loading
close
SON DAKİKALAR

Gezi Davası 28 Ocak 2020'ye ertelendi

Gezi Davası 28 Ocak 2020'ye ertelendi
Tarih: 24.12.2019 - 11:45
Kategori: Gündem

Osman Kavala'nın tutuklu bulunduğu, 16 kişinin yargılandığı Gezi Davası'nın 4. duruşması Silivri Ceza İnfaz Kurumları’nın karşısındaki duruşma salonunda görüldü.

Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilmesine tepki olarak başlayan, hükümetin politikalarına karşı isyana dönüşen Gezi direnişine ilişkin 16 isim hakkında açılan Gezi Davası'nın 4. duruşması görüldü.

Mahkeme, aralarında Ali İsmail Korkmaz'ın ölümüne neden olan Mevlüt Saldoğan'ın da bulunduğu polislerin ve Hazine'nin katılma taleplerinin kabulüne karar verdi.

Mahkeme ayrıca, Adalet Bakanlığı'na AİHM kararının kesinleşip kesinleşmediğine ilişkin yazılan yazının cevabının beklenmesine karar verildi. Adli kontrol taleplerinin kaldırılması taleplerinin reddine, AYM'nin kararının göz önünde bulundurularak Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verildi. Duruşma 28 Ocak 2020'ye ertelendi.

Duruşmadan notları Twitter'daki @gezisavunmasi isimli hesaptan aktarıyoruz:

Mahkeme Başkanı (MB): Önceki duruşmada çizim yapmanın yasak olduğunu söyledik ama kimseyi dışarı çıkarmadık. Dışarı çıkartıldık demişler ama doğru değil.
Tanık Ercan Orhan Aydın (EOA): Gezi parkı olayları olduğunda güvenlik şubede ekipler amiriydim. Çeşitli noktalarda görevlendirildik. Toplumsal olaylar bağlamında genellikle Taksim'e çıkan sokaklarda, Talimhane'de, Alman Hastanesi'nin orada SDP binasındaydım. Eylemciler mancınık sistemiyle bize ateşli şeyler atıyorlardı.
MB: Dosya sanıklara yönelik bilgi ve görgünüz nedir?
EOA: Bana fotoğraflarını gösterdiler, ordan tanıdıklarımı söyledim. Söz sahibi değildim, ne emir verilse onu yapıyorduk. Gezi Parkı nasıl başladı ne oldu basından biliyorum. Ağaçlar kesilecek, işte gruplar geliyor. Biz o dönemli güvenlik şube merkezi ve çevik kuvvet olarak bize yapılan görevi yapıyorduk. İdeolojik olarak kim neydi değildi karmaşıktı. Birileriyle görüşüp müzakere olmadı. Dağılmaya yönelik anonsum olmuştur. Belki beni gözaltında görmüşlerdir ya da belki ben onlara gözaltı işlemi uygulamışımdır. Onların Gezi Olaylarında olduğunu gözaltında gördüm. Ama şiddet içerikli olarak şu şunu yaptı gibi bir tespitim yok. Gezi Olaylarının büyütülmesiyle alakalı, hani diyorlar ya kamu görevlilerinin müdahalesi gibi... Ben bunu görmedim, şiddetli bir şey yapalım falan yoktu. Ama belki amir başka bir şey yapmıştır. Demokratik haklarıdır ama sert müdahaleler oldu. 3-4 gece sürdü. Biz burada 3 kişiyiz ama 300 kişiydik. Gezi, o zaman için maskatını aşmış toplumsal eylemdi, terör eylemiydi. Ben SDP'nin oradaydım, bir karış mesafeden balta keser fırlatırlardı. En spesifik hatırladığım bu. 
MB: Bizim dosyamızdaki sanıkların bu eylemlerin derinleştirilip yaygınlaştırılmasına yönelik herhangi bir basın açıklaması, toplantı vs. oldu mu? Bunların polis müdahalesine karşı saldırın/mukavemet edin şeklinde açıklamalarına şahit oldunuz mu? 
EOA: "Gezi Parkı'nın merdivenlerinde polis araçları vardı. Anons ediyorsunuz. Çağrılara rağmen dağılmıyorlardı. Bu eylemin sınırı aştığının göstergesi. Ama bu her yerdeyd, Herkes gözaltı yapıyordu, tek biz değildik. Beşiktaş'ta olaylar olmuştu. Grubun dağılma iradesinden ziyade, sağlam bir organizasyon vardı. Misal giriyorsunuz müdahale oluyor, Mis Sokak'ta 20 kişilik maskeli grup diyorsunuz, bir bakıyorsunuz aynı grup Galatasarayda da. Dağılmışlar ama yine toplanmışlar. Osman Kavala bu işin neresindedir... Arka planda ne yaptı falan... Keşke farkında olsaydım. (Eylemciler) Çok kolay organize oluyordu.
MB: Eylemcileri organize eden sanıklarımızdan kimler vardı?
EOA: "Twitter vardı. Ben o zaman da şimdi de sosyal medya kullanmıyordum. WhatsApp'tan takip ediyorduk. Sosyal medya üzerine bir masamız var, onlar çağrıları takip ediyordu. Dolmabahçe'ye, oraya buraya çağrı olunca haber ediyorlardı. O dönem bir program varmış, oradan haberleşmişler, duyuyorduk ama ne bilmiyorum. Gezi Parkı'nda uzun süre konaklama yaptılar, çadırlar falan. Ama şu şunu dedi, bu bunu dedi diyemiyorum. Gezi Parkı'nda Ali Çerkezoğlu'nu gördüm. Can Atalay, bu konuda Taksim Dayanışması'ndan şubeye gelen gördüğümüz birisiydi. Ahmet Saymadi... Genelde akşam şiddetleniyordu eylem. Gündüz pek bir şey olmuyordu. Onları görüyorsunuz. Ama şu şunu yaptı diye hatırlamıyorum. Benim müzakere yetkim yoktu. Eylemle ilgili görmedim, ama avukat olarak gözaltı için geldiği oldu (sanıklar için konuşuyor). Bir iki defa alanda anons yapmam istendi, onu yaptım.
MB: "Emniyet'te "Bu olaylar çığrından çıktı, kim organize ediyor, lojistik ekipman desteği kim veriyor?" diye toplantı yaptınız mı? İsimler geçti mi?
EOA: Ben bilmiyorum öyle bir toplantıyı. Divan Otel'de kaldıklarını biliyorduk. Divan Otel bunlara yardım ediyordu.
MB: Gördünüz mü?
EOA: Bunu herkes biliyordu. Koç Grubu finanse ediyor denmişti o zamanlar. Dönemin valisi Mutlu, Gezi'ye katılanlarla Dolmabahçe'de görüşme vardı. Ben yoktum orada, kimler vardı bilmiyorum. Vali'nin, herkes bulunduğu noktada duyarlı olsun dediğini hatırlıyorum.

Mahkeme Başkanı, tanığa ifadesini hatırlatıyor: "Bu beyanlarınızdan kabul etmediğiniz kısım var mı?"

EOA: Levent Üzümcü ya da şu ne yapardı hatırlamıyorum. Ben toplumsal amiri değildim. Ama gördüğüm kadarıyla üç aşağı beş yukarı bunlardır.

MB: Eylemlerdeki ilaç, gıda, gaz maskesi yapan yer, kurum gördünüz mü? Bizim sanıklar var mıydı?
EOA: Divan Otel diye duymuştum. Gaz maskesi değil de, basit bir şey var. Ne kadar korur bilmiyorum. Herhangi bir takip yapmadık ama müdahale sırasında gördük. Bizde gaz maskesi vardı ama onlarda beyaz bir şey vardı. Ne kadar korur bilmiyorum, ellerinde çok fazla limon oluyordu, çok limon taşıyorlardı.
Osman Kavala avukatı İlkan Koyuncu (İK): Osman Kavala'yı bu olayları organize ederken gördünüz mü?
EOA: Ben Osman Kavala'yı fiziki olarak ilk defa burda gördüm.
İK: Polise şiddet eylemleri sırasında Osman Kavala (OK)'yı gördünüz mü?
EOA: Hayır, görmedim.
Avukat Bahri Belen (BB): Ercan Bey, dediniz ki bazı basın açıklamaları oldu. Bütününe baktığımızda ifadenizin, benim soracağım sorunun cevabını verdiniz. Ama basın açıklaması yapan kişilerden kalabalığı özellikle polislerin üzerine yönelten ya da   bir eylem yapmaya yönelten kimse gördünüz mü?
EOA: Görmedim. Bunu yapanlar, basın açıklaması yapan ya da müzakere ettiklerimiz değildi. Arka planda kendini gizleyenlerdendi.
BB: "Can Atalay'ın da topluluğu bir eyleme yönelten davranışını gördünüz mü?
EOA: Onu avukat kimliğiyle biliyorum. Eylemde gördüm. Taş molotof atarken değil tabi. Basın açıklaması yapılacak, istihbarat notu gelmiş falan.
MB: Cezayir Restoranı bilir misiniz? Orada eylemcileri, eylemcilerin yardım/destek aldığını gördünüz mü?
EOA: Gezi'de görmedim. Ama Cumartesi Anneleri falan eyleme gelir, basın açıklamasından sonra yemek yer. Orası bu grupların rahat ettiği nokta. Gezi zamanında da o istikamete kaçış yönüydü. Kaçıyor, takip ediyorsunuz, yok oluyor. Belki cezayir restorana giriyor. Ama falanca eylemciyi aldı maske dağıttı falan görmedim.
BB: "Korur mu, korumaz mı?" dediğiniz maskeleri sokak aralarında parayla satanı gördünüz mü?
EOA: Gaz maskesi görmedim ama limon çok satıyorlardı.
BB: "Divan Otel'den gaz maskesi verildiğini duyduk dediniz. Bu maskeler mi, yoksa herhangi bir örgütü simgeleyen, yüzü görünmez kılan maskeler miydi?
EOA: Ben şahit olmadım, basından okudum. Herhangi bir örgüte ait maskeyi görmedim duymadım.
BB: Divan Otel'de dağıtıldığını söylediğiniz maskeler konusunda nasıl bir maske olduğunu biliyor musunuz?
EOA: Hayır.
Tanık Hasan Gül (HG) çağrıldı.

MB: Gezi Parkı olaylarıyla ilgili olarak görevli miydiniz? Sıfatınız neydi, ne kadar süre kaldınız, nelere şahit oldunuz, sanıkların faaliyetlerine dair bilgi/görgünüz var mı?
HG: İstanbul Güvenlik Şube'de görevliydim. Sonrası süreçte de farklı noktalarda görevlerde bulundum. Güvenlik Şube, yaptığı olay; gerek gerçek gerek tüzel kişilerin kamuoyu oluşturmak amacıyla yaptıkları alanlarda toplantıları takip eder. Kanuna aykırı durum oluşması halinde ikaz eder.  Suç oluşması durumunda dağıtılması ya da gözaltı gibi adli işlemleri takip eder. Gezi Olayları sürecinde çok sayıda basın açıklaması oldu, takibi yapıldı. Gün içerisinde sosyal medya takip ediliyordu, istihbari notlar çerçevesinde. Görevlendirmelerle gün içerisindeki açıklamaları takip ediyorduk. şiddet olaylarına dönüştüğü noktada, şiddetin sona erdirilmesi için çevik kuvvete refakat ediyorduk.
MB: Polise, kamu kurum ve mallarına yönelik saldırılarda, bunların organize edilmesi, bir araya toplanmasıyla ilgili olarak yargılanan sanıklardan kimlerin katıldığını toplantı yapılıp yapılmadığına dair bilgi ya da gördünüz var mı?
HG: Çalışmış olduğum birim bunları bilebilecek bir birim değil. Biz sosyal medyadan gelen bilgiler çerçevesinde gerçek olayları takiple görevliydik. Arka plan çalışması varsa belki başka birimler bilir.  Güvenlik Şube, toplumsal olayların gözle görünen olayları takip eder, suç oluşturan bir şey olursa çevik kuvveti göreve davet eder. Güvenlik Şube bu olayların sorunsuz bitirilmesi için uğraşır. Müzakere eder. Ben sanıkları sadece iddianame bağlamında biliyorum. Ama bana birebir kimin ne olduğunu derseniz.
Mahkeme Başkanı, tanık Hasan Gül'e ifadesini hatırlatıyor.
HG: Osman Kavala ismi toplumsal olaylardan ziyade kamuoyundan bilirim. Güvenlik Şube'de uzun yıllar çalışmış olmamdan dolayı kendisini STK'da var olduğundan biliyorum. Gezi Olayları'nda nerede olup olmadığını hatırlamıyorum. Şiddet olaylarında hiçbir şekilde görmedim. Can Atalay'la hem Gezi olaylarında, hem sonraki olaylarda kendisiyle müzakere etmişliğimiz vardır. En kalabalık cenazelerden biri Berkin Elvan'ın cenazesiydi. O da görevliydi. Müzakerelere uyma konusunda, olayın sorunsuz bitmesi açısından kararlı olduğunu söyleyebilirim. Bu özellikle o dönem için çok önemliydi. İfademde tamamen açık kaynaklarla ilgili gözlemlerimi paylaştım.
MB: "Gezi olaylarının, hükümeti devirmeye yönelik olduğunu düşünüyorum. Haberleşme tarzları, biz gaz maskesi tedarikte zorluk yaşarken gaz maskeleriyle karşımıza gelmeleri..." ifadesi doğru mudur?
HG: Doğrudur.
MB: Buradaki sanıklardan bu organize içinde gördükleriniz kim var?
HG: Hayır, yok.
MB: Bu eylemcileri yardım aldığını gördünüz mü? Divan Otel ya da Cezayir Restoran'da?
HG: Kurumsal anlamda öyle bir şeye şahit olmadım.
HG: Parktayken insanların dışarıdan  bir şeyler getirdiğini gördüm. Hem olay olacak, hem destek olacak biz buna müsade etmezdik.
OK müdafii İlkan Koyuncu: Şiddet eyleminde bulunan kişilere şahit oldum demişsiniz. Kavala bu şahıslardan biri midir?
HG: Hayır.
BB: Görüşmelerde, güvenlik şubenin önemli görevlerinden biri karşı tarafın ne istediğini anlamaktır dediniz. Ne istiyorlardı?
HG: Açıklama yapıp dağılacağız deniyordu. Müzakerelerde sorun çıkmıyordu. Ama açıklama bitip dağılırken zaman zaman sıkıntılar çıkıyordu,  müdahaleyi gerektiren şeyler oluyordu.
BB: Karşı tarafından açıklama yapacağı şey neydi?
HG: Meydan'da açıklama yapılıp dağılacak mı, yoksa yürüyecek mi biz bunlarla ilgileniyorduk. Ona göre aşama aşama önlem alacağız. İçeriklerini hatırlamıyorum.
Tanık beyanlarına karşı Osman Kavala: Tanıklar benim herhangi bir şiddet eylemine katılmış olduğuma dair ya da yönlendirmiş olduğuma dair ya da Gezi Olayları'nda yönlendirici olmuş olacağıma dair bilgi vermediler.
Mücella Yapıcı (MY): Yaptığımız basın açıklamaları en temel haklarımızla ilgiliydi. Ben özellikle bu konuda yargılandım ve beraat ettim. Fakat bir şey beni rahatsız etti. Tanıklıkta biraz yönlendirme var mı diye düşünmeye başladım, ifadeleri okuyunca ama hukukçu değilim. Tanıklar da aslında iddianemenin asılsız olduğunu gösteriyor.
Ali Hakan Altınay (AHA): Tanıklar benle bilgil bir şey söylemediği için söyleyecek bir şeyim yok.
Mine Özerden (MÖ): Beyanım yok.
Çiğdem Mater Utku (ÇMU): Anladığım kadarıyla konunun bizle pek bir alakası yok.
Can Atalay (CA): Bir diyeceğim yok. 2013 Mayıs-Haziran arasında benim ya da arkadaşlarımın Taksim civarında olduğumuzu söylemelerine gerek yok. Çünkü biz ilk ifademizden beri Gezi Direnişi'nin bir suç olmadığını söylüyoruz.
Tayfun Kahraman (TK): Tanıkların da dediği gibi, Gezi Parkı etrafında olduğumuz doğrudur, Gezi bir suç değildir. Hiçbir şekilde şiddet eylemlerine karıştığım ya da yönlendirdiğime dair bir ifadede bulunmadılar. Toplanma ve gösteri yürüyüşlerine muhalefetten hakkımda soruşturma zaten takipsizlikle sonuçlandı.
Yiğit Aksakoğlu: Diyecek bir şeyim yok.
Yiğit Ali Ekmekçi: Diyecek bir şeyim yok.
Osman Kavala'nın tutukluluk hususunda beyanına geçildi.
OK: Önceki celselerde Gezi Olayları'nı planladığım ve organize ettiğim iddialarının dayanaksız olduğunu ifade ettim. MASAK raporları bir kaynak aktarmadığımızı gösterdi. Sanık avukatları iddianamedeki dinlemelerin hukuksuz olduğunu, çalışmaların Gülencilikle suçlanmış görevlilerle yapıldığını ortaya koydu. Bu iddianame suçluluğumu değil, suçsuz olduğumu gözler önüne süren bir belgedir. 26 tahliye talebim, benzer gerekçelerle reddedildi. İddianame'de anlatılan edimlerin suç unsuru taşımadığı ve benimle somut bir ilişki olmamasına rağmen benimle ilgili şüphelerin ağır basması özgürlüğümün değerinin verilmediğinin göstergesi ama özgürlüğümün değeri evrensel normlara dayanıyor. AİHM kararı da bunu gösteriyor. Bu hukuksuz ve ayrımcı uygulamaya son verilmesini istiyorum.
OK müdafii Köksal Bayraktar (KB), AİHM'in kararını hatırlattı: 80 sayfadan ibaret AİHM kararı, tarihsel değer taşıyan, önümüzdeki yıllarda da etkiliği olacak büyük karar niteliğindedir. Bu kararda görevi nedeniyle AİHS 5. maddenin 3-4-5 ve 18. maddeye aykırılığın bulunduğu ve ihlal edildiği açıkça ifade edildi. AİHM vermiş olduğu kararla tutukluluk süresinin makul süreyi çok aştığını, bunun makul ölçüler içinde kabul edilemeyecek bir karar olduğunu ısrarla vurgulamıştır. AİHM kararlarına bakıldığında, yüzde 95 'ihlal edilmiştir veya edilmemiştir' der. Fakat AİHM bazen ihlalle yetinmemekte, icrai bir yol da göstermektedir. AİHM diyor ki; "Bu tutukluluk süresi uzundur, bu yüzden AİHS'in 5. maddesi ihlal edilmiştir." diyor. Ancak AİHM, müvekkilimizin derhal serbest bırakılmasını istiyor.

AİHM der ki, "Gezi Olayları, 27 Mayıs 2013'te gerçekleşmiştir. Ancak 18 Ekim 2017'de müvekkilimizin yani 4 yıl 5 ay sonra gözaltı işleminin başlatıldığını söylüyor. Bu sebep-sonuç ilişkisi açısından doğru değildir." diyor. O kişinin 12 gün sonra tutuklanması rastlanan bir keyfiyet değildir. İddianame tutuklandıktan sonra düzenlenmiştir. Bu kadar uzun zaman aralıklarının olması karşısında AİHM diyor ki  bu tutuklama kararında orantılılık yoktur, eğer eylemle tutukluluk arasında uzun zaman varsa bu orantılı değildir, eylem olup bitmiştir. AİHM, tutuklama kararı ölçülü de değildir diyor. İtham edilen suçun unsurları da yoktur diyor. hükümet tarafından gösterilen kanıt  ve deliller de yoktur, diyor. Burada AİHM şu mantığı yürütüyor: TCK 312'nin unsurları olmadığına göre bunun sonucunda tutuklama olamaz, diyor. Tutuklama ile ilgili söz söylemeye gerek bile yoktur, diyor. Açıkça bu tutuklama hukuka aykırı, yanlış bir karar diyor. Ancak müvekkilimiz 2 yıldan fazla tutukludur. Bu da müvekkilin alabildiğine mağdur olması demektir. AİHM İnsan Hakları Komiseri diyor ki, Gezi olaylarındaki topluluk homojen bir topluluktur diyor. Buradan da şu sonucu çıkarıyoruz: Müvekkilin bu topluluğun oluşmasında bir katkısı yoktur. AİHM'in bu önemli, tarihsel, Türkiye'nin toplumsal tarihindeki mihenk taşı niteliğindeki kararı doğrultusunda tutuklamanın hemen kaldırılmasını istiyoruz. Tanıklar da müvekkil ile eylemler arasındaki bir bağın olmadığını da söylüyor.  AİHM bir ihlali açıkça ortaya koymuş ve tarihi bir karar vermişse, siz adil Türk Mahkemesi'nin de bu doğrultuda karar vermesi haksızlığın önünde önemli bir karar olacaktır.
OK'nın diğer avukatı Deniz Tolga Aytöre: Biz daha önce bu iddianamenin ne kadar temelsiz olduğunu, şüpheye dahi dayanmadığnıı söyledik. Bunların hiçbiri kıymet görmedi. Mahkeme, duruşmadan önce Adalet Bakanlığı'yla kararın kesinleşip kesinleşmediği konusunda yazışma yapmış.Bu kararın kesinleşmesini beklemek Kavala'nın 1 yıl daha cezaevinde kalması demek. Tahliye talebimiz reddolursa, 18inci maddede yer alan, bu davanın siyasi olduğuna dair inancımızla, buna göre hukuki adımları atacağımızı bilginize sunarım.Tahliyeyi talep ediyoruz.
OK müdafii İlkan Koyuncu: Murat Pabuç burada dinlenmek zorunda. Dinlenilmesini talep ediyoruz. AİHM karar verdi ama karar vermese bile OK'nın tahliye edilmesi gerekirdi. İki tanık da ifade etti, hiç görmemişler, şiddet eylemlerinde yer almamışlar. Adalet Bakanlığı bu karara itiraz edebilir ya da etmez. Onların alacağı karar siyasi karardır. Müvekkilimin tahliyesi siyasi karara bağlanamaz. Adalet Bakanlığı itiraz eder etmez fark etmez ama Kavala derhal tahliye edilmelidir.
Yiğit Aksakoğlu müdafii Turgut Kazan: AİHM kararı öncelikle yerine getirilmeli. Çünkü oturumu açarken not ettirdiniz, CMK'ya göre ve ayrıca katılmaya ilişkin görüşlerimizi sunacağız. Öncelikle bu sorun çözülmeli sonra katılma taleplerimizi sunacağız. Ben bu konu çözülmeden görüşlerimi açıklamaktan sıkıntı duyarım.
MB: Bu aşamada sanık müdafiinin talebi usule uygun olmadığı anlaşılarak reddine karar verildi.

Hazine vekili, davaya katılma talebinde bulundu.
Savcı: Takdir mahkemenindir.
Turgut Kazan (TK): Önce oturum başlarken not ettiğiniz 14.11.2019 tarihli dilekçeye ilişkin karar vermeniz gerekir.
MB: Size katılma konusunda söz hakkı verdik.
TK: Anladık ama bir adil yargılama tartışması var. Adil yargılanma tartışmasına ilişkin karar vermediniz. Bunu anlattım. Önce onu reddetmeniz gerekiyor. Sonra ben haberdar etmeye sonra da katılmaya ilişkin görüşlerimi sunacağım. AİHM yargıçların atanmalarıyla ve görev sürelerinin uzaması ve görevden alınma şeklini bağımsızlık yönünde kuşkuya sebep olacak unsur sayıyor ve adil yargılanma hakkı ihlali karar veriyor. O yargıçlar büyük olasılıkla tarafsız olacaktır ama göreve atanma ve görevden alınma şekli şüphe doğurur diyor. AİHM, Yunanistan kararında Yargıtay'dan döndükten sonra yargıcın değiştirilmesini ihlal sayıyor. 24 Haziran'da  benim müvekkilim tahliye oldu. Bir üye muhalif kaldı. Aynı mahkeme itiraz üzerine, Utku Ercan ve Hasibe Doğan ile ilgili itirazın reddine karar verdi ve 30. ACM'de 4 üye tahliye oyu verdi. Bir üye muhalif kaldı. Pozisyon buyken ne oldu? HSK iki heyet kurulması kararı verdi. Verebilir, bunu tartışmıyorum. Ama bizim dava ile 913 sayılı davanın 1. heyete, bunu da verebilir, ama birinci heyete verilirken, tahliye oyu verenlerin tamamı ikinci heyete verildi. Bizim heyete  muhalif oy verenle başka iki hakim atandı. Bu görüntü ciddi kuşkuya sebep oldu. Önceki mahkeme başkanı, suç vasfının değişebileceği gerekçesiyle tahliye kararı vermişti. Ama hem dosyadan hem mahkeme başkanlığından alındı. Bu ciddi şüpheye yol açacaktır. Öncelikle bu konuda karar vermenizi istiyorum. Bu çözülünce talebim olacak."
MB: Talebinizi alalım.
TK: Mağdur Cumhuriyet Savcısı ya da MB tarafından çağrı kağıdı ile çağrılır ve dinlenir. Mağdurun çağrılması, hakları kovuşturma aşamasında duruşmadan haberdar edilme hakkı vardır. İddianameye bakıyoruz mağdurlar var. Yasa diyor ki, soruşturma aşamasında hadi gereği yapılmadı ama kovuşturma aşamasında duruşmadan haberdar edilme hakkı vardır. Sayın başkan, sayın üyeler bu yok sayılmış, hala yok sayılıyor. Hiçbir gerekçeyle asla ihmal edemezsiniz. Bu emredici kuraldır. Bu emredici kurala rağmen soruşturma aşamasında 5 yıl boyunca çağrılıp dinlenmeleleri ve üç ayrı başkan zamanında da haberdar edilmemeleri olacak şey değil. Ben buna şaşırdım. Ben dosyada çağrının mutlaka olduğunu sanıyordum. UYAP'tan bakıyoruz yok. Dosyaya bizzat baktım. Birinci isme en yakın mağdurlarla konuştum. En son Adalet Bakanı ile konuştum. Bizim 'bir şikayetimiz yok, haberdar değiliz' dedi. Bu kanun maddesini yok sayamazsınız. Biz katılmaktan, katılma kararından korkmuyoruz. Ama gerçeğin ortaya çıkması için mağdurların haberdar edilmesi şarttır. Katılma konusuna gelince, aslında biz katılma konusunu hiç tartışmayacaktık. Ama yaşadığımız tahliyenin itiraz süreci tartıştırdı. İtirazın mevcut delil durumu, usul ve yasaya uygun olarak reddedilmesinden memnun olduk. Ama katılmayı  yasaya uygun hale getirmek zorundayız. Ceza davası kamusal bir davadır. Kişiler ancak istisnaen o davaya katılabilir. CMK 233-30. maddesi böyle anlaşılmalı. Suçtan zarar görme çok dar yorumlanır. Doğrudan zarar olacak, somut zarar olacak. T.C. Cumhurbaşkanı katılma isteyen, ama imzaya bakıyorsunuz Hazine vekili. Katılma dilekçesinde "davacı mağdurlar" deniyor ama davacı mağdurların haberi yok. İddianamede kamu davası yazıyor, altta davacı mağdurlar. Davaya katılmaları kabul edilemez.
Osman Kavala müdafi Köksal Bayraktar (KB) katılma taleplerine dair: İddia makamı varken ben de suçtan zarar gördüm diye ortaya çıkmak suçtur. Özel suçlarda kişiler doğrudan doğruya zarar gördüyse davaya katılabilir. Müdahillik için fiil ile fail arasında nedensellik bağı olması gerekir. Fail nerede? Hazine nedenselliği nasıl kuruyor? Kısacası müdahillik talebinin reddedilmesini talep ediyorum.
OK müdafi İlkan Koyuncu: Mahkeme mağdurlara müzekkereler yazdı bunların bir kısmı  döndü, bir kısmı adreste bulunmadı ama buna rağmen Mahkeme, katılma taleplerini alarak dosyayı mütaalaya vermeye çalışıyor. Kavala'nın tutukluluğunu hükme dönüştürmeye çalışıyor.
Avukat Hasan Fehmi Demir konuşuyor: Katılmak isteyip istemediği ile ilgili öncelikle müştekilerin/mağdurların beyanlarının sorulması gerekir. Usule aykırı şekilde bize söz veriliyor. Usul işlemi olması gerektiği gibi tamamlandığında beyanda bulunacağız.

Tayfun Kahraman ve Can Atalay'ın avukatı Evren İşler beyanlarda bulundu.

Avukat Aynur Tuncel Yazgan: "Burada cumhuriyet savcısı varken Hazine'ye davaya katılmak düşmez. Suçun konusu ve mağduru karıştırılıyor. Hükümete karşı suçta hükümet ve kabine  bir bütün olarak ele alınır. Burada baktığımızda kabinede görev alan biri suçtan zarar gördüğünü söylememiştir. Bu suçun mağduru bütün toplumdur. Savcı, bu konuda görevini yapıyor. Şahsi bir zarar iddiasında bulunmuyorsa hükümeti temsilen Hazine'nin suçtan zarar gördüğünü öne sürmesi mümkün değildir. Hazine hükümet değildir.

Savcı tutukluluk talebine ilişkin mütalaasını açıkladı: Tutukluluğun ölçülü olması nedeniyle tutukluluğunun devamına karar verilmesi talep ve mütalaa olunur.

Mahkeme, aralarında Ali İsmail Korkmaz'ın ölümüne neden olan Mevlüt Saldoğan'ın da bulunduğu polislerin ve Hazine'nin katılma taleplerinin kabulüne karar verdi.

Adalet Bakanlığı'na AİHM kararının kesinleşip kesinleşmediğine ilişkin yazılan yazının cevabının beklenmesine karar verildi. Adli kontrol taleplerinin kaldırılması taleplerinin reddine, AYM'nin kararının göz önünde bulundurularak Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verildi.  Bir sonraki duruşma 28 Ocak 2020'de yapılacak.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları