loading
close
SON DAKİKALAR

Faşizme yolculuk

Melih Aşık
Tarih: 06.12.2012

Melih Aşık yazdı, ''Dokunulmazlıkları kaldırmak mesele değil. Son sözü hukuk söyleyecek mi? Mesele orada...''

Bir yandan Suriye ile savaşın eşiğindeyiz... Bir yandan PKK terörü... Bir yanda ekonomik sorunlar... İşsizlik... Derken gündeme okul önlüğü geliyor...

Başbakan okul önlüklerini eleştireyim derken sözü Mussolini ve Hitler’e oradan da İsmet İnönü’ye uzatıyor... CHP Sözcüsü Haluk Koç’a göre ise asıl hedef İnönü değil Atatürk’tür.

Peki faşizm bir ülkeye okul önlüğüyle mi gelir? Haluk Koç’un düşüncesi:

“Sivil faşizm, bir ülkeye yasama, yürütme, yargı, üniversiteler, medya, tüm demokratik kurum ve kuruluşları baskı altına alarak gelir. Tıpkı bugün olduğu gibi...”

* * *

Doludizgin tartışılan bir konu da dokunulmazlıklar... Başbakan BDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılmasını savunuyor. 
CHP bütün dokunulmazlıkların kaldırılmasını istiyor. Şiddeti destekleyenler elbet yargılanmalı.. Ancak... Bu yargı düzeniyle BDP’lilerin adil yargılanması söz konusu olabilecek mi? Yargılamanın sonucu tüm çevrelerde kabul görecek mi? Daha büyük sorun burada...

* * *

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı sorgulamak için Başbakan Tayyip Erdoğan’dan 9 aydır izin bekleyen Savcı Adem Özcan’dan o dosya geri alındı. Daha önce de Savcı Sadrettin Sarıkaya’ya görevden el çektirilmişti. Dosya neden Adem Özcan’dan alındı. Yurt gazetesinin haberine göre Özcan’a yukardan “Takipsizlik ver” baskısı gelmiş. Savcı bunu kabul etmemiş. Yargı böyle işliyor. Balyoz ve Ergenekon davaları ortada. Deniz Feneri davası ortada.

İktidara bağlanmış güdümlü bir yargı düzeninden vicdanları rahatlatacak karar çıkmaz. Dokunulmazlıkları kaldırmak mesele değil. Son sözü hukuk söyleyecek mi? Mesele orada...

Karakaş’a soru

Mehmet Altan, geçen ocak ayında iktidar yanlısı Star gazetesinden dışlandıktan sonra bu gazetenin yazarlarına tanıdığı özgürlüğü şöyle anlatıyordu:

“...Dostane eleştiri dahi kabul edilemez hale geldi...”

“Yapılan olumlu icraatları alkışlamak da yetmiyor. Ne yapılıyorsa ilk defa yapılıyor; bu yapılanlar yeni bir Türkiye 
yaratıyor; bu sayede dünya bize hayran kalıyor, diyeceksiniz.”

“Eleştiri olarak ya CHP’yi ağır bir şekilde topa tutabilirsin ya da askeriyeyi eleştirmeye devam edebilirsin.”

Bu gazete yazarlarının ele alamadığı konuları Mehmet Altan şöyle anlatıyor:

“Van’da 70 bin kişinin hâlâ soğukta yaşaması.”

“Milletvekillerinin emeklilik maaşlarının artırılması.”

“Deniz Feneri davası.”

“Hrant Dink cinayetinin 5 yıl süren dava seyri, bu konuda üstünde şüphe olan bütün bürokratların terfi ettirilmesi ya da iktidar partisinden siyasete atılması...”

Aynı gazetede çalışan Mehmet Altan’ın dostu Prof. Eser Karakaş’a bazı sorularımız olacak...

Sayın Karakaş... Siz de bu kısıtlamalara uyuyor musunuz? Uymamanız söz konusu olabilir mi? Örneğin Deniz Feneri davası veya Hrant Dink davasında şüpheli bürokratların terfi ettirilmesi, gibi konularda eleştiri yazdınız mı? Yoksa siz de yalnızca CHP ve askeriyeye saldırma özgürlüğünüzü mü kullanıyorsunuz? Demokrasi ve özgürlüğe meraklı bir yazar olarak ifade özgürlüğünüzün tersyüz edilmesi sizi sıkmıyor mu? Maaş karşılığı bu duruma katlanmak, sizde özgürlüğünüzü sattığınız gibi bir duyguya yol açıyor mu? Bu durum sizi konu sıkıntısına sokuyor mu?

Taksim

Aşağıdaki mesaj dün Taksim Platformu’ndan geçildi:

“Henüz Koruma Kurulu kararı ve onaylanmış bir proje olmamasına rağmen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kalyon İnşaat Taksim Gezi Parkı’nı tahrip etmeye girişti.

Gezi Parkı’nın etrafında, Mete Caddesi’ndeki kaldırım döşemesinde delikler açıldı.

İstanbul’da kentin merkezinde kalmış son düzenli nefes alınacak alan, Gezi Parkı’nın ağaçları, duvarları, trabzanları, 
yeşil zemini şantiyeleşiyor, tahrip ediliyor...”

Platform, yargıya şu çağrıyı yapıyor:

“Onaylanmış bir proje olmamasına rağmen halkın parkında yapılan bu tahribat açık bir suç...

Yetkili savcıları göreve çağırıyoruz”


Kılıçdaroğlu vatandaşlara seslenmiş: “AKP’ye oy verip sonra ağlamayın.”
Devamı da şöyle olmalıydı: “Tabii mazoşist değilseniz.”
Haldun Ertem


Heykel

Ünlü heykel sanatçımız Prof. Tankut Öktem’in ölüm yıldönümüydü dün. 1940 Konya doğumlu Tankut Öktem, 5 Aralık 2007’de geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybetti. En ünlü eserleri arasında Ankara Kara Harp Okulu’nda üzerinde 700 figürden oluşan Harbiyeli Şehitler Anıtı, Manisa’daki 63 metre yüksekliğindeki Kuva-i Milliye Anıtı yer alır.

Ölümünün beşinci yılında kızı Oylum Öktem İşözen babasının hayatı ve eserlerini enfes bir albümde ölümsüzleştirmiş. 
Kapağında “Sıradışı bir usta” ibaresi yer alıyor. Albümdeki hikayelere gelince... Tankut Öktem henüz 4- 5 yaşındadır. Bir gün bal yerken balmumunu farketmiş. Her bal yiyişte annesiyle birlikte balmumlarını biriktirmiş. Ve günün birinde bir kavanoz balmumunu alıp bahçeye çıkmış, bir süre hindileri izledikten sonra bir hindi heykeli yapmış. Usta işi bir heykelmiş. Doğuştan sanatçı Tankut Öktem...


“Kaza yapmayan araçlar” yoldaymış. Bu araç Türkiye’ye gelir gelmez gazetelerde okuyacağımız haber mi?
“Kaza yapmayan araç kaza yaptı!”
Fahrettin Fidan


Mebus

Prof. Mümtaz Soysal dünkü yazısında yeni anayasaya konulması istenen Türkiye milletvekilliğinin saçmalığını savunurken diyor ki:

“Parlamenter, yalnızca onu seçenleri değil, bütün milleti temsil eder. Milletvekili, hukuken yalnızca ‘Size şu koşulla vekillik veriyoruz’ diyen seçmenlerini değil, geçmişi ve geleceğiyle bütün milleti düşünerek oy verecektir.”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları