loading
close
SON DAKİKALAR

Soylu ‘sızmadan’ başka bir şey anlıyor galiba

Can Ataklı
Tarih: 12.10.2020
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Son günlerde kimi tarikat ve cemaatlerin devlette cirit attığı yolunda bilgiler, haberler var. Hele Sağlık Bakanlığı’nın yıllardır Menzil işgalinde olduğu bilinmeyen gerçek değil.

YENİ ÖĞRENDİM

Bir adamı kullanmak için hukuk nasıl da katlediliyor

Önümüzdeki hafta sonu Büyük Birlik Partisi, genel kurulunu yapacak.

Aldığım bilgiye göre, mevcut Başkan Mustafa Destici’ye karşı, iki aday daha yarışa katılıyor.

BBP Muhsin Yazıcıoğlu ile özdeşleşmiş bir misyon partisi.

Parti, Yazıcıoğlu’nun tuhaf bir helikopter kazasında hayata veda etmesinden sonra biraz sağa sola savruldu.

Sonunda Genel Başkanı Mustafa Destici, AKP ile anlaştı ve bu partinin listesinden aday gösterildi, seçilerek Meclis’e girdi.

İşte bugünkü yazının konusu da bu… Geçen hafta milliyetçi kesime yakın bir hukukçu dostum aradı, “BBP ile ilgilenir misin?” diye sordu.

Ben de “Niye?” diye sordum.

Öyle ya, sonuçta seçimlere katılan, sayıları az da olsa kararlı seçmenleri olan bir siyasi parti ve niye ilgilenmeyeyim?

Dostum, “Önümüzdeki hafta genel kurul yapacaklar, ama ortada öyle bir hukuksuzluk var ki inanamazsın” dedi.

Sonra buluştuk bir yerde, konuyu açtı.

Anlattıklarını özetliyorum;

Mustafa Destici, 2018’deki seçimlere AKP listesinden girdi.

Destici seçildikten sonra, Yüksek Seçim Kurulu’na başvurarak, “Mazbatamı BBP milletvekili olarak verin” dedi.

Ancak YSK bu talebi reddetti ve Destici, “AKP milletvekili olarak” tescil edildi.

Meclis açıldıktan sonra Meclis Başkanlığı, YSK’nın kararını yok sayarak, “Destici, Büyük Birlik Partisi milletvekilidir” dedi ve Meclis kayıtlarına BBP’nin üyesi olarak geçirdi.

Hukukçu dostum bunları söyledikten sonra “Ortada çok büyük bir hukuk ihlali var. Normal olarak Destici, BBP Başkanı olamaz, ama başkan sıfatıyla devam ediyor, imzalar atıyor ve genel kurulda da aday olabiliyor” dedi.

Nedenini şöyle anlattı;

“Siyasi Partiler Kanunu’na göre, partiler ortak liste yapamaz. Ancak bir kişi, bir başka partinin listesinden aday olabilir. Bu kişi milletvekili seçildiği an, seçildiği partinin üyesi sayılır. Kendi partisine dönmesi için istifa etmesi gerekir. Cihangir İslam, buna örnektir.”

Ben araya girdim, “Mustafa Destici için durum farklı mı?” diye sordum.

“Evet” dedi dostum ve anlattı;

“Destici, seçime katılırken BBP Genel Başkanı’ydı. Ancak seçilince AKP’li oldu. Bu durumda genel başkanlığı düştü aslında. Yeniden genel başkan olmak için önce AKP’den istifa etmesi, sonra BBP’ye tekrar üye olması gerek. Ondan sonra toplanacak BBP Genel Kurulu, Destici’yi tekrar genel başkanlığa seçebilir .”

Biraz nefeslendikten sona da “hukuki dille” durumu aktardı;

“Destici’nin, AKP’den seçildiği andan itibaren, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı sıfatını kullanması ve kullandırılması, hem Siyasi Partiler Kanunu’na hem de seçim mevzuatına tamamen aykırıdır, illegaldir, yetki ve görev gaspına muhtevidir. Mustafa Destici tarafından; genel başkanlık sıfatıyla Büyük Birlik Partisi’ne ait araçlar, menkul ve gayrimenkuller kullanılamaz. Tazmin sebebi olacağı için, parti namına hiçbir harcama yapılamaz. Büyük Birlik Partisi adına, hiçbir karar alınamaz, İmzalar atılamaz, parti toplantıları yapılamaz, basın açıklamalarında bulunulamaz.”

Peki niye böyle oluyor, olabiliyor?

Güldü hukukçu dostum, “ AKP, sırf Destici’yi dilediği gibi kullanabilmek için hukuku böylesine eğip bükmekten çekinmiyor. BBP belki küçük partidir, oy yüzdesi düşüktür ama bugünkü sistemde artık bir oyun bile önemi var ve BBP’nin ‘Alperenler’i, Erdoğan’a çok lazım.”

Bu söz üzerine, “İyi de Alperenler bu durumu görmüyor mu, bilmiyor mu, bu oyuna alet olup AKP destekçiliği yapar mı?” diye sordum.

Cevap çok açık ve netti; “İşte önümüzdeki pazar günü bu da ortaya çıkacak.”

KOMİK

Koronaya karşı güç gösterisi

Amerikan seçimlerine çok az bir zaman kala Amerika kamuoyu, Başkan Trump’ın “koronaya yakalanmasını” tartışıyor.

Öncelikli 4 soru var;

1- Başkan nasıl oldu da bunca korumaya rağmen koronaya yakalandı?

2- Herkes 14 gün karantina altında kalırken, Başkan nasıl oldu da 3 günde iyileşip tekrar hayata döndü?

3- Trump’ın yüzü hastaneden çıktıktan sonra parıl parıl parlıyor, sanki cildi değişmiş gibi, neden?

4- Trump için özel bir ilaç mı kullanıldı, bu ilaç piyasaya da çıkacak mı?

Tabii özellikle ilaç konusu çok önemli.

Çünkü Trump’ın, kullandığı ileri sürülen ilacı yapan firmanın hisselerine sahip olduğu belirtiliyor.

Bu firmanın hisse senedi fiyatları Trump’ın hastaneden çıkmasından sonra çok yükseldi.

Bu da “Trump bu işten ticari olarak da mı kazandı?” yorumlarına neden oluyor.

Bu arada Trump’ın hastaneden çıktıktan sonra maske takmamayı sürdürmesi de eleştiriliyor.

Trump’ın bunu “Koronaya kafa tutan adam” imajı yaratmak için kullandığı ileri sürülüyor.

Amerikan gazetelerinde ise Trump’ın bu tavrına yönelik eleştiriler var.

Bu karikatür cuma günü bir Amerikan gazetesinde yayımlandı.

Bİ SORALIM BAKALIM

Soylu ‘sızmadan’ başka bir şey anlıyor galiba

Son günlerde kimi tarikat ve cemaatlerin devlette cirit attığı yolunda bilgiler, haberler var.

Hele Sağlık Bakanlığı’nın yıllardır Menzil işgalinde olduğu bilinmeyen gerçek değil.

Pazar günü sosyal medya takipçileri, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun mesaj dizisini okudular, sanıyorum hayret de ettiler.

Görüşünü Twitter üzerinden birkaç mesajla aktaran Soylu’nun en çarpıcı cümlesi şu; “İçişleri Bakanı olarak söylüyorum: Herhangi bir inanç grubunun, devletin birtakım noktalarını yönettiği ve sızdığı değerlendirmeleri, başlı başına yeni bir istismar alanıdır ve doğru değildir. Yalandır.” 

Soylu’nun “sızma”dan ne anladığını merak ettim.

Bırakın sızmayı; tarikatlar, cemaatler devleti yönetiyorlar artık haberi bile yok.

Gerçi 10 yıl Fetullah Gülen cemaatinin devletin içine sokulduğunu, bu cemaatin büyük zararlar verdiğini anlattık, ama Soylu ve aynı zihniyette olanlar, o zaman da “Yalan söylüyorsunuz” diyorlardı.

Hiç kuşkunuz olmasın, kısa bir süre sonra Soylu tıpkı Fetullahçılar’a söylediği ağır hakaret sözlerini, başka tarikat ve cemaatlere söylemeye başlayacaktır.

İşin fıtratında var bu.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Rıdvan konuştu da ne oldu?

İki hafta öncesinin spordaki en büyük haberi Rıdvan Dilmen’in televizyon ekranından yaptığı inanılmaz açıklamalardı.

Dilmen, “Artık yeter, ben de konuşacağım” diyerek, spor dünyasını altüst eden açıklamalarda bulunmuştu.

Örneğin şu sıralar çalışmayan, ancak bir dönem Demirören Grubu’nun en güçlü isimlerinden biri olan spor yazarı İbrahim Seten’i, “FETÖ’cü olmakla” suçlamıştı.

TRT sunucusu Ersin Düzen’i de aynı kategoriye sokmuş ve kurumdan çok yüksek ücret aldığını söylemişti.

Yine spor yazarı Kaan Ark için de benzer bir iddiada bulunmuştu.

Aynı şekilde Hürriyet Gazetesi Spor Müdürü  Mehmet Aslan, eski FIFA kokartlı hakem Selçuk Dereli, muhabir İsmail Er’in de FETÖ’cü olduğunu söyledi.

Rıdvan Dilmen, Rasim Ozan Kütahyalı’yı da unutmadı.

Peki ne oldu?

O günden beri hiçbir yerde “Tık” yok.

Adı geçenlerin hiçbiri açıklama yapmadı.

Polis, yargı falan da harekete geçmedi.

Oysa, burası öyle bir ülke ki, adı FETÖ ile bırakın ilişkili olmayı, bir selamlaşmada adı geçmiş olsa bile FETÖ’cü diye suçlananlar anında gözaltına alınıyor, çoğu da tutuklanıyor.

Adı geçenlerin çalıştıkları kurumlardan da ses seda yok.

Örneğin Hürriyet’in Genel Yayın Müdürü Ahmet Hakan, spor müdürü için yapılan ağır suçlamaya kurumsal olarak neden cevap vermez? Hiç mi rahatsızlık duymuyor Türkiye’nin en ünlü isimlerinden birinden gelen suçlamaya karşı.

Ve tabii, Rıdvan da suskun.

Peki niye konuşuldu, niye söylendi o laflar?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Çamlıca Tepesi temizleniyor

İstanbul’un en güzel tepelerinden Çamlıca, çok uzun yıllardır “anten işgali” altındaydı.

Yanılmıyorsam ilk dev anten 80’li yıllarda yapılmıştı.

Yapıldığı sırada aslında ilgi de görmüştü. Çünkü Avrupa ülkelerinin hepsinde bu tür kuleler vardı ve hatta bazıları kentin sembolü haline bile gelmişti. Ancak bu kule, o yıllarda sadece TRT’nin yayınlarına hizmet veriyor, bunun dışında telsiz konuşmalarının aktarılmasında kullanılıyordu.

Oysa geçen yıllar içinde yayın tekeli kaldırılınca, çok sayıda televizyon ve radyo yayını başladı.

Anten kulesi artık ihtiyaca cevap veremez hale geldi.

Üstüne bir de mobil telefonlar eklenince, İstanbul’a en hakim tepelerden biri olan Çamlıca Tepesi, bir anda antenlerle doldu taştı.

Öyle ki, TRT için yapılan televizyon kulesi, diğerleri yanında oyuncak gibi kaldı. Hayli görüntü kirliliği de yaratıyordu bu görüntü.

Sonunda tüm yayınları kapsayacak ve çok uzun yıllar da doğacak yeni ihtiyaçlara da cevap verebilecek yeni bir dev anten inşa edildi.

Bu anten geçenlerde devreye girince Çamlıca’yı kirleten antenler de sökülmeye başlandı.

İyi mi oldu?

İyi oldu tabii.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları