loading
close
SON DAKİKALAR

Gazeteci Yaşken Eğilir

Gazeteci Yaşken Eğilir
Tarih: 11.02.2012 - 18:45
Kategori: Gündem

Gazetecilere yönelik baskılar iletişim fakültelerine kadar indi.

Gazetecilere yönelik baskılar iletişim fakültelerine kadar indi. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi 4. sınıf öğrencisi ve okulun en başarılı öğrencilerinden Mikail Boz, Ekşisözlük’te okulun dekanı Yusuf Devran’ı eleştirdikten sonra “Bir yarıyıl okuldan uzaklaştırma” cezası aldı. 4.sınıf öğrencisi olan Mikail Boz'un gelecek yıl güz döneminde dersi olmadığı için, okulu 1 yıl uzamış oldu.

“3 ayda profesör oldu. Böyle giderse rektör olur. Geçmişindeki Samanyolu tv deneyimi dikkat çekiyor, ee bu da yeniden yapılandırma demek” gibi sözler kullanarak Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi dekanı Yusuf Devran’ı sosyal paylaşım sitesi, ekşi sözlükte eleştiren 4. sınıf öğrencisi Mikail Boz, yarım dönem okuldan uzaklaştırıldı.

Gazetemize konuşan Mikail Boz iletişim fakültesinde okuyan kişilerin bir şekilde insanlara, bir bilgi ulaştıran, bu bilgiyi de hiç kimseye bağlı kalmadan, özgür biçimde, onlara ulaştırma sorumluluğuna sahip olan kişiler olduğunu söyleyerek, “Halka karşı da böyle bir sorumluluk oluşması gerekiyor. Eğer o sorumluluk oluşmazsa ne özgür basından bahsedebiliriz, ne de diğer uygulamalardan. Çünkü, özgür basın, özgür üniversiteden başlıyor” dedi.

Yazınız, Dekana yönelik nasıl eleştiriler içeriyordu?

Sadece, dekanı değil, daha çok dekanların ve bölüm başkanlarının göreve geliş biçimlerini sorgulayan bir mantıkta yazılmış bir yazı bu. Çünkü, temel yürüttüğüm mantık şu: Türkiye'de, artık genel olarak diyoruz ki, seçilmişler atanmışlara hükmetmeli. Ama buna rağmen bir yanıyla bakıyoruz, insanlar kendi mahalle muhtarlarını bile kendileri seçiyorlar. Hal böyle olunca, üniversitelerde, yüksek lisans yapmış, profesör olmuş insanlar kendi yöneticilerini niye seçmesin? Yazımda  temel olarak  yürüttüğüm mantık buydu. Acaba niye bölüm başkanları ve dekanlar, atamayla değil de serçimle iş başına gelsin. Çünkü atanırsanız sizi atayanlara karşı sorumluluk hissedersiniz ancak seçilirseniz, sizi seçenlere karşı bir sorumluluk gelişir. Bu yazıyı yazma sebebim buydu, bunu göstermek içindi. Çünkü böyle olmazsa artık bir insanın neler yaptığı, hangi akademik çalışmaları yaptığı önemsizleşiyor. Onun yerine o göreve nasıl geldiği neden geldiği öne çıkıyor. O yazıda bu niye sorusuna cevap arayan bir soru.

Bu cezayla bir dönem olsa da dersiniz gereği okulunuz bir yıl uzadı. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Bunu haketmediğimi düşünüyorum. Çünkü bu verilen cezanın, bendeki karşılığı gözden kaçıyor. Verilen ceza, bir dönem değil. Ben dönemim uzamasın diye fazla ders alıyordum. Bir önceki dönem 12 ders almam gerekirken, 14 ders aldım. Ondan önceki dönem 12 tane ders aldım. İki dönemde, 26 ders aldım ve onlardan da yüksek notlarla geçmeye çalıştım. Yani bir taraftan okulum uzamasın diye çaba harcarken, tam tersi okulumu bir yıl uzattığım bir sürece girdim. Çünkü 4. sınıf öğrencisiyim. Gelecek yıl, güz döneminde dersim yok. O yüzden dönemim direkt olarak bir yıl uzuyor. Bu nedenle büyük bir mağduriyet yaşıyorum. Yazıya gelirsek; o yazının içerisindeki ifadeler iğneleyici olabilir, rahatsız edici olabilir ancak bunlar eleştiri sınırları içerisinde kalan ifadelerdir. Ve bunun ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Ben savunmamda hep bunu belirttim. Bu şekilde ele alınmalı. Eğer iletişim fakültesi öğrencileriysek buna da hoşgörü gösterilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu yüzden verilen kararın haksız olduğunu düşünüyorum. Bu konuda hem sosyal medyada hem de yazılı ve görsel basında bana ciddi bir destek olduğunu da görüyorum.

İletişim Fakültesi öğrencileri, ifade özgürlüğünün olması gereken meslekler yapacaklar. Daha öğrenciyken siz böyle bir ceza alıyorsunuz. Sizin yanınızda mesleğinden kaynaklı tutuklanan gazeteciler var. Geleceğe dair düşünceleriniz nelerdir?
Galiba iş biraz baştan sıkı tutuluyor. “Eleştirmeyin, bazı şeyleri görmezden gelin” gibi bir  mesaj veriliyor. İletişim fakültesinde okuyan kişiler, halkın karşısına en fazla çıkan kişiler. Gazetecilik bölümü olsun, radyo televizyon bölümü ya da halkla ilişkiler bölümü olsun; bir şekilde insanlara, bir bilgi ulaştıran, bu bilgiyi de hiç kimseye bağlı kalmadan, özgür biçimde, onlara ulşatıma sorumluluğuna sahip kişiler. Halka karşı da böyle bir sorumluluk oluşması gerekiyor. Eğer o sorumluluk oluşmazsa ne özgür basından bahsedebiliriz, ne de diğer uygulamalardan. Çünkü, özgür basın, özgür üniversiteden başlıyor.

Peki ceza aldığınızı nasıl öğrendiniz?

Ben bir yazımı mart ayında, diğerini temmuz ayında siteye girdim. Daha çok temmuz ayında girdiğim yazıdan dolayı ceza aldım galiba. Dekan Yusuf Devran, Ekşi Sözlüğe başvurmuş yazının kaldırılması için, onlar da “Biz bu yazıyı kaldıramayız, siz istiyorsanız yasal müdahalelere gidin” demişler. Devran da, bunun üzerine, savcılığa suç duyurusunda bulunmuş. Savcılıkta, emniyete bu yazıları kim girdiyse, IP numaralarını bulun demiş. Bilgisayarımın IP, numarası üzerinden yazıyı benim yazdığımı buldular. Bunun üzerine fakülte yönetimi tarafından bir gün boyunca sorguya çekildim.

Sizce AKP Hükümeti, kendi gençlik  profilini yaratmaya mı çalışıyor bu baskılarla?

Kuşkusuz yaratılıyor. Herkesin kendi ideal gençlik profili sunduğunu biliyoruz. Hem benim hem de diğer arkadaşların yaşadıkları sorunların temelinde YÖK’ün  Öğrenci Disiplin Yönetmeliği var mesela. Ceza alırken bu yönetmelik karşımıza çıkıyor. Bütün öğrencilere, okumalarını tavsiye ediyorum bu yönetmeliği. Çünkü, o yönetmelikte, daha çok ne yapmayacağınız belirlenmiş durumda. O kadar esnek maddeler var ki; sizin en ufak şeyiniz, okuldan uzaklaştırma gibi cezalar verilmesine neden olabilir. Bu açıdan ideal gençlik disiplinin bir varyasyonu da, YÖK’ün disiplin kurulu yönetmeliğidir.O disiplin yönetmeliği içinde kalırsanız ideal bir öğrenci olursunuz heralde.

Üniversitelilerin talepleri ne olmalı?
Başta YÖK’ü sorgulamalı. YÖK, 30 yıllık bir geçmişe sahip. Demek ki önceden, üniversiteler YÖK, olmadan  varlığını devam ettirebiliyormuş. Bu yüzden YÖK’ün varlığını sorgulamak gerekiyor. Üniversite deyince, bu iki şeyi bir temelden sorgulamak gerekiyor.

Hukuki bir süreç başlatacak mısınız?
Evet başlatacağım. Aldığım ceza, bana 30 Ocakta  tebliğ edildi. Ben, bana karşı, somut olarak hangi suçlamalar yapılıyor bilmiyorum. Hangi sözler üzerinden ceza verildiği, halen söylenmedi. Savunma yaparken, bunu istemiştim. Dekanlığa dilekçe verdik. Soruşturma dosyasının bir kopyasını istedik. Soruşturma raporu geldiğinde,  İdare Mahkemesine götüreceğiz. Nisan ayında vizelerim var. En azından ondan önce yürütmeyi durdurup, sınavlarıma girmek istiyorum. 


Mikail Boz sosyal paylaşım sitesi Ekşi Sözlük’te yeni dekanları için şu entry’i yazdı:

“Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nin, radyo, tv ve sinema bölümü’nün yeni Başkanıdır. Biraz tepeden inme biçimde getirilmiş gibi görünüyor. Kendisi daha önce Marmara İletişim’de hiç ders vermedi galiba. Buna karşın bölümde o kadar profesör (Esra Biryıldız, Şükran Esen, Serpil Kirel, Ahmet Şahinkaya, Nurcay Türkoğlu) varken ve kendisi daha 20 gün önce, profesör ünvanı almışken, nasıl hemen bölüm başkanlığını alabildi. Bir seçim yapıldıysa bu nasıl bir seçimdi anlaması güç doğrusu. Günahını almayalım ama özgeçmişinde “samanyolu tv” deneyimi hemen göze batıyor.”
Bu sözlere gelen tepkiler üzerine ekşi sözlüğe yeni açıklamalar yazan Boz, “Meğer herif “Marmara İletişim’in Mesihi” imiş, şimdiden tepeden dekan oldu. Pek yakında rektör olursa şaşırmayacağım… lafın kısası fakültenin biraz imajı vardı, içine ettiler bıraktılar. Ortalık atanmışlardan geçilmiyor. Bunun adı da yeniden yapılanma.” sözlerini kullandı.Bu ifadeler üzerine Öğrenciye soruşturma açıldı. Mikail Boz, atanma sitemini hicvetmek için iğneli bir dil kullandığını, çünkü bölüm başkanlarının atanmayla değil, seçimle işbaşına gelmesi gerektiğini düşündüğünü aktardı. Ancak üniversite yönetimi Boz’u okuldan yarım dönem uzaklaştırdı.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları