loading
close
SON DAKİKALAR

Aile hekimi

Melih Aşık
Tarih: 01.04.2023
Kaynak: Melih Aşık - Milliyet

Melih Aşık; Denildi ki: “Yatalak hastalar için sandığa gidemez diye imza vereceksiniz, süreli yatalak mı, süresiz yatalak mı, onu da belirteceksiniz.”

Kalabalık bir semtte aile hekimi olarak çalışan doktor yakınımızla sohbet ediyoruz.  Öyle şeyler anlatıyor ki…

Doktor olmadığımız için bir kez daha şükrediyoruz.

Aile hekimlerine seçim öncesi alelacele verilen görev var.

Denildi ki: “Yatalak hastalar için sandığa gidemez diye imza vereceksiniz, süreli yatalak mı, süresiz yatalak mı, onu da belirteceksiniz.”

Doktor yakınımız diyor ki:

- Benim 4 bin hastam içinde 80 yaşını aşmış 500 dolayında kişi var. Bir kısmı yatalak. Benim onlar için rapor verebilmem için hepsini tek tek ziyaret hatta muayene etmem gerekir. Ben hem günlük hasta kabullerini yapıp hem de ev ev dolaşıp yatalak hastaları nasıl görebilirim?

- Bunda amaç neymiş?

- Tam bilmiyorum ama duyduğum kadarıyla sandık evlerine gidecekmiş.

- Bu kadar insanın evine nasıl sandık götürülür?

- Onu bilmiyorum ama bu uygulama bizi hasta yakınıyla karşı karşıya getiriyor. Birçok hasta yakını, zor yürüyen ya da tekerlekli iskemledeki büyükleri yorulmasın diye yatalak raporu almak istiyor. Ben ise hastayı görmeden rapor verirsem sorumlu duruma düşeceğim için bu başvuruları kabul etmiyorum. Bu yüzden hasta yakınıyla aramızda gerilim doğuyor. Yatalak raporunu bizim değil o hastayı sürekli izleyen hekimin veya hastanenin vermesi gerekirdi. Biz gereksiz yükler altına sokuluyoruz maalesef. 

HÜZÜNLÜ ROMAN

Bir kitap o kadar hüzünlü bitebilir ki zihninize saplanır kalır, yıllarca çıkmaz aklınızdan.  Mesela “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” adlı romanın son paragrafı. Anımsatalım.

“Askere alınan 17-18 yaşındaki Alman öğrenciler; Paul Brumer ve arkadaşları, Birinci Dünya Savaşı’nda cephelerde bambaşka bir hayatın içine düşerler.

Kan ve ateş içinde dört yıl savaşırlar. Bu dört yılın her günü cephelerde ölümle buruna yaşarlar. Paul’ün tüm arkadaşları çatışmalarda ölür. Genç adam dört yılda adeta 40 yıl yaşlanmıştır. Savaş artık bitmektedir. Bahar gelmiştir. Herkes barışı konuşmaktadır. Paul artık onu bekleyen yeni hayatı ve o hayata uyup uyamayacağını düşünür. 

Roman şöyle biter:

“1918 Ekim’inde bütün cephede o kadar sakin geçen bir günde şehit oldu ki resmi tebliğ Garp cephesinde yeni bir şey olmadığını kayıt ile yetindi. Başı ileride olarak düşmüş uyuyormuş gibi yerde uzanmıştı. Yüzünü çevirdiklerinde uzun müddet can çekişmemiş olduğu anlaşıldı. Yüzü sakindi ve bu maceranın böyle bitmesinden sanki memnun görünüyordu.”

UZUNCA

Bazılarımız uzun isim ve unvanlara sahip olmayı sever. 

Bundan gurur duyar. 

Bazıları ise sadelik sever. 

Eski hikâyedir. 

Eski Yugoslavya’nın Devlet Başkanı Jozif Tito bir gün İstanbul’a gelir. Onu karşılayan Vali Gökay kendisini takdim eder:

“İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Ordinaryus Profesör Doktor Fahrettin Kerim Gökay.”

Konuk da kendini tanıtır:

Tito.  

VAPUR

İstanbul Boğazı’nın süsü güzelim vapurlar daha az görülür oldu. 

Yolcu taşımacılığı artık motorlarla yapılıyor. Motorlarla ilgili bir diyeceğimiz var.

Ama önce vapurlardan söz edelim. Şirket-i Hayriye’nin ilk vapurları sefere konduğunda büyük gürültü kopmuştu. Boğaz trafiğine hâkim olan sandalcılar, işleri azalınca vapurlara karşı isyan bayrağını açtılar. Bazı sandalcılar sandallara taş doldurup vapurları taşa tuttular. O kadar ki yolcular korkudan bir tarafa yığılınca vapur batma tehlikesi geçirir, kaptan sık sık yolculara dengeyi bozmamaları için anons yaparmış.

İstanbul zamanla vapura alışmış, vapuru sevmiş.

Motorlara gelince. İBB birkaç ay önce İstanbul’da 7 yeni hat açmıştı. Diğerlerini bilmiyoruz ama Moda’ya motorlar boş gelip boş gidiyor, boşuna mazot yakıyorlar. Bu seferler gözden geçirilmeli, yolcusu olmayan hatlardan vazgeçilmeli. Paraya yazık.

GENÇLİK

Sosyal medyada bu saygısızlığa eskisinden daha sık rastlıyoruz.

İnsanların yaşları da aşağılama ve hakaret malzemesi yapılıyor.

Eskiden “Yaş 70, yaş iş bitmiş” denirdi.

Yaş sınırı 80’e yükseltildi!

Bazı saygısızlar sıkışınca kızdıkları insanın yaşına saldırıyor. Kendilerinin bir gün o yaşlara geleceğini düşünmüyor olmalılar.

Peki, yaşlılar ne diyor bu saldırılara?

Bir dede Twitter’da öyle birine şu cevabı yapıştırmış:

- 20 yaşında bir eşek gençtir ama yine eşektir.

***

Büyük sanatçı Genco Erkal 28 Mart’ta 85. yaşını kutladı.

Haldun Dormen 5 Nisan’da 94. yaşını kutluyor. Ülkenin medarı iftiharı iki sanatçı.

Müjdat Gezen ve Metin Akpınar 80 yaşlarını aştılar.

Bu isimlerin her biri ya sahnededir ya sahneye çıkmaya hazırdır. 100 yaşını aşmış Hıfzı Topuz, 102 yaşındaki Nermin Abadan, 108 yaşındaki Muazzez İlmiye Çığ onların seyircileridir.

Hepsi çok yaşasın…

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları