Ümit Özdağ sanık sandalyesinde
Murat Ağırel; Yarın Silivri’de yalnızca bir duruşma izlenmeyecek. Ya hukuk konuşacak ya da adaletsizliğe uğramış listesine bir isim daha eklenecek.
Yarın İstanbul Silivri’de sadece bir siyasetçi değil, bir fikir yargılanacak. Sanık sandalyesinde Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ oturuyor.
Suçlama: Zincirleme şekilde halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek.
Delil ise sosyal medya paylaşımları. Gündelik siyasi tartışmaların odağında yer alan sığınmacı politikalarıyla ilgili açıklamalar, kamunun kaynak kullanımına dair eleştiriler, haber linkleri, yorumlar...
Tüm bunlar bir araya getirilmiş ve bir iddianameye dönüştürülmüş. Oysa süreç çok daha çarpıcı bir biçimde başlamıştı. 19 Ocak’ta Antalya’da yaptığı bir konuşma nedeniyle hakkında cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla işlem başlatılan Özdağ, Ankara’da gözaltına alındı. Gözaltına alındıktan hemen sonra İstanbul’a getirildi ve burada bambaşka bir suçlama ile karşı karşıya bırakıldı:
TCK 216/1. Yani halkı kin ve düşmanlığa tahrik.
Delillerse daha sonra “eklenmiş”.
Savcılığın hazırladığı dokuz sayfalık iddianameyi okudum. 2020-2024 yılları arasında yapılan 34 sosyal medya paylaşımı yer alıyor. Bunların çoğu olaylardan aylar önce yapılmış, hatta bazıları hakkında daha önce takipsizlik kararı verilmiş. Bazı paylaşımlar, Zafer Partisi henüz kurulmadan önceye ait. En dikkat çekici gösterilen paylaşım, 27 Nisan 2024 tarihinde yapılmış.
Özdağ, Kayseri’yle ilgili bir video paylaşmış ve altına şu notu düşmüş:
“Burası Kayseri. Sakarya Muharebesi’nin ilk günlerinde TBMM’nin Kayseri’ye taşınmasının düşünüldüğü Türk şehri. Anadolu’nun ortası. 4 dakikanızı ayırın ve izleyin lütfen.”
Bu paylaşım olaylardan tam 67 gün önce yapılmış.
Üstelik daha önce incelenmiş ve hakkında “suç unsuru yoktur” denerek takipsizlik verilmiş. Ama şimdi aynı paylaşım iddianamede yer alıyor ve “olayları başlatan kıvılcım” olarak sunuluyor.
Daha da ilginç olanı, emniyetin olaylardan “yaklaşık yedi ay sonra” hazırladığı raporda şu ifadeler kullanılmış:
“Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü Kamu Güvenliği Büro Amirliği tarafından tanzim edilen 21 Ocak 2025 tarihli rapora göre 30 Haziran 2024-3 Temmuz 2024 tarihinde Kayseri ilinde meydana gelen olaylarda yaklaşık 15 bin 100 kişinin protesto eylemlerine katıldığını, olayların meydana geldiği mahallelerde 263 ikamet/işyeri ve 166 araçta zarar meydana geldiği, yine olaylar neticesinde 25 Emniyet personeli ve 1 itfaiye personelinin yaralandığı, olaylara katılan şahısların yapılan değerlendirmesinde Zafer Partili ve müzahir şahıslar tarafından sosyal platformlarda yapmış oldukları paylaşımlardan etkilenmiş olduklarının değerlendirildiğinin belirtildiği...”
Buradaki anahtar kelime “değerlendirildiğinin belirtildiği”.
Yani bu bir tespit değil, yorum. Somut bir çağrı, yönlendirme, emir ya da suç teşkil edecek bir hareket yok. “Gidin saldırın” dememiş. “Emrediyorum yapın” dememiş. “Talimat veriyorum” dememiş. Sadece yorum yapmış. Ama bu yorum, iddianamenin temel taşı olmuş. Peki, bu iddianamede ne yok? Olayların fitilini ateşleyen gerçek neden ve gerçekten yaşananlar.
Bu olayın hiçbir ayrıntısı iddianamede yer almıyor. Kayseri’deki yaşanan olaylarda bir organize hareket söz konusu ise kim organize etti nasıl organize etti bir veri yok. Özdağ’ın iddiasına göre gözaltına alınanlar arasında Zafer Partili kimse yokken Zafer Partisi genel başkanının bu olayları organize ettiği nasıl iddia edilebiliyor?
Bu tür durumlarda siyasetçilerin ve toplumu yönlendirme etkisi olan kişilerin kullandığı dil kesinlikle kışkırtıcı ve toplumsal olaylara sebebiyet verecek düzeyde olmamalı. Buna katılıyorum. Ancak yaşanan bir olay hakkında da gerçeği topluma anlatmak ve olası kötü durumları engellemek ve halkı sakinleştirmek de yine toplum üzerinde etkili kişilerin görevlerinden biri değil mi?
Ümit Özdağ sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Kayseri’de yaşanan olayların faali olduğu belirtilen kişinin istismar suçu nedeniyle Kayseri 8. Ağır Ceza Mahkemesi, İ.A’ya 24 yıl 3 ay 15 gün hapis cezası aldığını belirtti.
Bir siyasetçi toplumun huzursuzluğunu dile getirdiğinde, kamuoyunu bilgilendirdiğinde bu kamu güvenliğine tehdit mi sayılacak?
İktidarın sığınmacı politikalarını eleştirmek artık suç mu? Seçilmiş bir partinin genel başkanı fikir açıklamayacaksa kim açıklayacak?
Üstelik bunu tahrik edici bir dil kullanmadan, “yakın, yıkın, öldürün” demeden yapmışsa.
Ümit Özdağ bir akademisyendir. Kitapları üniversitelerde kaynak olarak okutulur. Aynı zamanda seçimle gelmiş bir siyasi parti lideridir. Türkiye’nin en temel sorunlarından biri olan yasadışı göç meselesine dair farklı ve net bir duruş sergileyen bir muhalefet partisinin lideridir.
İddianamede yer alan paylaşımların bir kısmı haber ajanslarına ait, bazıları devlet kurumlarının açıklamalarına yapılan eleştiriler. Yani beğenilse de beğenilmese de halkı bilgilendirme, kamu denetimi ve muhalefet etme hakkı çerçevesinde yapılmış açıklamalar.
Bugün Kandil’e, PKK’ye, yasadışı göçe karşı duracak sert siyasi söylemin temsilcisi olan Ümit Özdağ’ın yargı eliyle susturulması bir tesadüf değil, tercihtir.
Eğer bir ülkede muhalefetin sesi kısılıyorsa, yargı bağımsızlığını kaybetmiş algısı güçleniyorsa, bu sadece bir kişinin değil, toplumun tamamının sorunudur.
Yani bu dava yalnızca Ümit Özdağ’ın davası değildir. Bu dava, Türkiye’de ifade özgürlüğünün, muhalefet hakkının, siyaset yapma alanının davasıdır.
Yarın Silivri’de yalnızca bir duruşma izlenmeyecek.
Ya hukuk konuşacak ya da adaletsizliğe uğramış listesine bir isim daha eklenecek.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları