loading
close
SON DAKİKALAR

Bekir Bozdağ, “açılımı” ve “genel affı” halledebilecek biri olduğu için mi seçildi?

Can Ataklı
Tarih: 31.01.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Eski bakanlar içinde “en FETÖ’cü kim?” diye sorulsa, alınacak cevaplar içinde Bekir Bozdağ’ın adı mutlaka üst sıralarda çıkacaktır. Her ne kadar AKP’lilerin neredeyse tamamı FETÖ ile bağlantılı olsa bile bazı isimlerin daha önde olduğunu herkes biliyor sonuçta.

BUNU YAZMAK GEREK

Kar unutulur ama susuzluk asla

Son kar yağışı ile ortalık karıştı.

İktidar sırf İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni zor durumda bırakmak için planlar hazırlarken kendisi kar altında kaldı.

İBB’nin sorumluluk alanında olmayan TEM Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu, Yeni Havalimanı bağlantı yolları, havaalanının pistleri, apronu kara teslim oldu.

Yerli yabancı binlerce insan karda mahsur kaldı iktidar ancak 17 saat sonra buralarda akışı sağlayabildi.

Oysa aynı sırada İstanbul içinde ufak tefek sorunlar dışında hiçbir şey yoktu.

Ama İmamoğlu balıkçıya gitmişti İngiltere Büyükelçisi ile uzun zaman önce verilmiş bir söz gereği.

Ağır beceriksizliğin altında ezilen ve ne yapacağını bilemeyen saray için bu yemek kurtarıcı rol oynadı.

Saray medyası her şeyi bırakıp bu yemek üzerinden kendince İBB’yi başarısız gösterme yarışına girdi.

Etkili ve başarılı oldu mu?

Kısmen oldu tabii, yalan medyası her zaman daha fazla itibar görür, insanlar da zaten “Eğrisi-doğrusu nedir?” sorusuna fazla itibar etmediği için sesi daha yüksek çıkan iktidarın belediyeyi karalama operasyonu bir parça başarılı oldu.

Ama nereye kadar?

Kar kalkıp ortalık normale dönünce geçmiş haberleri karışırdım biraz.

Erdoğan’ın belediye başkanlığı sırasında da daha sonraki Refah, Fazilet, AKP’li belediye başkanları döneminde de hemen her kar yağışından sonra İstanbul felç olmuş.

Ali Müfit Gürtuna ve Kadir Topbaş yönetimleri her kar yağışından sonra ağır eleştiri bombardımanı altında tutulmuşlar.

Üstelik geçmişteki haberlere bakınca, kar yağışı sırasında İstanbul kent içi yaşamı neredeyse hep durma noktasına gelmiş, bu kez hiç de öyle olmadı aslında bunu herkes biliyor.

Ancak şu gerçeği de görmezden gelemeyiz, Erdoğan’dan bu yana (elbette öncesi de var ama oraya kadar baktım) kar ve yoğun yağmur yağışlarından sonra ortaya müthiş öfke çıkmış.

Ağır eleştiriler yapılmış.

Sonra?

Sonra unutulmuş gitmiş.

Seçim kampanyalarına baktım, hiçbirinde “Kar yağdı İstanbul teslim oldu, bu belediye başaramadı, seçimde bunu unutma” türü propaganda yapılmamış, yapılan da pek etkili olmamış.

Demek ki her kar yağışından sonra kıyameti koparmışız buna karşı çok da çabuk unutmuşuz.

Oysa hepimizi çileden çıkaran kar yağışının bambaşka bir özelliği ve faydası var.

İstanbul doğası gereği su kaynaklarına fazla sahip değil.

Aşırı nüfus nedeniyle mevcut kaynaklar çabuk tükenebiliyor.

Bu nedenle kaynaklarının hep dolu olması gerekiyor ki özellikle daha az yağışlı geçen yaz aylarında sorun yaşamasın.

İşte İstanbul’un su kaynaklarını en iyi besleyen doğa olayı kar yağışı.

Hele yılda bir kez görülse bile son yağışlardaki gibi bir kar su kaynaklarını sıkıntı çekilmesine olanak vermeyecek biçimde besliyor ve dolduruyor.

İstanbul’un kar nedeniyle bir ya da iki gün büyük eziyet çekmesi çok çabuk unutulur ama susuzluk öyle değil.

İnsanlar susuz kaldıklarında bu öfke anlık olmaz, tıpkı 1992-94 arası Nurettin Sözen’n başına gelen gibi başkanı da önüne katıp götürür.

Saray iktidarı kar nedeniyle İBB’yi yıkacağını düşünüyor ama o olay çabuk unutulacak buna karşı bu yaz su sıkıntısı çekilmeyecek, primi de saraya değil belediyeye yazılacak.

Kar krizine çok sevinenlere “üzülerek!” duyurmak istedim.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Aptallığın üzerinde bu kadar tepinilmez yapmayın bu seviyesizliği

Saray iktidarı kar krizinin altında kalışının acısını hazmedemiyor.

İstanbul’u kaybetmenin öfkesi ile zaten bu kente sürekli saldıran ve intikam almaya çalışan saray iktidarı kar krizi ile İBB’yi yerle bir edeceğini planladı, ama olmadı.

Kendi beceriksizliği, iş bilmezliği ortaya çıkınca da yan yollardan saldırıya geçti.

İmamoğlu’nun balıkçıya gitmesinin üzerine yaptıkları seviyesiz edebiyatı hala sürdürüyorlar.

Bu arada maalesef ben de nasibimi alıyoruz.

Günlerdir bir tezvirat üzerinde tepiniyorlar.

Televizyonda cevabını verdim ama burada yazayım, çünkü hız kesmiyorlar bir türlü.

“Can Ataklı U dönüşü yaptı, Can Ataklı’nın şaşırtan dönüşü” gibi başlıklarla sunuyorlar bunu.

Konu şu: “Balıkçıya giden İmamoğlu’nu eleştirmişim ama sonra bundan dönüp İmamoğlu’na övgüler düzmüşüm.”

Hani yalanın kuyruklusu olur ya bu da böyle.

Gerçek şu: Biliyorsunuz her gün YouTube sohbeti de hazırlayıp sunuyorum. Korkusuz’da yazıyorum. Flash TV’de de ana haberleri kendi yorumlarımla birlikte okuyorum. Kar krizi sırasında hem YouTube sohbetimde hem Flash TV yorumlarımda hem de bu köşedeki yazılarımda İmamoğlu’nun balıkçıya gitmesinin gerekli olmadığını, bu konuda yanlış yaptığını söyledim yazdım ama aynı anda, aynı konuşmalarda ve yazıda bunun bir suç olmadığını, İmamoğlu’nun bu yemeğe katılmasının yapılan hizmetleri aksatmadığını, saray medyasının sırf kendi beceriksizliğini örtmek için böyle bir kampanya yürüttüğünü belirttim. Saray medyası ve trolleri ise benim YouTube konuşmamdan İmamoğlu’nu eleştirdiğim, Flash TV konuşmamdan ise yemeğe gitmesinin normal olduğunu söylediğim bölümleri kesip biçip tek parça haline getirmiş. Sonra da ne kadar trol ve saray soytarısı varsa bunu paylaşmaya başladı.

Burada iki amaç var.

Birincisi “Bakın kendi adamları bile eleştiriyor” demek (Bizi hep birilerinin adamı zannederler bunlar, kendileri birilerine göbekten bağlı ya.)

İkincisi AKP’lilerin de izlediği ve doğruları duydukları için etkilendikleri bir kişiyi linçe tabi tutup korkutmak sindirmek.

Neye üzülüyorum biliyor musunuz?

Saray ve çevresi müthiş panik yaşıyor.

Erdoğan’ın gitmesi halinde hepsi kendi başının derde gireceğine inanıyor.

Bu panik havası içinde bilinçsizce, aptalca çırpınıyorlar.

Durumları vahim yani.

Bİ SORALIM BAKALIM

Bekir Bozdağ, “açılımı” ve “genel affı” halledebilecek biri olduğu için mi seçildi?

Eski bakanlar içinde “en FETÖ’cü kim?” diye sorulsa, alınacak cevaplar içinde Bekir Bozdağ’ın adı mutlaka üst sıralarda çıkacaktır.

Her ne kadar AKP’lilerin neredeyse tamamı FETÖ ile bağlantılı olsa bile bazı isimlerin daha önde olduğunu herkes biliyor sonuçta.

Şimdi bu tescilli isimlerden Bekir Bozdağ tekrar Adalet Bakanı oldu.

Bozdağ neden seçildi?

Tahminlerimi ve aldığım duyumlara göre değerlendirmelerimi yazayım.

En önemlisi Erdoğan, “Denize düşen yılana sarılır” örneğinde olduğu gibi artık çok zor günler yaşıyor ve kendisine yardım edecek kim varsa ona başvuruyor.

Cemaatçilerin önemli isimlerinden Bekir Bozdağ açılım konusunda çok becerikli.

Sarayın HDP oylarına ihtiyacı var.

Bu nedenle PKK’nın hapisteki elebaşı Apo’yu kullanmak istiyor.

Bu nedenle önümüzdeki günlerde torba yasa içine konacak iki cümlelik bir yasanın kaşla göz arasında Meclis’ten geçirileceği söyleniyor.

YouTube sohbetimde bunu anlattım, “Bilfiil 20 yılını hapiste geçirmiş, 70 yaşını aşmış hükümlüler ev hapsine alınır” şeklinde bir cümlenin ceza yasasına ekleneceğini ve torba yasa içinde geçirileceğini söyledim.

Böylelikle bundan Apo da yararlanacak ve ev hapsine çıkacak.

Saray ardından açılımı tekrar gündeme getirmesi halinde hemen gidilecek bir seçimde HDP oylarının büyük bölümünün AKP’ye geleceğine inanıyor.

Saray ayrıca seçimi kaybetme olasılığına karşı daha sonra yargılanmamak için şimdiden bir “genel af” ilan etme hazırlında.

Bu işleri de en iyi becerecek isim olarak Bekir Bozdağ görülüyor.

NOSTALJİ

1970’ten kalma efsane fotoğraf

Bu fotoğraf bundan 50 yıl önce çekilmiş.

Rusya’da kar fırtınası nedeniyle yiyecek bulamayan beyaz ayıya bir dağcı yemek götürmüş.

Ayı da olsa kendine uzanan dost elini anlıyor elbette.

Ama burada fotoğrafı efsane yapan ayrıntı, dağcının hemen ayak dibinde.

Kim bilir ne kadar zaman bir parça bile yiyecek bulamayan beyaz ayının yavrularından biri dağcının ayaklarına sarılarak bir tür minnet hissini dile getiriyor.

Haftaya güzel duygularla başlayalım istedim.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

“Kim milyoner olmak ister?” yarışmasına kur garantisi getirilmeli

Yarışmanın adı önceleri “Kim 500 milyar ister?” idi.

O zaman parada 6 sıfır vardı.

Sonra yarışmaya ara verildi.

2011 yılında tekrar başlayan yarışmanın adı artık “Kim milyoner olmak ister?” haline getirilmişti.

Tabii TL bazında milyonerlikti bu.

2011 yılında bir milyon liranın karşılığı 571 bin dolar tutuyordu.

Şimdi aynı yarışmada bir milyon lira kazanacak yarışmacı bununla ancak 74 bin dolar alabiliyor.

Demek ki kazanılan TL cinsi para 10 yılda 7.7 kat azalmış

Yarışmacılar, kazanacakları ikramiyenin “kur garantisi kapsamına alınmasını” istemesi gerekmez mi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları