loading
close
SON DAKİKALAR

Cumhuriyet, demokrasi değerleri üzerinden tartışmalar..

Şükran Soner
Tarih: 01.12.2018
Kaynak: Cumhuriyet

Şükran Soner: Bizdeki İnsan Hakları Derneği’nin yaşamsal gereksinim olarak 12 Eylül sonrası kuruluşunda, cezaevleri kapılarında güçlü direnişleriyle duran kadınlarımızın çok daha etkin, belirleyici olduklarının altını çizmeliyim.

Almanya’da yine ötekiler üzerinden çatışmacılığın dorukta yaşandığı 1980 sonrası yıllardı.. Alman Sosyal Demokratlarının vakfı Türkiye’den 1960’lı yıllar sonrası alınmış işçilerin geri dönüşlerini besleyecek proje arayışları içinde, göç süreçlerini izlemiş, sendikal alandan bir Türk gazetecinin görüşlerini almak üzere, alanda o dönemlerin Almanya içinden bilimsel çalışmalarının içinde rol almış, Prof. Harun Gümrükçü’yü yanımda proje danışmanı olarak katarak, 5 haftalık bir çalışma kapsamında, seçtiğim kilit siyasetçiler, sendikacılar, göçmen toplumsal örgütlenmeleri ile çok yoğun bir çalışma yapmama olanak tanınmıştı.
Yeşiller Partisi’nden genel sekreterle görüştüğüm gün sıcak gündemde, nazi sempatizanlarının sabotajıyla evleri yakılmış Türk aileler, camileri hedef almış düşmanca eylemlerin tartışmaları vardı. Nazi terör eylemlerinin odağındaki ağırlıklı Doğu Almanya kökenli tetikçi eylemcilerden söz ederken, “bizim hasta çocuklarımız” anlamında yumuşak kavramlar kullanmış olmasını yadsımış olabileceğimi düşünerek açıklama yapmak gereğini duymuştu. “Ev yakan, bomba atan Nazi değerleri ile terör eylemi yapan çocuklarımız varsa, onlar bizim toplumsal sorunumuz, bizim de katkımız olan toplumsal suçluluğumuz..” anlamında sözlerinden, insan hakları algısı, değerlerine dönük aldığım ders bilinçaltıma kazılıdır.
Aynı kapsamdaki çalışmaların içinde, Nazi kökenli bir tersane patronunun, Türkiye’den en azından ruhsal sağlıklı gitmiş işçilerimize, “Size sendika değil, ev gerek diyerek” diyerek yarattığı bir getto mahallesinde, o tarihlerde minare yasağı da olduğu için resimle çizilmiş, cami yapılmış bir evden, bütün evlere mikrofonla kesintisiz yapılan kuran yayınları sürdürülürken uyuşturucu satıcısı ve kullanıcısı üç kardeş çocuğumuza ilişkin bir mahkeme dosyasından gittiğim evde, anne yataklara yatırdığı çocuklarını kurtarmak üzere, Türkiye’ye götürme, tedavi yaptırabilme çabasının peşine düşmüştü.
Hamburg PKK yandaşı ön bilgisi verilmiş Derneğin kapısından girdiğimde, ayağa kalkan Başkan’ın sıcak kucaklamasından şaşkındım. Türkiye’den siyasi mülteci olarak gitmeden önce öğretmenmiş, Cumhuriyet’in eğitim sayfasının sadık okuruymuş. Kulağıma eğilip “Abla öyle zorlu koşullardayız ki, çocuklarıma Türkçe'yi gizli öğretmek zorunda kalıyorum. Kapının önündeki gençlerimiz, uyuşuturucu satmak zorundalar. Türkiye’den siyasi nedenler yanında iş için kaçanlar dahil herkesi alıyor ama sadece yüzde 6’yı geçmeyen oranda vatandaşlık veriyorlar. Gençler işsiz, aç, çaresizler..” cümlelerini sonradan gazetede yayımlanan dizimde de, çarpıcı pek çok sorun, çelişkiler bütününde okurla paylaşmaya çalışmıştım..

***

Bizdeki İnsan Hakları Derneği’nin yaşamsal gereksinim olarak 12 Eylül sonrası kuruluşunda, cezaevleri kapılarında güçlü direnişleriyle duran kadınlarımızın çok daha etkin, belirleyici olduklarının altını çizmeliyim. Son dakika kuruluş tartışmalarının odağında ise, dernek yönetiminde hangi siyasal çizginin egemen olacağı tartışmaları, kuruluşun yaşamsal büyüsünü bozacak kadar gerginlik yaratmıştı. Kızgınlıkla, “Ben gazeteciyim, bir siyasetin kullandığı aptal aydın olmak istemiyorum..” polemik çıkışıyla yönetimi ele geçirme kavgası içindeki kurucu arkadaşları çarpmak istemiştim. Sonunda kadınların sağduyuları ağırlıklı, 12 Eylül’ün travmatik baskılarına karşı birlikte olma gereksinimi ağır basmıştı..
“Cumhuriyet, demokrasi değerleri” üzerinden güncel siyasetimiz için yaşamsal, medya güdülemesi sanatında en kirli Saray odaklı siyasette kullanılan, elbette CHP, Cumhuriyet gazetesi de kaçınılmaz içinde, laik Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, kazanımları, hak-hukuk demokrasi değerleri, düzenleri üzerinden algılar, kavramlarda... Polemikte ustalaşmış karizmatik liderlerin, bilgi, deneyimlerini kendi çıkarları, tezleri doğrultusunda gerçeklerin tersyüz edilmesinde başarıyla kullanabilenlerin ellerinde, çatışmacılığın dev sorunların da katkılarıyla kaçınılmaz öfke patlamaları boyutlarında, acımasızca kullanıldığı, geleceğimizi tehdit altına tuttuğu yaşamsal dönemeçlerde... Aynı değerler, kavramlar kullanılarak yalanla, dolanla, ülkemizin, insanlarımız, canlılarımız, çocuklarımızla, geleceğimizin karartılmakta olduğu günlerde...
Yer kalmadığı için dönemin genel yayın müdürü Sevgili Oktay Kurtböke ve Nadir Nadi’den bir anı ile, uzatmadan nokta koymak dileğindeyim.. Kurtböke, Nadir Nadi’nin özel ilgi alanına dönük görüşünü alabileceğimden söz etmişti. Gençlik cesaretiyle ayrıntılı haberi özetlemeyi uzattıkça, asla karışmak istemeyen öngörüsüyle sadece “ee...” nidalarını uzatarak benim nokta koyamamama tepkisini, “Sen gazeteci değil misin, haber değeri varsa yazmak işin değil mi? Bana ne soruyorsun..”la noktalayıvermişti...

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları