loading
close
SON DAKİKALAR

Tayyareci Vecihi

Melih Aşık
Tarih: 05.05.2013

Melih Aşık, ''Kadıköy Kızıltoprak’ta bugün Vecihi Hürkuş anıtı açılıyor'...

Kadıköy Kızıltoprak’ta bugün Vecihi Hürkuş anıtı açılıyor... Bağdat Caddesi’nin görünür bir yerinde güzel bir anıt. Neden Kadıköy derseniz...

Birinci Dünya Savaşı’nın kahraman pilotu Vecihi Hürkuş, İzmir’de ilk Türk tayyaresini yaptığında sene 1924’tür... 

Uçuş ruhsatı için kurulan heyet bir türlü karar veremez. Çünkü içlerinde uçak mühendisi yoktur. Vecihi Bey dayanamayıp izinsiz deneme uçuşları yaptığı gerekçesiyle cezalandırılır. Bunun üzerine Hava Kuvvetleri’nden istifa eder... Hürkuş, ilk sivil tayyareyi Kadıköy’de bir keresteci dükkanında imal eder... Sene 1930... Aynı yıllarda Kadıköy Kalamış’ta kurduğu tezgahta seri üretime başlar. İmal ettiği uçaklar deneme uçuşları için bugün Fenerbahçe antrenman sahalarının bulunduğu düzlüğe inip kalkmakta, Kalamış’a çekilerek götürülmekte ve getirilmektedir. 

Gazeteci Hikmet Feridun Es’in “Eski İstanbul’dan Hatıralar” adlı kitabında şöyle bir kayıt göze çarpar:
“Mühürdar’dan Feneryolu’na ilerlerken bakarsınız tepenizde pırpır küçücük bir uçak. Süzülür gelir önünüzdeki sokağın ortasına inerdi; Vecihi...”

Amerika’nın cesur pilotlarından biri iddiaya girdiği halde onunla uçmaya cesaret edememiş, ülkesine döndüğünde ondan:

“Mukaddes havacılık deliliğine tutulmuş olan adam” diye söz etmiş.

1930’da uçağı için yine ruhsat alamayınca parçalarını vagona koyup Çekoslavakya’ya götürmüş, başarısını orada tescil ettirmiştir. İlk deniz uçağını, ilk planörü o yaptı, ilk sivil havacılık mektebini o açtı... 1965 yılında 76 yaşında hayata veda ettiğinde hâlâ aktif bir tayyareci idi...

Vecihi’nin derme çatma malzemeyle ilk uçağı imal ettiğinden bu yana 89 yıl geçti. Hâlâ uçak yapamıyoruz... Kahraman tayyarecinin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz....

Memleket gülistan...

Başbakan’ın Kızılcahamam konuşmasını dinledik dün gözlerimiz kapalı... Anladık ki bu ülkede çok iyi şeyler yapılıyor... Mutlu olduk. Yarınlarımız garantide... Ona da sevindik.

Peki her şey böyle iyiyse bu homurtular niye? Millet mi çok kadirbilmez?

Yoksa büyüyen rakamlar hep belli kesimlerin cebine gittiği için mi sıkıntı?

Akil adamları protesto edenler topu topu 4980 kişiymiş...

Anlaşılan muhalifler tek tek tespit edilmiş, fişlenmiş...

Sayıları bu kadar azsa neden korkuyorsunuz?

Neden iki lafın biri İşçi Partisi, CHP, MHP topa tutuluyor?

Demokraside muhalefet etme özgürlüğü yok mu?

Geçmişte MHP iktidardayken de devlet Öcalan ile görüşüyormuş...

Görüşür... Ama anlaşma yapılmış mı, bir şey verilmiş mi, ne verilmiş?

Netice: Muhalefetin de haklı olabileceğini söyleyen bir Başbakan’a ihtiyaç sürüyor...

Dostoyevski...

Baba Dostoyevski İstanbul’a gelmemiş ama ilgilenmiş... Türkleri pek sevmemiş. Bizden salyangoz millet diye söz etmiş. Ama Türk atasözlerine değer vermiş.

Yapı Kredi Yayınları’nca yayımlanan “Bir Yazarın Günlüğü”nde şu Türk atasözü var:

“Eğer hedefine doğru giderken yolda durup sana her havlayan köpeğe taş fırlatırsan, hiçbir zaman hedefine varamazsın!”


Demirel

Sağcı liderlerden bu ülke çok çekti... İnsan maziyi hatırlayınca “Ne çektin be sevgili halkım” dememek için kendini zor tutuyor... Sağcı liderlerin hepsi espirisiz değildi. Bazısı lafın arasında insanı güldürür, acımızı biraz unuttururdu. Süleyman Demirel öyle bir liderdi mesala... Hatırladığımız vecizeleri mi?

- Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz iyidir derim.
İki kelimeyle anlatın derseniz iyi değildir derim...

* * *

- Enflasyon düşüyor domatesten biberden buluyorlar. Çıkıyor benden buluyorlar.

* * *

Üniversite ziyaretlerinden birinde sol görüşlü bir öğrenci Demirel’i sıkıştırmaya çalışır:

- Türkiye’de yapılan her türlü işi sahiplenmek gibi bir adetiniz var...

- Sen nerede oturuyorsun?

- Kadıköy’de!

- Hah işte buraya her gün gelmek için üstünden geçtiğin köprü var ya...

- Ee, evet

- Onu işte ben yaptım!

* * *

- Efendim siz bize işsizliği 3 ay içerisinde bitireceğinizi vurgulamış ve “bunun altını çizin” demiştiniz ben de çizmiştim. 

Buyurun.

- Kağıdı vermene gerek yok. O gün “altını çizin” demiştim değil mi? Çıkar kalemini tekrar. Al kağıdı eline bul o satırları. Buldun mu?

- Buldum...

- Hah tamam; şimdi de üstünü çiz!


Birleşmiş Milletler

“Suriye’de kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığını” araştıracakmış!

Aman dikkat!

Türkiye’de halka sıkılan gaz bombaları rüzgârla Suriye’ye gidiyor olmasın...

* * *

Erdoğan’ın

Japon Başbakanı’na yaptığı “Olimpiyatlar’dan çekilin, nükleer santral ihalesini size verelim” teklifi eleştiriliyor.

Ne var bunda?

PKK’ya da çekilme karşılığı özerklik verilmedi mi?
Akif Kökçe



İtalya

Eğitim için birkaç yıl önce İtalya’ya giden ve geri dönmeyip oraya yerleşen Gül İnce bir müjde veriyor mektubunda:

“Bir yolculuk üzerine İtalyanca yazdığım son hikayem (Mare vuol dire Deniz - Deniz Benim Adım) Torino’da düzenlenen ve ülkem adına yarıştığım Ulusal Edebiyat Yarışması’nda (Lingua Madre - Concorso Letterario Nazionale) birincilik ödülüne layık görüldü, ödül töreni ise 20 Mayıs’ta Torino Kitap Fuarı’nda.”
İki kadının sahte pasaportlarla göç etmesi ve başlarına gelenler anlatılıyor öyküde...

Melih Aşık - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları