loading
close
SON DAKİKALAR

İnsan hakkını da devletiniz verecek

Mehveş Evin
Tarih: 23.06.2012

Türkiye gerçeğini bilmesek, bu ülkede yaşamasak, “devlet insan haklarına sahip çıkıyor, ne güzel” diyebilirdik...

Müjdeler olsun! Nur topu gibi bir “insan hakları kurumu”muz oldu! Meclis Genel Kurulu, muhalefetin itirazlarına rağmen, Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) kanun tasarısını kabul etti.

Türkiye gerçeğini bilmesek, bu ülkede yaşamasak, “devlet insan haklarına sahip çıkıyor, ne güzel” diyebilirdik. Ancak Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı’nın seçeceği 11 üyeden oluşacak kurum, daha açılmadan eleştirilerin hedefi oldu...

Her şeyden önce, “bu kurum nasıl tarafsız olabilir?” sorusu akla geliyor. İnsan Hakları İzleme Kurulu’nun temsilcisi Emma Sinclair-Webb, “Önerilen kuruluş tarafsızlıktan yoksun olacak ve hükümetten bağımsız olmayacak” diyor.

AİHM rekoru bizde

İnsan haklarıyla ilgili şikâyet, aslen devletin uygulamalarını (işkence, hak ihlalleri gibi) şikâyet etmek demek değil mi? Devletle sorun yaşayan vatandaş, devlete nasıl güvensin? Nasıl emniyette, yargıda, toplumsal alanda yaşadığı bir ihlali, konunun öznesine şikâyet etsin?

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) hakkında en fazla dava açılan ülke. Kaldı ki alınan kararları da 
uygulamıyor! Hal böyleyken kendi kendine gelin güvey olmaktan başka ne işe yarayacak bu kurum?

AİHM eski yargıcı, CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, bu kurumun ne mahkzmiyetleri önleyebileceğini, ne de BM 
işkenceye karşı sözleşmesine ek protokol hükümlerini karşılayabileceğini söylemiş. (Taraf)

Türmen, insan hakları kurumunun, Paris ilkelerine göre bağımsız, özerk, çoğulcu ve şeffaf olması gerektiğini belirtiyor... Tam da bu nedenle “kurumun niye kurulduğunu anlayamadım” diyor. Bu işin uzmanı anlamıyorsa biz nasıl anlayalım?

Nedir bu ısrar?

Peki madem bu kurum, işe yaramayacak, ihtiyacı karşılamayacak, neden bu ısrar?

Akla üç olasılık geliyor:

1- Birkaç kişiye prestijli bir devlet memurluğu yaratmak...

2- “Bakın insan haklarına o kadar değer veriyoruz ki kurumsallaştırdık” diye imaj çalışması yapmak.

3- İnsan haklarının basın-yayın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, özel hayatın mahremiyeti gibi unsurlarını görmezden gelip, 
sadece “din özgürlüğü” meselelerine odaklanmak...

Sahi, mevcut insan hakları sorunlarımızla “dışarıya” bunu yutturabileceğimizi mi sanıyorlar? Terörle Mücadele Kanunu, Özel Yetkili Mahkemeler dururken, hangi insan haklarından bahsediliyor, anlamak mümkün değil...



Hamileyi fişle

- Radikal gazetesinden Mine Tuduk’un haberi: “Hamile kadınların fişlenmesi”ne şart getirilmiş. Buna göre kadın 
“mahremiyet”i işaretlerse bilgileri gizli tutulacak.

- Ancak bu önlem, kâğıt üstünde kalacak. Çünkü sisteme giriş şifresi olan herkes, gizli kayıtları da görebiliyor. Eee, nerede kaldı mahremiyet?

- Kadının özel yaşamının deşifre edilmesi, sadece mahremiyet sorunu değildir, bir insan hakları ihlalidir.

- “GEBLİZ” denen sistem, doktorla hasta arasında kalması gereken bilgileri, birtakım üçüncü kişilere ve devlete açıyor. Hipokrat yemini ve uluslararası sözleşmelerin hiç mi hükmü yok?

- Bu durumda devlet tarafından fişlenmekten mustarip gebe kadınlar, yine devletin “insan hakları” kurumuna mı başvuracak? Vay halimize!

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları