loading
close
SON DAKİKALAR

Ders almayanlar

Hüsnü Mahalli
Tarih: 26.02.2021
Kaynak: Hüsnü Mahalli-Korkusuz

Hüsnü Mahalli: Bugün artık Gürcistan diye bir ülke var ama 2004’den sonra yaşanan çalkantılarla her şey darmadağın ve herkes perişan.

Sovyetler Birliği’nin Aralık 1991’de dağılmasından sonra ortaya aralarında Ukrayna ve Gürcistan’ın da bulunduğu 15 bağımsız ülke çıktı. Ancak yeni doğan cumhuriyetlerde hiçbir şey kolay olmadı çünkü Sovyetler Birliği ve Komünist sistemin yarattığı düşünme ve yaşam alışkanlıkları etkisini sürdürüyordu.

Moskova düşmanı ABD ve Batı her şeyi yakından takip ediyordu. Hem de askeri, siyasi ya da ekonomik davranışların yanı sıra toplumsal faktörlere de önem vererek.

Bunu da Freedom House ve milyarder George Soros’un Açık Toplum Vakfı gibi kurumlar üzerinden yapıyordu.

Hepsinin CİA ile göbek bağı vardı.

Gürcistan’da olduğu gibi.

Kasım 2003 Parlamento seçimlerinde usulsüzlükler yapıldığı gerekçesiyle bildik vakıflar muhalefeti harekete geçirmişti. Haftalarca süren gösteriler sonunda Devlet Başkanı Eduard Sevardnadze istifa etmek zorunda kaldı. Ocak 2004’de yapılan seçimlerde, Şaakaşvili, ezici bir çoğunlukla kazandı.

Aynı zamanda ABD vatandaşı olan Şaakaşvili ülkeye “demokrasiyi getirdi” ama ortada ülke kalmadı.

Moskova’nın etkisinde olan Abhazya yarı bağımsızlığını ilan etti ve Ağustos 2008’de Rus ordusu ülkeye girerek Güney Osetya’yı kendine kattı.

Bugün artık Gürcistan diye bir ülke var ama 2004’den sonra yaşanan çalkantılarla her şey darmadağın ve herkes perişan.

Şaakaşvili önce ABD sonra Ukrayna’ya kaçtı şimdi de “Avanak Avni” misali sığınacak yer arıyor kendine.

Ukrayna’da durum bundan farklı olmadı.

Aralık 2004’de yapılan devlet başkanlığı seçimlerini Rusya destekli Viktor Yanukoviç kazanmıştı. Ancak seçimlere hile ve yolsuzluk karıştırıldığını iddia eden muhalefet yüz binlerce kişinin Kiev’de meydanı doldurmasını ve seçimlerin tekrarını sağladı.

Tekrarlanan seçimlerde, Batı yanlısı ve Rusya karşıtı olarak bilinen aday Viktor Yuşçenko devlet başkanı oldu.

Ama ülke durulmadı.

Farklı zamanlarda Rus yanlıları tekrar iktidar oldu ama sokaklar durulmadı ve sonunda ülke ikiye bölündü:

Nüfusunun büyük bölümü Rus olan doğu bölgesi ve ABD ile AB’nin desteklediği batıda Kiev ve çevresi.

Bu da yetmedi Mart 2014’de Rus ordusu duruma müdahale ederek Kırım Yarım Adası’nı işgal etti “Burası zaten benim” diyerek Rusya’ya kattı.

Kırgızistan’da benzer olaylar yaşandı ama ülke kayıp vermeden şimdilik sakin.

Gelelim bugüne yani Ermenistan’a.

Gazeteci kökenli Paşinyan 2018’de halkın sokaklara dökülmesi sonrasında yapılan seçimlerde başbakan olmuştu.

O da diğerleri gibi Soros’çu örgütlerin desteğine sahipti ve ülkesini Rusya’dan uzaklaştıracağını söylüyor ve öyle davranıyordu.

Son Karabağ savaşında hezimete uğradı ve halkın sokaklara dökülmesine karşı sert karşılık verdi.

Bu durumdan rahatsız olan ordu Paşinyan’ı hezimetin sorumlusu ilan ederek istifasını istedi. O da yandaşlarını meydanlara çağırarak direneceğini söyledi.

2.9 milyon nüfuslu Ermenistan yoksul ve perişan durumda.

Gençilerin ezici çoğunluğu çalışmak için Rusya ve başka ülkere göç etmiş durumda.

Anlaşılan Paşinyan komşu Gürcistan ve Ukrayna olaylarında ders almamış.

Durumun nasıl gelişeceği bugün belli olur.

Her üç ülke Rusya’nın “arka bahçesi”.

ABD karıştırmak ister Moskova buna izin vermez ve vermeyecektir.

Rusya’nın güney ve güneybatı bölgelerinde nüfusu Müslüman olan özerk cumhuriyetler var.

“Yeşil Kuşak” projesi ve buna bağlı olarak Afganistan savaşıyla Sovyetler’i dağıtan ABD şimdi de bu özerk bölgeler üzerinden Rusya’yı hırpalamak istiyor.

Bu da yetmiyor Karadeniz ülkesi olan Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya almaya çalışıyor.

NATO üyesi Romanya, Bulgaristan ve Türkiye üzerinden Rusya’yı kuşatmak istiyor.

Türkiye Karabağ’dan dolayı Azerbeycan’da ama aynı zamanda Gürcistan ve Ermenistan’a komşu.

İran ise hem Ermenistan hem de Azerbeycan’a komşu.

Moskova ise Suriye sorununu çözmek için iki “rakip” ülke İran ve Türkiye ile birlikte hareket ediyor.

Hikaye biraz karışık ama dedikleri gibi “coğrafya kader” değildir.

Barış ve dostluk isteyenler önce kendi ülkelerinde bunu sağlamalı sonra da çevre ülkeleriyle iyi geçinmeli.

ABD ve benzer ülkelerin müdahalelerine izin vermeden.

“Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesiyle.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları