loading
close
SON DAKİKALAR

Sayın Kılıçdaroğlu, konu asla masadan kalkmamak değil, neden oturduğunuzu açıklamaktır

Can Ataklı
Tarih: 23.05.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Elbette masaya yapışıp kalmak siyasi tercihinizdir ama kamuoyunun anlamadığı, sizin o masaya neden oturduğunuz...

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; Akşam Gazetesi Genel Yayın Müdürü İsmail Küçükkaya ile bir düğünde yaptığınız konuşmada anayasa komisyonu çalışmaları ile ilgili “Asla masadan kalkmayacağız” demişsiniz.

Merakım şu; elbette masaya yapışıp kalmak siyasi tercihinizdir ama kamuoyunun anlamadığı, sizin o masaya neden oturduğunuz.

İktidarın gerçekten yeni bir anayasa yapmak istediğine inanıyor musunuz? Bu bir.

Neden yeniden yazılmış bir anayasa istiyorsunuz? Bu iki.

İktidar 5 yıl öncesinden beri “yeni bir anayasa şart” propagadası yürütüyor.

Bunun için kamuoyu araştırmaları yapılıyor. Araştırmalardan “yeni bir anayasa talebi” olduğu çıkıyor.

İktidar yeni anayasanın daha demokratik, daha özgürlükçü olacağını söylüyor.

Ama Sayın Genel Başkan, siz hiç iktidar sözcülerinden “yuvarlak tanımlamalar” dışında anayasada yer alması istenen somut bir öneri duydunuz mu?

Örneğin İsmail Küçükkaya ile konuşmanızda iktidarın “Türk veya Kürt gibi ifadeler kullanmadan genel vatandaşlık, cumhuriyete bağlılık tanımları üzerinde çalıştığını” söylüyorsunuz.

Peki böyle bir söylemi Başbakan’ın ağzından hiç duydunuz mu?

Bizler duymadık. Ama iktidar yandaşı olanlar ve özellikle maskeliler bunu her fırsatta söylüyorlar. Buna karşı AKP iktidarı “ser veriyor, sır vermiyor” anayasa konusunda.

İktidar sadece “yeni anayasa” diyor. O kadar.

Peki CHP neden bu kadar heveslidir “yeniden bir anayasa” yazmaya?

Bir taraftan iktidarın demokrasi ve hukuka uymadığını, bir tür diktatoryal yapı kurmaya çalıştığını iddia edeceksiniz, sonra da aynı iktidarın demokrasi, hukuk devrimi yapma niyetlerine inanıp masaya herkesten önce oturacaksınız.

Sayın Kılıçdaroğlu, iktidar ve çevresinin oynadığı Anayasa oyununu görmüyor olamazsınız.

Bu iktidar yeni bir anayasa yazmak istemiyor.

Çünkü biliyor ki, sadece kendi görüşlerini yansıtan bir anayasanın kabulü mümkün değildir.

Tamamı kendine ait olmayan bir “yeni anayasa” iktidarın işine gelmeyecektir.

Tamamını yazacağı bir anayasa mümkün olamayacağına göre, yeni bir anayasa yazılmayacaktır.

O halde bu tuzağa nasıl düşüyorsunuz?

Neden iktidardan bir anayasa taslağı istemiyorsunuz?

Sayın Genel Başkan; iktidar yeni bir anayasa yazmayacaktır.

Ama siz herkesten önce masaya oturduğunuz için, yeni anayasa yazılamamasının bütün suçunu sizin üzerinize atacaktır.

Sizi masadan kalkmakla, demokrasinin önüne set kurmakla, özgürlüklerden kaçmakla, ayrımcılık yapmakla suçlayacaktır.

Nitekim bunu yapıyor aslında.

Anayasa konusunda hiçbir görüşü olmayan iktidar sizi demokratikleşmenin önündeki engel olarak tanıtmaktadır kamuoyuna.

Siz ağzınızla kuş tutacak olsanız bile kamuoyu iktidarı yeni, özgürlükçü, daha demokrat bir anayasa için yanıp tutuşan idealistler olarak görmekte, sizi ise statükocu sınıfına koymaktadır.

Bundan kurtulmak zorundasınız.

Bunun yolu da, derhal komisyondan çekilmek, iktidardan bir taslak istemek ve ondan sonra bunun üzerinde çalışmaktır.

Aksi takdirde iktidar her gün yok başkanlıktı, yok yarı başkanlıktı gibi konular icat edip oyalamayı sürdürecek, ama yıpranan ve kamuoyunda kötü imaj çizen hep CHP olacaktır.

Dikkatinize sunmak istedim.

*****


Sağ olasın Amerika, adım adım gerçekleri öğreniyoruz

Uludere olayının üzerinden geçen 5.5 ayda sanki gizli bir operasyon yapılmış gibi hiçbir şey öğrenemedik. İktidar da Genelkurmay da halkı oyaladı. Bilgi vermedi, verilen bilgiler de çarpıtılmıştı.

Sonunda Amerikan Wall Street Journal gazetesi bir haber yaptı da gerçeklere adım adım ulaşmaya başladık.

Önce istihbaratın bizzat Kara Kuvvetleri’ne bağlı heron’lardan alındığını öğrendik. Oysa Genelkurmay bunu söylemekten kaçınmış ve “milli kaynak” demişti.

Cevapsız kalan “istihbaratı kim değerlendirdi ve vur emrini kim verdi?” sorularına da cevap gelmeye başladı. Henüz flu ama ne olduğunu anlayabiliyoruz.

Bugüne kadar “konu yargıya intikal etti” diyen Başbakan da konuşmaya başladı.

Meğer Uludere’de bir hata olmuş. Başbakan’ın bombalamadan haberi yokmuş. Genelkurmay görevini samimiyetle yapmış.

Yani zaten açıkta yaşanan olayın üzerinde bir sır perdesi olmadığı ortaya çıktı.

O halde yargı sürecinin de bir anlamı kalmadı.

Başbakan bu arada hiç yapmadığı biçimde silahlı kuvvetleri de sahiplendi ve “Bu işte tuzak yok, kimse istismar etmesin” dedi.

Şimdi bu açıklamalardan sonra Amerika bir haber daha patlatırsa, olayla ilgili kuşkulu hiçbir şey kalmayacak demektir.

*****


Neymiş bu Tuncay Güney

Uzun süredir ortalıkta görünmeyen Tuncay Güney, Mustafa Mutlu’nun bir yazısına verdiği cevapla tekrar ortaya çıktı.

Zaten “gizemli” biri olan Güney Mutlu’ya mektubunda çok garip şeyler ifşa etmiş.

Örneğin sık sık “yetkisinden” söz ediyor. Türkiye’deki yetkisini ve bu yetkisinden doğan yeteneğini kullanmış. İran’la, Irak’la, Suriye ile, Lübnan ile görüşmüş.

Dosyası devlet sırrı niteliğindeymiş ama o açıklanmasını istiyormuş.

Tuncay Güney bunları söyledikten sonra kehanetlerde de bulunuyor.

Örneğin Global patronların artık başkanlık sistemi istediğini bu nedenle rejimin değişeceğini, Kürtler’in hakkını alacağını söylüyor.

Yetinmiyor, Türkiye’nin büyümeyi beceremediğini bu nedenle küçüleceğini söylüyor. Demek ki toprak da kaybedeceğiz. Tuncay Güney Ergenekon’un da bir oyun olduğunu söylüyor.

Elbette bu devlet görevlisinin ifşaatlarına Türkiye’den bir yanıt gelmeyecek. Umalım ki bir Amerikan gazetesi bu iddiaları yazsın da bizim yetkililer gerçeği açıklasınlar.

*****


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Ben olsam konuşmacıyı bırakıp onu protesto eden öğrenciyi çekmek için dışarı çıkan basını tekrar içeri almam” demiş. Buna şükür, “içeri aldırırım” da diyebilirdi! (Gani Yıldız)

*****


Korkmayın bu kadar

Hükümet garip bir karar alarak Atatürk Anıtlarına çiçek, çelenk bırakılmasını izne bağladı. Buna göre çiçek, çelenk koymak isteyen kuruluşlar 48 saat öncesinden izin almak zorunda. Aksi takdirde karşınızda polisi bulacaksınız.

Nedenini anlamak zor değil de, ülkenin muhalefeti bu durumda ne yapar işte bunu anlamak mümkün değil.

CHP milletvekili Ata’nın heykeline çelenk koymak için yürümüş ama polis barikatını aşamamış. O da üzüntülerini belirtip geri çekilmiş.

Bu bir yerde değil her yerde böyle.

Muhalefet sadece konuşmak değildir. Eylem de yapmak gerekir. Eylem deyince şiddet anlaşılmasın. Muhalefet her ilde, her ilçede her gün Atatürk anıtına ya da büstüne gidip bir buket çiçek bırakabilir örneğin.

Polis barikat kursun, engellesin, bir şey olmaz.

Eylem dalga dalga büyür, yasağı koyanlar halkın tepki ve duyarlılığını görür.

De, bunu yapacak muhalefet var mı?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları