loading
close
SON DAKİKALAR

Maske takmaktan utanmayın, tabii bulursanız

Can Ataklı
Tarih: 12.03.2020
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı-Korkusuz

Can Ataklı: Koronavirüsü çıkana kadar bütün eczanelerde çok ucuza bulunan maskeler bir anda pahalandı.

BUNU YAZMAK GEREK

Bakan Soylu, Yunan’ın geri çevirdiği mültecileri nasıl içeri sokmadığımızı da anlatmalı

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu şu ana kadar 145 bin kişinin Yunanistan’a geçtiğini açıkladı.

Aslına bakarsanız bu 145 bin rakamını vermesinin üzerinden dört gün geçti.

Bu sayıyı güncellemedi.

En azından demek ki son 4 gündür Yunanistan’a geçebilen mülteci yok.

Ya da sınıra konan numaratörler bozuldu ve bu nedenle rakamı veremiyorlar.

Tabii bakan Soylu’nun açıkladığı rakamlar inandırıcı değil.

Çünkü şu ana kadar Soylu’nun sözleri dışında bu bilgiyi teyit etmek mümkün olmadı.

Yunanistan bunu kesin dille yalanlıyor.

Avrupa Birliği üyesi ülkelerden böyle bir bilgi gelmiyor.

Uluslararası medya kuruluşlarında da bu rakamı doğrulayacak tek haber bile yok.

Bu kuşkuyu dile getirince Soylu öfkeleniyor “Siz milli değilsiniz, sis Yunan medyasısınız” türü acıklı sözler söylüyor.

Zaman kimin doğru konuştuğunu ortaya koyacaktır.

Herkese tepeden bakan kibirli tavırlarıyla da hayli ilgi çeken İçişleri Bakanı’nın son açıklaması da en az “Şu ana kadar 145 bin kişi sınırı geçti” sözleri kadar garip.

SÖZCÜ yazarı Deniz Zeyrek’e açıklamalar yapan Soylu “Yunanistan mültecileri geri göndermeye çalışıyor ama biz de onları engelliyoruz” demiş.

Gariplik nerede?

Şurada; Yunan polisinin ve askerinin sınırı geçmeye çalışanları nasıl engellediğini biliyoruz.

Çünkü çoğunu görüyoruz.

Dikenli tel çekiyorlar.

Hendek kazıyorlar.

Bunları aşmaya çalışanların üzerine gaz sıkıyorlar.

Buna rağmen geçenleri yakalıyorlar.

Çoğuna şiddet uyguluyorlar.

Meriç Nehri üzerinden karşı sahile varanları da yakalayarak tekrar nehre sürüklüyorlar.

Botlarla geçenler çoğu kez mecburen yüzerek geri dönüyorlar.

Canlı yayınlarda da izlediğimiz gibi Yunan’ın uyguladığı bu şiddetli koruma sırasında karşı tarafa geçebilen bir kişi bile yok.

İçişleri Bakanı sınıra 1000 Özel Harekât polisi gönderdi.

Şimdi diyor ki “Yunanın geri çevirdiklerinin içeri girmesine engel oluyor.”

Çok güzel de, nasıl?

Yunan polis ve askeri aşırı zor kullanarak durduruyor geçişleri.

Bu durumda Özel Harekâtçı’lar da muhtemelen aynı yöntemi uyguluyorlar.

Peki aradaki mültecilere ne oluyor?

Yunanistan’a şiddet uygulandığı için giremeyen, ardından geri dönmeye çalışırken bu kez bu taraftan şiddet gören o insanlar ne yapıyorlar?

AKP Genel Başkanı, Yunanistan’ın sınırı geçmek isteyenlere uyguladığı şiddetin görüntülerini Birleşmiş Milletler’e götüreceğini ve Yunanistan’dan hesap sorulacağını söylüyor.

Bu durumda benzer bir şiddeti Türk güvenlik güçlerinin de uyguladığını itiraf eden İçişleri Bakanı yüzünden, aynı tür şikâyeti Yunanistan’ın da yapması mümkün değil mi?

UYARI

Maske takmaktan utanmayın, tabii bulursanız

Sağlık Bakanı kötü çalışmıyor.

Bu iktidarın onca kibirine karşı Sağlık Bakanı sanki biraz daha aklı başında ve mütevazı görünüyor.

Gerçi “Tüm tedbirleri aldık” diyor demesine de acaba bu yeterli mi?

Örneğin en basit korunma önlemlerinden biri maske.

Koronavirüsü çıkana kadar bütün eczanelerde çok ucuza bulunan maskeler bir anda pahalandı.

Pahalansa neyse de ortalıkta maske de kalmadı.

Oysa maske konusu neredeyse bir aydır konuşuluyor.

Hepimiz yazdık çizdik, anlattık.

Demek ki yeterli önlem alınmamış bu konuda.

Dün sırf denemek için yolum üstünde rastladığım üç dört eczaneye girip “Maske var mı?” diye sordum.

Birinde bile yoktu.

Üstelik bir tanesi kendi semtimin eczanesi.

Direk “Maske var mı?” diye sordum.

Olsa ve saklasa belki “Can bey var ama çok az, size birkaç tane vereyim” diyebilirdi örneğin.

Ama gerçekten yoktu.

Artık bu saatten sonra “Niye önlem almadınız?” diye söylenmenin alemi yok, ama Sağlık Bakanı iyi giden çalışmalarında bir çizik yedi haberi olsun.

Maske konusunda bir sözüm, hepimize.

Gözlediğim kadarıyla pek çok kişi maske takmaya utanıyor ve çekiniyor.

Öncelikle maske takınca sanki herkesin kendini hasta sanacağını düşünüyor.

Kaç kişiye sorduysam önce bunu söylüyor, oradan anladım ben de.

Şunu bilelim, maske takanlar hasta değil, hastalığa karşı önlem alanlar.

Maske takmanın ayıbı yok, kim bakarsa baksın, sağlığınızdan daha mı önemli yani.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Virüs testi için yeterli altyapı hazırlandı mı?

Tamam, artık biz de biliyoruz ki, tek örnek olsa bile ülkemizde de Koronavirüsü var.

Paniğe gerek yok.

Akıllı davranacağız, öncelikle kendimize düşen basit önlemlerimizi alacağız.

Devlet de üzerine düşeni yapacak.

Bu konudaki en önemli meraklardan biri virüsü kapıp kapmadığımızı nasıl öğreneceğimiz.

Herhalde her aksıran, öksüren, ateşi çıkan Koronalı değil.

Bunun anlamanın tek yolu var, Korona testi yaptırmak.

Bunun için kan veriyorsunuz.

Tahlil sonunda virüslü olup olmadığınız veya sizdeki varsa virüsün cinsi anlaşılıyor.

Bu kadar basit ama testi yapabilmek için kullanılan kimyasallar yeterince var mı?

Bu testi her sağlık kuruluşu yapabiliyor mu?

Aynı anda çok sayıda kişi hastanelere koşup test yaptırmak isterse ne olacak?

Buna yetişecek personel de
var mı?

Önümüzdeki kısa dönemde bu sorunları yaşayacağız, bakanlık umarım önlemini almıştır.

ŞAŞIRDIM

İnternet üzerinden yapılan ilginç bir dolandırıcılık

Aslında tam olarak dolandırıcılık da denemez belki.

Yani dolandırıcılık da, iş hukuka yansıdığında “durumu kötüye kullanma, mücbir sebeplerle ödeyememe” falan gibi durumlar doğabilir.

Firmanın adını şu anda vermeyeceğim.

Çünkü tüm kanıtlar elimde değil, ama çok sayıda şikâyet geldiği için yazabiliyorum.

İnternet üzerinden çok ciddi satışlar yapan bir bilişim/teknoloji şirketi bu.

Cep telefonu, televizyon, bilgisayar gibi ürünleri piyasa fiyatlarının çok çok altında

pazarlayarak müşterilere sipariş verdiriyorlar.

Ancak ürünler 40-50 gün sonra bile müşteriye gönderilmiyor. Müşteri sonunda dayanamayıp siparişinin iptalini istiyor.

Şirket bu konuda çok anlayışlı! davranıyor; “Elbette, 10 iş içinde paranızı iade edelim” diyorlar.

Biliyorsunuz 10 iş günü aslında tam iki hafta.

Şirket bu sürenin sonunda bazı kişilerin paralarını ödüyor, ama çoğunlukla ödemiyor.

Şimdi sıkı durun, bu şekilde paralarını kaptıran ve bir türlü geri alamayanların sayısı ne kadar olmuş biliyor musunuz?

20 bini aşmış.

Sanıyorum bir tür “faizsiz kredi sistemi” oluşturmuşlar.

Toplanan parayı olabildiğince uzun bir süre elde tutup sonra ödüyorlar.

Kötü olan onca şikayete rağmen ki CİMER’e de çok sayıda şikayet gittiğini öğrendim,  bu durumun devam etmesi.

ÇOK GÜLDÜM

Erdoğan’la yurt dışından gelen gazeteciler karantinaya alınsın

Sağlık Bakanı sonunda Koronavirüsünün Türkiye’de de görüldüğünü resmen açıkladı.

Açıklamayı özellikle mi gece yarısına bıraktılar yoksa “Şu ana kadar yoktu, ama öğrenir öğrenmez kamuoyuna açıkladık” demek için mi bu yolu seçtiler bilemiyorum.

Ama artık Türkiye’de de bir tane olsa bile bu virüsü kapmış biri var.

Bundan sonrası çok önemli.

İyi önlemler alınır, halk da paniğe kapılmadan bu önlemlere uyarsa belayı çabuk defederiz.

Bakanın açıklamalarında çok dikkatimi çeken bir cümle vardı.

Bakan Koca dedi ki “Mecbur kalmadıkça yurt dışına gitmeyin.”

Bakan ayrıca yurt dışından gelenlerin de sıkı takipte olduğunu söyledi.

Bu durumda demek ki yurt dışından gelen herkes bir anlamda şüpheli konumunda.

Bakanın bu açıklamasından çok kısa bir süre önce AKP Genel Başkanı Brüksel’den döndü.

Yanında seçilmiş gazeteciler vardı.

Erdoğan’ın etrafında yüzlerce koruma olduğu gibi bir sağlık ordusu da var.

Herhalde AKP Genel Başkanı’nı en iyi şekilde koruyorlardır.

Bu nedenle Erdoğan’a Koronavirüsünün bulaşma ihtimali çok yüksek değil.

Buna karşı o gazetecilerin ne yaptığını bilen yok.

Her ne kadar sarayın uçağına bindikleri için haber yaptıkları sanılsa da bu gazeteciler aslında haber falan yapmıyorlar.

Ellerine ne yazmaları gerektiği zaten yazılı olarak veriliyor.

Bu durumda bu gazetecilere gittikleri ülkelerde gezip tozmak için hayli zaman kalıyor.

Son Brüksel ziyaretinde de bu gazetecilerin sokaklara dağılıp oraya buraya gitmiş olmaları mümkündür.

O halde virüs de kapmış olabilirler.

Sağlık Bakanı’nın yurt dışı uyarısına kulak verilmeli ve bu gazeteciler 14 günlük karantinaya alınmalı.

Ne olur ne olmaz.

Vallahi kendim için bir şey istiyorsam namerdim, sevgili gazetecilerimiz virüs kapmışlarsa teşhis erken konsun ki hemen iyileşsinler.

Hem karantina fena bir şey değil ki.

Hepsi birbirinin kopyası 20 kişi bir arada, fikirlerini birbirlerine aktararak keyifli bir 14 gün geçirmiş olur.

NOT: Bu yazı tamamen gülmek amacıyla yazılmıştır. Ciddiye ayıp da saçmalamaya kalkanların kendi sorumluluğudur.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları