loading
close
SON DAKİKALAR

İmamoğlu bakanlarla görüşmesini nereye çekebilir?

Can Ataklı
Tarih: 22.08.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Ekrem İmamoğlu görüştüğü bazı bakanlar tarafından, “Bu işi başka yerlere çekecek olursan bir daha görüşmeyiz” diye uyarılmış. İmamoğlu bu görüşmeleri nereye çekebilir acaba?

NALİZ

Yeni numara “Erdoğan mazbut zamları şu fırsatçılar yapıyor”

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifa etmeye kalktığı haberleri yandaş medyayı harekete geçirdi.

İki gündür yandaş medyada Mehmet Şimşek konuşuluyor.

İstifa etmiyormuş.

Tersine daha da güçlenmiş.

Aldığı kararlarla ekonomi rayına oturuyormuş.

Aslında hep yazdığım ve söylediğim gibi yandaş medya farkında olmadan sürekli Erdoğan’ı kötülüyor.

Ekonominin çok kötü olduğunu, ancak alınan önlemlerle durumun iyiye gitmeye yüz tuttuğunu yazıp söylüyorlar.

Oysa bugüne kadar ekonominin kötü olduğunu hiç söylemediler.

Tam tersine sürekli olarak Türkiye’nin bir dünya yıldızı olduğunu, bütün ülkelerin Türkiye’ye yatırım için sıraya girdiğini, oyun kurucu, karar verici olduğumuzu ileri sürdüler.

Şimdi ise “yabancı yatırımcının gelme olasılığından” söz ediyorlar.

Ne oldu o akın akın gelen yabancılara?

Tabii üstü kapalı da olsa yandaş medya aşırı pahalılıktan da söz etmeden duramıyor.

Sonuçta AKP milletvekilleri de sokağa çıkıyor, ama çıktıklarına bin pişman oluyorlar.

Yandaş gazeteciler her gece ekranlarda ahkam kesiyorlar ama onlar da evlerine ekmek götürmek zorunda.

Herkes gerçeği yaşıyor, bunu saklamak mümkün mü?

Buna karşı yeni bir numara geliştirdiler.

Özellikle gıda sektöründeki aşırı pahalılık stokçuların işiymiş.

Otomobilden mobilyaya, beyaz eşyadan tekstile, ev kiralarından otellere kadar herkes “fırsatçı” kesilmiş.

Zamlar bu fırsatçılık nedeniyle oluyormuş.

Erdoğan ve ekonomi ekibinin hiçbir günahı yanlışı yok.

Varsa yoksa fırsatçılar.

Peki bu fırsatçılar nasıl ortaya çıkıyor?

Neden galeriler otomobil stoklamaya kalkıyor?

Neden dev marketler aracıyı aradan çıkarıp üreticiden direk mal alıp depolarına mal yüklüyor?

Nedeni basit.

Çünkü iş yapan kimsede güven kalmadı.

Malını satan yenisini koymak için daha fazla para ödemek zorunda kalıyor, yapılan her satış aslında satana zarar olarak dönüyor.

Döviz fiyatlarının tutulamaması nedeniyle herkes sattığı malı gözünü kestirdiği dolar fiyatı üzerinden fiyatlandırıyor.

Denetim yok, acil önlem yok, günü kurtaran kararlarla milletin tasarruf etmesini sağlamaya çalışıyorlar.

Oysa günü kurtarmak için başlatılan her uygulama fırsatçılar için yeni bir fırsat kapısını aralıyor.

Sonunda parası olan zarar etmeyecek yöntemleri bulurken olan dar ve sabit gelirlilere oluyor.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Kadın yazardan kadın yazarın kitabına anlamlı yazı

Yıllar öncesinden tanıdığım bir dönem birlikte de çalıştığım gazeteci yazar İklim Bayraktar, tacize ve tecavüze uğrayan küçük çocukların başlarından geçenleri belgesel nitelikli bir kitapta toplamış.

“Rızası yok- Bir kereden çok şey olur” isimli kitabı tüyleriniz ürpererek okuyorsunuz.

Bu kitapla ilgili yazı yazmayı düşünürken yine çok sevdiğim kadın yazar Nalan Türkeli’nin kitapla ilgili anlamlı bir yazısını gördüm.

Kendi kendime, “Ben yazmayayım, yine bir başka duyarlı kadın yazarın kaleminden tanıtayım” dedim.

İşte Nalan Türkeli’nin “Rızası yok” kitabı ile ilgili yazdıkları;

Bir kitap okudum, hayata bakışım değişti. İşte o kitap bu!

Gazeteci- yazar İklim Bayraktar, Rızası Yok adlı kitabıyla, bozuk düzene yine kafa atmış!

İçindeki hikayeler korku filmlerinden alıntı değil, gerçek olayların ta kendisi.

Tüm cesaretiyle, o can alan, can yakan tabulara baş kaldırmış.

Evrimini tamamlamamış insan varlığının acziyetini gözler önüne sererken, insan olabilmenin evrimsel süreçlerine değinmiş, yazar.

Dikkat çeken bir diğer ayrıntı, histerikli kanı bozuk sapıkların, ruh hastalarının dizginleyemedikleri kontrolsüz eylemleri adeta resmedilmiş!

Bu kontrolsüz eylemlerde, “Küçüğün rızası var” zihniyetinin o büyük payı unutulmamış!

Ahlaksız ahlak bekçiliğine Anayasal hak kazandıran siyasal İslam’ın ikiyüzlü politikalarına şahitlik edilirken kahroluyor insan!

Israrla empoze edilen hurafelerin, olgunlaşmamış beyinlerde yarattığı içsel çatışmalar, bir ayna gibi yansıyor okuyucuya.

Aynı anda geçmişin derinliğine gizlenmiş ne varsa, sorgularcasına geri dönüyor.

Hani denilir ya, “Ne kadar az bilirsen o kadar rahat uyursun.” Uykuya sığınanların uykularını kaçıracak hayatlar var bu kitapta.

Kitabı okuyanlar, “Hiç kimse, bu kitabı okumadan dünyaya çocuk getirmesin” diyecektir.

En büyük gerçek, yoksullukla birleşen cehalet! Bu nedenle her saniye evlatlarını kurban veriyor bu toplum.

Bedava yemek, bedava yatak ve sözde bedava eğitime kanan aileler, o korunmasız çocuklarını kendi elleriyle kurtlar sofrasına teslim ediyorlar.

Neredeyse her kurumda organize halde, savunmasız çocukları istismar edenler, ne yazık ki iktidarın kayıtsız kalışıyla, kolayca aklanabiliyorlar!

“Bir kereden bir şey olmaz”cıların kirli zihniyetine karşı, “Bir kereden çok şey olur” mantığını, çarpıcı biçimde ortaya koyuyor Rızası Yok!

Büyük cesaretle sosyal sorumluluk alarak, bu çocukların çığlıklarına kayıtsız kalmayan ve “mış” gibi yapanlara duyuran İklim Bayraktar’a hepimiz adına teşekkür ediyorum.

FIKRA GİBİ

Sosyal medya her türlü hırs ve öfkenin merkezi oldu

Günümüzde sosyal medya adeta kaçınılmaz biçimde hepimizi sarmış urumda.

Sokağa çıkın, lokantalarda, kahvelerde, parklarda, otobüste, metroda kimi görürseniz elinde telefon.

Kimse telefonla konuşmuyor, sosyal medyasına bakıyor.

Haberleşme ve bilgi akışında elbette çok büyük yeri ve önemi var sosyal medyanın.

Buna karşı aynı mecra her türlü hırs ve öfkenin de odağı haline geldi.

Birine kin ve düşmanlık duyan hemen sosyal medyadan paylaşıyor, atıyor çamuru, sonrası malum.

Antalya’da yaşanan bir olay, bunun ibret verici örneklerinden biri.

Muratpaşa ilçesi Güzeloba Mahallesi’ndeki bir kafede, Hollanda doğumlu olduğu öğrenilen N.D. birlikte oturduğu kişilerle konuşurken Erdoğan ile ilgili ileri-geri sözler söylüyor.

Bu sırada yan masada oturan biri cep telefonunu çıkarıp kadının konuşmalarını kaydediyor.

Sonra götürüp bunu polise veriyor ve “Cumhurbaşkanına hakaret edildi” diyor.

Polis hemen cafeye gidiyor, kadını gözaltına alıyor ve adliyeye sevk ediyor.

Kadın tutuklanıyor.

İşe bakar mısınız, masada konuşuyorsunuz, yan tarafta biri sizi duyuyor, duymakla kalmıyor hemen kaydediyor ve elinde belge ile şikayetçi oluyor.

Siz siz olun dost sohbetlerinde bile başkasının duyacağı şekilde konuşmayın.

Etraf “sayın muhbir” dolu.

Bİ SORALIM BAKALIM

Bu olayda da “Dünya, beşten büyüktür” diyorlar mı?

Kitabını bile yazdı Erdoğan biliyorsunuz.

“Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” türü bir tezi daha var AKP Genel Başkanı’nın.

“Dünya, beşten büyüktür” diyor ve bunu kitaplaştırdı.

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Kurulu’nun daimi üyesi beş ülkenin “veto hakkı” var ya, onu kastediyor.

Bütün ülkeler birleşip bir karar alsalar bile bu beş üyeden biri kararı veto ederse karar bozuluyor.

İlk duyulduğunda mantıklı gibi görünüyor bu tez ama o veto hakkının hangi nedenle konulduğunu bilince tezin yanlışlığını da anlıyorsunuz.

O ayrı konu, gelelim Birleşmiş Milletler’deki son veto olayına.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hükümet, Birleşmiş Milletler kontrolünde bulunan Yeşil Hat üzerindeki Pile köyüne yol yapma girişimi, BM barış gücü görevlileri tarafından engellenmeye çalışıldı.

Bunun üzerine dozerler, BM araçlarını sürükleyerek engeli kaldırdı.

Bu olay Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından protesto edilince, Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi KKTC’yi kınayan bir tasarıyı kabul etti.

Ancak beş daimi üyeden biri olan Rusya kararı veto etti.

Yandaş medyaya baktım bir kişi bile “Dünya beşten büyüktür, Rusya’nın veto hakkını kullanması haksızlıktır” falan dememiş.

Ne oldu o teze, çöpe mi atıldı?

NOT: Yanılmıyorsam bugüne kadar BM Güvenlik Konseyi, Kıbrıs konusunda aleyhimize 22 karar tasarısını kabul etti. Hepsi de bu beş üyeden biri tarafından veto edildi.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

İmamoğlu bakanlarla görüşmesini nereye çekebilir?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu kentin sorunlarını çözebilmek ve kaynak bulabilmek için bazı bakanlarla görüştü.

Kimileri eleştirebilir bu görüşmeleri ama İmamoğlu doğru olanı yapıyor.

Sonuçta İstanbul’un özellikle yüksek meblağlı altyapı yatırımları için iktidarın da onay vermesi gerekiyor.

Ayrı partilerden olmak sorunları çözmek için bir araya gelmeyi engellemez, engellemeli.

Ancak bu görüşmelerden sonra bir kulis yazısı yazan Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’nin bir cümlesi çok dikkatimi çekti.

Selvi’nin cümlesi şöyle:

Ekrem İmamoğlu görüştüğü bazı bakanlar tarafından, “Bu işi başka yerlere çekecek olursan bir daha görüşmeyiz” diye uyarılmış.

İmamoğlu bu görüşmeleri nereye çekebilir acaba?

Sanıyorum tıpkı muhalefet gibi iktidar da karşı tarafla yapılan görüşmeler nedeniyle başının yanabileceğine inanıyor.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları