loading
close
SON DAKİKALAR

Zulümhane gezisi

Melih Aşık
Tarih: 12.05.2012

Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yok...

Önümüzdeki günlerde Adalet Bakanlığı bir grup gazeteciye Silivri Cezaevi’ni gezdirecek. Silivri’deki tutuklular, gezide uyutulmak istemeyen gazetecilere bazı soru örnekleri göndermiş. Şu soruları sormalarını istiyorlar:

- Bakanlık sizi 21 kişilik iki katlı koğuşlara götürecek. Buraları gezdirecek. Onlara Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek, Barış Pehlivan gibi isimlerin kaldığı koğuşların neden farklı olduğunu sorun...

- Bu gezinin tüm tutukluların mahkemede olduğu sırada düzenlenmesinin tesadüf mü olduğunu sorun.

- Sizi revire götürecekler. 24 saat doktor olup olmadığını sorgulayın.

- Tutuklularla hükümlüler arasında neden ayrım yapılmadığını, tutukluların hükümlülerle aynı yasaklara tabi olmasının nedenini sorun.

- Tutuklulara acil durumlarda avukatlarını aramaları için neden izin verilmediğini sorgulayın.

- Tutukluların haftada 10 saat bir araya gelme hakkının neden Ergenekon sanıklarına tanınmadığını, sanıklara neden görüşme imkânı verilmediğini sorun.

- Mantıksız yasakları sorun. Örneğin; çiçek yetiştirmek neden yasak? Bir yazarın kendi kitabından neden birden fazla bulundurması yasak? Hizbullah davası hükümlülerine bilgisayar verilirken neden diğer tutuklulara daktilo bile verilmesi yasak? Kitaplık ya da çamaşır makinesi neden yasak?

- Cezaevinde neden günde 16 saat su olmadığını sorun.

Belli ki Adalet Bakanlığı gündemden düşmeyen Silivri Cezaevi ile ilgili bir propaganda çalışması içinde. Aynı propaganda çalışmaları 12 Eylül’de de yapılmıştı. Maksat cezaevinde şartların “çok iyi” olduğu vurgusu yapmak.

Yukardaki sorular gerçeğin anlaşılmasına yardım edecektir.

Türk ordusundaki her beş generalden biri cezaevindeymiş.

Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yok...

Savaşa girsek bu rütbede bu kadar esir vermezdik...
H. Ertem

Yapılan bir ankete göre halkımızın yüzde 66’sı,
“Bir darbe olsa sokağa çıkar direnirim” demiş.
İnanırız! Hatırladığımız kadarıyla 12 Eylül
darbesine de yüzde 92’si direnmişti!
F. Fidan

Sebep Ergenekon mu?
Ümraniye’de bir sandık el bombasının bulunması ve Ergenekon soruşturmasının başlamasıyla faili meçhul cinayetler şıp diye kesilmiş.. Bu da neyi gösteriyormuş... Geçmişteki faili meçhul cinayetlerin arkasında Ergenekon çetesinin bulunduğunu...
Bu mantık gerçekle bağdaşır mı peki? Bağdaşmaz... Neden mi?
1. Ergenekon sanıkları arasında faili meçhul cinayetle suçlanan kimse yok.
2. Faili meçhul cinayetlerle ilgili Meclis Komisyonu kurulmasını Ergenekon sanıkları değil, AKP iktidarı engelliyor...
3. Faili meçhul cinayetlerin kesildiği doğru... Doğru da sebep Ergenekon mu? Yoksa topluma korku salmak için cinayete gerek kalmaması, özel yetkili mahkemeler eliyle işlenen hukuk cinayetlerinin yeterli korkuyu yaratıyor olması mı?

Tiyatro kaçakları!..
Bakanlar geçende toplandılar, devlet ve şehir tiyatrolarını özelleştirme kararı aldılar..

Okurumuz soruyor:

Bakanlar Kurulu’nda tiyatroya giden kimse var mıdır? Kaç kişi vardır?
Ferhan Şensoy yazıyor:
“Eski liderler tiyatroya giderlerdi... İnönü, Ecevit, Demirel, Özal tiyatroda kendilerini eleştirenleri alkışlamışlardır. Erdal İnönü düzenli bir tiyatro izleyicisiydi. Bizim tiyatromuza muntazaman gelir, gizlice bilet aldırır, arka sıralarda otururdu...”

Tiyatro özelleşir mi? Kim alır tiyatroyu?

Yine Ferhan Şensoy anlatıyor:
“Sakıp Sabancı Küçük Sahne’ye, ‘İstanbul’u Satıyorum’u izlemeye gelmişti. Perde arası kuliste çay içtik bana şunları sordu;
- Tiyatro kaç kişilik? Bilet kaç para? Kaç kişi çalışıyor burada? Hepsi sigortalı mı? Kira ne kadar? Gazete ilanı kaç para? Yılda kaç ay açık tiyatro?

Yanıtladım soruları. Hıncahınç dolu oynadığımız bir dönemdi. Kafasında bir hesap yaptı, çayından bir yudum aldı. ‘Yapılmaz bu iş’ dedi.”

Batı dünyasında: “Belediye sadece kanalizasyon yapmaz, o kentin kültür ve sanat düzeyini yükseltmekle de yükümlüdür”, diye düşünülür.

Doğuda ise “Oyuncular bize laf atıyor” diye tiyatroya kilit vurmaya çalışan yöneticilere raslanır...

Bu tartışmalar nerede oluyor bir de ona bakalım:

Tiyatronun ana vatanında... Aspendos’tan Milet’e, Efes’ten Priene’ye, dünyanın en görkemli antik tiyotrolarının hâlâ ayakta durduğu topraklarda...

Danışman Danıştay!
Danıştay’ın kuruluşunun 144. yıldönümünde kuruluşun başkanı Hüseyin Karakullukçu Başbakan’ın bu günlerde en çok duymak istediği sözleri söylüyor:
“Başkanlık sisteminin demokratik bir yönetim modeli olduğu kanaatindeyiz. Bu sistemin siyasi istikrar doğurması, ekonomiye olumlu yansıması, başarılı bir kuvvetler ayrımı gibi avantajları bulunmaktadır...”

Danıştay Başkanı’na 2 soru:
1. Eğer aksi fikirde olsaydınız bunu da söyleyebilir miydiniz?
2. Sizce başkan kim olmalı? Bunu da belirtseniz verdiğiniz ücretsiz danışma hizmeti daha fazla değer kazanmaz mıydı?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları