loading
close
SON DAKİKALAR

Yarısı blöf-yarısı ciddi: ABD tehdidi

Orhan Bursalı
Tarih: 16.06.2019
Kaynak: Cumhuriyet

Orhan Bursalı: Çin, küreselleşmenin baş savunucusu durumundadır şimdi, ABD ise “küreselleşme sadece bana yaradığı sürece iyidir” politikasına geri çekilmiştir. Bu çizgisini de “askeri” gücüyle savunma peşindedir.

En çok sinirlendiğim “ABD ile Türkiye’nin stratejik müttefik” olduklarının dillendirilmesidir. Bu konuda çok yazdım. İki ülke hiçbir zaman “stratejik müttefik” olmamıştır. Ayrıca dillerinden bu terimi eksik etmeyenler içeriğini anlatmak zahmetine bile girmiyorlar. Bu terim ABD tarafından Türkiye’ye bir yutturmadır. Bizim Amerikancı siyasetçiler bunu benimsediler, işlerine geldi.
Şimdi de Amerikan Savunma Bakanı’nın gönderdiği 1964 Cansın mektubundan daha aşağılık tehdit dolu mektuba bakıp “hiç stratejik müttefikliğe sığar mı?” diyorlar.

Stratejik müttefik ne demek?

En basitçe: Dünyanın belirli koşullarına karşı iki veya daha fazla ülkenin çıkarları uyuştuğu için ittifak kurmaları, dayanışma yapmalarıdır. NATO böyle bir amaçla, Sovyetler Birliği’ne karşı kuruldu; bir büyük tehdit ve çatışmada, askeri savunma/savaş anlaşması. Bu çerçevede Türkiye, Amerikan ve Batı çıkarları için hep kullanılan ülke oldu..
Ayrıca “müttefiklik” dünya koşullarına göre değişir, ebedi değildir.
ABD’nin her zaman dayanıştığı iki ülkesi vardır İsrail ve İngiltere. İsrail, Amerikan hükümetinin adeta yarısıdır. Biraz azalır biraz çoğalır ama hiç değişmez. İngiltere ise ABD’nin adeta kurucu ortağıdır, hatta bizatihi kendisidir bile diyebiliriz. İngiltere’nin bir ayağı ABD’dir, diğer ayağı Avrupa’dadır derseniz yanılırsınız, belki çeyrek hatta daha az ayaktan bahsetmeniz gerekir.

Tüm dünyayı tehdit

Türkiye, ABD bölgesel-küresel politikalarına hizmet ettiği sürece iyi-uslu çocuktur. Bu bölgesel politikalarda derin çıkar çelişkisi çıkarsa, dayak yiyen taraftır, düşman muamelesi görür. Artık NATO yoktur. Fikren ve çıkar ilişkileri açısından kâğıt üzerindedir, özünde dağılmıştır.
Trump denen Amerikan belası, sadece Türkiye’yi değil, tüm dünyayı tehdit etmektedir. Rusya, Çin, Avrupa.. En son olarak Almanya’ya, Rusya’dan gaz alma benden al, Rusya’ya bağımlı olursun, en iyisi bana bağımlı ol, demiştir. ABD’nin yeni politikasının içeriğinde “ideolojik düşman” yoktur. Dost da yoktur. Ne siyasi müttefiklik ne başka bir şey.
ABD’nin politikası artık tamamen ekonomik-ticari çıkar üzerine kuruludur. Amerika ekonomik çıkarlarını zorbalıkla, askeri gücüyle herkese dayatma politikası izliyor.
Çünkü ekonomik üstünlüğü elinden kaçırmıştır.
Şimdi bu kaçırdıklarını tehditle geri almaya çalışıyor.
Ticaret savaşlarının nedeni de budur.
Çin ekonomik baş düşmandır.

Çin kapitalizmi nasıl vurdu

Küreselleşme ABD’nin aleyhine gelişmiştir, kapitalizmin eşit olmayan gelişme yasası işlemiş ve yeni iç ve dış koşulların olanaklarını merkezi olarak da en iyi kullanan Çin, ABD’nin -ve Batı’nın- önüne geçmiştir. Hemen her alanda!
Çin, kapitalizmi kapitalizmin bizzat kendi silahıyla vurmuştur: Özel girişimciliği destekleyerek ve serbest bırakarak. Yurttaşlarının girişimci niteliklerini, yeteneklerini bizzat maddi ve manevi destekleyerek ve onların elini dünya çapında özgür bırakarak.
Başka türlü zaten başaramazdı. Önemli olan “fareyi tutmaktır”, yoksa kedinin ne renkte olması değil. Bu yolu Deng Şiao Ping açtı.
Çin tüm güçlerini küresel anlamda merkezi olarak yönetmeyi başardı.
Çin, küreselleşmenin baş savunucusu durumundadır şimdi, ABD ise “küreselleşme sadece bana yaradığı sürece iyidir” politikasına geri çekilmiştir. Bu çizgisini de “askeri” gücüyle savunma peşindedir.

Ve Türkiye..

ABD’nin Türkiye politikasının iki yönü var, ilki İsrail bağlantılıdır. Ortadoğu’da İsrail’i yenilmez armada haline getirmek ve İsrail için tehlikeli görünenleri de bertaraf etmek, ama esasında zayıflatmak. Kesinlikle Suriye’yi parçalamak. PKK varlığına büyük destek bu amaca yöneliktir.
İkincisi ticaridir. Türkiye iyi bir silah alıcısıdır. S-400 füze sistemini satın almak, Rusya’ya yeni ve büyük bir müşteri kazandırmanın büyük bir adımıdır.
Bunu engellemek için F-35 uçaklarını ileri sürüyor.
F-35 uçaklarını Türkiye’nin satın almasını İsrail de istemiyor denebilir.
Ama ABD bir ciddi müşteri kaybını tehditle engellemek istiyor, denebilir.
F-35 uçaklarını Almanya ve Fransa da almıyor.

***

Peki ne kadarı blöf ne kadarı ciddi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları