loading
close
SON DAKİKALAR

Patrikhane ve Ruhban Okulu

Sinan Meydan
Tarih: 01.10.2025
Kaynak: Sinan Meydan - Cumhuriyet

Sinan Meydan: Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı. Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı’nda çok kötü bir sınav veren bu kurumları Lozan ve sonrasında kontrol etmişti.

AKP’li Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, Beyaz Saray’da ABD Başkanı D.Trump’la görüşmesi öncesinde “Heybeliada (Ruhban) Okulu ile ilgili üzerimize ne düşerse biz onu zaten yapmaya hazırız!” diyerek, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılabileceği mesajı verdi.

Peki, Heybeliada Ruhban Okulu neden ve nasıl kapatıldı? Okulun, Fener Rum Patrikhanesi için anlam ve önemi nedir? Okulun açılmasının önündeki yasal engeller nelerdir?

Osmanlı döneminde, 1 Ekim 1844’de Heybeliada’daki Umut Tepesinde, Ortodoks ruhban sınıfı (din adamı) yetiştirmek için Heybeliada Ruhban Okulu açıldı.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Fener Rum Patrikhanesi, kendisine bağlı Heybeliada Ruhban Okulu’nu, amacı dışında kullandı; bu okulu Türkiye karşıtı siyasi ve askeri bir üs haline getirdi.

Mustafa Kemal (Atatürk), 26 Aralık 1922’de Paul Herriot’a verdiği mülakatta, Fener Rum Patrikhanesi’nin “fesat ve ihanet ocağı” olduğunu, Hıristiyan halkın huzur ve refahını bozduğunu belirterek, “bu fesat ocağının gerçek yerinin Yunanistan” olduğunu söyledi. (Hâkimiyeti Milliye, 2 Ocak 1923)

LOZAN VE PATRİKHANE

Lozan Konferansı’nda, 22 Aralık 1922 tarihli alt komisyon toplantısında Türk heyeti, Türkiye’nin dinle devleti ayırdığını, laik devlette, azınlıklara tanınmış ayrıcalıklara ve bu ayrıcalıkları uygulayacak bir kurumun varlığına ihtiyaç kalmadığını belirterek, Patrikhane’nin Türkiye’den çıkarılmasını istedi. Ancak tüm Müttefik devletler, Patrikhane’nin İstanbul’dan çıkarılmasına karşı çıktılar. Lozan’daki Türk heyetinin başkanı İsmet (İnönü), siyasi ve hukuki yetkilere sahip Patrikhane’yi Türkiye için bir tehlike olarak gördüklerini anlattı. Patrikhane’nin Türkiye’den çıkarılmasında ısrar etti. Bunun üzerine İngiltere’nin de kabul etmesiyle Fransa, Patrikhane’nin, sadece dini yetkilere sahip olması koşuluyla İstanbul’da kalmasını önerdi. Türkiye, 10 Ocak 1923 tarihli oturumda, Patrikhane’nin siyasi ve hukuki yetkilerine son verilmesi koşuluyla eski teklifini geri çekti. İsmet Paşa (İnönü), bu konuda verilen garantileri “senet” saydığını belirtti. (Sinan Meydan, Lozan: Onurlu Barış, İstanbul, 2024, s. 269-270)

Lozan Barış Antlaşması’nda ve eklerinde İstanbul Fener (Rum Ortodoks) Patrikhanesi ve Heybeliada Ruhban Okulu hakkında bir madde yoktur. Ancak Lozan Konferansı’nda Müttefik devletlerden ve Yunanistan’dan alınan sözler (görüşme tutanaklarına geçen bu sözler de yazılı metin gibi geçerlidir) nedeniyle Patrikhane’nin yüzlerce yıllık eski ayrıcalıklı statüsü sona erdi. Yeni statüyü belirleme hakkı Türkiye’ye bırakıldı. Türkiye, Lozan Antlaşması sonrasında Patrikhane’nin siyasi ve hukuki yetkilerine son verdi. Türkiye’nin istemediği Patrik Meletios Metaksakis ve kadrosu istifa ederek Türkiye’den ayrıldı. Yeni Patriği de Türkiye belirledi. Patrikhane, idari açıdan Fatih Kaymakamlığına ve İstanbul Valiliğine bağlandı. İstanbul Valiliği, 6 Aralık 1923 günü Patrikhane Dini Meclisine gönderdiği yazıda, Patrik adayının Türk vatandaşı olması ve seçim sırasında Türkiye’de görev yapması gerektiğini bildirdi.

LOZAN’DA AZINLIK VE YABANCI OKULLARI

Lozan Barış Antlaşması’nın 37-45. maddeleriyle Türkiye’deki azınlıklara (gayrimüslimlere) uluslararası hukuktaki azınlık hakları tanındı. Lozan’ın 39.maddesine göre Türkiye’de Müslüman olmayan Türk uyruklu halk, Müslüman olan Türk uyruklu halkla “eşit”, medeni ve siyasi haklara sahip olacaktı. Antlaşmanın 40. maddesine göre azınlıklar, giderlerini kendileri karşılamak üzere, her türlü dinsel ve sosyal kurumlar ile her türlü okullar ve çeşitli eğitim-öğretim kurumları kurup yönetmek ve denetlemek, buralarda kendi dillerini özgürce kullanmak, dinsel çalışmalarını özgürce yapmak konularında “eşit hakka” sahip olacaklardı.

Lozan Antlaşması’nda, Türkiye’deki azınlık okulları, dinsel kurumlar ve sosyal kurumlar yanında, Türkiye’deki yabancı (İngiliz, Fransız ve İtalyan) din, öğretim, sağlık ve sosyal yardım kurumlarının varlığı da –yasalara uymaları koşuluyla- tanındı ve “bu kurumlar, benzeri Türk kurumları ile tam, eşit bir işlem görecek ve onlara uygulanan kamu düzeni hükümleri ile yasalara ve yönetmeliklere bağlı tutulacaktır…” denildi. (Lozan’a ek; 24 Temmuz 1923 tarihli “Oturma ve Yargı Yetkisi Hakkında Sözleşme”ye bağlı “Oturma Sözleşmesine İlişkin Mektuplar”)

Çok açıkça görüldüğü gibi Lozan Antlaşması’nda, Türkiye’deki azınlık okullarının ve dinsel kurumlarının “eşit hakka” sahip olacağı; Türkiye’deki, (İngiltere, Fransa ve İtalya’ya bağlı) yabancı okulların ve dinsel kurumların da Türk kurumlarıyla “eşit işlem” göreceği ve “Türk kurumlarının bağlı oldukları yasalara ve yönetmeliklere bağlı tutulacağı” belirtiliyordu.

PATRİKHANE, RUHBAN OKULU VE ABD ETKİSİ

3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile okullar Milli Eğitim bakanlığına bağlandı. Türkiye Cumhuriyeti, Heybeliada Ruhban Okulu’nu da devlet gözetimine aldı. 1930’larda yapılan yasal düzenlemelerle Heybeliada Ruhban Okulu’nda görevli yabancı uyruklu öğretim görevlilerine kısıtlamalar getirildi. Türk vatandaşı hocaların istihdamı teşvik edildi. Okula sadece Türk vatandaşları alındı. Laiklik ilkesi gereği okul daha sıkı biçimde izlendi. Lozan’da, Patrikhane’nin siyasi ve hukuki çalışmaları yasaklanmıştı. Dolayısıyla bu tür çalışmalar, Patrikhane’ye bağlı Ruhban Okulunda da yasaktı.

Patrikhane, 1947’de, sadece 16 yerli öğrencisi olan Ruhban Okulu’nun bir yüksekokula dönüşmesine izin verilmesi için MEB’e başvurdu. Bu istek, İçişleri, Dışişleri ve MEB temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından incelenerek reddedildi. Gerekçeli karada “Bu talep her şeyden önce 16 yerli talebesi bulunan bir okul hakkında vaki olduğuna göre evvela hakiki bir ihtiyaç mahsulü değildir” denilerek eğer ileride gerekirse devlet tarafından İlahiyat Fakültesine bir Ortodoks Kürsüsü eklenebileceği belirtilmişti. (Bkz. Elçin Macar, Cumhuriyet Döneminde İstanbul Rum Patrikhanesi, İstanbul, 2003)

II. Dünya Savaşı sonunda ABD Başkanı Truman, Patrikhaneye ilgi göstermeye başladı. 1949 yılında yeni patrik seçilecekti. ABD, Metropolit Athenagoras’ın Patrik seçilmesini istiyordu. Amerikan yardımını yeni almaya başlayan Türkiye, Athenagoras’ı Türk vatandaşlığına geçirip Patrik seçilmesini sağladı. Papaz Athenagoras, 1949 yılı sonlarında ABD Başkanı Truman’ın özel uçağı ile Türkiye’ye getirilip Fener Patriği yapıldı. Ancak Athenagoras patrik olur olmaz ruhban okulunun bir “ortodoks üniversitesi” haline getirtileceğini ve İstanbul’un, Ortodoks dünyasının merkezi yapılması gerektiğini ileri sürdü. Ayrıca yasaları çiğneyerek Ruhban Okulunun mütevelli heyetlerine kadar müdahale etti. (Münir Yıldırım, “Dünden Bugüne Heybeliada Okulu Sorunu ve Etrafındaki Tartışmalar”, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 15, Sayı 2, 2006, s.388)

A Nazmi Çora’nın yazdığına göre 1950 seçimleri öncesinde Fener Patriği Athenagoras, Demokrat Parti ileri gelenleri ile konuşarak İstanbul’da 100 bin civarındaki Rum oyuna karşılık Heybeliada Ruhban Okulu’nun “yüksekokul” yapılması sözünü aldı. 1950 seçimlerini kazanan Demokrat Parti, iktidara geldikten sonra sözünü tuttu. (Ali Nazmi Çora, Fener Rum Patrikhanesi, Ankara, 2020, s.96) 25 Eylül 1951’de, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Dairesi tarafından “Rum Rahipler Okulu Yönetmeliği” onaylandı ve bu tarihe kadar sadece Türk vatandaşlarının kabul edildiği okula yabancılar da alınmaya başlandı. Zamanla okuldaki yabancı öğrencilerin sayısı Türk öğrencilerin sayısını geçti. Milli Eğitim Bakanlığının 8 Aralık 1950 gün ve 9127/7 ve 2601 sayılı emriyle Heybeliada Ruhban Okulu “teoloji yüksekokulu” haline getirildi. (Yıldırım, s. 389)

OKULUN KAPATILMA SÜRECİ

Heybeliada Ruhban Okulu’ndaki yabancı öğrenci ağırlığı Lozan Antlaşması’ndaki “azınlık okulları”, “yabancı okullar” ayrımına ve “eşitlik” ilkesine aykırı düşmeye başladı. Yabancı öğrenci sayısının Türk vatandaşı öğrenci sayısının çok üzerine çıkması, okulun, azınlık okulu değil de adeta yabancı okulu durumuna gelmesine yol açtı. Ayrıca Fener Patrikhanesi, okulda MEB’in dışında bazı kararlar da aldı. Böylece okul, Eğitim Öğretim Birliği Yasasına ve Lozan’ın “eşitlik” ilkesine aykırı hareket eden bir kurum haline geldi.

Heybeliada Ruhban Okulundaki yabancı öğrenci sayısının giderek artması üzerine 1963 yılında bir genelge yayınlandı. Bu genelge ile bu okula kayıt yaptıracak öğrencilere vize verilmesi sonlandırıldı. (Yıldırım, s.389-390)

Anayasa Mahkemesi’nin 12 Ocak 1971 tarih ve 1971–3 sayılı kararıyla, 1965 tarihli ve 625 sayılı “Özel Öğretim Kurumları Kanunu”nun bazı maddeleri değiştirildi. Buna göre özel yüksekokulların, devlet üniversiteleri bünyesine geçmesine karar verildi. Heybeliada Ruhban Okulu’nun özel yüksekokul olarak eğitim öğretim faaliyetlerine devam etmesini isteyen Fener Patrikhanesi, bir devlet üniversitesi bünyesine girmeyi kabul etmeyerek okulu kapattı. (1971)

NEDEN KARŞI ÇIKILIYOR?

Bugün, Heybeliada Ruhban Okulu’nun, genellikle “azınlık hakları”, “din özgürlüğü”, “insan hakları” çerçevesinde “uluslararası teoloji üniversitesi” biçiminde ve doğrudan Patrikhane’ye bağlı olarak yeniden açılması gerektiği iddia edilmektedir. Fakat Türk Kurtuluş Savaşı’nda düşmana destek veren Fener Patrikhane’sine bağlı Heybeliada Ruhban Okulu, eğitim verdiği yaklaşık 130 yıllık dönemde, yalnızca ruhban yetiştirmekle kalmamış, Yunan “Megali İdea”sına da hizmet etmişti. (Çora, s.123)

Bu nedenlerledir ki, Cumhuriyeti kuranlar, “bağımsız devlet” anlayışına uygun olarak hem Patrikhane’yi hem de Patrikhane’ye bağlı Heybeliada Ruhban Okulu’nu kontrol etmişlerdi.

Bugün Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmamasını isteyenlerin belli başlı yasal gerekçeleri şunlardır:

1. 1923 Lozan Antlaşması azınlıklara “ayrıcalık” değil, “eşitlik” sağlamıştır. Okul, bu eşitliğe aykırı hareket emiştir.

2. 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 403 Sayılı kararına göre Türkiye’de dini eğitim MEB’in görevleri arasındadır. MEB denetimi dışında eğitim öğretim faaliyeti yürütmek “devletin bağımsızlığı” ilkesine aykırıdır.

3. Türkiye Cumhuriyeti, anayasasına göre “laik” bir devlettir. Buna göre dini eğitim veren özel okul açmak ve yönetmek yasaktır.

4. 625 sayılı kanunun 3. maddesinde askeri okullar, dini eğitim ve öğretim yapan özel kurumlar ile emniyet teşkilatına bağlı okulların aynı ve benzeri özel öğretim kurumları açılamaz.

5. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, vakıflar tarafından devletin gözetimi ve denetiminde yükseköğretim kurumları açılmasına izin vermiştir. Patrikhane bir vakıf olmadığından yükseköğretim yapması anayasaya aykırıdır.

Image

6. Anayasanın 24. maddesine göre din ve ahlak eğitimi ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. (Emre Özyılmaz, Heybeli Ada Ruhban Okulu, Ankara 2000, s.133-135; Yıldırım, s.394)

Fener Patrikhanesi’nin “Ekümeniklik” iddiasının ise hiçbir yasal dayanağı yoktur. Ekümenikliği kabul etmek, bir anlamda Türkiye’de “Ortodoks Halifeliği”nin kuruluşunu kabul etmektir. Böyle bir kabul, Lozan Antlaşması’na, laik Cumhuriyet’in devrim kanunlarına ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na aykırıdır. 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları