loading
close
SON DAKİKALAR

Tırnaksız demokrasi, tırnaklı kamu yararı

Şükran Soner
Tarih: 28.02.2020
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Dün siyasi köken bağlarımız çok uzak, yine de siyasi deneyimlerinin birikimleriyle, demokrasinin olmazsa olmaz ilke ve değerlerinde yol alışını saygıya izlediğim bir siyasi liderin ilgimi çeken bir yaklaşımı oldu.

Muzaffer İlhan Erdost’un dizelerindeki gibi uğurlanışının sıcaklığında, insanlık savaşımını verdiği değerlerin, ülkemizin geleceğinde geçerli olabilmesi yolunda “Tırnaksız demokrasi, tırnak içine alınmış, ödünsüz, öncelikli ‘kamu yararı’ ilkelerinin mutlak geçerli kılınacağı bir düzen istiyoruz” diye uyduruk bir slogan atıverdim.. Bağışlayın sanatçı yeteneğim yok..

Dün siyasi köken bağlarımız çok uzak, yine de siyasi deneyimlerinin birikimleriyle, demokrasinin olmazsa olmaz ilke ve değerlerinde yol alışını saygıya izlediğim bir siyasi liderin ilgimi çeken bir yaklaşımı oldu.. Duygu, köken bağları ile siyasal İslamcı Liderin, adını kastım polemik olmadığı için vermemeyi seçiyorum..

Doğrudan Saray odaklı güncel siyasetin yaşamsal sorunlarımıza yönelik icraatlarını eleştirirken, “28 Şubat’ın mağdurları olarak yola çıkılmış siyasetin, günümüz İktidar icraatları ile, siyaseten 28 Şubat’ın tıpkısının aynısı, ters yönde, haksız, hukuksuz icraatları ile yüz yüze kalındığının..” çarpıcı, anlamlı örneklerle gündeme getirdi. Sonuç olarak 28 Şubat’ın dayatmalarının tersten tıpkısının aynısı dayatmalar, baskılar, haksızlık, hukuksuzluklarıyla tersten toplumsal mağdurlar yaratarak ülkenin barışını, geleceğini tehdit etmekte olduğunu söyledi..

***

Sevgili Muzaffer İlhan Erdost Demokrasi ve “Demokrasi” başlıklı kitabındaki 12 Eylül’den günümüze uzanan, ağır insan hakları suçlarıyla, baskılarla toplumu susturma savaşımlarına karşı dik duruşun yolunu çizerken, kitabındaki savunmasının bütünlüğüne ilişkin bir de not düşmüştü. “Derdimi en çok gözü kara bizi ezmek isteyenlere anlatmak istediğim için, savunmalarımda bilinçli çok yumuşak bir dil kullandım. insancıl, yumuşak bir savunma yapmaya çalıştım..” demişti.

Dün aynı kitabı biraz daha ciddi taramaya çalışırken en çok da sınıf bilinci içinde yapılmış savunmalarının bütünlüğünde, en çok da ezenler cephesinden, en acımasızların sonuçta kendi sınıflarına da istemeden de olsa nasıl zarar verdiklerinin aymazlığının da altını çizmekte olduğunu gözlemledim.

Kimi satır araları vurgulamaları, günümüzde yaşananlar için de ne kadar gerçekçi, çarpıcı çağrışımları üretiyordu.. Burjuvazi ortalama kâr ile yetindiği, tekel öncesi dönemlerde demokrasiden yana duruşlar da gösterebiliyordu. Demokrasinin daraltıldığı bir anayasa, özgürüklerin ortadan kaldırıldığı, hak-hukuk ihlallerinin yaşandığı İktidarların erk ve icraatları ise sonuçta demokrasinin tırnak içine alındığı bir düzeni kaçınılmaz kılıyordu.

***

Günümüzün Saray odaklı siyasetinin, güncel sorunlara ilişkin gündem tartışmalarındaki şablon söylemlere dönersek.. Kulağım dünün öğleden sonraki Meclis tartışmalarında. Sözcülerin kimilerinin seslerine alışkanlık kazanmış olsam bile, siyasi parti tarafı, sözcülüğünde kende kendime Toto oynamaya kalkıştığımda, kimi giriş cümlelerinden çıkarımlar yapılabiliyor..

Hâlâ savaşla yüzleşme, deprem, can kayıpları, şehitler üzerinden yapılan tartışmalarda bile İktidar ittifakı sözcüleri, koşulsuz Meclis’e dayatılan metnin aynen kabul edilmesinden yana zorlamalarıyla söze giriyorlar.. Koşulsuz sözde demokratik Meclis tartışmalarında bir tek maddede, en küçük bir uzlaşma sayılabilecek değişikliğe izin yok. Uzman bir muhalefet sözcüsü, uzmanlık alanı ilaç üzerinden işlevsel kimi sorunların altını çiziyor. İktidar erkinin dayatma metninde diretilirken, ilaç dışında tek sözcük kullanmamış muhalefet sözcüsü, siyasal ırkçı ayrımcılıkları içinde olmakla suçlanıyor. Bir başka partinin sözcüsü dayanamayarak “El insaf, ilaca ilişkin önerileri dışında tek bir söz etmedi..” diye itiraz etmek zorunda kalıyor..

İşte bu acıklı Saray dayatmaları yürüyüşü karşısında, ülkemizin yaşamsal sorunlarına dönük olarak demokrasi savaşımında, Sevgili Erdost’un sanatçı duyarlılığına sadık kalmaya çalışarak tırnağın “kamu yararı” algısı için kullanılması işe yarayabilir mi? İşsizlik, parasızlıktan ölmemek, depremde yapı cinayetlerini sınırlamak, yargıda “hak-hukuk adalet” istemek, ülkemizle birlikte başka ülkelerin de parçalanmamasını savunabilmekten başlıyarak.. demokrasiye geçişin olmazlarına yakınlaşma sağlanabilir mi?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları