loading
close
SON DAKİKALAR

Füzemiz niye yok

Melih Aşık
Tarih: 21.12.2012

Melih Aşık yazıyor, ''Karanlık olayların önünde üzerinde AKP yazan kalın bir perde var...''

1962’de ABD ile Sovyetler arasındaki Küba krizinde ABD Küba’yı vursaydı, Ruslar da direkt Jüpiter füzelerinin konuşlandırıldığı Türkiye’yi vuracaktı. Halkımız ne olup bittiğini o zaman anlayacak, füzelerin Türkiye’ye yerleştirilmesine izin verenlere küfürü ancak o zaman yani iş işten geçtikten sonra basacaktı.

Kürecik’e yerleştirilen radar ve gelen Patriotlar aynı sonuca yol açabilir.

OdaTV’de Hüseyin Vodinalı diyor ki:

- Batılılar Patriotları Türk halkını korumak için değil, Türkiye’deki üslerimizi korumak için getiriyoruz diye kendileri söylediler. Kürecik radarı zaten İsrail’in korunması için. Patriotlar da esasen Suriye’den çok İran’a karşı. Onlar da İsrail’in korunmasını esas alıyor. Yani lafın kısası şu ki; elalemi korumak için kendimizi savaş tehlikesine atıyoruz.

* * *

Etrafımız ateş çemberi halindeyken... Rusya, İran, Suriye, Yunanistan saldırı füzesine sahipken, bizim neden savunma füzemiz yok?

Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen:

- Biz bu soruyu 2008 yılında Savunma Bakanı’na sorduk, diyor, teminini istedik, cevaben sistemin pahalı olduğu söylendi.

Füzelerin maliyeti 1 ila 3 miyar dolar arasındaymış. Ödemenin uzun vadeye yayılacağı, bir bölümünü ihracatla ödeyeceğimiz düşünülürse fiyat daha da düşer. Halen Yunanistan, Kuveyt, Bahreyn, Mısır dahi bu füzelere sahip...
2003 yılında Awacs uçakları almak için ABD ile anlaşma yaptık... 2 uçak için 2 milyar dolar ödedik. İlk uçak 2008 yılında teslim edilecekti. Aradan 4 yıl geçti. Uçaklar ortada yok. Nerede uçaklar diye soran da yok. Yani öyle birkaç milyar dolar bizim için para da değil!

Hablemitoğlu olayı

Tarihçi ve yazar Necip Hablemitoğlu’nun ölümünden bu yana 10 yıl geçti. Cinayet işlendiğinde iktidarda olan AKP hâlâ iktidar. Cinayet hâlâ karanlıkta. Başbakan Erdoğan, Danıştay’a yapılan saldırı sonrası şunu söylemişti:

“Bu ülke Necip Hablemitoğlu cinayetini yaşamış, sonrasında her şey örtbas edilmiş bir ülke...”

Cinayet sonrasında her şeyi kim örtbas etti? Bu güçlere AKP neden izin verdi? Neden cinayeti örtbas edenleri teşhir edip cezalandırmadı?

AKP döneminde ayrıca Hrant Dink, Rahip Santaro ve Malatya cinayetleri işlendi.

Dink cinayetinin sorumluları neden iktidar tarafından terfi ile ödüllendirildi?

Rahip Santaro ve Malatya misyoner cinayetinin arkasındaki güçler neden bulunamadı?

Neden AKP grubu faili meçhullerle ilgiliyi araştırma önergelerini sürekli reddediyor?

Karanlık olayların önünde üzerinde AKP yazan kalın bir perde var.

AKP o perdenin ardındaki karanlık güçlerden rahatsız değildir.

Hata gizli veya açık bir işbirliği güçlü şekilde sezilmektedir.

Hukuk olsaydı...

“Yüce Divan” sıfatıyla yargılama yapan Anayasa Mahkemesi: “Ortada suç var ancak delillerin toplanış biçimi hukuka aykırı” diyerek tüm sanıkların beraatine karar verdi.

Ergenekon ve Balyoz davalarında hem deliller toplanırken hukuk çiğnendi.. Hem digital belgelerin sahte olduğuna ilişkin sayısız kanıt ortaya konuldu.

Bu yüzden daha baştan beraat gerekirdi.

Tabii eğer amaç yargılama görüntüsüyle iktidar muhaliflerini cezalandırmak olmasaydı...

Eller

Konya’daki Şeb-i aruz törenlerinde Başbakan Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun el sıkışmaması olay oldu.

Türkiye’de gazetecilerin ömrü bu tiyatroyu izlemekle geçti.. El sıkıştılar,sıkışmadılar,selamlaştılar, selamlaşmadılar...
Sanki sıkışsalar bir şey değişecek gibi...

Demirel ile Ecevit’in arasında da aynı tiyatro oynanırdı. Bir dönem uzun süre el sıkışmadılar. Sonunda bir gün kapalı kapılar ardında özel görüşmeye girdiler. Çıkışta gazeteciler Demirel’e sordular:

- Efendim Sayın Ecevit’in elini sıktınız mı?

Demirel’den yanıt:

- Başka neresini sıkacaktık ki...


İmamlara İngilizce dersi veriliyor.
AKP’nin eğitim politikası acayip!
Öğrencilere Arapça, imamlara İngilizce öğretiliyor.

* * *

Polis şimdi de geçici körlük yaratan tavşan feneri kullanacakmış.
İyi iş!
Vatandaşı deniz feneriyle soy, tavşan feneriyle kör et!
Akif Kökçe


Otoyol

Ne diyordu Nazım:

“Koyun gibisin kardeşim/ gocuklu celep kaldırınca sopasını/ sürüye katılıverirsin hemen/ ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye...”

Bu dizeleri Cumhuriyet’te Mustafa Sönmez anımsatıyor. Diyor ki:

“Tam o hesap... Kendi ödediği vergilerle yapılmış köprüyü, otoyolu yatırmışlar masaya, satıyorlar. Onun ise derdi ‘bayramlarda yine bedava olacak mı?’. Bu kadar mı yabancılaşır insan kendi varlığına? Evet, yabancılaşır. Onun için bir bir elinin altından alır satarlar kamu mülkünü ve yeniden, ‘vergi , vergi’ diye gırtlağına sarılırlar... O da uzatır kurbanlık koyun gibi boynunu...

Bugüne kadar satış geliri 50 milyar doları aşan diğer özelleştirmeler gibi, köprü- otoyol özelleştirmesi de bir ‘kaynak transferidir’. Diğerleri gibi, aslında bir sınıftan alıp bir diğer sınıfa aktarmanın öteki adıdır... Ne olacaktır o özelleştirme geliriyle? Daha önce ne olduysa... Yani bütçe açığı yamanacaktır...”

Bütçe neden açıktır? Paralar iç ve dış yandaşlara har vurup harman savrulduğu için...


Meclis Başkanı Cemil Çiçek,
“Her devlette yasama, yürütme
ve yargı erkleri var ve bunlar
birbirinin hasmı değil” demiş.
Doğrudur, onlar birbirinin hasmı değil ama sizin Genel Başkanınız tümünün hasmı!
Fahrettin Fidan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları