Erdal Atabek’in yamacında 58 yıl
Şükran Soner; İlhan Selçuk, Erdal Atabek’in aramızdan ayrılmaları sonrası, Koop-C’nin genç yönetim kadroları büyük bir sorumluluğu üstlenmek zorundalar. Bayrağın yere düşmesine izin vermemek noktasındalar.
Türk Tabipleri Birliği’nin, Dr. Erdal Atabek’in başkanlığında, çok güçlü bilim insanlarımızın da desteğinde, sağlık hizmetlerinin paranın tuzağından kurtarılıp halkın sağlığı için çalıştırılması savaşımının başlatılması yılı 1966. Benim de Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlamamla çakışmıştı. TTB yönetimin belirlediği öncelikler çerçevesinde Erdal Atabek’in önce Cumhuriyet gazetesinin 2. sayfasında yayımlanan makalelerinden, halk sağlığı açısından acil önceliklerin, sorunların, nedenleri ile nasıl önlemler alınması gerektiğinin ilk bilgilendirilmelerini okuyorduk.
Arkasından, oda merkezinde yapılan çeşitli etkinliklerle, söz konusu önceliklerin sağlık hizmetlerinde gerçekleştirilebilmeleri ile ortaya çıkacak, “halktan yana, halk için sağlık hizmetlerinin gerçekleştirilebilmesinin olmazsa olmaz” koşullarının ülke çapında yaygınlaştırılmasının çalışmalarına tanıklık ediyorduk. TTB ile Cumhuriyet gazetesi arasındaki birkaç yüz metrelik yakınlık, doğal iletişimin güçlenmesine katkı sağlıyordu.
“Sağlık hizmetlerinde, halktan yana, halk için” seferberlik elbette toplumsal uyanışı güçlendirdiği ölçekte, Dr. Erdal Atabek’le öncülük yapan kadroları, çıkar odaklarının hedef tahtasına oturtuyordu. Yargılanmalar, tutuklanmalar, bireysel saldırıya hedef olanların içinden, yaşamlarını yitirenler bile oluyordu. Kaldı ki halk sağlığı için savaşım veren kadroların kimlik yapıları gereği, toplumsal, siyasal çok fazla, çok farklı örgütlülük yanları da söz konusuydu.
***
Dr. Erdal Atabek, dönemin baro başkanı Orhan Apaydın da içlerinde olmak üzere, çok fazla eğitimci, sanatçı, hukukçu, yazar ile birlikte barış davasının en uzun soluklu, olumsuz koşullarda hapis yatan kadroları içinde yer almışlardı. Sağlık üzerinden, en üst bürokratik görevlere de yükseltilme gereği duyulmuş, sevgili doktorumuz, yazarımız Erdal Atabek’in, tahliyesi sonrası ilk karşılaşmamızda paylaştığı ilkelerine duyduğum saygıyı paylaşmalıyım.
Geçmişine, savunduğu değerlere ters düşmemek üzere, daha da yozlaştırılmış bir düzende, mesleğini yapamayacağının altını çiziyordu. Birikimlerini kitaplara yansıtmanın ötesinde, ikili ihtisas yapabilmiş olmasından da yararlanak aile rehberliği, danışmanlık sınırları içinde kalmayı seçiyordu. Kaçınılmaz Cumhuriyet Aydınlanmacıları kuşağından yetişmiş birey olmanın sorumluluğu içinde de bu yolda savaşım verme kararlılığında bileniyordu.
Cumhuriyet Vakfı’nın Berin Nadi-İlhan Selçuk işbirliğinde kurulması sonrası süreç içinde ise İlhan Selçuk’un öncülüğünde kurulan, Cumhuriyet okurlarının içinde oldukları, Cumhuriyet’in kültür kooperatifi, Koop-C içinde de doğrudan bu görevi sürdürdü.
***
Mustafa Kemal’in devrimci önderliğinde, yoksul Anadolu toprakları koşullarında öne çıkmış, Cumhuriyetin ortak kimlikli üretim ve kültür kooperatiflerinin yeniden ilk kurulan örneklerinden biri olan Koop-C’nin İlhan ağabeyden sonrası yıllarında, Dr. Erdal Atabek, daha bir anlamlı kurumlaşma için çok özel arayışların, çabaların içine girdi. Doğan Kuban Hoca’yı simge isim olarak vermekle yetinip Cumhuriyet kuşağından kurulmuş üretim-kültür kooperatiflerinin değerlerini, başarılarını bilen çok fazla Aydınlanmacı ile ilişki içinde oldu. Ne yazık ki ülkemizin günümüz dönem koşullarında, o değerlerini bir bir kaybediyoruz.
İlhan Selçuk, Erdal Atabek’in aramızdan ayrılmaları sonrası, Koop-C’nin genç yönetim kadroları büyük bir sorumluluğu üstlenmek zorundalar. Bayrağın yere düşmesine izin vermemek noktasındalar. Onları sevmek, bıraktıkları yoldan yürümek işte böyle bir şey.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları