loading
close
SON DAKİKALAR

Ünlü otomobil markalarının da yabancı parça kullandığı palavra

Can Ataklı
Tarih: 08.11.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; İTO: Erdoğan’la mı yoksa Erdoğan’sız mı?

YENİ ÖĞRENDİM

İTO: Erdoğan’la mı yoksa Erdoğan’sız mı?

İstanbul Ticaret Odası seçimleri yarın yapılacak.

Bu seçimlerde uzun yıllardan sonra bir ilk yaşanacak.

Bugüne kadar hep Erdoğan’ın istediği kişiler tarafından yönetilen İTO’da ilk kez “Erdoğan’sız” bir yönetim iş başına gelebilir.

Yeniden aday olan mevcut başkan Şekib Avdagiç de anladığım kadarıyla bunun farkında ve yine ilk kez bu seçimler öncesi “Biz Erdoğan’ın izindeyiz” açıklaması yaparak kendine destek aramaya çalışıyor.

Aldığım bilgiye göre, son anda bir değişiklik olmazsa bu seçime üç aday katılacak.

Şekib Avdagiç, Murat Kalsın ve Ferhan Ademhan adaylıklarını açıkladılar.

Murat Kalsın MÜSİAD ikinci başkanı, Ferhan Ademhan ise Dış Ticaret alanında faaliyet gösteriyor, ayrıca oteller işletiyor.

İlk iki isim tamamen Erdoğan’a bağlı, ama sarayın desteklediği kişinin Şekip Avdagiç olduğu söyleniyor.

Üçüncü aday Ferhan Ademhan ise AKP dışında kalan bütün kesimleri arkasına almaya çalışıyor.

İTO’da seçimler iki aşamalı, birinci aşamada 81 meslek komitesi İTO meclis üyelerini seçiyor, ikinci aşamada ise Meclis üyeleri başkan ve yönetim kurulu üyelerini belirliyor.

İstanbul’da 81 meslek dalında İTO üyesi tam 700 bin kişi var.

Meslek komiteleri temsil ettikleri üye sayısı oranında meclise vekil gönderiyor.

2 bin 500’e kadar üyesi olanlar 2,5 bine kadar üyesi olanlar 3, 5-10 bin arası üyesi olanlar 4, 15 bin ve üstü üyesi olanlar 5 meclis üyesi seçiyor.

İTO meclisi toplam 261 üyeden oluşuyor

Şimdi geliyorum konunun en can alıcı noktasına.

Bugüne kadar yapılan seçimlere 700 bin üyeden en fazla yüzde 8’i katılmış.

Seçimlere katılan üye sayısı genellikle 40-50 bin kişi arasında değişiyormuş.

Düşünebiliyor musunuz, 700 bin kişilik dev bir ordunun yüzde 10’u bile seçimlere katılmıyor, seçilecek yönetime razı geliyor.

Aldığım duyumlara göre yönetimi elinde tutan AKP’li grup bunu özellikle yapıyormuş.

Seçimi hafta ortasında yapıyorlar, pek çok kişi işini bırakıp gelemiyor.

Yarın seçim CNR Fuar alanında yapılacak.

Aynı gün 120 bin katılımcının olduğu Seramik ve Mermer Fuarı var.

Yani trafik açısından çok zor bir gün.

Ferhan Ademhan’ın ekibinden konuştuğum bir İTO üyesi “Bu İstanbullu iş insanları için bir demokrasi sınavı olacak. Bütün engellemelere ve baskılara rağmen artık İTO yönetiminin değişmesinin zamanı geldi, bütün üyelere seçime katılma çağrısı yapıyoruz, öyle 30-40 bin kişi ile seçim yapmayalım, üyelerimizin tamamı gelmeli bu seçime, o zaman gerçek irade oraya çıkacaktır, demokrasinin de gereği budur” dedi.

Yarın İTO üyelerinin büyük bölümü sandığa gelir mi?

Bilemem tabii, ama aklıma hemen Fenerbahçe’de Ali Koç’un kazandığı seçim geliyor.

Aziz Yıldırım o seçimi kazanacak durumdaydı, ancak o güne kadar seçime hiç katılmayan Fenerbahçeliler sandığa geldiler ve tarihi bir katılımla dengeler bir anda değişti.

İş dünyasından da pek çok kişinin genel ekonomik durumdan rahatsız olduğu bir gerçek.

İstanbul Ticaret Odası bu açıdan bakınca Türkiye’nin en önemli güç odaklarından biri.

Ben de diyorum ki üyeler seçime katılsın, iradesini göstersin, sonuçta Erdoğan yanlıları da kazanabilir elbette, ama en azından iş insanları da demokrasiye bağlılıklarını göstersin, gerçek iradelerini ortaya koysun.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Ayedaş/ Enerjisa diye bir şirket

Oturduğum yere elektriği Enerjisa isimli şirket veriyor.

Ayedaş diye de bir şirket var, birlikte çalışıyorlar.

Hesapta özelleştirme olunca rekabet artacağı için daha iyi ve nitelikli hizmet verilecekti.

Ama öyle olmuyor.

Dün sabah 09.23’te evimizin elektriği kesildi. Önce anlamadık tabii, genel kesinti zannettik.

Yarım saat kadar sonra sadece bizim evin kesik olduğunu fark edince şirketi aradık.

Meğer iki aylık borç varmış.

Bankaları değiştirince sanıyorum bir karışıklık olmuş, anında ödedim, ne zaman açılacağını sordum.

“Ekipler geziyor, ne zaman sıra gelirse” cevabını verdiler.

15 dakika sonra zil çaldı, kapıda iki görevli vardı, elektriği açmaya gelmişler.

Görünce tanıdım 09.20 sıralarında pencereden apartman girişinin göründüğü masamda çalışıyordum bu kişileri binaya girerken görmüştüm.

“Keşke kesmeden önce zili çalsaydınız, bankada bir karışıklık olmuş hemen öderdim, bu eziyeti siz de biz de çekmezdik” deyince adamlardan biri “defalarca çaldık, açan olmadı, başka birinin zilini çalıp içeri girdik ve elektriği kestik” dedi.

Ben de “Nasıl olur, evdeydik, ayrıca sizi apartmana girerken gördüm, zil çalsa niye açmayalım ki” karşılığını verdim.

Adam birden dikleşti “Beni yalancılıkla mı itham ediyorsun?” diye sesini yükseltti.

“Hayır zil çalmadı, bu tavrınızdan ötürü sizi şikayet edeceğim” deyince “Nereye edersen et, bana yalancı diyemezsin” dedikten sonra elektriği bağlayıp gitti.

Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim

Adam lafı tersinden okuyup “Sen bana yalancı diyemezsin” diye üste çıktı.

Galiba elektrik kestiklerinde prim alıyorlarmış, sonra da açma parası tahsil ediliyormuş.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bakalım Bahçeli bugün ne söyleyecek?

Salı günü geldiğinde mecliste grup toplantıları var ya, bugüne kadar “Bahçeli bugün ne diyecek?” diye merak edeceğimi hiç düşünmemiştim.

Bu kez merak ediyorum.

Çünkü uzun süredir ve ısrarlı biçimde “HDP’yi terörist ilan eden, HDP ile herhangi bir şekilde konuşan muhalefeti de aynı kaba koyan AKP” kendi çıkarı söz konusu olunca bu partiye resmi heyet gönderdi geçen hafta.

Üstelik daha kısa bir süre önce AKP genel başkanı “HDP eşittir PKK” sözünü söylemişti.

Pek çok kişi bu konuda yorum yaptığı halde MHP şu ana kadar bir açıklama yapmadı.

Meğer açıklamayı bugünkü grup toplantısında Bahçeli yapacakmış.

Bakalım ne söyleyecek?

Tabii ne söylerse söylesin şaşırmayacağım.

Bahçeli bugün rahatlıkla “HDP terörist bir partidir, görüşen de teröristtir, ancak Tayyip Beyin partisi görüşürse olur, çünkü onlara pek yakışıyor” bile diyebilir.

ŞAŞIRDIM

Ünlü otomobil markalarının da yabancı parça kullandığı palavra

Şu sıralar bazıları TOGG ile yatıp kalkıyor.

Sanki bu ülkede hiç otomobil fabrikası yokmuş gibi “yerli ve milli” adı altında bir otomobili adeta kutsayanlar bunu sorgulayanlara saldırıyorlar.

Yerli ve milli diye sunulan otomobilin aslında sadece yüzde 50’sinin yerli olduğu bizzat Sanayi Bakanı tarafından açıklandı.

O ana kadar sanıyorum bu otomobilin tamamının yerli olduğunu sananlar neye uğradığını şaşırdı.

Bu kez “Fransız Renault markası Alman Mercedes’in motorunu, Fransız Peugeot Alman BMW için, Alman mini için, Amerikan Ford için, İsveçli Volvo için motor üretiyor. Amerikan Ford İngiliz Land Rover için İsveçli Volvo için motor üretiyor. Ama bu ülkelerde kendi malını kötüleyen yoktur” diye kıvırmaya başladılar.

Tamam da bu doğru mu?

Değil.

Bir mühendis arkadaşım aradı.

“Yazdığın yazıya bir ekleme daha doğrusu bir düzeltme yapmak istiyorum” dedi.

Sonra da şunu söyledi; “Verilen örneklerde Mercedes’in, Ford’un, Volvo’nun parçaları başka ülkelerde üretilmiş olabilir ama teknoloji her zaman kendilerine aittir. Kısacası Mercedes kendi motorunu dizayn eder Çin’de imal eder. Bu bütün bilinen markalar için geçerlidir. Apple Amerikan markasıdır ama Iphone’u Çin’de imal ettirir. Bu Iphone’u Çin malı yapmaz. TOGG’a gelince, tasarım İtalya’dan, motoru Almanya’dan, şasi İngiltere’den, bataryası ise Çin’den. Bunların hiçbiri yerli teknoloji ve tasarım değil. Yani fark budur.”

ŞAŞIRDIM

Yakalananlar bu kadar büyükse gerisini anlayın artık

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu belli ki büyük panikte.

Kılıçdaroğlu’nun “Uyuşturucu” çıkışından bu yana telaş içinde operasyonlar yaptırıyor.

Soylu bu operasyonlarla kendini aklamak isterken aslında Türkiye’nin nasıl uyuşturucu batağına saplanmış olduğunu da itiraf etmiş gibi oluyor.

Son iki gün içinde iki olay yaşadık.

Birincisi aylardır “kırmızı bültenle” aranan bir Sırp mafya lideri İstanbul’da yakalandı.

Soylu bunu polisin büyük bir başarısı gibi sundu.

İyi de bu adam beraberindekilerle birlikte Türkiye’ye nasıl girdi, bir villa tuttu, kendi düzenini kurdu, bunların cevabı yok.

İkincisi Bursa’da büyük bir uyuşturucu operasyonu yapıldı.

Tabii bu operasyon da bu batağın kaynağına inmek değil sivrisinekleri toplamaktı.

Soylu’nun açıklamasına göre 1732 polis, iki helikopter, 3 İHA ve 4 narkotik köpeğinin katıldığı operasyonda çok sayıda “sokak satıcısı ve imalatçı” yakalandı.

“Bu meselenin kökünü kurutmaya, kökü kuruyuncaya kadar mücadeleye devam etmeye ant içtik” diyen Soylu yaptıkları çok başarılı çalışmalar sonunda her hafta 5 bin sokak satıcısı ve uyuşturucu imalatçısının toplandığını açıkladı.

İyi de her hafta 5 bin sokak satıcısı toplanıyorsa bu ayda 20 bin eder, operasyonlar üç aydır sürüyor olsa bu sayısı 60 bin demektir.

Yani sokaklarda sebze meyve satan işportacılardan daha çok uyuşturucu satıcısı dolaşıyormuş.

Ortada yakalan tek “baron” bile yok.

Ama Soylu’nun itirafına göre Türkiye tam bir uyuşturucu cenneti olmuş.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları ile konu kamuoyunun gündemine gelince doğal olarak iktidarın da etekleri tutuştu.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları