loading
close
SON DAKİKALAR

İbretlik atama!

Melih Aşık
Tarih: 07.11.2012

Melih Aşık yazdı, ''Başbakan hapishanelerdeki açlık grevlerine sert, aşağılayıcı ve kışkırtıcı sloganlarla yaklaşıyor...''

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı’na, ömrü boyunca Atatürk, Türk Dili ve Türk Tarihi ile ilgili tek satır yazı yazmamış, araştırma yapmamış bir ismin, Prof. Derya Örs’ün getirildiğini dün yazdık. Bitmedi.

Yüksek Kurum 4 birimden oluşuyor... Bunlar Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezi...

Bu birimlerden Atatürk Araştırma Merkezi’nin başına da geçen ay yine Atatürk’le ilgili hiçbir çalışması bulunmayan bir isim getirildi: Mehmet Ali Beyhan...

Beyhan’ın özgeçmişi Atatürk Araştırma Merkezi’nin internet sitesinde yer alıyor...

Sayın profesörün kitapları, makaleleri, bilimsel çalışmaları sıralanmış orada...

Atatürk adına tek bir araştırması, tek bir makalesi, tek satırlık yazısı yok.

Görev tanıtımı şöyle:

“Halen İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde profesör olarak görev yapan Beyhan, Osmanlıca, Yakınçağ Osmanlı Tarihi Metinleri ve Yakınçağ Osmanlı Tarihi Kaynakları üzerine dersler vermektedir...”

Bu arada 2. Abdülhamit’le ilgili çalışmalar yapmış... Abdülhamit’in 94. ölüm yıldönümünde verdiği konferansta şöyle konuşuyor:

“Abdülhamit aynı zamanda tarihin en büyük ıslahatçılarından birisidir. Çok sayıda müessese ve mektepler kurmuştur. Cumhuriyet tarihinin büyük idarecileri de bu okullardan yetişmiştir... Büyük bir devlet adamıdır.”

Yüksek Kurum, adı üstünde, Atatürk, dilimiz ve tarihimizle ilgili ciddi bilimsel araştırmalar yapmakla yükümlüdür...

Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın imzalarıyla yapılan bu iki atamada ne ciddiyet, ne iyi niyet gözleniyor.

Amacın ne olduğu da açıkça seziliyor...

Açlık grevleri...

“Açlık grevindekilere özgürlük değil sadece terörist başına özgürlük istiyor...

Eylem emrini verenler kim, konforlarını hiçbir şekilde tehlikeye atmayan terör baronlarıdır.

Kendileri kuzu kebabı yerken içerdekilere ölün diyorlar...

Şu anda birçok insanımız kamuoyu araştırmalarında ‘İdam yeniden gelsin’ diyor.

Terörist başı ile ailesinin görüşmesinde bir engel yoktur ama avukatlar noktasında onu bir kenara koyun.”

* * *

Başbakan hapishanelerdeki açlık grevlerine sert, aşağılayıcı ve kışkırtıcı sloganlarla yaklaşıyor.

Ortamı gereksiz yere gerdikçe geriyor...

Özellikle milliyetçi kesimlerden “Helal olsun ne ilkeli lider” övgüsü de alıyor kuşkusuz...

Derken hafta başında Bakanlar Kurulu toplanıyor...

Bülent Arınç varılan sonucu açıklıyor...

“Başka bir dilde savunma için çalışmalar başlamış olup Öcalan da avukatlarıyla görüşebilir...”

Böylece “ana dilde eğitim” hariç baronlarının istekleri yerine getirilmiş oluyor.

Madem bunları kabul edecektiniz neden terör baronlarının dayatmalarının iyice tırmanmasını beklediniz...

Vahim olan kimi koşulları kabul edip etmemek değil...

Vahim olan isteklerin dayatmaya dönüşmesini bekleyip sonra teslim olmak...

İktidar bunu yapıyor... Terör örgütüne “Sen iyice dayatırsan ben istediklerini veririm” mesajı veriyor...

Şiddet yolunu teşvik ediyor...

Olan kime mi oluyor?

Üzerine asker elbisesi giydirip üç günlük talimle cepheye sürdüğünüz halk çocuklarına...

Sizin bir ileri bir geri politikanız kâh içerden kâh dışardan alkış alıyor ama... Bu politika oyunlarını gencecik çocuklar hayatıyla ödüyor...

Sakık

Ergenekon davasında dinlenen gizli sanığın kimliği açıklanınca ortaya PKK’nın askeri yöneticilerinden 33 askeri şehit eden Şemdin Sakık çıktı...

Şemdin Sakık’ı Kuzey Irak’tan Türkiye’ye getiren Engin Alan Silivri’de sanık...

Sakık’ı Diyarbakır’da sorgulayan Albay Cemal Temizöz Silivri’de.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ terör örgütü lideri suçlamasıyla sanıklar arasında.

Sakık’a ise gizli tanık olarak bu davayı yönlendirme imkanı tanınıyor.

Tanık sandalyesine oturtulduğuna göre onun tarafsız şekilde doğruyu söyleyeceğine inanılıyor.

İnsan ister istemez düşünüyor...

Acaba bu davaları yönlendiren siyasi iktidarın ve arkasındaki güçlerin PKK’yı memnun etmek gibi bir amacı da var mıydı?


PKK’ya ait 4 milyon liralık kaçak sigara ele geçirilmiş.
Bunlar insanların dolaylı yoldan ölmesine de katkıda bulunuyormuş meğer...
Haldun Ertem


OdaTV

ABD Türkiye Büyükelçisi Francis J. Ricciardone, Uluslararası Gazetecileri Koruma Kurulu (CPJ) üyesi yazar Kati Marton onuruna vereceği resepsiyona OdaTv’yi de davet etti. Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Ankara’da büyükelçilikte yapılacak resepsiyona OdaTv adına katılacakmış...

Demek ABD Büyükelçiliği davanın farkında... Demek hükümetin “Onlar gazetecilikten başka suçlar yüzünden hapiste” teranesine inanmıyor. Bu kadarı da birilerini mahcup etmeli...


Eski Fransız
Adalet Bakanı’nın 8 sevgilisi varmış.
Bizimkiler mi? Bizimkilerin 8 tane bile seveni yoktur!
Fahrettin Fidan


Akdeniz

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde kolonoskopi yapılacak hastaya imzalatılan belgeden söz etmiştik. Hasta işlem öncesi:

“Uzman olmayan ve eğitim almakta olan bir doktor tarafından işlemin yapılabileceğini öğrendim ve bu durumu kabul ediyorum” diye bir koşula da imza atıyordu...

Eleştirmiştik.

Hekim okurlarımız ve yakınları konuya açıklık getirdiler.

Burada kastedilenin tıp fakültesi mezunu olup uzmanlık eğitimi almakta olan bir doktor olduğunu anlattılar. Sanırız konu hastaya da bu açıklıkla anlatılmalı...

Hastanın kafasında kuşku oluşmamalı.

Bir merakımız da şu oldu: Eğer bu nitelikte bir hekimin kolonoskopi yapması olağansa neden hastadan imza alınıyor? 
Akdeniz Üniversitesi bir yanıt lütfeder mi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları