loading
close
SON DAKİKALAR

Cumhuriyet’in 100. yılı

Çiğdem Toker
Tarih: 25.10.2023
Kaynak: Çiğdem Toker - T24

Çiğdem Toker; Cumhuriyetin yüzüncü yılı, dünyada birçok örneğini gördüğümüz gibi bir güne, bir haftaya değil; yılın ve ülkenin tamamına farklı, zengin çeşitlilikteki programlarla yayılması gereken bir önem taşır.

Büyük yıldönümüne günler kaldı. Cumhuriyet’in 100. yılını 29 Ekim Pazar günü kutlayacağız. Ne var ki 100. yıla yaraşacak nitelikte kitlesel bir coşku ve heyecan havası hissetmiyoruz. Toplumun katmanlarına yayılmış; duygusu, titreşimi havada algılanabilecek bir heyecan şöyle dursun, bunca büyük önem taşıyan bir tarihi dönüm noktasına yaklaşırken, kamusal alandaki atmosfere, kayıtsızlık ve hatta neredeyse zorakilik hali hakim.

Normalde yılın tamamına yayılması beklenen bu büyük yıldönümü, birkaç gün öncesine dek, gündelik hayatın içinde hissedilmiyordu bile. Son iki gündür; duyarlı kamuoyunun da ısrarı ve biraz da zoraki biçimde kutlanacağı haberlerini okuyoruz.

(Büyük karlar açıklamış büyük şirketlerin kısa film prodüksiyonları denklem dışında. O filmlerin, bu ataleti değiştirmeye ne gücü yetebilir ne de özünde böyle bir hedefleri var. Neticede, iktidarla geçinme sorunu yaşamayan müesseselerden söz ediyoruz.)

Yılın tamamına yayılmalıydı

Cumhuriyetin yüzüncü yılı, dünyada birçok örneğini gördüğümüz gibi bir güne, bir haftaya değil; yılın ve ülkenin tamamına farklı, zengin çeşitlilikteki programlarla yayılması gereken bir önem taşır. Hatta uzağa gitmeye gerek yok, -Benim yaşım yetiyor- Cumhuriyetimizin 50. yılı ile 75. yılında düzenlenen etkinlik ve programlar dahi, devletin seferberliği ve bakış açısını göstermesi açısından, bugünle kıyaslandığında kapsayıcı ve etkileyiciydi.

Kuşku yok ki; bu coşkusuzluk ve heyecansızlık bir günde oluşmadı. Yakındığımız hayatlarımızı insanca yaşamayı zorlaştıran ve günden güne ağırlaşırken toplumsal bağları da zayıflatan sorunlar ile 100. yıl coşkusuzluğu arasında uzun ve dikenli bir köprü mevcut.

Siyaset kurumu ve CHP

Siyaset kurumu, memleket atmosferine hakim olan bu coşkusuzluğun bir numaralı müsebbibidir. Sadece siyasal iktidarla, AKP politikalarıyla sınırlıyor değilim bu eleştiriyi.

Öncelikle söylemek lazım ki, bu iktidarın yönetimi altında Cumhuriyetimizin 100. yılının, hayal ettiğimiz coşku ve heyecan rüzgarı içinde kutlanması zaten mümkün değil. Her şeyden önce 100. yılın hakkını vererek kutlamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün hakkını, nesnel bir tutum ve tutuma eşlik eden bir sevgi ile teslim etmeyi gerektiriyor. O’nun, ateşini yaktığı bağımsızlık savaşını, Saray’a karşı çıkışını, gericiliğe karşı mücadelesini, öncülüğünü yaptığı devrimleri anmayı ve tabii ki kıymetlendirmeyi zorunlu kılıyor.

Bu kıymetlendirmenin AKP iktidarında ve iktidar kadroları tarafından neden yapılmayacağını, yapılamayacağını, Atatürk’ün hakkının neden verilmeyeceğini konusunda yeterince fikrimiz var. Ayrı bir yazı konusu olabilecek uzunluktaki bu listeye her gün bir yenisi eklenmekte.

Cumhuriyet’in 100. yılının hak ettiği, tarihselliğine yaraşır bir kutlama havasının heyecanının olmayışında, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) özgül bir sorumluluğu var. Cumhuriyet’in 100. yılında ağır bir seçim yenilgisi aldıktan sonra, o seçime hayati önem atfeden kendisi değilmiş gibi bir müddet hiçbir şey olmamış gibi davranan, seçmenine zamanında hesap vermeyen, bunu önemsemeyen, seçmendeki kopuşu doğru “okuyamayan”, hemen sonra başlayan ve çok sınırlı bir kitle dışında heyecan uyandırmayan “değişim” kavgalarına gömülmüş CHP’den bahsediyorum.

CHP açısından 29 Ekim’in 100. yıldönümü kutlamaları bambaşka olabilirdi. Genel seçimler, ne öncesi ne hazırlıkları ne de sonuçları itibariyle buna mazeretti.

Cumhuriyet’i kuran parti, 100. yılın anlamını, yıldönümüne günler kala değil; yılın başından itibaren bütün ülkeye, hatta dünyaya gösterebilirdi. Biraz parti örgütünü, yerel yönetimleri harekete geçirecek basiret, biraz kararlılık biraz ciddiyet, biraz fikri takip ve  hepsinden önemlisi, inanç ile umutsuzluğa gömülmüş toplumda; ümit, heyecan yaratmak imkansız değildi.

Olmayınca olmuyor demek. Tıpkı “değişim” gibi.

Toplamda ümit ve heyecan uyandırmadan, inancı yaymadan değişimin mümkün olamayacağı gibi. 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları