loading
close
SON DAKİKALAR

Saray medyası 'ihmal' diyorsa vardır bunun içinde bir iş

Can Ataklı
Tarih: 17.10.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Dalga geçmek ne haddimize de nedense hep iktidarınız başarısız olduğunda “kader bu” diyorsunuz.

ANALİZ

Dalga geçmek ne haddimize de nedense hep iktidarınız başarısız olduğunda “kader bu” diyorsunuz

Yine maden faciası yaşadık, dünyanın artık hiçbir yerinde görülmeyen “grizu patlaması” yine bizde oldu, 41 madencimizi daha hem yüreğimize hem toprağa gömdük.

Artık dünyada pek yaşamayan maden kazalarının bizde hâlâ çok olması ve her birinin birer faciaya dönmesi elbette ağır ihmalden, yolsuzluktan ve cahillikten kaynaklanıyor.

Bu kez facianın yaşandığı yer bir devlet kuruluşu.

Kazadan henüz 22 gün önce burayı ziyaret etmiş enerji bakanı ve “Önlemler çok güzel, artık kaza ihtimali sıfıra yakın” demiş.

Oysa anlıyoruz ki ortada ne önlem falan yok, bir anlamda kaderine teslim edilmiş bu maden ocağı.

Bunun böyle olduğunu aslında bizzat AKP genel başkanının ağzından duyduk önceki gün.

Erdoğan “Birileri bununla dalga geçebilir önemli değil” diye başladı şöyle devam etti;

“Ama biz kader planına inanmış insanlarız. Bunun ne dünü ne bugünü ne yarını olmayacaktır. Bunlar her zaman olacaktır. Bunu da bilmemiz lazım.”

Erdoğan aslında daha sonraki sözleriyle “kader” dediği sözlerini yalanlıyor.

Bakın ne diyor devamında Erdoğan;

“Teknolojinin tüm kabiliyetlerini, işletmeciliğin tüm maharetlerini kullanarak maden kazalarını inşallah tarihe gömer için elimizden gelen gayreti göstermenin inşallah çalışmaları içerisindeyiz. Yerli ve milli imkanlarımızın da bize bu konuda da bize ihtiyacımız olan yapısal değişimi sağlamakta yeterli olacağına inanıyorum”

Yani teknolojinin tüm kabiliyetleri kullanılırsa kazalar olmayacak.

Kader nerede olacak o zaman peki?

Ve tabii her türlü acı olayda kullanılan “şehit” edebiyatı burada da kendini gösterdi.

Erdoğan acıları bastırmak daha doğrusu kazada ölenlerin ailelerini rahatlatmak için her zamanki söylemine sarıldı ve “onlar peygamberimize komşu oluyorlar” dedi.

Erdoğan’ın cümlesi aynen şöyle;

“Şu anda musallada bulunan Rahman kardeşimizi Hakka uğurluyoruz. Rabbimize hamdolsun ki kendileri inşallah şehadet makamına ulaşmak suretiyle Rabbimizin sevgili habibine komşu oluyorlar” 

Sonunda yine bir başarı öyküsüne de yer veriyor AKP genel başkanı.

Kazada ölenlere bu kez çok çabuk ulaşılmasından duyduğu memnuniyeti bakın nasıl dile getiriyor?

“Dün akşamdan bu yana 24 saati bulmadan neticeye varmış olmamız bizleri bu noktada rahatlattı. Çünkü Soma’da biliyorsunuz çok uzun sürdü. Ama burada 24 saati bile bulmadan 41 şehidimize hamdolsun ulaştık. Tabii yaralılarımız var, onların takipçisiyiz. Bütün kardeşlerimizin aileleri bizlere mirastır ve bu miraslara bizler devlet olarak sahip çıkacağız

Erdoğan, Manisa Soma’da meydana gelen maden faciası hakkında da “Fıtrat” kelimesini kullanmıştı.

Erdoğan, “Arkadaşlar yani biz bir defa bu tür ocaklarında, kömür ocaklarında bu olanları, lütfen buralarda bu olaylar hiç olmaz diye yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok” demişti.

Elbette cumhurbaşkanı ile dalga geçmek haddimiz değil.

Ancak metrobüs kazasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını sorumlu tutanlar sıra kendi sorumluluk alanlarındaki facialara gelince “kader” deyip işin içinden sıyrılmaya çalışmıyor mu, o zaman olmuyor işte.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Tebrik Mansur Başkan ama bu da yetmez

Ankara büyükşehir belediye meclisinin AKP’li üyeleri “ne kadar halkçı olduklarını” göstermek için zaten yarı fiyatına, yani yüzde 50 zararla halka satılan suyun fiyatını yüzde 50 daha indirme kararı almışlardı.

Emirle indirimdi bu.

Amacı baştan belli; Ankara belediyesini iyice zora sokma, halka hizmet edemez hale getirmek.

Bunun üzerine Ankaralı başkana çağrıda bulunmuştum.

Demiştim ki; “Değerli başkan, sakın bunu sorun etmeyin. Hatta teşekkür edin ve saraya çağrıda bulunun. Bütün Ankara’yı bilboardlar’la donatarak ‘Biz halkın yanında olduğumuzu gösterdik suyu yüzde 50 ucuzlattık. Şimdi sıra sayın cumhurbaşkanında. Verin bir emir ve başta doğalgaz, elektrik, akaryakıt olmak üzere temel tüketim mallarında yüzde 50 de siz indirim yapın’ yazın.”

Başkan Mansur Yavaş Ankara’nın pek çok yerine “AKP’nin su oyununu” anlatan pankartlar astırmış.

Ama yetmez değerli başkan.

Sadece saray da değil, AKP’li bütün belediyeleri bu indirimi yapmaya çağırın.

Kahramanmaraş tıynetini gösterdi ve suda fiyat indirimini AKP oylarıyla reddetti.

Daha da zorlayın, gerçek yüzleri iyice çıksın ortaya.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Süleyman Soylu bu iddiaya da kayıtsız kalacak mı?

İddia Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ’dan geldi.

Çok önemli.

Hatta dehşet verici.

Ancak Özdağ’ın elinden bir şey gelmez, ne yetkisi var ne de yaptırım gücü.

Bir siyasi parti başkanı olarak yetkilileri uyarmaktan ve harekete geçmeleri için zorlamaktan başka bir şey yapması mümkün değil.

Özdağ IŞİD’in merkez üs olarak Türkiye’yi seçtiğini ve emperyalist güçlerin “kitlesel çapta eylem yapmak için talimat beklediklerini” söyledi.

Özdağ iddiasını Twitter’da yayınlanan bir videoyu alıntıladıktan sonra altına yazdığı yorumla dile getirdi.

Söz konusu twee’te şöyle yazıyor.

“Burası İstanbul Fatih ilçesi Çarşamba mahallesi. İran’da bir mahalleyi andırıyor. Ama önemli olan o değil bu videonun yüklendiği müziğe neşid (Nasheed) deniyor. Selefi orduların saldırı müziği. IŞİD en kanlı eylemlerinde bu çalan neşidi kullanırdı. Bu müzik YouTube’a yasaklandı.” Tweeti alıntılayan Özdağ ise alıntısında şunu yazdı;

“IŞİD 2019’da Türkiye Vilayeti programını açıkladı. Karargâhını Türkiye’ye taşıdı. Türkiye’de örgütleniyor, istihbarat topluyor ve kitlesel terör için emperyalistlerin düğmeye basmasını bekliyor. Zafer Partisi, Türkiye’nin Suriye/Irak olmasına izin vermeyecek. Teröristleri süreceğiz.” 

Çok merak ediyorum “teröristlerin ayakkabı numarasını bile bilen” içişleri bakanı Süleyman Soylu bu iddia üzerine ne yapacak?

Harekete geçecek mi, Özdağ’a “bu bilgiyi nasıl elde ettiğini” soracak mı?

Yoksa “Zaten o hayvandan bile aşağı bir yaratık, onun lafıyla mı hareket edeceğim” diyerek umursamaz mı davranacak?

ŞAŞIRDIM

Saray medyası “ihmal” diyorsa vardır bunun içinde bir iş

Bartın’ın Amasra ilçesindeki maden faciasında 41 işçinin hayatını kaybetmesi hem tüm ülkeyi yasa boğdu hem de “Böyle sorumsuzluk olur mu, bu ihmalin sorumlusu kim?” sorularını da gündeme getirdi.

Saray medyasının en militanı Sabah başta olmak üzere gazete ve televizyonlar olaydaki ihmal ve sorumsuzlukları örtbas etmeye çabalarken içlerinden sadece Hürriyet’in “facia göz göre göre geldi” haberi çok şaşırttı.

Hürriyet yazarı Hande Fırat 9 sütun manşet olan haberinde Sayıştay’ın 2017 ve 2019 yıllarında hazırladığı iki ayrı raporu ele alarak “Burada bir facia yaşanabileceği uyarısı yapılmış, raporlar hazırlanmış ancak o raporlar göz ardı edilip kömür çıkarmaya devam edilince de facia gelmiş” diye yazdı.

Şimdi bu gerçeğin bir gerçek gazeteci tarafından değil de sarayın gazetelerinden Hürriyet tarafından yazılması şaşırtıcı değil mi?.

Tamamen ihmal, aymazlık ve muhtemelen maddi çıkar hesabından kaynaklanan ve 41 cana mal olan bu korkunç kazanın saray medyası tarafından yazılması ister istemez zihinlerde soru işareti yaratıyor.

Saray medyasının bir gerçeğin peşinde koşmayacağı bilindiğine göre demek bu olayda saray tarafından istenmeyen birilerinin kafası kopacak.

Bakalım bir süre sonra bu çok acı olayın faturası kime kesilecek, saray işine gelmeyen ve çıkarına dokunan kimi cezalandıracak?

FIKRA GİBİ

Dakka bir gol bir, dezenformasyon yasasını dezenformasyonla çıkarmışlar

AKP Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir sansür yasasını savunurken “Amerikalı ilgililerle bu yasayı ve özellikle 29’uncu maddeyi konuştuk. Kendi dezenformasyon yasalarıyla bizin yasamızın birebir örtüştüğünü söylediler” demişti.

Bu milletvekili anladığıma göre “Amerika’nın bile kabul ettiği bir yasayı niye eleştiriyorsunuz” demeye getirmişti.

Ancak Amerika’nın dışişleri bakanlığı sözcüsü AKP’li Özdemir’in bu sözlerinin “dezenformasyon” olduğunu söyledi.

Amerikalı sözcü kendi ülkelerinde benzer yasaların bulunduğuna ilişkin iddiaların yalan olduğunu söyledi.

Dışişleri sözcüsü, Ankara’yı da “dezenformasyona karşı koyma konusundaki yaklaşımların, başta çevrimiçi ve çevrimdışı ifade özgürlüğü olmak üzere, demokrasiyi destekleyen ilkelere farkında olmayarak zarar vermemesini sağlamaya” çağırdı.

İşe bakın.

Dakka bir gol bir.

Dezenformasyon yasasını çıkarırken bile dezenformasyon yapmışlar.

Durun bu daha ne ki?

Budan sonra daha ne dezenformasyonlar gelecek.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları