loading
close
SON DAKİKALAR

Federe başkanlar!

Melih Aşık
Tarih: 15.11.2012

Melih Aşık, CHP'li Ali Haydar Öner'in sözlerine yer verdi, ''Osman Baydemir bir caddeye Apo'nun adını vermeye kalkarsa onu kim durduracak?''

“Sırf belediye başkanlarının yetkileri biraz artırıldı, valilerin yetkileri biraz kısıtlandı diye Türkiye bölünür mü? Bu yöndeki kuşkular, yorumlar biraz abartılı değil mi? Yasanın hangi maddesi, hangi fıkrası bölünmeye cevaz veriyor?”

Geçtiğimiz gün Meclis’te kabul edilen Büyükşehir Belediye Yasası ile ilgili bazı okurlarımız bu soruyu soruyor... 
Yasanın ayrıntılarını uzun yıllar valilik yapan CHP Milletvekili Ali Haydar Öner’e soruyoruz... Yanıtı:

- Maddelere bakıp bölünme, federasyon gibi kelimeler ararsanız tabii bulamazsınız. Ama tümüne bakarsanız bölünmeye giden yolu açtığını açıkça görürsünüz. Oslo tutanaklarında görüleceği üzere PKK ve BDP Türkiye’nin 20-25 eyalete bölünmesini, eyaletlerin başındaki valilerin seçimle gelmesini istiyordu. Bunun şu an için topluma kabul ettirilmesinin zor olduğu görülünce AKP bir orta yol buldu: Büyükşehir olan belediyelerin sınırlarını vilayet sınırına kadar genişletti. Valilerin yetkilerinin çoğunu belediye başkanlarına devretti. Üstelik bu başkanları da adeta paraya boğdu...

- Yasanın sakıncaları hep Diyarbakır örneği üzerinden anlatılıyor.

- Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, ‘Türk bayrağının yanına bir bayrak daha konsa’ dediğinde sadece bir büyükşehir belediye başkanıydı. Şimdi nüfus, yetki, görev ve etki alanı tüm vilayetin sınırlarına ulaştırıldı. Üstelik de paraya boğulacak. Artık karşısında eski yetkilere sahip, onu bir ölçüde frenleyecek vali de olmayacak. Bu durumda Osman Baydemir mesela bir caddeye Apo’nun adını vermeye kalkarsa onu kim durduracak? Bugün dahi durduramayan Vali mi, İçişleri Bakanı mı?

Soner Yalçın...

Tutukluluğu iki yıla yaklaşan gazeteci Soner Yalçın yarın yine OdaTV davasında mahkemeye çıkıyor... Nedir kendilerinin suçu? Anlatalım...

Bir tarihte bir genç okuru İlhan Selçuk’a “Yazar olmak istiyorum, bana yol gösterir misiniz” diye mektup yazmış. 
Rahmetli İlhan Selçuk yazar olmak için iyi bir eğitimden geçmek gerektiğini söylüyor. Ve şöyle devam ediyor:

“Ama yeter mi? Yetmez... İnsanda yürek olması da gerekir... Bilgisi olan, kalemi olan, daha başka deyişle az buçuk marifeti olan nice kişi, yürekli olmadığı için ‘yazar’ sıfatına hak kazanamamıştır. İdare-i maslahat üstüne kalem oynatarak gününü gün etmeye çalışan, iki buçuk günlük bir ömürde egemenlerin dalkavukluğunu yaparak yazarlık taklidine girişenlere yazar diyebilir miyiz? Çağımızın değer yargılarına sırt çevirmiş adam; Türkiye’de esen rüzgarlara göre bir o yana, bir bu yana dümen tutarak gemisini yürütmeye çabalıyor. Yüreksizliğin yarattığı bunalımı lüpçülük zanaatıyla gidermeye bakıyor. Sermaye egemenlerinin sofrasından payına düşen artıklar kendisine yetiyor. Her bir yazısında kişiliğini bir parça daha damgalıyor.

Yazar diyebilir miyiz böylesine?

Demek ki yazar bir onurlu insan yüreğine sahip olacak. Hele ülkemizde. Çünkü bu işin ucunda savcı var, mahkeme var, cezaevi var, cezaevinin de ötesi var. Ama yeryüzünde ve Türkiye’de bir yazarın yürekli bir yazarın mahkemede ve cezaevinde küçüldüğü görülmemiştir. Adam var yaza yaza küçülür; adam var cezaevinde yata yata büyür...”

Soner Yalçın işte böyle bir adamdır... Neden hapiste sorusunun yanıtı da yukardaki satırlarda yazılıdır.

İyi de, bu adaletsizlik bir yerde bitmeyecek mi? Ne zaman bitecek?

Kürtçe

İster inan ister inanmayın... Mahkemelerde anadilde savunma... Okullarda anadilde eğitim isteyen BDP’nin... Kendi internet sitesinde ve facebook sayfalarında tek kelime Kürtçe yok... Demek ki BDP seçmenlerinin tümü Türkçe biliyor.. Kürtçe izaha gerek duyulmuyor... Gerek duyulsa Kürtçe olmaz mıydı? AKP’nin sayfasında ise İngilizce, Arapça seçenekleri mevcut.


Ankara‘da Erdoğan’ın yolu üstündeki “erotik shop”ların tabelaları Başbakan rahatsız olduğu için değiştirilmiş. Oysa “bahtsız bedevi” benzetmesi yapan Başbakanımızın bu tür şeylerden rahatsız olmaması lazımdı...
Haldun Ertem


İdam

İdam cezası yeniden konsun mu konmasın mı?

Türkiye bu konuyu 70’lerde tartıştı ve aştı... 80’lere doğru artık kimse idam edilmiyordu. Ceza veriliyor ancak infaz edilmiyordu. 12 Eylül darbesiyle idamlar yeniden başladı ancak 1984’te son verildi.

İdam çağdışı bir cezadır. Modern toplum suçluları idam etmeden terbiye etmenin yollarını geliştiriyor. Ölüm cezasını gündemden çıkarıyor.

Peki Türkiye’de ölüm cezası yok mu? Kim demiş yok diye...

Balyoz davasında 18 - 20 yıl cezalara çarptırılan emekli subaylara verilen ceza nedir? 70’ini aşmış insanlara verilen bu cezalar adı konmamış ölüm cezası değil mi?

Başbakan sanılır ki idamı kürtaj gibi gündemi değiştirmek için ortaya atmıştır. Bir süre sonra gündemden çıkar idam. Ancak Silivri’nin, Hadımköy’ün, Hasdal’ın gündeminde kalacaktır...


Bülent Arınç, muhalefete “Gözyaşlarımla alay etmeye ne hakkınız var” demiş. İnsanın “timsah” taklidi yapması komik bir olay değil mi?
Fahrettin Fidan


Diyabetik

Dün yani 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’ydü...

Ülkemizde bazı ithal diyabetik ürünleri bulabilirsiniz... Ama yerli firma yoktur.

Daha doğrusu yoktu diyelim... Semen Öner adlı bir girişimci hanım şeker ve beyaz un kullanmadan diyabetliler için tatlı ve tuzlu kurabiyeler, pastalar, çikolatalar üretmeye başlamış. Henüz bir satış mağazası yok. Ürünler “smndiyabetik.com” adlı web sitesi üzerinden satışa sunuluyor. Pasta ve cheesecake siparişleri ise 0212 299 80 90 numaralı telefona veriliyor. 100 TL üzerindeki alışverişlerde kargo ücreti alınmıyor.

Bize gönderdikleri kurabiyelerin tadı iyiydi. Siz de deneyebilirsiniz...

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları