loading
close
SON DAKİKALAR

Bir tablo ile bu kadar güzel anlatılır

Can Ataklı
Tarih: 29.10.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Atatürk ve Cumhuriyet’i en güzel çocuklar anlatır.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Atatürk ve Cumhuriyet’i en güzel çocuklar anlatır

Hafta ortasında sosyal medya hesaplarımdan birinde şimdi size de sunacağım bir yazı gördüm.

Altında E. Sarıgül imzası vardı.

İnanın okurken o kadar duygulandım ki anlatamam.

Bugün Atatürk’üCumhuriyetidevrimleri unutturmaya yok etmeye çalışanlara minicik bir çocuğun verdiği cevap dünyalara bedeldi çünkü.

Bugün Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutluyoruz.

Atatürk’ün bize emanetini işte bu çocuklar koruyacak ve kollayacak.

Cumhuriyet’i, devrimleri ve Atatürk’ü yok etmek isteyenler asla bu kirli amaçlarına ulaşamayacak.

Bence böyle kutlu bir günü bu miniğin bize verdiği dersle kutlamak bana çok anlamlı geldi.

İşte o yazı;

İzmir’de bir özel okulun müdürüydüm. 23 Nisan sabahı. Okulda öğrenciler cıvıl cıvıl... Öğretmenler koşuşturuyor... Veliler telaşlı. Biraz sonra tören başlayacak. Tatlı bir heyecan sarmış her yanı... Kapım çalındı... İçeriye bir mini mini bir çocuk girdi. Dudağını bükmüş, gözleri yaşlı.

- Hayrola, neden ağlıyorsun?

- Öğretmenim törende okumam için şiir verdi bana.    

 - Ne güzel... Sen okumak istemiyor musun?

- İstiyorum ama sevmedim ben bu şiiri.

Şiiri alıp baktım. Mustafa NECATİ KARAER’in “Mustafa Kemal Rüzgarı” adlı şiiri...

 - Neden sevmedin bu şiiri?

- İçinde bilmediğim bir sürü sözcük var. Sonra bu şiirden bir şey anlamadım ben.

- Öğretmenine söyleseydin değiştirirdi şiiri.

- Söyledim, ama programa yazıldı. Müdür Bey kızar dedi. Sahi kızar mısın...? 

-Adın ne senin?

- Şeyma!

- Bak Şeyma’cığım. Ben senin gibi dünya tatlısı bir öğrencime hiç kızar mıyım? Ama bebeğim, tören birazdan başlayacak. Bu kadar kısa bir sürede yeni bir şiiri nereden buluruz?

- Biz yazalım.

- Biz mi yazalım, anlamadım?

-Müdür Amca, sizin şiir kitaplarınız varmış yani şiir yazıyorsunuz. Bir tane de birlikte yazsak olmaz mı?

Hem şaşırdım hem de hoşuma gitti.

- Şeyma’cığım nasıl olacak peki?

- Bak Müdür Amca, annem babam ve öğretmenim bana Atatürk hakkında çok şey anlattı. Şimdi masanızın arkasındaki duvarda Atatürk resmi var ya...

- Evet var.

- Hah işte, ben onunla konuşayım. Siz de onunla konuştuklarımı yazın.

 Bunca yıl şiir yazdım durdum. Oysa ilk defa karşımda gözü yaşlı bir mini mini bir çocuk bana bir daha nasip olmayacak bir deneyim yaşatacaktı.

Tüm dikkatimi bu can parçası küçük çocuğa odakladım.

Sonra Şeyma karşımdaki koltuğa oturdu. Duvardaki Atatürk resmine baktı, baktı ve çocuksu bir tavırla konuşmaya başladı.

O an sanki kalemimi elimden almıştı o küçücük kız. Yazan el benim, yazdıran yürek o mini mini kalpteki Atatürk sevgisiydi.

Tören için Okul Müdürü olarak klasik bir açılış metni hazırlamıştım.

Onu dosyaya kaldırdım.

Açılışa Şeyma ile çıktık. Az önce yaşadıklarımızı izleyenlere sunduktan sonra mikrofonu Şeyma’ya verdim, heyecandan titreyen sesiyle şiiri okumaya başladı.

Önce annemden duydum,

Atam senin adını.

Sonra babam anlattı,

Senin yaptıklarını.

Çok büyük adammışsın.

Kurtarmışsın ülkemi.

Devrimler cumhuriyet,

Atatürk yapmış seni.

Elinde tebeşirin

İlk öğretmenim sensin

Özgürlük sevdalısı

Atamsın, liderimsin

Dünya çocuklarına

Ödülündür bu bayram

Her yirmi üç nisanda

Kalpler seninle atam.

Ölmüşsün 10 kasımda,

İnanmadım ben buna.

Gerçekten ölmüş olsan,

Yaşar mıydın gönlümde?

Sonra öğretmenim de,

“Atatürk ölmez’’ dedi.

Sınıfta resmin o an,

Bizlere gülümsedi.

İnan koruyacağım,

Senin eserlerini.

Ama henüz küçüğüm,

Büyüyünce gör beni.

Şeyma diliyle değil, yüreği ile okudu şiiri. Öylesine coşkulu öylesine duyarlı, öylesine hırslı idi ki onca izleyici önünde, kendimi tutamadım... Şiirin sonunda o da gözyaşlarına hakim olamadı.

Sonra ne mi oldu?

Bütün salon dakikalarca alkışladı kendisi küçük yüreği kocaman Atatürk sevdalısını. Sahnede bu olağanüstü duygu selini yaşarken Şeyma elinde mikrofon olduğunun farkına varmadan bana döndü ve ürkek bir sesle “Müdür Amca izin almadan sana geldiğim için, şiiri değiştirdiğimiz için öğretmenim bana kızmaz değil mi?’ diye sorunca bir eğitimci olarak içim sızladı.

Bizler anne baba öğretmen olarak bilinçsizce ne kadar ürkütüyorkorkutuyoruz yavrularımızı?

Onları koruduğumuzu zannederek aslında hayal güçlerini örseliyor, öz güvenlerinin yitimine neden oluyoruz.

Şeyma’ya “Bilmem ki, en iyisi öğretmenini çağırıp soralım’’ der demez ön sıralarda gözleri yaşlı öğrencisini alkışlayan Saadet Öğretmen sahneye koştu ve Cumhuriyet ormanına dikilen Atatürk sevdalısı minik fidanına sarılıp onu gözyaşları ile suladı.

Şimdi, tarihin yetiştirdiği en büyük liderin altın destanını, 23 Nisanları, 19 mayısları, 29 Ekimleri 30 Ağustosları sudan sebeplerle sözüm ona unutturmaya çalışanlar.

Yukarıdaki şiiri bir kez daha dikkatlice okuyun ve kiminle boy ölçüşmeye kalktığınızın farkına varın. Onun dirisi dünyaya yetti, ölüsü de size yeter...

KOMİK

Süper saçma sözlere devam

Geçen pazar yazısında Erhan Tığlı’dan gelen süper saçma sözlere ver vermiştim. Bu hafta da Orhan Keskinsoy’dan süper saçma cümleler geldi.

Birlikte okuyalım:

- Adam dışavurumcuymuş, temiz bir dayak yemiş

- Adam dik başlı imiş, başını dikmekten bıkmışlar

- Adam diyalog kurmuş, kimse yakalanmamış

- Adamın diz kapağı paslanmış, götürüp kalaylatmış

- Adam Dörtyol’a gitmiş, beşincide yorulup kalmış

- Adamın Dursunbey’e tayini çıkmış, evde bulamamış

- Adamın biri düdüklü tencere almış, arkasından zilli kevgir.

- Adamın biri ebekuşağı görmüş, ama beline olmamış

- Adamın biri ekmek düşmanıymış, sonra barışmışlar

- İstanbul’un en aydınlık semti neresidir?: Kandilli

- Adama çölde güneş altında ne yapacaksın demişler. Gölge demiş

- Adam devamlı kafa işi yaparmış, berbermiş.

- Adam cam temizleyicisi imiş, burnu bu nedenle yassı imiş

- Adam tutuğu balıkları başkalarına anlatırken, balıklar büyürmüş

- İnsanlar dünyanın döndüğünü nasıl anlarlar? Sarhoş olduklarında

- Adamın verilmiş sadakası varmış, dilenciye beş kuruş vermemiş.

- Adama güle güle kullan demişler. Araba sürerken gülmekten ölmüş.

- Adam parasız kalmış, ne yapayım diye düşünürken borç yapmış

- Adam işine giderken sudan bahaneler yaratırmış, meğer sucuymuş

- Adamın biri çok tatlı dilliymiş. Delikten çıkardığı yılan sokmuş öldürmüş

- Adamın göz kırptığı kız gözünüze bir şey mi kaçtı diye sorunca, yaşlandığını anlamış.

- Adamın sevdiği tek ağrı, ilk göz ağrısıymış

- Adamın tek bildiği yazar, Gönül Yazar’mış.

- Adama yüz sıfır vermişler, elli adet hela tuvaleti yapmış

- Adam dayak yemiş orucu bozulmamış

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Bir tablo ile bu kadar güzel anlatılır

İster inançlı olalım ister olmayalım, ama şu gerçeği biliyoruz.

Bu ülkede yaşayan herkes istese de istemese de Türk-İslam kültürü ile yoğruluyor.

İçinde “Allah” geçen o kadar çok kelime kullanıyoruz ki.

Üstelik bu ülkede yaşayan Müslüman olmayanlar da neredeyse her konuşmalarında kullanıyor.

Bu tablo şartlara ve duruma göre “Allah” adını nerelerde kullandığımızı çok güzel anlatmış.

Hem okuması keyif veriyor gülümsetiyor hem de bir gerçeği gösteriyor.

Öyle değil mi?

ÇOK GÜLDÜM

Bugün 4 güzel fıkramız var

Bu hafta pazar için Yıldırım Tuna’dan yine fıkralar geldi.

Haydi okuyalım;

Tacizci cüce

Kadın çalışırken ayni iş yerinden bir adam kadına iyice sokulmuş derin bir nefes almış ve “Mmmh!.. Ne kadar güzel kokuyorsunuz!” demiş.
Bu böyle bir hafta her gün sürünce kadın amirine olayı anlatıp “Cinsel tacize uğruyorum” diye şikayete gitmiş.
Şaşırmış amiri “Güzel kokuyorsun” demek cinsel taciz mi oluyor? “
Evet oluyor!” demiş kadın sinirle... “Herif cüce... Yanıma kadar gelip belime sıkıca sarılıp, alnını karnıma iyice bastırarak söylüyor!”

Sütçü

İki arkadaş barda içiyorlar, biri çok dertli, içkisinden bir yudum alıp “Karım bana sütçü ile ilişkisi olduğunu söyledi” demiş;
“ Nee?” demiş arkadaşı “Bazı sabahlar senin kapının önünde gördüğüm o kaba yapılı, tipsiz şey mi?”
“Evet?”
“Hay Allah!” 
demiş arkadaşı, “O yakışıklı sütçü, onun gibi biriyle neden yatmak istesin ki?...”

Afrika izlenimi

Resim sergisinde orta yaşlı, çok hoş, havalı bir kadınla tanıştım, bistro masasında şaraplarımızı yudumlarken “Geçen hafta hayır işleri yapmak için Afrika’ya uçtum” dedi
“Ne mutlu size” dedim, “Örnek bir davranış.”
“Ama şok edici bir deneyimdi”
 diye devam etti, “O zavallı insanları bir görseniz... Yoksulluk, açlık, kavga, gürültü. Onlara toplu yemek dağıtılırken heyecanlarını bir görseniz, hele o koku... Bir daha asla ama asla ekonomi sınıfında uçmam!”

Fakir ama

Kadın kocasına – Senin bu kadar fakir biri olduğunu bilsem, seninle asla evlenmezdim..
Kocası – Bir tanem,  sana söyledim... Sana kaç kere ‘ Hayatımın en kıymetli şeyi sensin ‘ dedim ama...

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları