loading
close
SON DAKİKALAR

Rıfat Ilgaz’ı kitaplarını imzalıyorken özlemek

Şükran Soner
Tarih: 07.11.2023
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Oğlu Aydın Ilgaz, o tarihlerde nişanlısı, sonrasında eşi olan Nilgün Ilgaz ile paylaşarak aldığı kararla, babasına son yıllarını mutlu kılacak, ürettiklerini toplumla gönlünce paylaşacak bir yol düşünmüştü.

Gerçeğinde mutluluğu yüzünü güldürürken bedeninden gelen ağrılarla içten içe kıvranır, acı duymamayı yeğlerdi... Kolay mı? Bir ömür cezaevleri, kaçınılmaz iyileşemediği verem tedavisi için hastane hastane dolaşmanın, bedenine yapıştırıp bıraktığı ağrılar yaşamının bir parçası olmuştu... Düşünün Cumhuriyet gazetesinin Cağaloğlu’ndaki merkezinde sıradan bir imza günü. Bahçenin içinde kitap kurtlarının oluşturduğu bir uzun kuyruk... Bitecek gibi değil, hoca, yüzündeki gülümsemeyi hiç eksiltmeden okurları ile tek tek ilgileniyor...

Bir küçük soluk aldırma umudu ile, kulağına onu çok güldüreceğini bildiğim bir şeyler fısıldıyorum. Elbette yüksek sesli olmayan kahkahasını patlatıyor... Ona duyduğumuz özlemi en içten kim anlatır? Elbette sevgili kızı, pardon gerçeğinde gelini, birlikte geçirdikleri çok güzel saatlere tanıklık ettiğim Nilgün Ilgaz değil mi? Rıfat Ilgaz, bir ömür çok zorlu yıllarda inadına inadına doğru bildiği yollardan yürüyüp, değerlerinden ödün vermeden ülkemiz sınırlarını çok aşmış dünya çapında evrensel üretimleri ile onur duyduğumuz, en değerli edebiyatçılarımızdan değil mi?

Oğlu Aydın Ilgaz, o tarihlerde nişanlısı, sonrasında eşi olan Nilgün Ilgaz ile paylaşarak aldığı kararla, babasına son yıllarını mutlu kılacak, ürettiklerini toplumla gönlünce paylaşacak bir yol düşünmüştü... Türk Hava Yolları’nın bugünkü gibi şişirme değil, gerçekten parlak yıllarında, Hava-İş Sendikası en solda yoğun işçi seminerleri düzenliyordu. Aydın Ilgaz bugünler için teknik genel müdürlükte asla öngörülemeyecek bir duruş sergileyerek babasından geçen değerleri, sendikanın eğitim seminerlerinin en düzgün katılımcılarından. Seminer derslerinin arasında yanıma geldiğindeki paylaşımı onur vericiydi:

“Benim kıdem tazminatımla babamın kitaplarının yayımlanması öncelikli bir yayınevi açmak istiyorum...” demişti.. Hiç gecikmedi hocanın aktarımı cümlelerle, yaşamında ilk kez kendi kitaplarının kapaklarını kendi seçiyor. İçeriklerini kendi gönlünce bir araya getiriyordu. Mutlu mutlu ürettikleri, içine yerleşip yapışmış veremden kurtulabilmesi anlamına hiç gelmediğinden, sık sık bir hastanede bir evinde bir araya geliyorduk. Evindeki gözlemlerim doyumsuz güzellikteydi...

Cezaevlerinde geçen uzun yıllarda tahta oyuncaklar üretmede usta olmuş hocamız, kızı bellediği gelini Nilgün, torunu Anıl yanında, kahkahalar atarak birlikte tahta oyuncak üretiminde yarışıyorlardı... Çaydanlık hep açık, eli kimin kolaysa servis eksik edilmiyordu.. Önceki günkü TÜYAP fuarı etkinliklerinde, önlerinden geçtiğimin ayrımına varınca Nilgün’le Anıl’a seslendim. Anıl 35’li yaşlarında olmalı, yandan başını çevirince Rıfat Ilgaz’ın bakışlarını yakalar gibi oldum... Yayınevinin kapanmadığını, kitaplarının yeni kuşaklara inadına inadına ulaşmakta olduğunu bilebilmek bile çok sevindirici...

Edebiyatımızın “Koca çınarını unutabilir miyiz?” Nöbet sırası Aydın da aramızdan uçup gittikten sonra, Cumhuriyet TV’deki en son konuğum olarak Nilgün’den yaşanmışlıkları dinlemek ilaç gibi geliyor. Hoca, inanmayacaksınız ama kızı Nilgün’e çocukluk anılarını anlattırıp anlattırıp sonrasında onu da çocuk öykülerinden başlayarak kitap yazmaya yönlendirmiş. Arkasından nokta konulmuş değil. Hoca ile yapılmış çok güzel bir söyleşiden aktarımla, edebiyatımızın anıt isimlerinden Rıfat Ilgaz’ın yaşamı; “Koşmak, tutuklanmak, yazmak...” üçgeni içinde kalıyor. Son tutuklanmasının 1981 yılında olduğunu, ancak hapiste yeniden hastalanıp askeri hastaneye kaldırılmak zoruna kalındığını duymuş muydunuz?

Önceki günün fuarından bir kitap kurdumuzun, emekli matematik öğretmeni Ali Osman’dan söz etmeden geçemeyeceğim. Düşmüş, kırıkları alçıda, elinde kocaman bir çuval dolusu yeni aldığı kitabı, imzalatıp imzalatıp, çuvalını çekiştirerek yürümekten vazgeçemiyor... Geleceğimiz için nasıl umutsuz olabiliriz ki...

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları