loading
close
SON DAKİKALAR

Malezya’da özlem

Melih Aşık
Tarih: 09.03.2023
Kaynak: Melih Aşık - Milliyet

Melih Aşık; Prof. Ahmet Mumcu bize gönderdiği eski tarihli bir mektupta, “Ben kadın - erkek eşitliğine inanan bir hukukçu değilim” diye söze başlıyor.

Dünya Kadınlar Günü kutlandı.

Kadınlarımızın en azından bugünü gülerek, eğlenerek, ağız tadıyla kutlamasını dilerken…

Kitaplığımızdaki bir kitabın sayfalarını çeviriyoruz.

Uzun yıllar ANAP’ta milletvekilliği ve bakanlık yapmış olan Kaya Erdem’in “Demokrasinin İlk 50 Yılı” isimli kitabının 202. ve 203. sayfalarında ilginç bir anı gözümüze çarpıyor

Kaya Erdem, eşi Sevil Hanım’la 1986 yılında Malezya’ya kısa bir ziyarette bulunur. Ziyaret sırasında geniş katılımlı
bir iftar yemeği verilir.

Gerisini Kaya Erdem şöyle anlatıyor:

“Eşimin bulunduğu masadaki sohbet esnasında kadın hakları tartışılırken, Malezya Sosyal Güvenlik Bakanı hanım, Sevil’e dönüp, şöyle demiş:

- Baş masada oturan bayan, Ekonomi Bakanı’dır, evlidir. Eve gittiğinde, eşi ‘boşsun’ dediği takdirde kapı önüne bırakılacaktır.  Ben de aynı şekilde. Hiçbir güvencemiz yok. Atatürk sizlere bütün hakları talep etmeden verdi, bunların değerini tam takdir edemeyebilirsiniz. Bizler bunun önemini biliyor, mücadele ediyoruz, fakat henüz bir sonuç alamadık. Bizim bir Atatürk’ümüz yok.”

***

Türkiye’de kadınlar birçok ülkede özlenen medeni güvenceleri 4 Ekim 1926’da yürürlüğe giren Medeni Kanun ile kazandılar. Türk kadını o yasayla, mirastan eşit yararlanma, istediği mesleğe girebilme, resmi nikâh zorunluluğu, evlilikte rızası, boşanma hakkı, mahkemede eşit tanıklık, tek eşlilik, evlenme yaşı, velayet hakkı
gibi hayati birçok kazanımlar edindi.

Kıymeti bilinmeli.

AKREP

Amerikalı devlet adamı Thomas Jefferson (1743 - 1826) basına kızmış, şöyle sitem ediyor:

“Hiçbir şey okumayan bir insan, sadece gazete okuyan bir insandan daha eğitimlidir.”

Yazar Ben Hecht de söze girmiş:

“Gazete okuyarak dünyada neler olduğunu anlamak, saatin sadece yelkovanına bakarak zamanı anlamaya benzer.”

Bu muzip sözler televizyonun insan hayatına girmediği dönemlerde edilmiş.

Bu kişiler günümüzde yaşasalar…

Ve akşamları bizim televizyonlardaki tartışma programlarını izleseler…

Acaba ne derlerdi?

MARCUS

“Üç bin yıl ya da bunun on katı bile yaşasan, hiç kimsenin yaşamakta olduğu zamandan başka bir zamanı yitirmediğini aklından çıkarma; bu nedenle en uzun yaşamın da en kısa yaşamın da sonu aynı yere varır. Çünkü şimdiki zaman herkes için aynıdır, bu nedenle geçmekte olan da aynıdır, yitirilen de. Hepsi bir andan başka bir şey değildir. İnsan yaşlı da ölse, genç de ölse aynı şeyi yitirir; şimdiki zaman insanın yoksun kalabileceği yegâne şeydir. Çünkü sahip olduğu biricik şeydir.”

Mahallede durum

Prof. Ahmet Mumcu bize gönderdiği eski tarihli bir mektupta, “Ben kadın - erkek eşitliğine inanan bir hukukçu değilim” diye söze başlıyor.

Şöyle devam ediyor: “Benim için bu konuda eşitlik yoktur. Bence kadın erkekten üstündür. Yapılan son araştırmalar kadınların zekâ, beceriklilik, pratiklik ve inanmayacaksınız ama gerçekçilik bakımından erkekten çok önde olduğunu gösteriyor (Sadece Harvard Profesörü Helene Fisher’in araştırmalarına bir göz atmak yeterlidir.)

Bizim toplumumuzda ise kadın kimi yerde insan dahi sayılmaz. Adam eroin kaçakçılığı yapar, yüzlerce gencin dolaylı yoldan katili olmuştur, hırsızdır, her türlü ahlaksızlık onun için ahlak sayılır. Ama kızı bir erkek çocukla sinemaya gittiği için ilkel hukukun en ilkel kurumu olan ‘Aile Meclisi’ni toplar ve o kızı öldürtür. Böylece ailenin namusu temizlenmiştir.”

Bizde böyledir. Kadın namustur! Ailenin kızı pencereden fazla baksa dedikodu olur. Öyle ki eski zamanda görücü giden kadınlar eğer gelin adayı sohbete katılmıyor, fazlaca sağa sola bakıyorsa, “Bunun aklında başka biri var” diye düşünür, istemekten vazgeçerlermiş. Cumhuriyet’le gelen devrimlere rağmen… Kadına yönelik ilkel bakış ve şiddet, maalesef kimi katmanlarda olanca hızıyla devam ediyor.

ZANIOLO

Sıkıntılı zamanlarda futbol düşünmek zihni biraz olsun nefeslendiriyor. Biz de öyle yapıyoruz…

Galatasaray ilginç bir transfer yaptı. İtalya’nın Roma kulübünden Zaniolo’yu 4 yıllığına 15 milyon euro karşılığı transfer etti. Bu süreçte yaklaşık 10 milyon euro da futbolcunun kendisine verilecek. Etti 25 milyon euro, yani yaklaşık
500 milyon lira.

Zaniolo 23 yaşında olup, İtalya’nın gelecek vaat eden futbolcularından. Ancak sık sık sakatlanıyor. Biraz da dik başlı. Hem antrenör Mourinho hem kulüp yönetimiyle takıştı. Seyirci tarafından ıslıklandı. Sonunda Roma ile köprüleri attı.

G. Saray neden takım içinde dengeleri sarsmak pahasına bu rekor transferi yaptı? Efendim gençtir, kulübe faydalı olur, Türkiye’de patlama yapar, kulüp onu daha da yüksek fiyatla satar, kâr eder deniyor. İnşallah.

Peki ya patlama yapmazsa?

Yedek sandalyesinde
oturup kalırsa.

Gitti 500 milyon lira…

Zaniolo biraz pahalı bir piyango değil mi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları