loading
close
SON DAKİKALAR

Sen neymişsin be limon

Can Ataklı
Tarih: 25.11.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı yazıyor; ''Sizi bilmem ama ben limonu portakal gibi yerim''...

Sizi bilmem ama ben limonu portakal gibi yerim. Üstelik kabuklarını da yemeyi ihmal etmem.

Sanıyorum daha bu satırlarda bile pek çok kişinin yüzü ekşimiştir. Öyle bir etkisi var tabii.

Rivayet odur ki, gazinoların revaçta olduğu yıllarda bazı ünlü sanatçılar sahnedeyken limon sıkılmasından hiç hoşlanmazlarmış, hatta bazıları program sırasında limon verilmesini bile yasaklatırmış. Biri sıkar da şarkının canına okunur diye.

Geçenlerde gelen bir mesajdan limonun bilmediğim pek çok özelliğini öğrendim. Ben yeni öğrenmiş olabilirim ama belki sizlerden de limonun bu özelliklerini bilmeyenler vardır.

Örneğin limonu dondurup sonra rendelemeyi hiç düşümemiştim.

Uzmanı diyor ki: “Limonu buzluğa koyun, donsun. Sonra kabuklarıyla birlikte en ince rendeden geçirin. Toz gibi olan bu limonları ister salatanıza, ister içkinize, ister yemeklerinize koyun.”

Limonun asıl önemli özellikleri kabuğunda olduğu için bu yöntem çok daha faydalıymış. Kabuktaki C vitamini, içinden 10 kat daha fazlaymış.

Ayrıca limonu sıkarsanız yarısı çöpe gidiyor, oysa kabuklarıyla birlikte kullanılınca tasarruflu da olmuş oluyor.

Limonun kanser hücrelerine karşı etkili olduğu belirtiliyor tıp uzmanlarınca. Kemoterapiden daha etkili olduğu da söyleniyor.

Urlar, yumrular ve tümörler üzerinde de etkili olduğu bilimsel olarak saptanmış.

Ayrıca geniş spektrumlu anti-bakteriyel olarak iltihaplara/enfeksiyonlara ve mantara karşı da kullanılıyormuş limon.

Dahili parazit ve bağırsak kurtlarına karşı etkinmiş. Çok yüksek tansiyona karşı kan basıncını düzene sokuyormuş.

Anti-depresanmış, strese ve asabi bozukluklara karşı iyi gelirmiş.

Bu bilgilerin “bilimsel” olarak kesin saptanmış olup olmadığını bilmiyorum.

Ama herhalde hepimizin bildiği şey şu ki, “limon pek çok derde deva” bir meyve.

Üstelik Türkiye’de çok yetişiyor, çok da ucuz. Yukarıdaki özelliklerinden hiçbirine inanmasanız bile en azından fazlasının mideyi biraz yakması dışında bir zararı olmadığını biliyoruz.

O halde bol bol limon tüketmenin hiçbir sakıncası olmaz.

Hele şu “dondurma” işini yapmak çok kolay. Ben deneyeceğim, deneyenler olursa beğenip beğenmediklerini ya da nasıl bir sonuç aldıklarını bana yazarlarsa diğer okurlarla da paylaşırım.

*****


Bir demet fıkra

Yıldırım Tuna bu haftayı da fıkrasız bırakmadı elbette. İşte Tuna’dan gelen fıkralardan bir demet. Hepinize iyi pazarlar dilerim.

Suriye işgali

Suriye meselesi hayli uzamış, geçen uzun yıllarla da iyice çözülmez bir hal almış, Türkiye’ye mülteci girişleri tekrar durdurulmuş. Bu arada nöbetteki komutan sınıra hayli yaklaşan 4 Suriyeli’yi görür görmez megafonla “Durun. Nereye doğru geliyorsunuz?” diye bağırmış,

Suriyeliler durup “Türkiye’yi işgale geliyoruz. Anlamadınız mı?” diye karşılık vermişler. “Nee?? Hah hah hah! 4 kişiyle mi istila edeceksiniz burayı?” demiş komutan gülerek. “Yok..” demiş Suriyelilerden biri, “Kardeşim biz sınırın bu tarafında kalan son 4 kişiyiz. Gerisi sizin orda zaten!”

Başkanın yatağı

Amerika Başkanlık seçiminden 1 gece önce Mitt Romney karısının yanağından bir makas alıp “Yarın gece ABD’nin Başkanı ile yatağa gireceksin, sakın unutma emi!” demiş gülümseyerek. Ertesi gece sonuçlar açıklandıktan sonra karısı “Ee nasıl olacak bu iş?” demiş asık bir suratla geceliğini giyerken, “Barack mı buraya gelecek, yoksa ben mi böyle direkt Barack’a gideceğim?”

Doktor

Kadın aile doktoruna giderek kocasının kendisine karşı cinsel ilgisinin kalmadığını, bu konudan şikayetçi olduğunu söylemiş. “Mmmm..” demiş doktor ve önündeki dosyaya yorumunu yazmış: “Erkekte cinsel soğukluk var. Ama adamın gözlerinde hiçbir problem olmadığı net olarak anlaşılıyor.”

Kapan

Çiftçinin kümesine tilkiler dadanınca kapan almak için trenle şehre inmiş, bu malzemeleri satan hırdavatçının adresini biraz vakit kaybederek bulmuş. Birazdan kalkacak aynı trenle köyüne dönebilmek için “Bana kafes tipi kapan lazım. Ama büyük olsun lütfen” demiş telaşla. “Ne kadar büyük?” diye sormuş hırdavatçı. “İşte en büyüğünden” demiş çiftçi, “Biraz çabuk olursanız, treni yakalamam lazım da.” Tezgahtar “Hop.. Hop.. Hop.. Ve de yuh!” demiş, “Kardeşim o kadar da büyüğü yok ki bizde!”

Büyük patron

O gece holdingte geç saatlere kadar çalıştım, saat gece 9 oldu, “Evrak parçalama makinesi”nin yanında, elinde bir dosya kağıdıyla birden “Büyük patronu” gördüm. Gözlerime inanamadım. Kalbim yerinden fırlayacaktı. “Bu makine nasıl çalışıyor biliyor musun?” diye bana sordu, “Sekreterlerim gitmişler, ben de hiç bilmiyorum.” Sesim titreyerek “E..Evet efendim..” dedim, elinden kağıdı alıp makinenin dişlilerinin arasına yerleştirdim ve düğmeye bastım. “Teşekkür ederim” dedi, “ Sadece iki kopya istiyorum!”

Cinsel hayat

Adam by-pass ameliyatı geçirmiş, 1 ay sonra doktoruna kontrole gitmiş ve “Cinsel hayatıma ne zaman dönebilirim doktor?” diye sormuş. “Nefes nefese kalmadan iki katlı bir binanın merdivenlerine çıkmaya başladığınız gün her şey normale dönecek” diye cevap vermiş doktor. “Ufff..” demiş adam üzüntüyle yutkunarak, “Doktor bu arada zemin katta oturan hoş bir hanımla tanışırsam eğer?”

*****


Gani Yıldız’dan

Siyasi şiddette ilk 5’teymişiz. Ülkemizi bu listenin tepesine oturtanların aynı zamanda toplumsal şiddeti, kadına, çocuğa, hayvana şiddeti engellemesi gerekenler olması ne kadar üzücü değil mi?

***

“Tutuklu gazeteci, muhalefetin çabalarıyla özgürlüğüne kavuştu” cümlesini “Diktatör Esad Suriyesi”nden bir haber olarak duyduk. İşin düşündürücü tarafı; aynı cümleyi “ileri demokrasi Türkiyesi”nden duyma ihtimalimizin olmaması.

***

Meclis’te, “kavgada söylenmeyecek laflar” edilmiş. Bari bu durum dilimizi zenginleştirmek için işe yarasın ve bundan sonra ağır cümleler için “Meclis’te söylenecek laflar” kavramını kullanalım.

***

Başbakan, “Askerini giydiremeyen bir milletin bağımsızlığından söz edilemez” demiş. Bu doğru tespite bir ekleme: Askerine durmadan “giydirilen” bir milletin uzun süre bağımsız kaldığı da pek görülmemiştir!

***

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Akaryakıttaki vergi yükü azalıyor” demiş. Bunu yapmayın: “Durmak yok, yola devam” cümlesini dünyanın en pahalı benzinini kullanırken haykırma zevkini vatandaşın elinden almayın!

***

Milyarder yatırımcılardan “para sihirbazı” diye bahsediliyor. Oysa bizce gerçek “para sihirbazı”, üç kuruş maaşla ay sonunu getirmeyi başaran işçidir, memurdur, emeklidir.

***

Soru: Siyasi hayatımızda gensoru mekanizması neden yeterince çalışmıyor? Cevap: Çünkü çoğu siyasinin genlerinde sorulan hesaplara cevap verme sorunu var.

Vatan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları