loading
close
SON DAKİKALAR

İmamın dediğine değil yaptığına bakınca..

Şükran Soner
Tarih: 06.11.2021
Kaynak: Şükran Soner- Cumhuriyet

Şükran Soner: Saray organizasyonu ile istenmeyen medyaya ilk kez koydurulabilmiş yasak, birincisi..

Gerçek yüzü, kimliği, hakkın, hukukun, halkın, yoksulun yanında durup durmadığı, temiz kalıp kalmadığı... her şeyler, bir bir yapılanlara, kirliliklerin örnekleri eklemlenerek, gücü elinde tutmasına izin verildiği sürece nokta konulamayacağı ortaya çıkıyor. İşin gerçeği, seçmenin oyunu doğru kullanabilmesi, yapılan seçimlerin sağlıklı denetlenebilmesi.. noktalarına varıyor..

İnsanlık, ülkemiz insanı adına nefes alınabilecek bir noktaya ulaşabilmenin sırrı ise hiç de öyle bilinmez değil. Dünya ve ülkemiz tarihinde yaşanmışlıklar, etkin liderlerin olumlu-olumsuz yaptıkları ile, tarihe kazılan dönemeç noktaları ile fazlasıyla açık, ders verici..

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı yıl dönümü kutlamalarından esinlenmiş olarak, halkımızın çıplak gözlemlediği üzere Laik Cumhuriyetin büyük kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kimliğine, tüm eserlerine büyük saygı, sevgisini, özlemini ortaya koyan tanıklıklardan söze girebiliriz. Bu sevgi selinden korkanların, sevgiye, coşkuya gölge düşürmek, saklamaya dönük çabaları üzerinden de düşünebilir, dersler çıkarabiliriz..

Anıtkabir’deki anmalara, yeni yeni yasaklar, konulan ambargolarla, Atatürk’e halkın kırılamayan büyük sevgi, saygı, bağlılığını gölgelemeye dönük aptalca gibi görünen çok kurnazca hamleleri, kamuoyu öğrenmek istediyse fazlası ile bilgilendirildi.. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı, resmi ilk törende, sorumlu Anıtkabir görevlileri dışından, Saray organizasyonu ile istenmeyen medyaya ilk kez koydurulabilmiş yasak, birincisi..

Anıtkabir ziyarete, halka açıldığında ise bu kez yandaş medya içinde toptan görüntüleme yasakları; bütünlük içinde, önlenemeyen giderek çaresizlikler, zor koşullardan beslenen, her yaştan çocuklara da ulaştırılması başarılan büyük Mustafa Kemal Atatürk sevgisi, coşkusu gerçeğinde, laik Cumhuriyetin, Atatürk devrimlerinin, devrimci kimliğin özünün, toplumsal kazanımlarının Anadolu topraklarındaki zincirleme gerçekleştirilmiş, “devrimci ruhunun” yeniden ateşlenmiş olması gerçeğinden doğmuş korkunun, paniğin saklanması gereksiniminin refleksiydi.

***

Bana sorarsanız Diyanet İşleri Başkanı’nın, bugünün Tekadam rejimi, Saray’dan doğmuş yandaşlık ruhu ile Atatürk’ün adını, her zaman yaptığı üzere ağzına almaması, aslında Cumhur İttifakı ruhunun bir aynası olarak fazlasıyla işlevseldi. Atatürk Kültür Merkezi açılışı ile vitrini dengeleme çabası hamlesi olarak kabul etmeye kalkışsak da.. Gezi olayları ile Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılmasına karşı yapılmış eleştiriler nedeniyle, balık hafızamızla unuttuklarımızı da bir anımsatmak gerekecek..

O tarihlerde Gezi Parkı’nın ortasına oturtulmak istenen, Osmanlı döneminde var olan tarihi bina inşaatının yeniden yapılması inadını hele bir anımsayın. Üstüne Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılması ısrarlarındaki dehşet boyutlarda ticarete dönük yapılaşma projesini de. Üzerine Taksim’e cami direnişi tamam da bölgenin tüm tarihi dokusu içindeki kiliseleri, yapıları reddeden boyutta bir büyüklüğün elde edildiği inşaat ile verilen bölgesel imajın bütünlüğüne hele bir bakın..

Gelelim babadan oğula mimarlığı devredilmiş Atatürk Kültür Merkezi yenilenmesindeki olumlu yeni yapılaşma sonucuna.. Anımsatırım, o yıllarda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın alaycı anımsattığı itirazları. Atatürk Kültür Merkezi, değiştirilemez bir Vakıf Bağışı içeriğini kapsıyordu. Sizin anlayacağınız değiştirme projelerinin uygulanmasına hukuksal yol bulunamadı. Babadan oğula, vakıf bağışının içeriğine uygun değişimlerle ancak bugünkü yenilenme gerçekleştirilebildi.

Sözün özü: zorunlu hukuksal bir icraatın gerçekleştirilmiş olması gündemde. Araya çeşni olarak Cumhurbaşkanlığı’nın yok sayılamayacak, kaldırılamayacak kadroları da katılmış olarak, Mimar Sinan’ın dünyanın da ilk uygulamadan deprem mühendisi olması ustalığının görkemini de anımsatacak bir oratoryo ile açılış şık olduğu kadar yandaş seçmeni rahatsız etmeyecek bir görüntü de oldu. Taksim’in, Beyoğlu’nun tarihsel kimliği, değerlerinin tümü ile birden dolaylı ya da dolaysız bütünleşmiş oldu.. 

Çalışmayan bozuk saat bile 24 saatte bir doğruyu göstermez mi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları