loading
close
SON DAKİKALAR

Ümmetten, ırk, kadın, aşiret.. çatıştırmalarından arınmadan kurtuluş yok

Şükran Soner
Tarih: 20.08.2019
Kaynak: Şükran Soner-Cumhuriyet

Şükran Soner: Balkanlar’da çokkültürlülük üzerinden aşılmış yollar bir çırpıda silinmiş gibi, Avrupa’nın içinde, ırk soslu, özünde bal gibi çok ağır inançlar üzerinden akıtılan kandan, oyunlardan bile uyanamadan..

Yüreğimiz ağzımızda Amerika’nın başrolden vazgeçmediği, evangelizmin karşıtı “Ilımlı İslam, Büyük Ortadoğu” projeleri üzerinden Irak, Afganistan işgallerinin olumsuz sonuçlarından caymadan, Suriye sınır hattını katmış olarak Türkiye’yi sıkıştırmada, tuzak üstüne tuzak oyunlarının sahnelenmesinin son gelişmelerini anlama çırpınışları içindeyiz.. 
Bir hamle ile Libya’da Türkiye’nin ters ataklarla bataklığa çekilmesi, geniş Afrika, İslam dünyası ülkelerine uzanan, savaşlara, aralarında çatışmalara sürüklenenler yetmezmiş gibi, taraf dahi olamadan, tam sadakatle ağır bedeller ödemek zorunda kalan ülkeleri, Pakistan’a, sayısız Afrika, Güney Amerika ülkelerine ödetilen bedellerden dahi ders alamadan.. Balkanlar’da çokkültürlülük üzerinden aşılmış yollar bir çırpıda silinmiş gibi, Avrupa’nın içinde, ırk soslu, özünde bal gibi çok ağır inançlar üzerinden akıtılan kandan, oyunlardan bile uyanamadan.. 
Ortadoğu’nun en bağnaz, kukla, biat etmiş, Sünni siyasal İslamcı kimlikleri ağır basan Suudiler ile Kuveyt çatışma oyunu tuzaklarında, Mısır içinde silah satın alma yarışlarında nasıl olup da Akdeniz enerji paylaşımı projelerinde, İsrail odaklıymışçasına, Kıbrıs adına Güney’in sayılması oyununda buluşturduklarını dahi kavrayamadan.. Suriye üzerinden Türkiye’yi hedef almış son büyük oyunun tuzaklarını okuyabilme çırpınışlarının içindeyiz..

***

Oyunun şifreleri, 2002’lerden, en yakın öncesi 12 Eylül darbesi ilkelerinden aslında apaçık artık okunabiliyor.. Kuşkusuz yine askeri darbe ürünü, Amerikan parmağı ağırlıklı olsa da, Türkiye’nin dinamikleri içinde, Yassıada ile sabıkalı, ancak 1961 Anayasası, basın özgürlüğü, demokrasi, insan hakları, sendikal haklarda yaşanan sıçrama sayesinde yaşanan büyük toplumsal patlama, Türkiye’nin çağdaş demokrasiye doğru evrilişinin emperyal dünyada yarattığı büyük panik elbette atlanamaz.. 
12 Mart operasyonu yetmemiş, 12 Eylül darbesi ile büyük tırpanlama hedeflenmiş. 24 Ocak kararlarının sivil iktidar Demirel eliyle uygulanamayacağı görüldüğünden, Özal liderliğinde 12 Eylül darbesinin toplumsal ayağının projelendirilmesi gündeme sokulmuş. Emeğe, sola, demokrasiye evrilmenin tersine çevrilmesinde, Gülen Cemaati ortaklığında yol alınması planları dip dalga olarak işlenmiş.. 12 Eylül darbesi anayasal, yasal yasaklarıyla, işkenceli yargılanmalarıyla on binlerin sol, demokratik, sendikal, insan haklarından yana örgütlenmelerinin dibe vurdurulması hedeflenmiş. Emperyal çıkarlarda hizmette kusur etmeyecek Gülen Cemaati başta, uyum sağlayacak tüm cematlerinin yollarının önündeki, Atatürk devrimleri, laik Cumhuriyet ilkeleri ile oluşturulmuş yasakların kaldırılması çaktırılmadanmış gibi öncellenmiş..

***

Emperyal projelerin Türkiye gibi uygulatılmalarında kaçınılmaz gündeme gelen ortalama on yıllık kırılmalar sonrası, Özalizm ile alınmış yollarda da varılmış hedef noktalar yeterli olamadan, büyük depremin yarattığı kaçınılmaz ekonomik çıkış da fırsat, 2002 Erdoğan-Gülen ittifakı, ortaklığı sahneye konulmuş olarak yeni yürünecek yolların önü açılmış.. Afganistan’da Talibanlı, Irak’ta Amerika- İngiltere rehberliğinde, Irak petrollerinin üç odaklı paylaşım dengeleri hesaplarında parçalanması sahnelenmişken.. 
Öngörülemeyen şirket paylaşımlarında uyumlu, ancak üçlü denge paylaşımlarında uyumsuz gelişmeler, emperyal petrol şirketlerinden çok, yeni bölge güç odakları Rusya’nın toparlanması, İran’ın güçlenmesine yarayınca.. Hele de zengin Kuzey dünyası, Amerika, Avrupa odaklı ekonomik krizleri, karton kutularıyla işlerinden olanlar düzeni vitrinini üretince.. Sil baştan yeni çıkar dengeleri savaşım alanları hesaplarına, projelerine geçişle bugünlere gelindi. 
Şimdilerde liberal projeler, manifestoların ilkeleri bile ayaklar altına alınmış olarak, emperyalizmin ayakta kalmasının yeni yeni planları ile yüzleşmekteyiz. Dünyayı yeni otoriterleşme, emperyal güç odaklarının diktatörleşmesi bulaşıcı hastalıkları kasıp kavurmakta. Beterin beteri acımasızlıklarla oluşturulmuş emperyal diktatörlük paylaşım oyunları, kirli çıkarları savaşlarının içinde insanlık, arada hedef tahtasında sıkıştırılmak istenen, hedeflenen Türkiye’nin gidişi nereye? Kafalar karıştıkça, kirli oyunların algı tuzak oyunlarında patlamalar gırla? Umut, en sıradan, en iddiasız yaşam savaşında ayakta kalmak için çırpınan giderek daha büyük sayılara ulaşan en alttakilerin çaresizlik içindeki yaşam reflekslerinde.. 
Önceki gece geçmişten bir sevgili dostun, çok romantikmiş izlenimi veren naif iyimserliğinden kimi cümleleri yakaladım.. Umudunu geçmişin bilinçli, örgütlü sol birikimine bağlamadan vazgeçmişçesine, en geniş tabanlı, en yaşamsal nedenler, çaresizlikler üzerinden oluşturulabilecek en geniş, lidersiz patlamalarına bağlamış gibiydi.. Yaşanabilir bir dünya için yerel, ülke, bölge, dünya ölçeklerinde en geniş çatışmasız, doğal direngenliğin çevre katliamlarına karşı, doğanın kurtarılmasında, liderler aranmaksızın kendiliğinden tabandan çıkışlarla yaşanacağına inanıyordu..

 

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları