çalışıyor.

Fıkra gibi aslında.

Ama ne yazık ki bu rezillik ülkemizde bir fıkra gibi gülünüp geçilmiyor.

ŞAŞIRDIM

Yurtta kalabilmenin en önemli koşulu iktidara muhalif olmamak

Kredi ve Yurtlar Kurumu’na bağlı yurtlarda kalabilmenin koşullarına yeni eklemeler yapılmış.

Buna göre, taksirli suçlar ile kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlara çevrilmiş veya sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, kasten işlenen bir suçtan dolayı altı ay veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, cumhurbaşkanına hakaret, devletin egemenlik alametlerini aşağılama, devletin kurum ve organlarını aşağılama, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, hayasızca hareketler, spor müsabakalarına dayalı bahis ve şans oyunlarını oynatma gibi suçlardan mahkûm olmaması ve yurt başvurusu yaptığı tarihte 35 yaşını doldurmamış olması şartı da aranacakmış.

Dikkatinizi çekmiştir, çocuklardan cumhurbaşkanına hakaret etmemiş olması isteniyor.

Burada iki noktaya vurgu yapılmış oluyor.

Birincisi; Erdoğan kendisine asla söz söylenemeyecek, söylenirse hakaret sayılacak adeta kutsal bir makama yükseltiliyor.

İkincisi; üniversite öğrencilerinin asla muhalefete sapmaması isteniyor.

Bugün yurtlarda kalmanın koşulu olur bu, bir bakmışız yarın üniversite öğrencisi olmanın koşullarından biri haline getirilivermiş…

Olmaz falan demeyin, bal gibi olur.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları