loading
close
SON DAKİKALAR

Değerli yalnızlık

Melih Aşık
Tarih: 02.02.2014

Melih Aşık yazıyor; ''Yalnızlık; üzerine sayfalar dolusu şiirler, romanlar yazılmış, şarkılar bestelenmiş tanıdık bir duygudur.''

Yalnızlık; üzerine sayfalar dolusu şiirler, romanlar yazılmış, şarkılar bestelenmiş tanıdık bir duygudur. Pek çok türü vardır. Felsefeci Afşar Timuçin “Ahlaksızlık Üzerine” adlı kitabında yalnızlık üzerine soruları yanıtlarken yalnızlığın değerli türünü tanımlıyor:
- Yürürlükteki değerlerle bağdaşamayan her kişi yalnızdır. Yürürlükteki değerler sana ters düşüyorsa ve insanlar şu bu nedenle açık ya da örtülü biçimde bu değerlerin peşine gidiyorsa, yalnızlıktan başka ne duyabilirsin?
- Ortada bir yangın varsa... Yangının bitmesini mi beklemeli? Ne yapmalı?
- Yangının bitmesini iki biçimde bekleyebilirsin... Yangını söndürmeye çalışarak ya da yangını seyrederek...
- Sonuç ne olacak?
- Yangını söndürmeye çalışacaksın... Savaşırsan yalnızlığın bir anlamı olur, savaşmazsan bunalırsın... Kendin için yaşarsan bunalırsın. Yürürlükteki olumsuz değerlerle uzlaşmak da herkes için olmasa bile bazı kişiler için bir bunalım sorunudur... Kişi aykırı olmayı göze alamaz, yürürlükteki değerlerle uzlaşır, ancak bunu kendine yediremez, küçüldüğünü duyar ve bunalımın sınırından içeri girer...Gerçek bilinçli insan dünyanın öteki ucundaki insandan da sorumlu duyacaktır kendini...
Bakın Albert Einstein, “Dünyayı nasl görüyorum” adlı kitabında ne diyor:
“Yolumu aydınlatan ve beni durmadan sağlam bir yüreklilikle dolduran ülküler iyilik, güzellik ve doğruluk oldu. İnsanın uğrunda çaba gösterdiği bayağı amaçlar yani mal mülk sahibi olmak, toplumsal başarılar, iyi yaşam, genç yaşlarımdan beri bana tiksinti vermiştir. Kendimi bütünüyle ne devlet, ne doğduğum topraklara, ne dostlar çevresine hatta ne de yakınlarıma adadım. Benim siyasal ülküm demokrasi ülküsüdür. Herkese kendi kişiliği içinde saygı duyulmalı ve kimse putlaştırılmamalıdır.”



Balyozun ağırlığı...
Balyoz tutuklusu Albay Cengiz Köylü, “Ergenekon’dan Balyoz’a Asrın İftirası” adlı kitabında yazıyor:
“Tutuklandığım zaman küçük oğlum liseye, büyük oğlum üniversiteye başlamıştı. Seneler geçti ve ikisi de mezun oldu. Amcam, halam, teyzem gibi yakınlarımı tek tek kaybettim. Babam telefonda hâlâ özgürlüğüme kavuşana kadar ölmeyeceğini, sonuna kadar dayanacağını söylüyordu.Yeğenlerimin tamamı evlenmiş, çocukları olmuş, çocukları yürümeye başlamıştı.. Fakat ben hâlâ demir parmaklıklar arkasındaydım”
* * *
Hayatı söndürülen subay ve generaller nasıl seçildi, kim onları yargıladı?
Bunu da Tümamiral Semih Çetin’in “Bir İhanetin Öyküsü” adlı kitabından okuyoruz:
“Her şeyden önce Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerine gönülden bağlıydılar. Ulusal çıkarlarımızın inatçı savunucusuydular.
Sanırım bu nitelikleriyle, Atatürk devrimleri karşıtlarının emellerine, küresel egemen güçlerin bölgedeki çıkarlarına tehdit olarak görüldüler. Çok iyi yetişmiş, geleceği parlak, birçoğu yıllar içerisinde sırayla yüksek komuta kademelerine gelebilecek bu subayların, normal yollarla önleri kesilemezdi. Komplo kurdular.
Kimler yoktu ki bu hain komplonun içinde? Bazı polisler, savcılar, yargıçlar, siyasetçiler, askerler ve medyada çöreklenmiş sözde gazeteci ve yorumcular. Devletin neredeyse tüm organlarına sızmış bu kişiler, yetkilerini kötüye kullanarak, hukuk kisvesi altında kendi askerine tuzak kurdular.
Ürettikleri belgelerle sahte darbe senaryoları yaratıp, demokratlıkta ellerine su dökemeyecekleri subayları, özel görevli mahkemelerde sanık durumuna düşürdüler.
Medyadaki özel görevli sözcülerine televizyonlarda ve gazetelerde her gün tekrarlattıkları “Darbecileri yargılıyoruz, askeri vesayet sona eriyor” yalanlarıyla halkı kandırdılar...”




FORUM
Parklardaki forumlar kış mevsimiyle birlikte tatile girdiler... Ne var ki İstanbul Bağdat Caddesi ve Küçükyalı Adnan Kahveci Parkı Forumları, yağmura, çamura bakmadan etkinliği sürdürüyor. Okurumuz Zeynep Oruncak Küçükyalı’daki “en vatansever forum”un etkinliklerini şöyle sıralıyor:
- Her pazartesi sabahı Küçükyalı’da bir ilköğretim okulu kapısında toplanarak “Andımız”ı okuyorlar...
- Her gün saat 17:00 - 19:00 arası parkta tutuklu vatanseverler için “serbest bırakılana değin” parolasıyla vatan nöbeti tutuyorlar...
- Haftada iki gün Hasdal ve Hadımköy’ü ziyaret ediyorlar...
- Tahliye edilen tutukluları hapishane önünde karşılıyor, kucaklıyorlar...
Bu insanların çoğunun ne hapiste yakını var ne benzer derdi. Bu fedakârlığı komplo sonucu hapse düşmüş ordu mensuplarına karşı insanlık ve vatan görevi olarak yapıyorlar. Örnek olur mu?



AKP iktidarı “paralel yapıdan” yakınıyorsa önce
İstanbul’un silueti bozup gökyüzüne tecavüz eden “paralel yapıları” yıksın!
Akif Kökçe



POL
Genç adam bir süre tezgâhtarlık yaptıktan sonra sıkılmış. Başka iş aramış. O sırada polis alımı için sınav açıldığını duymuş. Başvurusunu yapmış. Bir süre eğitim gördükten sonra polis olmuş. Birkaç ay sonra yolda rastladığı arkadaşı sormuş:
- Nasıl bu işten memnun musun?
- Evet, demiş delikanlı, maaşı iyi. Çalışma saatleri idare eder. Ama bu mesleğin en iyi tarafı şu; müşteri daima haksız...



PİZZA
Trafikte yeni bir tehlike var.. Ancak henüz ölümlere yol açmadığı, sadece kol bacak falan kırdığı için lafı edilmiyor; Pizza ve kebap motosikletleri... Özellikle tek yönlü yollarda veya kaldırımda ters istikametten hızla geliyor, yayalar ters tarafa bakarken gümmm diye bindiriyorlar... Son iki haftada iki dostumuz bu kazaya uğradı... Birisinin kolu kırıldı, birisi hâlâ yürüyemiyor. Ceza falan hak getire tabii... Trafikçilerin umurunda değil. Bir önlem olarak... Bu motosikletlerin arkasındaki kebap kutularına firmanın adı ve telefon numarası yazılmalı. Vatandaş trafik suçu işleyen kuryeyi firmaya veya polise şikâyet edebilmeli.
Bu vandallığa boş vermemeli...

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları