loading
close
SON DAKİKALAR

Dikta istiyoruz!

Melih Aşık
Tarih: 19.12.2012

Melih Aşık yazdı, ''Başbakan yargı, meclis ve muhalefet denetimine tabi olmayan bir iktidar istiyor. Bu düzene 'diktatörlük' deniyor!''

Tayyip Erdoğan belli ki gelmiş geçmiş başbakanların en cesuru... Bugüne dek ne yerli, ne yabancı bir başbakanın ağzından “kuvvetler ayrılığı”ndan şikâyet duymamıştık. Çünkü kuvvetler ayrılığından şikâyet demokrasiden şikâyet demektir... Bakın Konya’da ne diyor Başbakan:

- Sistem düzenli kurulmamış. Düzgün kurulmadığı içindir ki umulmadık yerde, umulmadık şekilde bakıyorsunuz bürokrasi karşımıza dikiliyor. Umulmadık yerde yargı ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Yasama, yürütme, yargı bu ülkede öncelikle milletin menfaatini düşünmesi lazım...

Başbakan yargı, meclis ve muhalefet denetimine tabi olmayan bir iktidar istiyor. Siyasi literatürde bu düzene malum; “diktatörlük” deniyor!

Acaba bir dil sürçmesi mi? Hayır...

AKP’nin Meclis Anayasa Hazırlık Komisyonuna getirdiği “Başkanlık sistemi” önerisi de aynı istemi yani tek adam yönetimini yasal güvenceye almayı öngörüyor. Neler mi var öneride:

- Meclis’i fesih yetkisi istiyor.

- Kararname çıkarma yetkisi talep ediyor. Meclis’in bu kararnameler üzerinde denetimi olmayacak. Böylelikle Başkan, aklından geçen her düşünceyi kanun haline getirip uygulayacak.

- Buna karşılık Meclis’in çıkaracağı kanunları Başkan veto edebilecek. Başkan’ın veto ettiği bir yasanın Meclis’te yeniden kabul edilmesi için beşte üç çoğunluk gerekecek...

- Bakanlar dışardan atanacak Meclis denetimine tabi olmayacak vs.

Böylesine yetkiler ne ABD, ne diğer Başkanlık sistemlerinde mevcut...

Düşününüz ki iktidar yanlısı bir akademisyen olan Ergun Özbudun bile isyanlarda.

Bu ülke böyle bir modeli kaldırır mı? Göreceğiz...

İhsan Kudret

İhsan Kudret’i 94. baharını sürerken kaybettik... İhsan Hanım çileli bir hayatı eşiyle birlikte hiç ödün vermeden, dimdik, onuruyla, tüm acılarıyla yaşamıştır...

İhsan Kudret, edebiyat öğretmeni ve yazar Cevdet Kudret’le evlendiğinde henüz 19 yaşındadır. Yıl 1937... Sosyalistlere yönelik baskıların en yoğun olduğu savaş öncesi yıllar...

Yazar ve şair Cevdet Solok, öylesine ağır takip ve baskı altındadır ki, önce soyadını değiştirmeye mecbur kalır. Solok yerine Kudret soyadını alır. Yetmez... Edebiyat kitaplarını bir süre “Abdurrahman Nisari” takma adıyla yazar. O kitaplar da müfredattan kaldırılır. 1940 yılında kızları Ayşe dünyaya gelir. Ama hem devlet, hem parasızlık peşlerindedir. Cevdet Bey hukuk mezunudur. 1951 yılında Bitlis’e sürülünce başına gelebileceklerden endişelenir, öğretmenlikten istifa eder, avukatlığa başlar. Ancak bürosuna tek kişi uğramaz. Anlaşılır ki polis binanın alt katına postu sermiş, geleni gideni “o komünistle ne işiniz var?” diye geri çevirmektedir. Bütün solcular o yıllarda işsizlik ve açlığa mahkûm edilmiştir. 
Örneğin Sinan Cemgil’in babası öğretmen Adnan Cemgil’in bir at arabasıyla sebze satmaya mecbur kaldığını hüzünlenerek anlatmıştı İhsan Hanım... Bütün bu zorluk ve acıların içinden onurlarıyla geçti o neslin solcuları... Dimdik duruşlarından bir milim taviz vermeden, kimsenin önünde eğilmeden, bükülmeden...

1992 yılında eşinin vefatının ardından, kızı Ayşe Kudret ile Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü kurdular. İhsan Kudret, ayrıca yazara gönderilmiş mektupları, hakkında çıkmış yazıları ve anılarını üç kitap halinde derledi. Anısına sonsuz saygı ile...
(Tören bugün öğlen Şişli Cami’sinde)


Bülent Arınç, “Öcalan öğrencilik zamanında namaz kılardı” diyor. Kimdi o yahu!
“Dindar gençlikten terörist çıkmaz” diyen...
Akif Kökçe


ÖSYM

Ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş sınavlarında “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi”nden de soru sorulacağını ÖSYM açıkladı... Eğitim İş Başkanı Veli Demir diyor ki:

“Bu karar ÖSYM’nin değil, 2002’den beri eğitimin bilimsel, laik, demokratik içeriğini yok etmeye çalışan siyasi iktidarın kararıdır. Dindar ve kindar nesil yetiştirme amacına yöneliktir.

Bu karar hem bilimsel ve pedagojik açıdan yanlıştır.

Hem din ağırlıklı eğitim veren okullara önemli bir avantaj sağlamaktadır.

Bu uygulamanın temel hedeflerinden birisi de ilk ve ortaöğretimde seçmeli olan din içerikli dersleri zorunlu hale getirmektir...”

Yakın gelecekte daha neler olacak neler... Örneğin KPSS’de de din soruları sorulacak... Mesleğe giriş mülakatlarında din bilgisinden soru gelecek.. Bu şekilde imam hatip okulları ve seçmeli din dersleri iyice cazip hale getirilecektir. Tabii sormayan, sorgulamayan bir “kul” toplumu yetiştirmek hedeflerin başında gelmektedir.


Erdoğan dilinin altındaki baklayı çıkardı: “Kuvvetler ayrılığı önümüze bir engel olarak dikiliyor.”
Bu açıklamadan sonra AB üyeliğimizin önündeki en büyük engel Başbakan’ın bizzat kendisidir...
Haldun Ertem


Slogan

CHP’de yeni bir bölünme filizlendi... Gençler ikiye bölündü:

Mustafa Kemal’in askerleri...

Mustafa Kemal’in yurttaşları...

Parti Meclisi’nin en genç üyesi Umut Akdoğan CHP mitinglerinde kullanılan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganının “Mustafa Kemal’in yurttaşlarıyız” şeklinde değiştirilmesini önerdi.

Slogan CHP Gençlik Kolları tarafından da jet hızıyla sahiplenildi. Kimi gençler ise eski sloganda ısrarlı... Bir ortayolcu CHP’li dedi ki:

- Mustafa Kemal’in askerleri militarist çağrışım yapıyormuş. Peki Mustafa Kemal’in yurttaşları anlamlı mı? Neden 
“Mustafa Kemal’in gençleriyiz” gibi bir slogan olmasın...

Bu arada Halkın Habercisi adlı internet sitesinde okuduk...

Gençlik Kolları internet sitesinde en tepeye sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nun resmi konmuş. Atatürk resmi yok. 
Aşağılarda küçük bir Atatürk köşesi var. Gençlik Kolları belli ki yeni CHP’li...


Ergenekon tutuklusu Prof. Haberal, hakime, “2009’dan beri suçum ne diye soruyorum” demiş. Aman Sayın Hocam. Mahkeme bu kadar da sıkıştırılmaz ki!
Fahrettin Fidan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları