loading
close
SON DAKİKALAR

Meclis’te komisyondan geçmeden anayasa değişikliği mi olur?

Şükran Soner
Tarih: 11.10.2022
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Halkımız, siyasi erkler için en önemlisi, can damarı seçmenler, sandıkta kendisini yıkılmaz sanan Özal’ı cumhurbaşkanlığı koltuğundan indirivermişlerdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece seçimlere dönük kampanya çalışması mı yapıyor? Yoksa gerçekten aynı zamanda parti genel başkanı olabilmesini sağlayan dünyada benzeri olmayan başkanlık modelinin üzerinden anayasa değişiklikleri için söz konusu olamayacak bir yetkiyi mi kulanıyor? Tek taraflı parti organlarına onaylatmış olarak siyaseten seçmenine selam mı gönderiyor?

Seçim yatırımının ötesinde bir geçerliliği olamayacağını bile bile elbette dar zaman süreci içinde gerçekten gündeme sokulması söz konusu olmadan gündemden düşürülecek bir siyasi adım mı atmış oluyor?

Niyet okuma gibi bir savım elbette söz konusu olamaz. Akılcı olmaya çabalayarak dünden bugüne hızla değişen güncel yaşam gündemimize bakarak sonuç çıkarımı yapmaya çalışıyorum. Baksanıza dün sabah Ukrayna-Rusya ekseninde patlayan bombalar, ölümlü sonuçları ile yüz yüze geldikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan beklenen son acil görev iki taraf arasında yeniden arabuluculuk oluverdi bile. Yarın olacakları ise öngörebilmek, gündemden gündeme sıçramaları bilebilmek gerçekten çok zor.

***

Nedenini okuyabilmek o kadar da zor değil gibi. Yaşamı karabasana dönüşmüş en sadık seçmeninden bile oy isteyebilmek hele de gerçekten oy alabilmek giderek zorlaşacağa benziyor. Çok açık, çok çıplak gözlemleyebildiğimize göre en yakını olabilecek, güvenilebilecek seçmen kadroları ile bile yüz yüze gelebilme anlarını gerçekleştirmenin güçlükleri ortada. Her gün günde sayısız kez konu yaratmış olarak ekran karşısında olabilmek başka, insanlarla yüz yüze olabilmek, dokunabilmek çok başka.

Yakın günlerde, besbelli en acilinden seçime gidilebilirse ancak bir şeylerin kotarılabileceği zorlamasında, millet cephesi liderlerinin eylemleri imiş gibi gösterilip gerçeğinde doğrudan kendilerinin eylemleri olarak yaratılmış yakın seçim havalarında, seçmenlere dönük olarak çok doğal bir çabayla gündeme gelen, yaşamlarını olumlu etkileyebilecek adımlara ilişkin öncesinden yapılan reklamlar ne kadar abartılı ise seçmene nefes aldırabilecek olumlu adımların boyutları çok kısır kalmakta. Elbette çaba saygın, ancak kaynaklar tüketildiğinden müjdeli, doyurucu adımları atabilmek çok zor.

Her ilk duyurulduğunda çok güzel ambalajlanmış reklamlarıyla sunulan paketlerin içeriğinin ardından elbette muhalefetin sıraladığı gerçekler ışığında, “dağın fare doğurduğu” algısı ile yüzleşiyoruz. Umutlar yüksek tutulan beklentilerin, yaşam gerçekleri içinde gerçekleşebilirliğinin çoğunluk seçmen için olanaksızlığı ile yüzleşildikçe bana sorarsanız siyaseten büyük yanlış yapılmış oluyor. Büyük düşleri yaratmak, o anda seslenilen seçmene ne kadar çekici gelirse, düş kırıklıklarının acıları ile tepkiler de o ölçeklerde oluşmaz mı? Düş kurdurup ellerinin içinin boş kalması ile düş kırıklıkları en yandaşlar için bile öfkeye dönüşüvermez mi?

***

Saçma bir benzetme gibi algılamaya hiç kalkışmayın. Özal’ın çok parlak gibi görünen, seçim kazanma sonrasında cumhurbaşkanlığı yıllarının ardından, çöküşünü getiren büyük Zonguldak direnişinde, işçilerin ürettiği çok etkin bir sloganı anımsatmak zorundayım. Başbakan Yıldırım Akbulut’un büyük grevli direnişin ardından imzalamak zorunda kaldığı olumlu sözleşmenin ardından, Özal’ın kızgınlıkla geri dönüşe zorlaması öğrenilince işçi sınıfımızın, eylem komitesi liderleri olup biteni çok çarpıcı bir sloganla halka duyurmuşlardı;

“Halkımız başbakan yalan söylüyor, çarptık böldük hesap tutmuyor” deyivermişlerdi.

Halkımız, siyasi erkler için en önemlisi, can damarı seçmenler, sandıkta kendisini yıkılmaz sanan Özal’ı cumhurbaşkanlığı koltuğundan indirivermişlerdi. Bir adım ötesi maden işçilerinin büyük direnişi ile toplusözleşme düzeninde kazanılan haklarla, “Özalizm”in parlak yıllarının sermaye lehine, işçilerin kazanılmış gerçek hakları üzerinden çok büyük kısmının, basbayağı birkaç yılının düzeltilmesi gibi bir sonuca ulaşılıverilmişti. Elbette sadece yeraltı maden işçileri için geçerli olacak bir kazanım değildi bu. Tüm sendikal haklarını kullanabilen sınırlı işçi sınıfımızın tüm bireyleri yanında, tüm kamu, özel çalışanlar ile kayıt dışı çalışanların, dahası tarım işçilerinin kazanımlarında da görünen bir iyileşme yaşanabilmişti..

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları