loading
close
SON DAKİKALAR

Şimdi kumpastan hesap sorma zamanı

Can Ataklı
Tarih: 20.06.2014
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; Şimdi gerçeğe geldik işte. Yıllardır söylediklerimiz sonunda Anayasa Mahkemesi tarafından da tescil edildi.

Balyoz davası ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin “Hak ihlali yapıldı” kararı açıklanmıştı ve tahliye kararları geldi.

Ergenekon davası nedeniyle neredeyse 5.5- 6 yıldır, Balyoz davasıyla ilgili de 3-3.5 yıldır bulunduğum her yerde, yazdığım her yazıda, katıldığım her tv programnda yapılan usulsüzlükleri, oynanan oyunları, hukuksuzlukları anlatmaya çalıştım.

Kaç yıldır iktidarın payandası yandaşların saldırılarına hedef olduk. Hakaretler ettiler.

Şimdi gerçeğe geldik

Ama şimdi gerçeğe geldik işte. Yıllardır söylediklerimiz sonunda Anayasa Mahkemesi tarafından da tescil edildi.
AKP iktidarı kendine yönelik her türlü eleştiriyi, muhalefeti bastırmak, toplumda korku yaratmak bu sayede iktidarını pekiştirmek için demokrasiyi ve hukuku askıya alarak insan hak ve özgürlüklerine zerre değer vermeden yıllarca sürdürdüğü çirkin bir oyunun sonuna geldi.
Sahte belgeler düzenlediler.
Dijital verilerle oynadılar.
Telefonları dinleyip kayda aldılar, sonra bunları montajlayıp suç olmasa bile şaibe yaratacak hale getirdiler.
Evlerin içine, en mahrem yerlere kadar gidip gizli çekimler yaptılar.
Eroin satıcılarından, fuhuş pazarlamacılarından, kalpazanlardan devşirdikleri “gizli tanıkları” kullandılar.
Kendi kendilerine isimsiz ihbar mektupları yazıp sonra bunları doğru kabul ederek operasyonlar düzenlediler.

Herkese işkence yaptılar

Bütün bunlarla Türkiye’nin aydınlarını, gazetecilerini, yazarlarını, akademisyenlerini, üniversite rektörlerini, sendikacılarını hatta kimi ev kadınlarını, emeklilerini büyük şovlarla gözaltına aldılar, önce poliste bir tür işkenceden geçirdikten sonra tutuklayıp zindanlara doldurdular.
En büyük darbeyi ise Silahlı Kuvvetler’e vurdular. Yüzlerce muvazzaf subayı aynı oyunları oynayarak hapse attılar. “Dokunulmaza dokunuyoruz” safsatası ile Genelkurmay Başkanını terör örgütünün lideri gibi sunup, kuvvet komutanlarını da tutukladılar.
Ama bir yere kadar işte. Oyun bitti. Daha doğrusu deniz bitti. Yalanla dolanla daha nereye kadar gidilebilirdi ki.
Sevgili izleyiciler, onca acıdan sonra bugün yüzlerce Türk subayı sanki yeniden doğmuş gibiler. Sevdiklerine kavuştular, artık özgürlüğün tadını çıkaracaklar.

Hak ihlali yapanlar ne olacak?

Ancak merak ediyorum, yeniden yargılama olur ya da olmaz, onu hukuken bilmiyorum. Ancak “hak ihlali” çok önemli bir kavram. Bir mahkemede hak ihlali yapılmışsa bu en büyük suçtur. Çünkü adalet dağıtmakla görevli bir mahkeme herhalde hak ihlalini yanlışlıkla yapmaz. Bu ancak kasıtlı olur.
Ki kasıtlı olduğunu yıllardır kim bilir kaç kere dile getirdik.
Şimdiiii, sanıkların çağırmak istedikleri tanıkları çağırmayan, 1500’ün üzerindeki sahte belge, dijital oynama, kurgu, montaj defalarca kanıtlandığı halde bunları hiç dikkate almayan, kurduğu mahkeme salonunda kişi hak ve özgürlüklerini açıkça aşağılayan kamera ve mikrofon sistemi kuran, avukatları azarlayan o mahkeme heyeti hiçbir şey olmamış gibi mesleğine devam edecek mi?
Hesap sorulmayacak mı? “bunca hak ihlalini nasıl yaptınız?” diye sorulmayacak mı?
Yüzlerce Türk silahlı Kuvvetleri mensubuna 3.5 yıl cehennem azabı çektirenler şimdi aynı davaya tekrar mı bakacaklar?

Tüm yurtseverleri kutlarım

Sevgili izleyiciler, elbette tahliye sevinci telaşında belki şimdilik bunları konuşmak bile gereksiz. Ama Türkiye gerçekten bir hukuk devletiyse bunun da hesabının sorulacağı gün mutlaka gelecektir.
Ben buradan tekrar özgürlüklerine kavuşan komutanlarımıza selamlarımı gönderirken, ailelerine, yakınlarına, sevenlere ve bu rezil kumpası görüp, bilip yağmur demeden, kar demeden, aşırı sıcak demeden, polis copu, toma suyu, gaz bombası takmadan davanın peşini bırakmayan tüm yurtseverlere saygılarımı sunarım.

Cumhurbaşkanlığı seçimi

Sevgili izleyiciler bugün ayın 18’i. Tam 15 gün sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi için adayların bildirilme süresi bitiyor. 3 Temmuz günü milletvekillerinin imzalayarak aday gösterdikleri kişiler Yüksek Seçim Kurulu’na verilmiş olacak. Adayların kesinleşmesi ise 10 Temmuz. O tarihten sonra artık kimse aday olamayacak.
İlk başvuru süresine 15 gün kalmasına rağmen hala resmi bir aday yok ortalıkta. Cumhuriyet Halk Partisi Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermek istediğini MHP’ye bildirdi, MHP Genel Başkanı da bu ismi olumlu karşıladıklarını söyledi ama o kadar.
Ekmeleddin İhsanroğlu’nu aday göstermek için henüz bir dilekçe imzaya açılmadı.
Buna karşın aday üzerindeki tartışmalar sürüyor. Şu ana kadar yaptığım gözleme göre, CHP içinden alternatif bir aday çıkarılması ihtimali yakın değil. Dün bazı milletvekillerinin ortak bir açıklama yapacakları söylenmişti ama olmadı.

20 cesur çıkacak mı?

Hani soruyoruz ya, “parlamentodan 20 cesur kişi çıkmayacak mı?” diye. Şu ana kadar çıkmadı. Çıkma olasılığı da giderek zayıflıyor.
Tam tersine CHP örgütleri peşi sıra aday için destek deklarasyonları yayınlıyorlar. CHP’nin eski bazı ağır topları bile ortak açıklamalara imza koydular, “Ekmeleddin İhsanoğlu en doğru adaydır, bütün gücümüzle arkasındayız” dediler.
Belli ki bu çok ciddi bir operasyon. Bugüne kadar dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım, yani artık söylenecek fazla bir şey yok.
Türkiye halkı çok ciddi bir dayatma ve çaresizlik içinde bırakılıyor. Umarım sonucu hayırlı olur.
Erdoğan saltanatının sonu


Ama şunu söyleyeyim, dediğim gibi bu çok büyük bir operasyon. Bana göre Tayyip Erdoğan saltanatının sonu geliyor. Ancak önemli olan bir başka tehlikeyi içeren “Ekmeleddin İhsanoğlu operasyonunun” Türkiye’yi gerçekten feraha çıkarıp çıkarmayacağı.
Türkiye yeni kimliği ve işlevi ile Ortadoğu’da çok önemli bir rol üstlenmeye hazırlanırken, inşallah başımıza kurtulmakta çok zorlanacağımız başka sorunlar açılmaz. Şimdilik bunu söyleyeyim. Seçime kadar daha çok var.
Bu arada Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tavrı çok ilginç. Dikkat ediyorsunuzdur mutlaka, Ekmeleddin İhsanoğlu adı açıklanıncaya kadar CHP ve MHP ile dalga geçen, “ne çatısı yaaa, onların çatısı 30 Mart’ta uçtu gitti” diyen Erdoğan sessizliğe gömüldü.
Gerçi iki kere o da sorulan sorular üzerine “Duruma bakacağız, meydanlarda görüşürüz” gibi sözler söyledi ama bunlar en azından Erdoğan’ın klasik tavrına hiç uymuyor.

AKP niye aday açıklamıyor?

Sevgili izleyiciler, tabii cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en ilginç durum AKP’nin henüz adayını açıklamaması. AKP neden bekliyor? Ne düşünüyor? Kimi aday gösterecek?
Bu soruların cevabı yok. Yaygın inanç Tayyip Erdoğan’ın aday olacağı yönünde. Hatta biliyorsunuz pek çok AKP’li ve yandaş yalaka Erdoğan’dan aday olarak bile söz etmiyor, direk Cumhurbaşkanı olmuş gibi konuşuyorlar.
Peki, durum gerçekten böyleyse, Tayyip Erdoğan’ı bekleten nedir? Şunun şurasında zaten adaylık başvurusu için 15 gün kaldı. Neden açıklamıyor kendi adını? Son ana kadar neyi bekliyor?
Bakın muhalefet için durum farklı. Onlar bu seçimi mutlaka kazanmak için çok düşünüp en iyi adayı bulmak için çabalayabilir.
Sizin için iyi olan aday başkaları için iyi olmayabilir. Bu nedenle herkesin üzerinde mutabık kalacağı bir isim için yoğun ve uzun çalışmalar yapılabilir. Nitekim muhalefet uzun süredir böyle bir arayış içindeydi.
Sonuçta bana göre kötü olan bir karar aldılar, ama aldılar işte. Her ne kadar resmen başvuru yapılmamış olsa da artık muhalefetin en az bir adayı belli.

AKP’nin havası başka

AKP’de böyle bir sıkıntı yok. Tayyip Bey aday olacaksa olacaktır bunun önüne partide kimse geçemez. Yok kendi olmayacaksa o zaman başka. İşte bu durumda “kimi aday göstermeliyiz” diye elbette düşüneceklerdir. Ancak partide böyle bir hava da yok. Herkes Erdoğan’ın aday olacağına o kadar inanmış durumda ki, zaten başka isim düşünülmüyor bile. Hatta şu anda AKP içinde asıl konuşulan konu “Tayyip bey Köşk’e çıktıktan sonra kim başbakan olacak?” sorusuna aranılan cevap.
Bu nedenle biliyorsunuz Bülent Arınç’la partinin daha genç ve yeni ekibi kavgaya bile tutuştu.
Arınç isim vermeden “Aramızda gıybet, yani dedikodu yapanlar var, partiye sonradan gelip de yer tutanlar bize akıl vermesin” dedi.
Bu lafın muhataplarından biri belli ki Başbakan’ın danışman milletvekillerinden yalçın Akdoğan’dı, o da cevabı yapıştırdı “partiye ilk katılan da son katılan da eşittir, kimse kimseye üstünlük sağlamasın” dedi.
Şu sıralar AKP içinde derin bir sessizlik var. Tayyip Erdoğan Ekmeleddin İhsandoğlu adına çok sert karşı çıkmayınca AKP’liler de paralize oldu. Zaten AKP’de Genel başkan bir konuda fikir beyan etmeden kimse bir şey söyleyemiyor.

Başbakan’ın sessizliği

Sevgili izleyiciler, Başbakan’ın bu sessizliğini ve suratından düşenin bin parça olmasının nedenini anlıyorum.
Erdoğan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu sandıkta yenememekten korkmuyor. Ciddi bir propaganda ile seçimi kazanabileceğini biliyor.
Ancak Başbakan’ın gördüğü şey farklı. O Ekmeleddin İhsanoğlu’nun sıradan bir aday olmadığını biliyor. CHP Genel Başkanı’nın samimi duygularla “kazanmak için bizim de muhafazakâr bir isim bulmamız gerek” fikrinden yola çıkmadığını anlıyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, direk kendisini devirmek için başlatılan bir operasyonun ilk ayağı olduğunu iyi okuyor. İktidarının sonunun adım adım geldiğini görüyor.
Niteliksiz çoğunluğun oylarına güvenerek daha fazla iktidarda kalamayacağını da anlıyor. Çünkü zaten bir operasyonla gelmişti, yine öyle gideceğinin farkında.

Bu kez karşısındaki güç çok büyük

Bu kez karşısında birleşenlerin çok güçlü olduğunu, bununla sıradan popülist politikalara sığınarak kurtulamayacağını da gözlemliyor.
Yanındaki kimi danışmanlar, partililer, yandaş ve yalakalar “Siz Ekmeleddin İhsanoğlu’nu hap gibi yutarsınız” diyorlar mutlaka ama Erdoğan, nasıl geldiğini bildiği için bu kez işin bu kadar kolay olmadığını anlayacak kadar zeki.
İşte bu nedenle dolduruşlara gelmeden, “nasıl bir hamle yaparsam bu badireden kurtulurum” hesabını yapmaya çalışıyor.

Cemaat operasyonu karşı harekât

İki gün önce size söylemiştim, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adının açıklandığı gün paralel denilen bazı polislere karşı operasyon başlatıldı. Başbakan’ın odasına böcek yerleştirdikleri söylenen ve aralarında Erdoğan’ın bir numaralı korumasının da bulunduğu polisler “casusluk yapmak” iddiasıyla gözaltına alındılar.
Galiba polisteki yasal sorgu süreleri yarın bitiyor. Ondan sonra mahkemeye sevk edilecekler. Bakalım tutuklanacaklar mı? Tutuklanmazlarsa, bilin ki bu da bir mesajdır.
Bakın Erdoğan, 17 Aralık’tan bu yana cemaati suçluyor, çete diyor, haşhaşiler diyor, inlerine gireceğini söylüyor, ama hiçbir şey yapmıyordu.
Defalarca söyledim, “Erdoğan cemaate karşı bir operasyon yapamaz, çünkü ellerinde neler olduğunu mutlaka biliyor, bu nedenle böyle bir operasyonun başına büyük dert açacağının da farkında.” Bunları söyledim hep.
Ama polislere operasyon zayıf da olsa Erdoğan’ın “Ben de karşı harekâta geçerim ona göre” hamlesidir. Yani sevgili izleyiciler, bugünlük özetle şunu söyleyebilirim. Tayyip Erdoğan iktidara geldiği günden bu yana en zor günlerini yaşıyor. Bundan sonra mağduriyet edebiyatıyla, kürsüden sert konuşmalarla, el altından sopa göstermelerle yoluna devam etmenin zorluğunu görüyor.
İşte bu nedenle hiç beklenmedik çok büyük bir karşı harekâtı düşünüyordur. Böyle bir şey yapabilir mi? Yapabilir ama, bu da altından kalkamayacağı başka yükler bindirebilir sırtına. Sonuç; Erdoğan zordadır artık.

İki küçük merakım

Süremin sonuna geldim ama küçük bir merakımı daha paylaşmak istiyorum sizlerle. Musul’daki rehineler ne oldu? Hani tereyağından kıl çeker gibi rehineleri getirecekti başbakan? Yayın yasağı koydular konu çok konuşulmuyor belki ama bakın 10 gün oldu Musul konsolosluğundaki Türkler IŞİD teröristlerinin elinde. Erdoğan sanıyorum rehine olayını Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlıyordu, uygun göreceği tarihte “tamam bırakın” diyecekti, ama galiba o iş de elinde patlayacak.

Haydi bitmeden bir merakımı daha dile getireyim. Diyarbakır’da PKK’nın kaçırdığı çocuklar için Başbakan önce PKK’ya adeta yalvar yakar “Bırakın çocukları” demişti. Sonra yine kürsüden esip gürlemişti, “bırakın, bizim de B ve C planlarımız var, ona göre” demişti.
Çocuklar hala PKK’nın elinde. Nerede şu B ve C planları?

Can Ataklı - Ulusal Kanal Yorum 19 Haziran 2014

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları