loading
close
SON DAKİKALAR

Yenilgi kaçınılmaz

Melih Aşık
Tarih: 17.11.2012

Melih Aşık yazıyor, ''Karşı taraf hep isteyecek siz vereceksiniz...''

İnsan hayatı her şeyden daha önemlidir... Açlık grevlerine duyarsız kalınamaz... Ancak sorunun tek çözümü dayatmaları kabul etmek midir?

Açlık grevleri konusunda bizim demokratlar Ankara’ya “Çöz çöz, her pahasına çöz” diye tempo tutarken Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, “Demokrasilerde açlık grevlerine yer yok. Eğer bir amacınız varsa, girersiniz politikaya, insanları ikna etmeye çalışırsınız” diyor... Ve şöyle devam ediyor:

“Öncelikle yetkililerin ölüm yaşanmasını engellemelerini bekliyorum. İkinci olarak bugün bir konuda baskı için açlık grevi yapılırken, gelecek hafta bir başka konuda olur. Demokrasilerde bu yöntemle baskı olmaz, bunu kabul etmiyorum. Üçüncüsü ise, açlık grevine başlayan vekillerin dikkat çekmeye çalıştığını düşünüyorum”

Açlık grevlerinin çözümünde en büyük rolü BDP’nin oynaması beklenirdi. Onlar ise grevcileri ikna edecek yerde kendileri de katılarak teşvik ediyorlar...

Başbakan’a gelince... Kebap yiyorlar, şantaj yapıyorlar, zaten zayıflama rejimine ihtiyaçları vardı gibi alay ve hakaret içeren sözler söyleyerek vicdanları yaralarken.... Bir yandan da perde arkasında istenen tavizleri veriyor. Öcalan’a avukatları götürecek koster onarılıyor, ana dilde savunma yasası çıkıyor... Vs...

Sonuç.. PKK siyasi bir grevle yeni tavizler alıyor... Bu tavizler kanı durdurmayacağı gibi yeni talepler dayatılacak. Hücum üstünlüğü karşı tarafta. PKK ve Kuzey Irak liderleri hedefin bağımsızlık olduğunu açık açık söylüyor. Verilen tavizler o yolu açıyor. Terörle mücadele yerine müzakerenin sonu bu... Karşı taraf hep isteyecek siz vereceksiniz...


Celal Talabani, Başbakan Erdoğan’a çağrı yapmış “Kardeşim Erdoğan barışı getir.” Açılımı şu “Kardeşim Erdoğan dağdakilerin dayattığı şartları yerine getir.”
Mehmet Kıyat


Koltuk işgali...

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile Atatürk Araştırma Merkezi’nin başına getirilen kişilerin Atatürk’le ilgili en küçük çalışması olmadığı eleştirilerine Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç şu yanıtı veriyor:

- Bu kurum kurulduğunda uzun süre başkanlık eden şahıs Suat İlhan’dı ve görevi korgeneraldi. Yine bu kurumlarda uzun yıllar başkanlık yapan sayın Utkan Kocatürk tarihçi, edebiyatçı, dilci değildi, jinekologdu....

Bu kadarına ya demagoji denir ya cehalet...

CHP Milletvekili Gülsün Bilgehan, Kocatürk’le ilgili bilgi notu göndermiş...

- Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde kürsü başkanlığı ve aynı üniversitede kurulan “Atatürk Devrimleri Enstitüsü”nde müdürlük yaptı.

-1983’te de üçlü kararname ile Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’na atanarak ilk başkan oldu. Tam on yıl bu görevde kaldı. Görevinin son 6 ayında Yüksek Kurum Başkanlığı yaptı.

Başlıca eserleri:

“Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk ve Türk Devrimi Kronolojisi, Atatürk’ün Hatıra Defterlerine Yazdıkları, Atatürk’ün Toplanmamış Telgrafları, Atatürk’ün Sohbetleri, Atatürk’ün Yazdırdıkları, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, Doğumundan Ölümüne Kadar Atatürk Günlüğü, Atatürk Çizgisinde Geçmişten Geleceğe.”

Utkan Kocatürk hem bilim insanı hem önemli bir Atatürk araştırmacısı... Şimdi aynı koltuğa oturanların ise Atatürk’le ilgili ne tek satır araştırması var, ne tek kelimelik çalışması...

Bülent Arınç aradaki farkı da sorup öğrenseydi keşke...

TÜBİ...

OdaTV ile ilgili raporunda Tübitak’ın nasıl yalpaladığını, “sanıklar suçlu değil” dememek için nasıl manevralar yaptığını 
hep birlikte izliyoruz...

AKP iktidarının ilk yıllarında iki kurum üzerinde sıkı sıkıya duruldu..

Bunlardan biri Adli Tıp idi.. Kadroları hallaç pamuğu gibi atıldı...

İkincisi TÜBİTAK idi.. Yasası değiştirildi... Özerk bir kurum olmaktan çıkarıldı... Sıkı sıkıya Başbakanlığa bağlandı...
Her iki kurum önemli davalarda çok önemli roller üstleniyor.

Yargıyı iktidara bağlamak için Anayasa’yı değiştiren AKP’nin daha önce yargı kararlarında etkin olacak iki kurumu kendine bağlaması... Bağımlı yargı modelinin ayrıntılarıyla düşünülmüş bir programa uygun yürütüldüğünü ortaya koyuyor.


Mustafa Balbay, hapishanede 6. kitabını yazmış.
Mustafa Balbay, “gazeteci - yazar”dı. Son dört yıldır; “gazeteci - hapisteyazar!”
Fahrettin Fidan


Kumlu

Çok tanınmış bir sendikacının ABD Büyükelçiliği’ne vize başvurusu yaparken 20 milyon dolarlık banka hesap cüzdanı gösteren kızı kimdi? Merak edilmişti. Son günlerde bu sendikacının Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu olduğuna ilişkin yazılar yayımlandı.. Biz de dün isim vermeden kendisinin bir açıklama yapması gerektiğini yazdık.

Mustafa Kumlu beklenen açıklamayı yaptı. Özetle dediği;

“Şahsımın, kızımın ya da ailemizin hatta sülalemin hiçbirinin hiçbir zaman 20 milyon dolarlık bir banka hesabı olmamıştır. Ayrıca kızım Sibel Kumlu hiçbir dönemde ABD Büyükelçiliği’ne vize başvurusunda bulunmamıştır.”


Başbakan’ın sık sık tekrarladığı bir söz var: “Yaradılanı severiz yaradandan ötürü.”
İyi de suçu belli olmadan yıllarca hapis yatanlar bu dünyaya kendi çabalarıyla mı geldiler...
Haldun Ertem


Seyit

Başbakan Erdoğan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu Dersim üzerinden sıkıştırmaya çalışırken... CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün de, Dersim isyancısı Seyit Rıza ve arkadaşlarının itibarının iadesi için yasa teklifi verdi. Dersim’de isyan ve eşkıyalık söz konusu değilmiş de... Devlet durup dururken müdahale etmiş gibi... Oradaki olaylar nedeniyle hem devlet, hem Atatürk suçlanıyor.

Ve şimdi Atatürk’ün partisinden biri Seyit Rıza’ya itibar iadesi istiyor. Bu aynı zamanda Atatürk’ün itibarına saldırıdır.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları