loading
close
SON DAKİKALAR

Bağdadi’nin karısı ve yakınları nerede tutuluyor?

Can Ataklı
Tarih: 07.02.2020
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Suriye’de sıcak saatlerin yaşandığı sırada konuşan Erdoğan, “Bizim terörle mücadelemizi herkes biliyor, görüyor” dedikten sonra eklemişti; “Bağdadi’yi yakaladılar ama biz onlardan önce karısını ve ailesini ele geçirmiştik, şimdi hapisteler.”

DEDİKODU

Avrasya Tüneli zammı şike mi?

Türkiye, AKP zihniyeti ile yeni bir Yap İşlet Devret sistemiyle karşı karşıya olduğu için bazı hesapları yapmakta zorlanıyoruz.

Örneğin bu yeni nesil Yap İşlet Devret formülünde biliyorsunuz devlet garantisi var.

Hesapta “devletin kasasından bir kuruş bile çıkmadan” köprüler, otoyollar, havalimanları, hastaneler yapılıyor.

Halka anlatılan şu; “Hazine’den bir kuruş harcamadan bunları yapıyoruz. Bunları yapan firmalar, belli bir zaman buraları işletecekler ve harcadıkları paraları alacaklar.”

Tabii arada “garantiler” var bunu pek yüksek sesle söylemiyorlar.

Örneğin üçüncü köprü hesapta “bir kuruş bile harcanmadan” yapıldı ve yapımcı firma bilmem kaç yıl bu köprü ve bağlantılı otoyolları işletip harcadığı parayı kazanacak.

Buna rağmen devlet bu firmalara demiş ki “Sen elbette paranı alacaksın ama ola ki buralardan beklediğimiz sayıda araç geçmedi, ben sana geçmeyen araçların parasını ödeyeceğim.”

Yanisi şu: Diyelim ki üçüncü köprünün maliyetinin karşılanıp üzerine makul bir kâr konulması için yılda 1 milyon araç geçmesi gerekiyor.

Ama bir milyon araç geçmemiş de 700 bin araç geçmiş.

İşte bu durumda devlet yıllık 1 milyon araç geçişini garanti ediyor, geçmeyen 300 bin aracın geçiş parasını şirkete ödüyor.

Sonra da halkın önüne çıkıp “Bir kuruş bile harcamadık biliyorsunuz bu köprüye” diyor, diyebiliyor.

İktidar bu, der demesine de halkın yarısının buna inanıp alkışlamasına çok içerliyorum açıkçası.

Şimdi gelelim aynı sistemin uygulandığı Avrasya Tüneli’ne.

Karayollarına uzun süre hizmet veren mühendis bir tanıdığım aradı geçenlerde.

“Avrasya’ya yapılan aşırı zammı biliyorsun değil mi?” dedikten sonra “Bu zam şike zam olabilir” diye ekledi.

“O da ne demek?” diye sordum haliyle.

Mühendis tanıdığım “Bak” diye söze girdi, “Avrasya Tüneli, üçüncü köprü, Körfez Köprüsü gibi değil, ilgi çok yüksek” diye devam ettikten sonra benim bir şey sormama gerek bırakmadan “İstersen anlatayım” dedi.

Anlattığına göre, AKP iktidarının Avrasya’yı yapan ve yöneten şirkete verdiği yıllık geçiş garantisi 25.6 milyon, 2017’de 15 milyon, 2018’de ise 18.5 milyon araç geçmiş.

Yani bu iki yıl içinde Hazine’den şirkete 18 milyon araç için garanti parası ödenmiş.

Mühendis tanıdığım “Ancak” diyerek soluklandı ve devam etti; “Avrasya’ya ilgi giderek artıyor. 2019 rakamları hâlâ açıklanmadı ama fark çok kapanmış deniyor. 2020’de ise Avrasya’dan geçen araç sayısı garanti sayısını geçebilir.”

Bu kez lafını kestim “Daha iyi ya, borç çok çabuk ödenir, tünel de devlete kalır” dedi.

Karayolları eski mühendisi tanıdığım gülmeye başladı “İşin püf noktası burada. Herkes, geçen araç sayısı az olursa farkın devlet tarafından ödeneceğini biliyor ama sözleşmelerde bunun tersi de var. Geçen araç sayısı garanti sayısının üzerine çıkarsa bu kez şirket, farkı devlete ödüyor” diye konuştu.

Yani her durumda Yap İşlet Devret sistemi önceden belirlenen sürede bitirilmiş oluyor.

Mühendis tanıdığım “Son bir şey daha söyleyeyim” dedi.

“Hani sen bir tarihte ‘Avrasya Tüneli güzel de tünele girmek çok zor. Güvenlik nedeniyle tek şeride düşürüyorlar, böylelikle geride öyle bir trafik birikiyor ki, burayı kullanmanın anlamı kalmıyor’ demiştin ya, bana göre o da şike. Tünele olan ilgiyi azaltmaya ve geçen araç sayısını garanti sayısının altında tutmaya çalışıyorlar.”

Mühendis tanıdığımın anlattıklarına inanayım mı, inanmayayım mı bilemedim.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Her şeyi bilen zihniyet, kriz anında işe yaramıyor işte

5 Şubat kötü bir gün olarak geçti tarihe.

Önce Van’ın Bahçesaray ilçesine giden yoldaki çığ felaketi toplam 41 canımızı elimizden aldı.

Aynı günün akamı İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı bir faciaya tanık oldu, tek tesellimiz ölü sayısının üçte kalması.

Her iki olayda da tatsız bir Türkiye gerçeği ile karşılaştık.

Doğu Anadolu’nun sarp dağları arasında kalan pek çok yerimiz kış aylarında çığ tehlikesi ve tehdidi altında.

Aslında her yıl birçok çığ olayı yaşanıyor ama bunların hepsi halkın yaşadığı yerler dışında olduğu için pek kayda geçmiyor.

İşin esası son çığ olayı da yine halkın yaşadığı yerde meydana gelmedi.

Talihsizlik şu ki çığ o sırada bir minibüs yoldan geçerken düştü.

5 kişinin can verdiği olayda iki kişi de çığ altında kaldı.

Bu iki kişinin kurtarılması için 200’e yakın görevli çığ bölgesine geldi. O sırada yine çığ düştü ve bu kez ne yazık ki 33 kişi can verdi.

Bölgeyi bilenlerin söylediğine göre ikinci çığın düşmesine kurtarma ekiplerinin çok gürültülü çalışmaları neden oldu.

Çığ düşmesinin en büyük tetikleyicisi ses dalgalarıdır.

Kar yağışı olmayan bölgelerde yaşayanlar ve buralarda görev yapanlar bunu bilmeyebilir ama kar yağışının yoğun olduğu çığ olaylarına sık rastlanan bölgelerde bunun bilinmemesi mümkün değildir.

Ancak belli ki bu tür olaylar karşısında uygulanacak protokoller yapılmamış. Kimin nerede nasıl görev  yapacağı, bu tür durumlarda kaç personelin bulundurulacağı belirlenmemiş.

Fedakarlık var mı?

Evet hem de üstün bir fedakarlık, ama ne çare ki bu fedakarlık akla, mantığa ve bilime dayanmadığı için bir işe yaramıyor.

Aynı şekilde Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki kazadan sonra da benzer manzara ile karşılaştık.

Yaralılar kan revan içindeyken uçağa yolcu götürüp getiren otobüslerle taşındı.

Kaza yerine giden polis ekibi, uyarı işareti olmadığı için kaza geçirdi.

Demek ki burada da acil durum protokolleri yapılmamış veya işletilmemiş.

AKP zihniyetinin en önemli özelliği bu işte.

“Her şeyi bilirim” edasındaki liyakatsiz kişiler, bilime, akla, bilgiye ve kurallara kulak tıkayınca başımıza bunlar geliyor.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bağdadi’nin karısı ve yakınları nerede tutuluyor?

Suriye’de sıcak saatlerin yaşandığı sırada konuşan Erdoğan, “Bizim terörle mücadelemizi herkes biliyor, görüyor” dedikten sonra eklemişti; “Bağdadi’yi yakaladılar ama biz onlardan önce karısını ve ailesini ele geçirmiştik, şimdi hapisteler.”

AKP Genel Başkanı, geçen yılın kasım ayında Bağdadi’nin Amerikan bombaları ile öldürülmesinden sonra, karısı ve ailesinin ise Türk güvenlik elemanlarınca yakalandığını açıklamıştı.

Ancak Bağdadi Ailesi’nin nerede tutulduğu konusunda bir bilgi verilmemişti.

Erdoğan’ın son konuşmasından anlaşıldığı kadarıyla Bağdadi’nin karısı, çocukları ve diğer yakınları hapisteler.

Peki hangi hapishanede?

Ve tabii bir de şu sorular geliyor akla; “Bağdadi teröristti, karısı ve çocukları da terörist miydi? Onlar yurt dışında yakalandıkları halde hangi suçtan dolayı hapiste tutuluyorlar, haklarında bir dava açıldı mı, açıldıysa hangi mahkeme bakacak bu davalara?”

Bİ SORALIM BAKALIM

İdlib’deki gözlem noktalarında görevli askerlerimizden haber bekliyoruz

Suriye ordusu İdlib’de görev yapan Türk askerine ateş açtı ve 8 şehit verdik.

Şimdi AKP Genel Başkanı’nın ifadesine göre eğer Suriye geri çekilmezse çok fena vuracağız onları.

Bu açıklamalardan çok mutlu olup “Yürü be” diye bağıranlar olabilir ama ben öncelikle aylardır o bölgede görev yapan askerlerimizin durumunu merak ediyorum.

Milli Savunma Bakanlığı her konuda açıklamalar yapıyor da İdlib çevresindeki gözlem noktalarındaki askerlerimizle ilgili hiç bilgi vermiyor.

Bu gözlem noktalarında kaç askerimiz var, durumları nedir, yemeleri içmeleri sağlanıyor, barınmalarını güven altında yapabiliyorlar mı? Suriye askeri ile karşı karşıya geliyorlar mı, nefsi müdafaa için bile olsa atış güçleri yeterli mi?

Bu soruların cevabını benden başka merak eden yok mu?

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Bir de baktım yayın akışına girmişim

Önceki gün tabii biraz da esprili biçimde “KORKUSUZ, televizyon sayfasında nihayet Tele1’in de yayın akışını veriyor ama nedense bu akış saat 10.00’dan itibaren başlıyor. Beni niye koymuyorsunuz?” diye sitem etmiştim.

Ertesi gün gazeteyi açıp baktığımda ne göreyim, Tele1 yayın akışında sabahın ilk programı olan Gün Başlıyor en başa yazılmış.

Sevgili arkadaşlarıma anında gösterdikleri duyarlılık nedeniyle hem kendi adıma hem de Tele1 adına çok teşekkür ederim.

ÜZÜLDÜM

En sevdiğim televizyon programcısını da sonsuzluğa uğurladık

Güneş Tecelli ismi belki 50’li yaşların altında olanlar tarafından ilk anda hatırlanmayabilir.

Ama televizyonun ilk yıllarını bilenler için Güneş Tecelli unutulmaz isimdir.

Henüz siyah beyazdı televizyonumuz.

Hatta gün boyu da yayın yapmazdı.

Sabah İstiklal Marşı ile açılır, gece yarısı yine İstiklal Marşı ile kapanırdı.

Sık sık arıza olurdu bu kez ekrana “Necefli maşrapa” görüntüsü gelirdi.

Tek kanal devletin TRT’siydi. Tek eğlencemiz de bilgi kaynağımız da haber alma merkezimiz de TRT’ydi.

İşte o televizyonun bana göre en başarılı programcılarından biri Güneş Tecelli idi.

Pazar günleri yayınlanan Tele Pazar nedeniyle milyonlarca insan dışarı çıkmak yerine ekran başına çakılırdı.

Ben de henüz gazeteciliğe başlamamıştım bile.

Kendi kendime “Bir gün gazeteci olursam, televizyona çıkarsam Güneş Tecelli gibi rahat olmak isterim” diye düşünürdüm.

Güneş Tecelli’yi yıllar sonra televizyonculuğu bıraktıktan sonra tanıdım.

Gökova’daki Börtübet’te arazisine Amazon ismini verdiği günübirlik turistik tesis kurmuş, onu işletiyordu.

Tesadüfen gittim, görünce tanıdım ve çok heyecanlandım. Gazeteciliğe başladığım ilk yıllardı, kendimi tanıttım, bir akşam yemeği ikram etti, uzun saatler sohbet ettik.

O çok sevdiğim insanla böyle bir gün geçirmek beni çok mutlu etmişti.

Neredeyse 25 yıl sonra yolum düştü yine Amazon’a, güneş batımında harika birkaç saat geçirdik.

En son 3 ay kadar önce telefonla aramıştı.

“Seninle gurur duyuyorum, o kadar güzel konuşuyorsun ki, her sabah sırf senin için kalkıyorum” demiş ve eklemişti “Artık bu yaz kaçamazsın, o küçük kızınla birkaç gün doğanın içinde yaşayacaksın, Amazon’a geleceksin” demişti.

“Söz” diye karşılık vermiştim.

Sabırsızlıkla yaz günlerini bekliyordum ki, ne yazık ki ölüm haberini aldım.

Bu yaz için planlar yaparken böyle bir insanı kaybetmek ne kadar acı.

Işıklar içinde ve huzurla yatsın.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları